MAHİR ÇAYAN
MAHİR ÇAYAN
Vizyon Ege, Kim Kimdir?
Mahir Çayan, (d. 15 Mart 1946, Samsun – ö. 30 Mart 1972, Kızıldere, Niksar, Tokat), Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi’nin lideri olan Marksist-Leninist devrimci.
Mahir Çayan’ın babası Aziz Çayan, Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesinin Gümüş Bucağındandır. Bucağın Hamamözü tarafında kalan kısmına Çörüklerin Kışla, Amasya tarafında kalan kısmına Çayanların Kışla denmektedir. Mahir Çayan’ın akrabaları halen orada yaşamaktadırlar. Bugün köyün adı Yeniköy olarak değiştirilmiştir.Samsun doğumlu olan Mahir Çayan, ortaokul ve lise dönemlerini Haydarpaşa Lisesi’nde, yani İstanbul’da geçirdi. 1963’te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Ertesi yıl Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenimine devam etti. Bu dönemde TİP ve FKF’ye (Fikir Kulüpleri Federasyonu) bağlı olan SBF (Siyasal Bilgiler Fakültesi) Fikir Kulübü’ne girdi. 1965’te bu kulübün başkanlığını da üstlendi.
1967’de kısa süreliğine o zamanlarki kız arkadaşı Gülten Savaşçı’nın yanına Fransa’ya gitti. Buradaki sosyalist hareketlerin genel seyri ve içinde bulundukları tartışmaları izledi. 1968’deki 6. Filo eylemlerine İzmir’de katıldı ve gözaltına alındı. Bu dönemde Türkiye İşçi Partisi (TİP) içinde başlayan Mihri Belli’nin savunduğu Millî Demokratik Devrim tartışmalarının içerisinde ve daha sonra kurulan THKP-C’nin önder kadrosunda bulundu. Bu tartışma sürecinde TİP adına Karadeniz Ereğli’de çalışmalar yürüttü
Bu geziden sonra ideolojik olarak Millî Demokratik Devrim saflarında yer aldı. TİP ile olan temel ayrılığı devrim sorunu olarak tarif eder. Fransa’da bulunduğu süreçte Latin Amerika silahlı (fokoist) mücadelelerinden etkilenir. TİP’i bu süreçte yasalcılık ile suçlar, Türkiye’deki devrim sürecinin ancak silahlı bir mücadeleyle ve kendi özgül koşullarının tespit edilmesiyle olabileceğini savunur. Bu görüşe daha yakın olan Türk Solu ve Aydınlık dergilerinde yazılar yazar. Bu dönemde yazdığı önemli yazıları “Revizyonizmin Keskin Kokusu 1”, “Revizyonizmin Keskin Kokusu 2” ve “Aren Oportünizminin Niteliği” dir.
1969 yılında Ankara’da yapılan ve Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun adını DEV-GENÇ (Devrimci Gençlik Federasyonu) olarak değiştirdiği toplantıda Türkiye sosyalist hareketinin seyrini değiştirir. Mahir Çayan, 1970’te Gülten Savaşçı ile evlenmiştir. 1971 yılında yapılan TİP kongresine katılmamıştır, fakat TİP ve kendi çalışma çevresinden öğrenci ve işçilerle birlikte bir toplantı örgütler. Mihri Belli ile olan ayrılıkları iyice ortaya çıkmış olmasıyla birlikte yolunu Millî Demokratik Devrim (MDD) sürecinden ayırarak, önce “genç subayların” askerî darbe yapmasını beklemek yerine halk ihtilali için silahlı propaganda faaliyetlerine başlar. Bu ayrışmanın temel noktası, aslında MDD tespitinin TİP yasalcılığının başka bir versiyonu olduğu görüşüdür. O dönemde Türkiye devrim sürecini Kesintisiz Devrim I-II-III broşürlerinde dile getirir. Türkiye’nin sahip olduğu yapıyı oligarşi olarak tanımlar. Ek olarak “Türkiye’deki geçmişe nazaran refah seviyesinin artması ile birlikte devlet ve halk arasında bir denge vardır,” demiş ve bu dengeyi suni denge olarak adlandırmıştır. Suni dengeyi de bozmanın ancak silahlı mücadele ile olacağını savunmuştur.
