Site Rengi

Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C
Smiley facehttps://cesurtv.com/
Smiley face

ULUSLARARASI KORUMA STATÜLERİ VE GEÇİCİ KORUNAN SURİYELİLERİN TÜRKİYE’DEKİ HUKUKİ DURUMLARI

08.02.2022
131
A+
A-
ULUSLARARASI KORUMA STATÜLERİ VE GEÇİCİ KORUNAN SURİYELİLERİN TÜRKİYE’DEKİ HUKUKİ DURUMLARI

4 Nisan 2013 tarih ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun  3.maddesinde yabancı “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişi” olarak tanımlanmıştır. YUKK’da yabancılara tanınacak uluslararası koruma statüleri “mülteci”, “şartlı mülteci”, “ikincil koruma” ve “geçici koruma” olarak düzenlenmiştir. Çalışmada söz konusu koruma türleri açıklanmakta olup genel anlamda statü tespiti yabancıların geldikleri coğrafya, sığınma talebinin bireysel ya da kitlesel olması gibi faktörler dikkate alınarak yapılmaktadır. Basında ve resmi açıklamalarda çoğu kez sığınma amacıyla gelen yabancılara yasal olarak tanınan uluslararası koruma türünden farklı adlandırılmaların yapıldığı görülmektedir. Örneğin;1 Çalışma devamında kısaca YUKK olarak bahsedilecektir.

Türkiye’ye kitlesel olarak sığınma amacıyla gelen Suriyeliler için “mülteci” veya “sığınmacı” kavramları kullanılmasına rağmen Suriyeliler “mülteci” ya da “sığınmacı” değildir. Kitlesel akın ile koruma talep eden Suriyeliler geçici koruma statüsüne sahiptir.
Çeşitli nedenlerle sığınma amacıyla Türkiye’ye gelen yabancılara yasal olarak sağlanacak uluslararası koruma türünün belirlenmesi, statü bağlamında Türkiye’nin sorumluluklarının ve yabancının hak ve yükümlülüklerinin tespit edilmesi
açısından önem arz etmektedir. Bu kapsamda bu çalışmada öncelikle uluslararası koruma statüleri ve geçici koruma statüsü açıklanacak, daha sonra Türkiye’de bulunan Suriyelilerin hukuki durumları, son olarak ise seçili ülkelerin geçici koruma statüsüne ilişkin düzenlemeleri kısaca incelenecektir.

