Göçler engellenmez ise demografik yapımız değişecek
Değerli basın mensupları,
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en ağır sorun hiç şüphesiz stratejik göç mühendisliği ile ülkemize yönlendirilen sığınmacılar ve kaçak göç meselesidir. Bu sorun Türk Milleti’nin omuzlarına ve ülkemizin geleceğinin üzerine bir kâbus gibi çökmüştür.
Eğer ülkemize gerçekleşen göç kalıcı olur ve yeni göçler engellenmez ise demografik yapımız değişecek, Türkiye önce ekonomik çöküşe ve açlığa, sonra dış tahrikler ile iç savaşa sürükleyecektir.
Göçün birinci nedeni AK Parti’nin kötü dış politikadır. İkincisi ise AK Parti’nin sınır güvenliğini sağlayamamasıdır. Sonuç olarak bugün Türkiye’de İç İşleri Bakanlığı kayıtlarına göre kayıtlı 7 milyon 730 bin kayıtlı yabancı yaşıyor. Bunun dışında kayıtlı olmayanlar ile birlikte sayı 10 milyonu aşmış durumda. Sığınmacılar için harcanan para 100 milyar dolara Nisan 2022 itibarı ile ulaştı. İç İşleri Bakanlığı’nın sığınmacı ve kaçaklar ile ilgili rakamları TUİK’in enflasyon rakamları kadar güvenilir. Eğer TUİK’e inanıyorsanız, İç İşleri Bakanlığına da inanın.
Değerli basın mensupları,
AK Parti’nin resmi yani devlet belgesi ile tespit edilmiş sığınmacılar politikası “Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı-2018-2023”dür. Bu belgenin ana hedefi Türk halkını Suriyelilerin Türkiye’de kalmasına ikna etmektedir. AK Parti bu projesini Zafer Partisi kurulana kadar rahatlıkla sürdürmüştür. Çünkü CHP’de 2016 ve 2021’de yaptığı iki çalıştay sonucunda AK Parti gibi Suriyelilerin Türkiye’de kalmasını kabul etmiştir. İYİ Parti genel başkanı Meral Akşener ise benim bütün ısrarlarıma rağmen AK Parti’yi rahatsız etmemek için “şike yaparak” konuyu gündeme taşımamıştır.
Zafer Partisi’nin kurulmasından sonra Türk Milleti’nin iradesi siyasette temsil edilmeye başlanmıştır. Zafer Partisi bütün ambargolara rağmen sığınmacılar konusunu gündeme getirince önce Kılıçdaroğlu “Ben de gönüllü olanları geri yollayacağım” demiştir. Peki, Sayın Kılıçdaroğlu madem yollayacaktın, neden 2016 ve 2021 çalıştaylarından kalacaklar sonucunu çıkardınız?
Değerli Basın Mensupları,
“Oğlum Suriyelilere girişimcilik dersi veriyor” diyen ve konunun üzerine bireysel olarak giden bir İYİ Parti GİK üyesini yanına çağırarak, “Suriyeliler meselesini gündeme getirmeni istemiyorum, ben anket şirketlerine kontrol ettirdim, seçmende karşılığı yok” diyen Meral Akşener’in İYİ Partisi ise son günlerde “İlk Suriyeliler çalıştayını biz yaptık” diye ortada dolaşmaktadır. Doğrusu siz yapmadınız Meral Hanım. Çalıştay’ın açılış konuşmasında ifade ettiğiniz gibi Ümit Özdağ ve 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nde çalışan arkadaşlarımız hazırladı ve gerçekleştirdi. Sizde benim yazdığım metni okudunuz.
Değerli basın mensupları,
Zafer Partisinin ısrarlı siyaseti sadece CHP ve İYİ Parti’yi değil, AK Parti’yi de kamuoyu önünde Sığınmacılar Siyasetini değiştirmeye zorlamıştır. Erdoğan, “Sığınmacıları göndermeyeceğiz” dedikten iki hafta sonra “1 milyon Suriyelinin Suriye’nin kuzeyine yollanması çalışmalarına başladık” açıklamasını yapmak zorunda kalmıştır.
Değerli Basın Mensupları,
Zafer Partisi’nin politikalarından rahatsızlık duyanların başında İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu gelmektedir. Çünkü Soylu Suriyelilerin sözde entegrasyonu politikasını yürütürken, Türk halkını yanlış veriler ile aldatmaktadır. Zafer Partisi ise Türk Milletine Soylu ve küçük ekibi tarafından söylenen yalanları ifşa etmektedir.
Süleyman Soylu, benimle kamuoyu önünde girmiş olduğu “Türkiye’de doğan Suriyelilere vatandaşlık verelim” ve “silah ruhsatı” polemiklerinde fena şekilde mağlup olmuş, geri adım atmak zorunda kalmıştır. Soylu’nun TGRT’deki hezeyanları ancak bu mağlubiyetlerin kızgınlığı ve Türk Milletine karşı kurulmak istenen komplo çerçevesinde anlaşılabilir.