Mahir Çayan tutuklandıktan sonra bir süre dava arkadaşlarından ayrı tek başına bir hücrede tutuldu. Dokuz günlük ölüm orucunun sonunda gece yarısı İstanbul Maltepe Cezaevi’ne getirildi. Dava sürerken 29 Kasım 1971’de THKP-C’den Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ziya Yılmaz ile Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’ndan (kısaca THKO) Cihan Alptekin ve Ömer Ayna, kazılan tünelden çıkarak firar ederler. Firardan sonra THKP-C içinde bölünme yaşanır. Bu süre içinde örgüt içinde baş gösteren anlaşmazlığı tartışmak üzere 12 Aralık 1971’de Yusuf Küpeli ve Münir Aktolga ile görüştü. Ancak bu görüşmede bir sonuç sağlanamadı ve Çayan içerde oldukları süre içinde partinin çizilmiş olan stratejisini terk ettikleri gerekçesiyle Merkez Komitesi’ndeki bu iki arkadaşını suçladı. Daha sonra genel komitedeki diğer üyelerin de onayı ile Yusuf Küpeli ile Münir Ramazan Aktolga’nın THKP-C’den ihraç edilmelerini sağladı.
İstanbul’da kalma olanakları daralan Mahir Çayan, Ankara’ya geçer. 19 Şubat’ta Ulaş Bardakçı, Arnavutköy’de kaldığı evde kuşatılır ve güvenlik güçleyile girdiği çatışmada öldürülür. Mahir Çayan ve arkadaşları bir yandan sürekli yer değiştirerek yakalanmamaya çalışırken, öte yandan idam cezası verilmiş olan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın kurtarılması için eylem olanakları araştırırlar. Ankara’daki ilişkiler de yakalanmalar sonucunda giderek daralır. Önce bazı kadrolar Karadeniz’e gönderilir. Koray Doğan’ın polis tarafından öldürülmesi ve diğer yakalanmalar sonrasında da Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna ve Ertuğrul Kürkçü Karadeniz’e geçerler.
KIZILDERE OLAYI
Bir süre Fatsa’da kalan Mahir Çayan ve arkadaşları infazları engellemek için eylem olanakları araştırırlar. 26 Mart 1972’de Ünye’de NATO’ya ait radar istasyonunda çalışan iki Kanadalı ve bir Britanyalı teknisyeni kaçırır ve karşılığında Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu önderleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın serbest bırakılmasını isterler. 28 Mart’ta rehinelerle birlikte Niksar’ın Kızıldere köyü muhtarının evinde kalmakta olan arkadaşlarının yanına giderler. 30 Mart günü muhtarın evinde askerler tarafından ablukaya alınırlar. Komutanların megafonla yaptığı teslim olun çağrılarına Mahir Çayan tarafından “Erleri geri çekin, rütbeliler gelsin” ve “Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik” sözleri ile karşılık verilir. Evi sarmış olan askerler eve girer. İlk Mahir Çayan düşer. Alnından aldığı yarayla evin çatısında can verir.
Güvenlik kuvvetlerinin havan topları ve roketatarlarla evdekilere ateş açması sonucu Kızıldere olayı gerçekleşir. Çatışma sonunda Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Saffet Alp, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Ahmet Atasoy, Ertan Saruhan, Sabahattin Kurt ve Nihat Yılmaz öldürülür. Evde bulunan Ertuğrul Kürkçü samanlıkta yaralı ele geçirilir. Rehineler ise çatışma sırasında ölürler. Cenazeler savcının nezaretinde Niksar’a götürülür. Olaydan sonra Mahir Çayan’ın cenaze aracı askerler tarafından durdurulur ve cenazesi kimsesizler mezarlığına gömülür. Ancak 1974 Çayan’ın arkadaşları cenazeyi alır ve Karşıyaka Mezarlığı’na defnedilir.