ULUSLARARASI KORUMA STATÜLERİ VE GEÇİCİ KORUNAN SURİYELİLERİN TÜRKİYE’DEKİ HUKUKİ DURUMLARI
ULUSLARARASI KORUMA STATÜLERI
Devletlerin vatandaşlarının haklarını koruma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ya da getirememesi sonucunda, söz konusu devletlerin vatandaşlarının ulusal korumadan mahrum kalması nedeniyle ihtiyaç duydukları koruma uluslararası koruma olarak ifade edilmektedir.
Türkiye’den koruma talep eden yabancılara sağlanacak korumanın kapsamına ve uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar YUKK’da düzenlenmektedir.
“Türk Hukukunda Uluslararası Koruma Başvurusunda Bulunan Veya Uluslararası Korumadan Yararlanan Yabancıların Hak Ve Yükümlülükleri”,
Bu Kanun, yabancılarla ilgili iş ve işlemleri; sınırlarda,sınır kapılarında ya da Türkiye içinde yabancıların münferit koruma talepleri üzerine sağlanacak uluslararası korumayı, ayrılmaya zorlandıkları ülkeye geri dönemeyen ve kitlesel olarak Türkiye’ye gelen yabancılara acil olarak sağlanacak geçici korumayı kapsamaktadır (md.2). Kanunun uygulanmasına ilişkin milletlerarası anlaşma hükümleri ise saklı tutulmuştur. Bu kapsamda YUKK’nın düzenlediği bir konuda milletlerarası anlaşma varsa öncelikle milletlerarası anlaşma uygulanacaktır.
YUKK kapsamında uluslararası koruma; mülteci,şartlı mülteci veya ikincil koruma statüsünü ifade edecek şekilde kullanılmıştır.
  Mülteci
Kavramsal olarak mülteci “bulunduğu şartların kendi kontrolü dışında, belirli bir süre boyunca eski haline getirilemeyecek şekilde katlanılamaz bir hal almasından dolayı göçe zorlanan bireyler” olarak ifade edilmiştir. Tanım değerlendirildiğinde bireyin kendi isteği dışında göçe zorlanması özellikle vurgulanmaktadır. Şartların belirli bir süre boyunca eski haline getirilemeyecek olması ise bu bireylerin korunmadan yoksun oldukları sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Mültecinin uluslararası hukuktaki tanımı son halini Mültecilerin Hukuki DurumunaDair 1951 Cenevre Sözleşmesi (1951 Cenevre Sözleşmesi) ve 1967 ya da New York Protokolü olarak adlandırılan Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1967 Protokolü ile almıştır.Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme; Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 14 Aralık 1950 tarih ve 429 (V) sayılı  Yabancılar ve Uluslararası Koruma Hukuku,“Uluslararası Hukuktaki Mülteci Tanımının Mülteci Kavramı
ve Tanımının Oluşum Süreci Açısından Değerlendirilmesi”, Devletlerin vatandaşlarının haklarını koruma
yükümlülüğünü yerine getirmemesi ya da getirememesi sonucunda,söz konusu devletlerin vatandaşlarının ulusal korumadan mahrum kalması nedeniyle ihtiyaç duydukları koruma uluslararası koruma olarak ifade edilmektedir.
28 Temmuz 1951 tarihinde Cenevre’de imzalanmış ve 22 Nisan 1954 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Sözleşmeyi 24 Ağustos 1951 tarihinde imzalamış ve 22 Nisan 1961 tarihinde “Bu Sözleşmenin hiçbir hükmü, mülteciye Türkiye’de Türk uyruklu kimselerin haklarından fazlasını sağladığı şeklinde yorumlanamaz” ihtirazi kaydı ile onaylamıştır.
1951 Cenevre Sözleşmesinin 1. maddesinin 2. paragrafında Mülteciler Yüksek Komiserliği  Statüsünde8 yer alan mülteci tanımına paralel şekilde mültecinin tanımı yapılmıştır.

