Halil Falyalı Çuvalla parayı Gazeteye göndermiş
Son günlerde medyada bol bol Cinayet ve Suikast haberleri yapmaktayız.Kıbrısta işlenen Halil Falyalı cinayetinden dolayı Kıbrıs basınını incelerken Kıbrıs yerel Medyasından Yeni Düzen Gaztesinde Yazar olan Cenk Mutluyakalı’nın 10 Şubatta yazdığı yazısı dikkatimi çekti !…
Yazıyı söz konusu sayfadan alarak olduğu gibi aşağıda yayınlıyorum.Yazıyı Okuduğunuzda Kumarhane işletmecisi,Sanal Bahisçi,Kıbrısın Dünya çapında ismi bilinen meşhur Mafia Babası Halil Falyalının Basın ile olan diyaloğlarını sağlayanın Özge Taşker’in olup,Falyalı adına medyaları aradığı , reklamlar için iletişim sağladığı, destek verir, kimi yardım ya da bağış taleplerini karşılarmış.
Kaynak: Bir karanlık kuyu – Cenk Mutluyakalı
Bir yanıyla çoğumuz için karanlık bir kuyuydu, Halil Falyalı…
Çünkü az zamanda, bu kadar büyük bir servete nasıl sahip olduğunu bizim aklımızla izah etmek zordu. Kumar, yasa dışı bahis, para aklama ve uyuşturucu, darp, kavga, adam kaçırmayla yan yana geldi ismi… O kuyunun içinde boğuldu belki de…
O karanlık kuyunun ters yüzünde ise bir başka insan vardı, sosyal bir insan, bir aile babası, çocuksu bir yüz, yürekli bir yardımsever, bir deniz tutkunu, futbol meraklısı, siyaset kurnazı bir adam…
Pek çok defa telefonla görüştüm, yüz yüze hiç gelmedim, oteline ısrarla davet etti, gitmek istemedim.
İlk görüşmemizde kendisi telefonda aramıştı, sağlık sorunu yaşayan bir çocuğa yardım kampanyası yapıyorduk, tedavisi için ciddi bir bütçeye ihtiyaç vardı, “Bu parayı öderim, ancak öyle hesaba yatırmam, getirir parayı size veririm” demişti.
“Ben Halil Falyalı” dediği an ürkmüştüm…
Çocuğun ailesini aramıştım bunun üzerine, “siz eğer bu yardımı isterseniz, buraya geliniz, parayı doğrudan siz teslim alınız” demiştim.
Öyle de olmuştu.
Babasıydı sanırım çocuğun, çok da çaresizdiler, çok da yoksul…
Halil Falyalı kendisi gelmemiş, bir adamını göndermişti, bir çuvalla getirmişti parayı, içinde banknotlar, saymıştı, teslim etmişti aileye…
O çocuk keşke yaşasaydı.
* * *
Şimdiki otelinin olduğu yerde denizi doldurmuşlardı ve biz manşetten bunu eleştiriyorduk.
Biz yazıyorduk, farklı siyasi partilerden hatırlı insanlar arıyor, “bu kadar da üstüne gitmeyiniz” diyordu.
O günlerde aramıştı yine…
“Sizin gazetenize bağış yapmak istiyorum” demiş, iyi de bir rakam söylemişti.
“Girne’yi iyi bilir misin” diye sormuştum.
Yazıcızade Cami’yi tarif etmiştim bağış için ve “anladım” demişti, böyle de bir muhabbetimiz olmadı yeniden…
Sonraki zamanlarda sesini kaydeder, gönderir, “Bunu da yazınız” diye isyan eden ifadeler kullanır, kimi manşetlere içerlenir, siyasi yorumlar yapar, kendince kulis bilgileri verir, “manşetten veriniz bunu” diye söylenirdi. Kimi zaman bir Başbakan ya da bakanla yaptığı telefon görüşmesinin kaydını gönderirdi, çoğu sıradan konuşmalar olsa da kendi yorumuyla meseleyi bir yere bağlardı.
Son Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesindeki ‘meşhur’ ya da ‘meşum’ kampanyanın da finansörlerinden biriydi. Yaptırdığı anketlerin sonuçlarını paylaşırdı örneğin!
“Sen çakma mafyasın” demiştim bir seferinde kahkaha atmıştı.
Birkaç ay evvel arşivde fotoğraf ararken, yıllar önceki Halil Falyalı’yı görmüştüm.
Bir mahkeme dosyasıydı, üzerinde ismi yazıyordu fotoğrafın ve doğrusu “o mu değil mi” emin olamamış, mesajla göndermiştim.
Yine sesini kaydetti, gönderdi, coşkulu bir ses tonuyla teşekkür etti, gençlik yıllarına gittiğini söyledi.
Bir süre sonra baktım o fotoğrafı profilinde yayınlamıştı.
Çok iyi bir eşi var, Özge Taşker.
Özellikle pandemi döneminde o arardı medyayı, reklamlar için iletişim sağlar, destek verir, kimi yardım ya da bağış taleplerini karşılardı.
10 bin kadar gıda yardımı paketi yapmışlardı örneğin yoksullara…
En fazla da eşine üzülüyor insan, evlatlarına…Gözleri önünde işlendi cinayet! Tarifi olamaz böylesi bir acının…
Bir suçu varsa eğer bu adam yargılanmalı, hapse atılmalıydı; böylesi bir infaz kabul edilemezdi.
Bir yanıyla çoğumuz için karanlık bir kuyuydu, Halil Falyalı…
Bir başka yanıyla, deli dolu bir Kıbrıslı…
Sırlarıyla gitti…
Çirkef yatağı ada yarısının tarihine kanlı bir cinayetin kurbanı olarak yazıldı.
Paravan!
Falyalı infazının ortaya çıkardığı en acı gerçeklerden biri de şu olmuştur.
74 sonrası adanın kuzeyine yönelik en önemli tehdit güneyden değil kuzeydendir.
Yer altı dünyası hoyratça adanın kuzeyine yerleşmiş, hukuksuzluğun üzeri milliyetçilikle örtülmüş, “yavru vatan” edebiyatı onca kiri gizlememin bir paravanı haline gelmiştir.
Cinayet ve infaz kadar o “paravan” da konuşulmalıdır mutlaka!
İşin özeti:
Uluslararası hukuk dışında bu yapı ne eşit, ne egemendir.
Kirlidir!