ÖLÜM TOHUMLARI ; Bölüm 3
Büyük Tahıl Soygunu
Sovyetler, Kissenger‘la yapılan anlaşma sonucu, 30 milyon ton işlenmemiş tahıl almayı kabul etti. Miktar o kadar yüksekti ki; hükümet, Cargill gibi özel şirketleri de işin içine dâhil etmek zorunda kalmıştı. Bu da Kissinger‘ın planının bir parçasıydı. O’na göre:
“Tarım, Tarım Bakanlığı’nın ellerine bırakılmayacak kadar önemliydi.”
Sovyetlere yapılan bu satış o kadar büyüktü ki, tüm dünyada tahıl rezervlerinde azalma yaşandı ve bununla birlikte fiyatlar, birkaç ayda %70 yükseldi. Buğdayın ton fiyatı 65 dolardan, 110 dolara fırladı. Soya fasulyesi fiyatı ikiye katlandı. Bu sırada Hindistan, Çin; Bangladeş ve Avustralya gibi ülkelerde yaşanan ciddi kuraklıklar, rekolteyi düşürmüştü. Dünya bu durumu endişeyle seyrederken, ABD bu umutsuzluktan fayda çıkarmak için çaba gösteriyordu. Sorun tahılın olmaması değil, tamamının Amerikan şirketlerinin elinde olmuş olmasıydı. Bu da yiyeceği, Kissinger için bir silah haline dönüştürüyordu. 20 yıl süresince hiçbir grup, Rockefeller ailesi ve Rockefeller Vakfı’ndan daha belirleyici bir rol üstlenmemişti.
Nixon’ın Tarım İhracat Stratejisi
Yiyecek pazarının ABD hâkimiyetinde olması aslında, 1970’lerde Nixon’la beraber başlamış olan uzun vadeli bir strateji planıydı..
Birkaç yıl sonra Cargill, Başkan Yardımcısı Walter B. Saunders, New Orleans’ta bir kongrede, “Temel sorun bundan 50 yıl öncesi inanışa dayanmaktadır” dedi.
Yeşil devrim ve kırma tohumlar, Amerikan şirket tarımcılığına yeni ve kontrollü bir piyasa vaat ediyordu. Roosevelt’in Tarım Bakanı Henry Wallace, seçkin araştırmacılarca desteklenen daha fazla mahsul verecek olan “Pioner Hi-Bred”i kurmuştu. Bu adımla, birçok tohum devinin önü açılmış, genetik tohumların temeli atılmış oluyordu.
Kısa sürede Rockefeller-Ford yeşil devrimi, Hindistan hükümeti tarafından benimsendi. Kırma tohumlar ve kimyasallar hızla sonuç verdi. Buğday ve pirinçte üretim artışı sağlandı.
“Silah Olarak Yiyecek”
“Bu görevin arkasında Jhon D. Rockefeller ve Rockefeller Nüfus Konseyi bulunmaktaydı. Temel düşüncesi 1939’a, Dış İlişkiler Konseyi Savaş ve Barış Çalışmaları Projesi Başkanı Isaiah Bowman’a dayanmaktaydı. Dünya nüfusunun azaltılması ve yiyeceğin kontrolü, Kissinger‘ın ana dış politika stratejisi haline gelmişti. Bu, yeni tehditlere karşı bir çözüm, gelişen ülkelerden ucuz hammadde almaya devam etmenin yoludur.
Kısırlaştır ya da Açlıktan Öl!
“Dünya çapında nüfus artışı, ABD’nin güvenliği ve deniz aşırı menfaatlerimiz” başlıklı bu notta, nüfus kontrolü, stratejik hammadde ve gıda politikasından bahsediliyordu. Bu gizli proje, Nixon tarafından Jhon Rockefeller‘ın tavsiyesiyle başlatılmış, NSSM 200 olarak adlandırılmıştı.
ABD‘nin durumu, daha çok Rockefeller’lar tarafından belirlenmekteydi. Planın ana konusu, nüfusun azaltılması politikalarıydı. Bu acımasız politikaya karşı Katolik Kilisesi, Romanya hariç tüm komünist ülkeler, Latin Amerika ve Asya ulusları tepki gösterdiler. Bu durumda ABD bu projeyi gizli yürütmeliydi. Tabii ki, projenin başında Kissinger bulunmaktaydı.
Doğal olarak Kissinger biliyordu ki; bu kaynak zengini ülkelerde nüfusun azaltılması konusunda bir çalışma başlatılması halinde, emperyalist ve hatta soykırımcı olarak suçlanacaktı. O da NSSM’in bu amaçlarını saklayabilmek için hilekâr bir propaganda kampanyasına başladı.
Kissinger, ABD politikasını yürüten elitin öngördüğü zorlayıcı tedbirleri ileri sürmeye devam etti. Açıkça gıda yardımının ulusal gücün bir aracı olduğunu söyledi. Yalın bir yorumla, ABD yardımının “nüfusunu kontrol etmeyen ve edemeyenler” arasında pay edilmesini önerdi. Bu belgenin “çok gizli” olarak saklanmasının sebebi de buydu: Kısırlaştır ya da açlıktan öl.