1951 7 Cenevre’de 28 Temmuz 1951 Tarihinde İmzalanmış Olan Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşmenin  Onaylanması Hakkında Kanun,Resmi Gazete, Tarih: 5 Eylül 1961, Sayı: 10898, Erişim:24.12.2019,
8
Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna bağlı bulunan Mülteciler Yüksek Komiserliği Statüsünde mülteci tanımı yapılmıştır. Buna göre “1 Ocak 1951’den önce meydana gelen olaylar sonucunda ve ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle, yararlanma istemeyen; yahut tabiiyeti yoksa ve
bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan,oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen her şahıs” mülteci olarak kabul edilmiştir. Bkz: TBMM, Cenevre’de 1951 Tarihinde İmzalanmış Olan Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşmenin Tasdiki Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu, Kurucu Meclis 53 Sıra Sayılı Rapor, Cenevre Sözleşmesine göre, sözleşme hükümleri; 1 Ocak 1951’den önce meydana gelen olaylar sonucunda (1967 Protokolü ile kaldırılmıştır.)ve ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden,zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve
bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen;yahut tabiiyeti dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen her şahsa uygulanacaktır. Bir yabancıya mülteci statüsünün tanınması için beş kriterden birinin gerçekleşmesi, zulme uğrayacağından korkması,zulüm korkusunun haklı olması ve ülkesi dışında bulunması gerekir.İmzacı devletlere, Sözleşmenin imzalanması,onaylanması veya Sözleşmeye katılma aşamasında;Sözleşmenin uygulanmasına yönelik olarak zaman ve yer bakımından çekince belirtme imkânı
tanınmıştır. Böylelikle imzacı devletler, 1 Ocak 1951 tarihinden önce Avrupa’da ya da Avrupa dışında meydana gelen olaylar şeklinde beyanda bulunarak Sözleşmeye taraf olmuşlardır.10 Türkiye Sözleşmede yer alan mülteci statüsünü Avrupa’da meydana gelen olaylar neticesinde Avrupa ülkelerinden gelenlere tanıyacağını belirterek coğrafi yönden sınırlamıştır.11
Mülteci statüsünün sadece 1 Ocak 1951 tarihinden önce meydana gelen olaylar kapsamında tanınması,Sözleşmenin 10 yıl uygulandıktan sonra yeni mülteci olma hallerinin ortaya çıkması ve Sözleşmede yer alan mülteci tanımına uyan kişilerin tarih sınırlaması nedeniyle eşit hukuki statüden faydalanamadıkları için yeni bir protokol hazırlama ihtiyacı doğmuştur.1967 Protokolü ile “Ocak 1951’den önce meydana gelen olaylar sonucunda” ifadesi metindençıkarılarak söz konusu tarih sınırlaması kaldırılmıştır.Değişiklik sadece zaman bakımından yapılmış,devletlerin coğrafi sınırlamaları taraf devletlerce genişletilmedikçe geçerliliğini korumuştur. Türkiye 1968 yılında söz konusu Protokolü onaylamış ve coğrafi sınırlamayı ise aynen devam  ettirdiğini beyan etmiştir. Böylece “1 Ocak 1951’den önce meydana gelen olaylar” ve “söz konusu olaylar sonucunda” ifadeleri Sözleşme metninden çıkarılmıştır.12 Türkiye’nin coğrafi sınırlama uygulaması AG ve Diğerleri v. Türkiye davası ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) önüne geldiğinde AİHM, uygulamanın 1951 Cenevre Sözleşmesi ile 1967 New York Protokolüne uygun şekilde yapıldığını ve Türkiye’nin bu tutumunun ayrımcılık teşkil etmediğini belirterek söz konusu tutumun

1951 Cenevre Sözleşmesi mültecinin hukukî statüsünün belirlenmesini; sığınmacı bireyi statüye dâhil eden ve statü dışında bırakan birtakım ölçütlerin değerlendirilmesine bağlı kılmıştır.Statü ilk kez değerlendirilirken Sözleşmede yer alan ölçütler çerçevesinde çoğunlukla bireysel bir değerlendirme yapıldığı ifade edilmektedir.Sözleşme kapsamında tanınan mültecilik statüsünün devam edip etmediğinin tespit edilebilmesi için mültecilik statüsünün sona ermesine yönelik ölçütler de ayrıca düzenlenmiştir.14 YUKK’nın 61. maddesinde de 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesindeki tanım aynen benimsenerek “Avrupa
ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle; ırkı, dini,tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar
sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında mülteci statüsü verilir.”şeklinde bir tanım yapılmıştır. Bununla birlikte mülteci tanımında yer alan şartların birlikte gerçekleşmesi gerektiği ayrıca ifade edilmektedir.
Sonuç olarak mülteci statüsü kitlesel akın halinde uygulanmaz, bireysel niteliktedir. Bu nedenle Türkiye’ye kitlesel akın halinde gelen Suriyeliler için “mülteci” kavramı kullanılmasına rağmen Türkiye’de bulunan Suriyeliler mülteci değildir. Türkiye’den
sığınma talep eden bir yabancıya mülteci statüsünün verilebilmesi için yabancının Avrupa’dan gelmesi gerekmektedir.

