Sarayda Çocuk Olmak Padişah Çocuklarının Eğitimi
Osmanlı Sarayı’nda çocuk olmak, sıradan bir çocukluk geçirmekten çok daha farklı bir süreçti. Hanedana yeni bir üyenin katılacağı öğrenildiğinde, doğum öncesinden detaylı hazırlıklar başlar ve yeni üyenin yetişmesi için gereken her türlü maddi manevi kaynak oluşturulurdu.
19. yüzyılda saray dışında da doğum süreçleri belirli geleneklere bağlıydı. Ebenin seçilmesi, ebeye bohça hediye edilmesi, pazartesi gününe denk gelen bir gün ebenin bebeğe kundak hazırlaması, bebek için bir yeşil duvak içine ekmek ve şeker konulup odasında kıble yönüne asılması genel adetlerdendi. Doğum sonrası da bugün de hâlâ görmekte olduğumuz lohusa şerbeti ikramı, nazarlıklar, ilk diş buğdayı gibi adetler o dönemde de gerçekleştirilir, tüm bu usullere büyük önem verilirdi.
Bir Sultan veya Bir Şehzade Doğduğunda…
Padişahın kız çocuklarına sultan, erkek çocuklarına şehzade denirdi. Padişahın çocuğu dünyaya geldiği zaman bu haberi halka duyurmak üzere top atışları gerçekleştirilirdi. Erkek çocuk için yedi, kız çocuk için üç atış yapılır, atışlar günde beş kez tekrar ederdi. Erkek çocukların ileride hükümdar olma ihtimalleri olduğundan sultanlar ile şehzadelerin eğitimleri farklılık gösterirdi.
Padişahın çocuğu olduğu zaman hemen kendisine bir daire ve onunla ilgilenmek üzere dadı, kalfa, sütnine ve cariyeler takımı görevlendirilirdi. Sultanlar, oyun çağında kendi yaşıtı küçük cariyelerle vakit geçirebilir, annesi, kalfası ve dadısının gözetiminde olurdu. Sultanların eğitimi için hocalar atanır, okuma yaşına geldiğinde dersler başlardı. Hem şehzadelerin hem de sultanların dersleri törenle başlar, çoğu zaman padişah da bu törenlere katılırdı.
Dersler için rahle, elifba, cüz, minder vb. gereçlerin olduğu “hocalık takımı” denen bir set, padişah çocuklarının eğitimlerine başlamadan önce hazır edilirdi. Gün içinde genellikle öğleye kadar süren derslerin yanı sıra, özellikle Tanzimat sonrası dönemde sanat derslerine, özellikle müzik derslerine önem veriliyordu. Batılı müzik aletlerinin ön planda olduğu bu dönemde sultanların çoğu özellikle piyano eğitimi alırlardı. Batı dillerinden fransızca da hem sultanlara hem şehzadelere verilen derslerdendi.
Bir Hükümdar Yetiştirmek
Padişahın erkek çocuklarının, yani şehzadelerin eğitimlerinde sultanlara nazaran farklılıklar mevcuttu. Osmanlı hanedanın başına geçemeye namzet olan şehzadeler, hükümdarlık vasıflarını kazanmak üzere özel eğitimlere tabi tutulurdu. Bir şehzade erken yaşta padişah olduysa onun hocasına “Muallim-i Sultani” yani Sultanın Hocası denirdi.
Şehzadelerin hocalarından bir kısmı da Osmanlı’nın idari ve askeri teşkilatının eğitimlerinden sorumlu Enderun’dan seçilirdi. Yaşlı Enderun üyelerinden seçilen kadroda taya ve lala isimli eğitmenler olurdu. Lala, tayadan daha üst düzey bir eğitmendi ve şehzadenin silah, binicilik, askerlik vasıflarını geliştirmesiyle meşgul olurdu.
Şehzadelerin boş zamanlarında yaptıkları aktiviteler ve oynadıkları oyunlar da hükümdarlık vasıflarına uygun içerikte oluyordu. At binmek, ok atmak, spor yapmak şehzadelerin çalışması ve uzmanlaşması gereken başlıklardı.
Hükümdarlık yolunda geçen bir çocukluk elbette biraz kapalı bir dünya anlamına geliyordu. Fakat Tanzimat sonrası bu durum değişmeye başladı ve şehzadeler dönemin ileri gelen devlet adamları, yazarlar, şairler ve bilim insanlarıyla daha rahat ve sıkça görüşmeye başladılar. Yine bu dönemin sonrasında sultanlar için olduğu gibi şehzadeler için de piyano ve fransızca dersleri önem ve ağırlık kazanmaya başladı.
Çocuk Kıyafetleri
Avrupa ile ilişkilerin gelişmeye başladığı dönemlerde giyim kuşam ve moda da takip edilen batılı özelliklerden biridir. Bu dönemde padişah, sultan ve şehzadelerin kıyafetlerinde batı tarzı kesim ve modeller, Paris modasının etkileri gözlenmektedir. Elbiselerden şemsiyelere kadar kıyafet ve aksesuarlara kadar bu etki izlenebilmektedir.
Hanedanın çocuklarının, sultan ve şehzadelerin kıyafetlerinde ise ilgi çekici bir durum söz konusudur. Bu kıyafetler batılı tarz yetişkin kıyafetlerinin minyatürü şeklindedir. Saraylı yetişkinler Avrupalılar gibi giyinirken çocuklar Avrupalı akranları gibi değil, Avrupalı yetişkinler gibi giyinmekteydi. Hatta 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başında ise padişah ve şehzadeler askeri üniformalar giymeye başlamıştır.
Sarayda çocukların konumu ve yetiştirilme tarzı, titizlikle ve ciddi bir disiplin içerisinde oluyordu. Donanımlı birer yetişkin olacak sultan ve şehzadeler, tarih sahnesindeki yerlerini doğdukları andan itibaren alıyorlardı.