Türk Devletlerinde Simgesellik
Türk Devletlerinde Simgesellik
Türk sembolizminde, doğaya ait pek çok temanın işlendiğini İslamiyet öncesi Gök Tanrı inancında da görmek mümkündür. Güneş, ay, dağlar kutsal anlamlara sahiptirler. Bu gibi simgeler, İslamiyet sonrasında da sanat eserlerinde ve mimaride sıkça kullanılmıştır.
Devletlerin hakimiyetlerinin, güçlerinin birer simgesi olan armalar, Osmanlı Devleti’nde de böyle bir işleve ve niteliğe sahipti. Osmanlı Devleti’nde farklı padişahlar döneminde farklı tuğra ve armalar kullanılmıştır. Önceleri yalnızca imza için resmi belge vb. işlerde kullanılan tuğralar 15. yüzyılda yapılara işlenmeye, 18. yüzyılda da armaların üzerinde yer almaya başlıyor. Dolayısıyla tuğra hem padişahın imzası, hem hanedanın sembolü hem de devlet arması olarak üçlü bir işlev kazanıyor.
Osmanlı devlet arması resmi niteliğini ise 18. yüzyıl sonlarında kazanmıştır. Her padişah döneminde yapılan eklemelerle çeşitlenen ve özellikleri gelişen Osmanlı devlet arması son şeklini 19. yüzyılda, II. Abdülhamid döneminde almıştır. Bu dönem, dünya genelinde ulusların bağımsızlık mücadelesinin sürdüğünden, imparatorluklar sembollerle güçlerini pekiştirmeye yönelmişlerdir. Geçmişte gücün, devletin ön planda olduğu armalar görülürken zamanla armalarda hükümdarlar daha büyük bir yer kaplamaya başlamıştır.
Osmanlı Armasının Detayları
19. yüzyılda son hâlini alan Osmanlı devlet arması, yukarıdan aşağı doğru lider, kalp ve vücud olarak isimlendirilen üç ana kısımdan oluşuyor. Üst kısım hükümdarı, orta bölüm devlet ve tahtı sembolize ederken orta kısımda üstte bulunan kalkan ise devletin koruyuculuğunun simgesidir.
Hükümdar, armada baş köşede devlet ve toplumun üzerinde konumlanıyor. Yukarıda yer alan tuğra ve etrafından saçılan ışığı temsil eden form ile hükümdar, Güneş ile özdeşleştiriliyor. II. Abdülhamid, saltanatının son yıllarında bu tuğranın altına uçları yukarı bakan bir hilal ekletmiştir. Hilalin üzerinde “Osmanlı melikleri Allah’ın yardımına dayanarak iş görürler.” yazılıdır.
Armanın orta noktasında bulunan ve devletin koruyuculuğunu sembolize eden kalkanın çevresinde yıldızlar vardır ve bu Osmanlı’nın kainatın merkezinde olduğunu anlatır. Daha sonra ay yıldıza dönüşen bu formların Osmanlı’ya bağlı eyaletleri de simgelemişlerdir. Kalkanın üstünde ise bir serpuş (sarık) bulunmaktadır. Bu serpuş Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’yi simgeler.
Gücün Simgesi Silahlar
Kalkanın her iki yanında biri yeşil öteki kırmızı olmak üzere iki sancak bulunur. Yeşil olanı İslam Devleti oluşun bir göstergesi, kırmızı olan ise bağımsızlığın göstergesi olarak armada yerini almıştır. Kalkanın yan kısımlarında bu iki sancağın dışında pek çok sayıda silah ve simge yer almaktadır. Bu sembollerin çoğunluğunu Orta Asya’dan bu yana Türk toplumlarının kullandığı geleneksel silahlar oluşturur. Tek taraflı ve çift taraflı teber, mızrak, kılıç, ağızdan dolma top, gürz, topuz, süngülü tüfek gibi silahlar gücü, savaşçılığı, zaferi sembolize eden unsurlardır. Haberci sembolü bir borazan ve modernliği işaret eden bir toplu tabanca da ilgi çekici unsurlar arasında yer alır.
Dikkat çekici unsurlardan bir diğeri de armada, sol tarafta bulunan terazi ve altındaki kitaplardır. Terazi Osmanlı Devleti’nin adaletini sembolize eder. Kitaplardan üstteki Kuran-ı Kerim’i, alttaki ise kanunnameleri yani örfi hukuk düzenini temsil etmektedir. Terazinin Kuran-ı Kerim’in üzerinde yerleşmiş olması Osmanlı Devleti’nin İslamiyet’in kurallarına ve hukuk ilkelerine göre bir sistemi benimsediğini göstermektedir.
Kalkanın alt bölgesinde, bereket boynuzu, donanmayı temsil eden çapa figürü, okçuluk araçları bulunmaktadır. Kalkanın en alt kısmı ise Osmanlı Devleti’nde çeşitli alanlarda başarılı ve özverili işler yapan kimselere verilen nişanlar yer almaktadır. Bitki formuyla süslü alt bölgeye asılı şekilde duran nişanlar soldan sağa Şefkat Nişanı, Nişan-ı Osmanî, Nişan-ı İftihar, Mecidi Nişanı ve Nişan-ı Âli İmtiyaz’dır.