16 2.2. Şartlı Mülteci
YUKK kapsamında uluslararası koruma talep eden sığınmacılar geldikleri coğrafi alana göre “mülteci”ve “şartlı mülteci” olarak ayrılmaktadır. Bu ayrımın yapılmasında uluslararası hukuk açısından bir engel bulunmamaktadır. AİHM, AG ve Diğerleri v.
Türkiye davasında da belirttiği üzere Türkiye’nin sığınmacıları geldikleri coğrafi alana göre Avrupa’dan gelenlere “mülteci”, Avrupa dışından gelen ve uluslararası koruma talep edenleri ise 16 Ekşi, N., Yabancılar ve Uluslararası Koruma Hukuku, s.160.
“şartlı mülteci” olarak Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) (The United Nations High Commissioner for Refugees, UNHCR) tarafından üçüncü bir ülkeye yerleştirilinceye kadar geçici oturma izni vermesini insan haklarına aykırılık teşkil eden bir durum olarak görmemiştir. AİHM kararında, bu ayrımın AİHS’nin 14. maddesi kapsamında yasaklanan ırk ve soya göre ayrım yapmak anlamına gelmediğini, yalnızca Türkiye’nin mülteci ve sığınmacı politikasının bir sonucu
olduğunu belirtmiştir.
Şartlı mülteci, YUKK’nın 62. maddesinde şu şekilde tanımlanmıştır:
“Avrupa ülkeleri dışında meydana gelen olaylar sebebiyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür
olaylar sonucu yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında şartlı mülteci statüsü verilir. Üçüncü ülkeye yerleştirilinceye
kadar, şartlı mültecinin Türkiye’de kalmasına izin verilir. Türkiye, Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 1951 Cenevre
Sözleşmesini coğrafi kısıtlama ile kabul ettiği için Avrupa dışından gelerek sığınma talep eden kişiler sığınmacı olarak adlandırılmakta idi. 1994 Yönetmeliği ile sığınmacı tanımı yapılarak güvenli üçüncü bölgeye yerleştirilinceye kadar kendilerine geçici olarak ikamet verileceği düzenlenmişti. bkz. Ekşi N., Yabancılar ve Uluslararası Koruma Hukuku, s.161.Türkiye’de  bulunan Suriyeliler mülteci değildir. Türkiye’den sığınma talep eden bir yabancıya mülteci statüsünün verilebilmesi için  yabancının Avrupa’dan gelmesi gerekmektedir.
Maddeden de anlaşılacağı üzere “şartlı mülteci”statüsü ile, mültecilik statüsü için aranan şartlara sahip olunmakla birlikte  Avrupa dışından geldiği için mültecilik statüsünü kazanamayan yabancıların güvenli bir ülkeye yerleştirilene kadar Türkiye’de geçici olarak kalmalarına izin verilmektedir.19 2.3. İkincil Koruma “Tamamlayıcı koruma” olarak da bilinen20 “ikincil koruma”, mültecilik, şartlı mültecilik ve geçici koruma statülerinden farklı bir nitelikte olmakla birlikte 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolü kapsamı dışında kalan yabancılara sağlanan koruma türü niteliğindedir.21 İkincil koruma YUKK’nın 63. maddesinde düzenlenmiştir. Madde kapsamında mülteci ve şartlı mülteci olarak nitelendirilmeyen kişilere
hangi hallerde ikincil koruma sağlanacağı açıklanmıştır. Buna göre mülteci ve şartlı mülteci olarak nitelendirilmeyen, menşe ülkesine veya ikamet ülkesine geri gönderildiği takdirde;• Ölüm cezasına mahkûm olacak veya ölüm cezası infaz edilecek,
• İşkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacak,• Uluslararası veya ülke genelindeki silahlı
çatışma durumlarında, ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle karşılaşacak,