Soylu, TGRT’de benim ile ilgili olarak “Soros Çocuğu” ifadesini kullanmıştır. Soros ve desteklediği vakıflar sığınmacıların Türkiye’de kalması için çalışmaktadır. Zafer Partisi ise sığınmacıların vatanlarına dönmeleri için mücadele etmektedir. Soylu’da sığınmacıların Türkiye’de kalması için çalışmaktadır. Demek ki Soros’a yakın olan Ümit Özdağ değil Süleyman Soylu’dur.
Süleyman Soylu bana “operasyon çocuğu” demiş. Değerli basın mensupları, benim Türkiye Cumhuriyeti devletinin değişik kurumları için yurtdışında ve yurt içinde Türkiye’nin milli güvenliği konusunda kanunlar çerçevesinde bazı operasyonları yaptığım ve yönettiğim doğrudur. Türkiye Cumhuriyeti devletine hizmet etmek bir onurdur.
Ben Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk Milleti’nin menfaatleri için çalışırken, Soylu DYP Gaziosmanpaşa ilçe başkanı olarak DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’in etrafında “anneciğim, anneciğim” diye dolaşıyordu. Sonrasında bir başka genel başkanın çantacılığını yapıyordu. Özetle, ben Süleyman Soylu’nun yer aldığı operasyonların sadece maddi operasyonlar olduğunu ifade edebilirim. Diğer operasyonlarını ise aylardır zaten izliyoruz. Onun için bu operasyon meselesini kapatalım.
Hatta Süleyman Soylu’nun morali bozulacak ancak bugün söyleyeyim kendi bakanlığı döneminde İç İşleri Bakanlığı tarafından yapılan ve yaptırılan bazı operasyon ve bilimsel araştırmalar benim yetiştirdiğim kadrolar tarafından yapılmıştır.
Süleyman Soylu ve ekibi Türk devletinin ne kadar da yıpranmış olsa hala varlığını sürdürdüğünü unutmasın.
Değerli basın mensupları,
Soylu bana “istihbarat elemanı” diyerek saldırmıştır. İstihbaratçılık önemli ve çok saygın bir meslektir. Ancak ben istihbaratçı değilim. İstihbarat ve milli güvenlik bilimleri çalışan bir akademisyen ve siyasetçiyim. Türkiye’de 3 istihbarat yapısı var. Milli İstihbarat, jandarma istihbarat ve polis istihbarat. Bunlardan ikisi Soylu’ya bağlı. Soylu, bana istihbarat elemanı derken ne bilerek söylüyor. Yoksa çoğu zaman olduğu gibi yalan mı söylüyor? Üstelik ben istihbaratçı isem bunu açıklamak yasalara göre suç.
Değerli basın mensupları,
Soylu programa çıkmadan önce ne içti ise Türk kızlarının videolarını çeken Suriyeli ve Pakistanlıları savunacak kadar kendinden geçmektedir. Soylu senin görevin tacizcileri değil, Türk kızlarını korumak.
Soylu, hezeyan içinde “Sessiz İstila” filminin finansmanı ile ilgili beni yabancı fonlardan para almakla suçluyor. Soylu’ya cevabım. Benim çok param yok, hiç olmadı. Seni en çok mutlu eden sesin para kazanma sesi olduğunu açıklamıştın. Beni en çok mutlu eden ise yeni çıkmış kitabımın üzerindeki matbaa kokusu olmuştur. Maaş ve kredi kartı hesaplarımı kontrol ettirdiğiniz için borçlu bir adam olduğumu biliyorsunuz. Ama gerekirse yeni borç alacağım ve yeni belgesel ve kurgu filmler çektireceğim.
Değerli basın mensupları,
Soylu ve ekibi çok tehlikeli bir oyun oynuyorlar. Haziran 2015 seçimleri ile Kasım 2015 arasındaki sürece benzer bir şiddet dalgasının bu sefer sığınmacılar üzerinden planlandığı anlaşılıyor. Bu noktada Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu’nun açıklama yapmasının ve Haziran-Kasım 2015’de neler olduğunu anlatmasının vakti gelmiştir.
Böylece seçimlere giderken seçmeni terörize etmek ve Zafer Partisi’ne karşı bir şiddet dalgası başlatarak, provakatör ajanlar aracılığı ile eylemleri Zafer Partisine mal etmek istiyorlar. “Atamanlar” diye bir grup sığınmacı ve kaçaklara karşı sosyal medya üzerinden şiddet propagandası yapmaktaydı. Hakkında hiçbir soruşturma yapılmadı.