Geçici Koruma Statüsündeki Suriyelilerin Sosyal,Siyasi ve Vatandaşlık Hukuku Bakımından Türkiye’deki Durumları”, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, s.336.olması nedeniyle menşe ülkesinin veya ikamet ülkesinin korumasından yararlanamayan ya da yararlanmak istemeyen yabancı ya da vatansız kişilere statü belirleme işlemleri sonrasında ikincil koruma verilmektedir.
İkincil korumanın, 1951 Cenevre Sözleşmesinin 33.maddesinde düzenlenen geri göndermeme (nonrefoulement) ilkesinin sonucu olarak tanınan bir statü olduğu öngörülmektedir. Geri göndermeme ilkesinin ırkı, dini, vatandaşlığı, belirli bir sosyal
gruba mensubiyeti veya siyasi fikrinden dolayı yabancıların hak ve hürriyetlerinin tehlikeye düşeceği ülkeye gönderilmemesi yükümlülüğünü ifade ettiği belirtilmekte ve madde kapsamında mültecilerin sınır dışı edilmesi veya geri çevrilmesi “kamu güvenliğinin ve kamu düzeninin tehdit altında olması” ile sınırlı tutulmuştur. YUKK geri gönderme yasağını uluslararası korumadan yararlanan mülteci,şartlı mülteci, ikincil koruma statüsüne sahip olan kişilerin yanında geçici korumadan yararlananlar için de uygulamaktadır.

GEÇICI KORUMA STATÜSÜ
Geçici koruma yaygın şiddet, silahlı çatışma, insan hakları ihlalleri ve doğal afet nedenleriyle ülkesini ya da yaşadığı bölgeyi terk etmek zorunda kalan kişilerin kitleler halinde korunması için öneme sahip bir koruma şeklidir. Geçici korumanın en eski
örneklerinden biri olarak İngiltere ve Fransa’nın 1930’lu yıllarda İspanyol iç savaşından kaçan kişilere geçici koruma sağlaması gösterilmektedir.
Geçici korumaya bir diğer örnek ise Vietnam’da 22 Ekşi, N., “Geçici Koruma Yönetmeliği Uyarınca Geçici Korumanın
Şartları, Geçici Koruma Usulü, Sağlanan Haklar ve Geçici Korumanın Sona Ermesi”, İstanbul Barosu Dergisi, s.81’den aktaran Topal A.H.,“Geçici Koruma Yönetmeliği ve Türkiye’deki Suriyelilerin Hukuki Statüsü”, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk
insan hakları ihlalleri ve ekonomik zorluklar sebebiyle ülkelerinden ayrılan bir milyonu aşkın kişi bakımından Kapsamlı Eylem Planı ile Endonezya,Hong Kong, Filipinler, Tayland ve Malezya’da koruma sağlanmasıdır.23 Geçici korumanın hukuken kavramlaşarak önem kazanması ise 1990’lı yıllarda söz konusu olmuştur.Avrupa’da II. Dünya Savaşından sonra yaşanan en
büyük kitlesel göç hareketi Eski Yugoslavya’da yaşanan iç savaşın ardından Hırvatistan ve Slovenya’nın bağımsızlıklarını ilan etmeleri ile birlikte meydana gelmiştir. 1992’de BosnaHersek’in bağımsızlığını ilan etmesi ile Doğu Bosna’daki Boşnak ve Hırvat nüfusun neredeyse tamamı yaşadığı yeri terk ederek batı Avrupa’da sığınmacı konumuna gelmiştir. 1995 Aralık ayı
itibarıyla sığınmacı sayısının yaklaşık olarak 700.000 civarında olduğu ifade edilmektedir. Avrupa,yaşanan bu olaylar karşısında Eski Yugoslavya’dan kaçan kişilere geçici koruma sağlanmasına karar vermiştir.24 Uluslararası hukukta geçici korumaya ilişkintanımlayıcı ya da emredici hükümleri haiz herhangi bir sözleşme ya da anlaşma bulunmamaktadır.25
BMMYK, 2012 yılında düzenlemiş olduğu yuvarlak masa toplantısında geçici korumanın içeriğinin ve sınırlarının tam olarak bir tanımının bulunmadığını ifade etmiştir.26 BMMYK’ya göre geçici koruma uygulaması; hükümetleri iç savaş ve diğer
genelleşmiş şiddet sonucu yerinden edilmiş kişileri bireysel izleme sorumluluğundan kurtaran, acil mülteci akınları karşısında geçici nitelikteki bir koruma şeklidir.27 BMMYK’ya göre geçici koruma 24 Oba, M.E., Türk Hukukunda Geçici Koruma Rejimi,
Geçici koruma yaygın şiddet, silahlı çatışma, insan hakları ihlalleri ve doğal afet nedenleriyle ülkesini ya da yaşadığı bölgeyi terk etmek zorunda kalan kişilerin kitleler halinde korunması için öneme sahip bir koruma şeklidir.
Bununla birlikte gereken koruma süresinin tam olarak belirlenmesi her zaman söz konusu olmayacağı için, geçici korumanın hangi şartlarda sona ereceğinin belirlenmesi ve koruma talep eden kişilere ihtiyaç duydukları sürece koruma sağlanması
önerilmektedir.28 BMMYK mültecilere sağlanan hakların geçici koruma altındakiler için geçerli olmayacağını ve kitleler halinde ülke sınırına gelen bu kişilere sağlanacak belirli hakları; güvenli topraklara erişim izni verilmesi, geri gönderme yasağının uygulanması,temel ve acil insani ihtiyaçların karşılanması olarak kabul etmektedir.
Geçici koruma statüsü tamamlayıcı koruma olarak kabul edilen uluslararası koruma statülerinden farklı bir statüdür. Yabancılara tanınacak uluslararası koruma statüsünde koruma ihtiyacı bireysel bazda, geçici koruma statüsünde
uluslararası koruma ihtiyacı kitlesel bazda değerlendirilmektedir.30 3.2. Geçici Korumanın Unsurları Geçici korumanın unsurlarından biri kitlesel akındır. Genel anlamda “kitlesel akın” yaşamları ve özgürlükleri tehdit edilen çok sayıda yabancının
silahlı çatışma, genel şiddet, belirli bir kitleye yönelik baskı ve zulümden kurtulmak için ani ve hızlı bir şekilde uluslararası sınırlara geçmesi olarak ifade edilmektedir.