Zafer Partisi olarak hakkında suç duyurusunda bulunduk, grup kendisini feshettiğini duyurdu. Benim İç İşleri Bakanlığı önüne gideceğimi duyunca kendisini fesheden grup bana destek vermek için bakanlık önüne geleceğini açıkladı. Bu açıklamayı alıntılayarak ne yanımda, ne arkamda ne sağımda solumda istemediğimi duyurunca sosyal medya üzerinden bana küfretmeye başladılar. Anladık ki, grubun karanlık odaklar ile ilişkisi var. Şimdi benzer karanlık grupların oluşturulmaya çalışıldığını görüyoruz. Ayrıca, Ankara’da faaliyet gösteren organize suç örgütleri mensuplarının üzerimize saldırtılacağını duyuyorum.
Değerli basın mensupları,
Süleyman Soylu ve ekibini bütün Türk Milleti önünde uyarıyoruz. Oynadığınız oyun çok tehlikeli bir oyundur. Seçim kazanmak için provokasyon politikası izlemeyi aklınızdan bile geçirmeyin. 10 milyonu aşan sayıda sığınmacı ve göçmenin yaşadığı, bu insanların çoğunun iç savaş geçiren travmalı kitleler olduğu düşünülür ise Türkiye’yi söndüremeyeceğiniz bir ateşe atarsınız. Tekrar ediyoruz. Soylu, “15 Temmuz’da yarım bıraktığımız şeyi tamamlayacağız” derken, suç işlemektedir. 15 Temmuz, sadece FETÖ’nün değil, FETÖ ile birlikte AK Parti’nin eseridir. Soylu’nun “Milletim adına, çocuklarım adına, geleceğim adına savcı Zekeriya Öz’e teşekkür ederim” dediğini unutmadık.
15 Temmuz, Soylu gibi FETÖ ile iç içe geçmiş siyasetçilerin eseridir. Soylu’yu AK Parti’ye FETÖ getirmiştir. Bir süre önce FETÖ’cü bir genel müdürün valilik makamına atanması üzerine bir AK Partili milletvekiline Soylu’yu uyarın diye haber yolladım. Soylu’nun cevabı “O zaman herkes FETÖ’cü idi” olmuştu. Hayır, Soylu herkes FETÖ’cü değildi. Ama sen herkesi kendin gibi zannettiğin için böyle cevap verdin.
Değerli basın mensupları,
Zafer Partisi Suriyelilerin Türkiye’nin dostları olarak ülkelerine dönmeleri politikasını izlemektedir. Suriyelilerin gerçek dostları onları vatanlarından kopararak Türkiye’de tutmak isteyenler değil, vatanlarına dönmelerini sağlayacak olan Zafer Partisidir.
Zafer Partisine ırkçı diyorlar. Suriyelilerin vatanlarına dönmelerini istemek ırkçılık mıdır?
AK Parti ve Soylu, Suriyelilerin vatansız kalmalarını, dedelerinin mezarlarının olduğu topraklardan kopmalarını istiyor. Zafer Partisi ise dönmelerini istiyor. Bu mu ırkçılık?
Suriyelilerin evlerinden, vatanlarından edilirken, onların toprakları üzerinde bir PKK’istan kurulmasına karşı çıkmak ırkçılık mıdır?
Mesele Ensar olmak değil, muhacir olmamasını sağlamaktır.
Soylu, Suriyeli sığınmacıların ağır işlerde ve düşük ücretle soyulmasını emek sömürüsünü savunuyor.
Zafer Partisi ise Suriyelilerin vatanlarında insanca yaşamasını savunuyor.
Tekrar uyarıyoruz. Haziran-Kasım 2015 arasındaki benzer bir senaryo ile Türkiye’yi ateşe atmayı denemeyin. Zafer Partisi olarak Süleyman Soylu’nun bu konuşması ile ilgili Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunacağız.
Sonuç olarak biz Zafer Partililer Oğuz nesli Atatürk çocuğuyuz.
Soylu ve ekibinin durumunu Türk Halkının yüksek takdirine bırakıyorum.
Değerli basın mensupları,
Bugün üzerinde duracağım son konu Zafer Partisine yönelik bir başka operasyon girişim. Bir süre önce bir grup devlet görevlisi dosyası Yargıtay’da olan bir suçluya hapishanede ziyaret ederek, “Ümit Özdağ aleyhine açıklama yap, bize bilgi ver. Senin cezanın hafifletilmesi için yardımcı olalım” diyorlar. Bu rezalet olmanın ötesinde bir gelişmedir. Erdoğan’ın böyle bir pazarlık ve affa razı geleceğini düşünmüyorum.
Öte yanda giden devlet görevlilerine de bir çift lafım var. Benim ile ilgili suçlu kişiden Türkiye Cumhuriyeti devletinin bilmediği hiçbir şey öğrenmeniz mümkün değil. İftira atarsa o başka. Öte yandan Devletimiz benim yaşamımın her anını ve boyutunu devlet dedem ve babamdan başlayarak bilir. Çok arzu ederseniz size hangi meslek büyüklerinizin kapsamlı bilgi vereceğini kamuoyu önünde açıklarım.