 Kitlesel Göç Hareketlerinin Uluslararası Koruma Rejimine Etkisi:

Türkiye’deki Suriyeliler ve Geçici Koruma, s.135.bir sürenin varlığı vurgulanarak çok sayıda insanın sığınma sebeplerinden biri ile ülkelerini terk ederek uluslararası bir sınırı geçmesi söz konusu olmaktadır.BMMYK İcra Komitesinin 2004 tarihli “Kitlesel
Akın Hallerinde Uluslararası İşbirliği ve Yük ve Paylaşım Konusunda Karar”ında kitlesel sığınmanın şartları tanımlanmıştır. Buna göre bir toplu göç akınının kitlesel sığınma sayılabilmesi için; uluslararası sınıra ulaşan insan sayısının önemli sayıda olması, bunun kısa bir sürede gerçekleşmesi, ev sahibi ülkenin söz konusu kişileri barındırma kapasitesinin yetersiz olması ve
sığınmacıların sayısı nedeniyle ülkelerin bireysel sığınma usullerini uygulamakta yetersiz olması gerekmektedir.
Geçici korumanın bir diğer unsuru ise kitlesel akının aniden gerçekleşmiş olmasıdır. BMMYK aynı menşeli ülkeden kısa bir zaman diliminde önemli sayıda kişi topluluğunun bir ülkeye ulaşması halinde kitlesel sığınmadan bahsedilebileceğini vurgulamıştır. Bununla birlikte BMMYK, kitlesel sığınmadan bahsedebilmek için sayısal verilerle birlikte, ev sahibi ülkenin kaynaklarına göre de değerlendirme yapılması gerektiğini vurgulamıştır.
Geçici koruma kararı için göz önünde bulundurulan bir diğer şart ise ev sahibi ülkenin kitlesel akın karşısında bireysel usulleri uygulamakta yetersiz kalmasıdır. BMMYK ev sahibi ülkenin kaynakları itibarıyla bireysel başvuruları değerlendirerek bireysel statü belirlemesi halinde kitlesel sığınmadan bahsedilemeyeceği görüşünü savunmaktadır.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.