Erdoğan, adını Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi olarak tescilledikler
Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi
Erdoğan, adını Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi olarak tescilledikleri eserin, İstanbul’un en yoğun nüfusuna sahip bölgesinde şehrin bir nefes borusu, vahası ve güzellik anıtı olarak vatandaşlara hizmet vereceğini söyledi.
Medeniyet hayalini bile çınar ağacının kökleri, dalları, yaprakları üzerinden kuran bir millete yakışanın, en büyük şehrini böyle bir eserle taçlandırmak olduğuna işaret eden Erdoğan, dünyanın en modern, en büyük, en işlevsel havalimanlarının başında gelen İstanbul Havalimanı’nın her geçen yıl artan yolcu sayısı ve prestijiyle ülkenin yüz akı eseri olarak faaliyetlerine devam ettiğini, Atatürk Havalimanı’nın ise askeri havalimanı, hizmete açık sivil pisti, havacılık faaliyetlerinin sürdüğü diğer birimleriyle kısmen bu vasfını sürdürdüğünü ve sürdüreceğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mesela biz, yurt içi ve yurt dışı seyahatlerimizde Atatürk Havalimanı’nı kullanıyoruz. Aynı şekilde yabancı devlet başkanları da burada karşılanıyor ve uğurlanıyor. Havalimanı içindeki acil durum hastanesine yapılan uçuşlar da buradaki pistten gerçekleştiriliyor.” diye konuştu
“Onlara o yakışır”
Atatürk Havalimanı’na 3 ayda 1006 odalı hastane inşa ettirdiklerini anlatan Erdoğan, “Bize yakışan budur. Biz ana muhalefetin, affedersiniz, kalkıp da adeta hal binasını hastane diye takdim etmek suretiyle milleti aldatma yarışı içinde değiliz. Onlara o yakışır. Bize de 3 ayda Atatürk Havalimanı’nda işte 1006 odalı hastane yapmak yakışır.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hastanenin, içinde MR, ultrasonografi ve tomografinin bulunduğu eksiksiz sayılabilecek bir tesis olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aynı şekilde, aynı süre içerisinde Sancaktepe’de yine aynı oda sayısına, aynı iç donanıma sahip şehir hastanesini yaptık. Tabii onunla yetinmeyeceğiz. Bunların özelliği şu, her ikisinde de havaalanı var. Yurt dışında, Hollanda’da, Almanya’da, şurada, burada ölüme terk edilen vatandaşlarımız vardı. ‘İşte bu entübe, artık kurtulmaz.’ dediklerini bizler, oradan ambulans uçağımızla aldık, ülkemize getirdik ve şimdi burada tedavileri devam ediyor. Elhamdülillah, Allah’ın verdiği ömrü kimse bir an öne bir an sonraya alamaz. Dün yeni bir haber daha geldi.
Almanya’da yaşlı ama ‘Artık bunun için ölüm vaki.’ dedikleri bir hastamız var. Herhalde Bakan’ımız onu da takip ediyordur. Televizyonda gördüm, duydum. Biz yine elimizden geleni yapacağız. Bize düşen nedir? Biz esbaba tevessül ederiz, netice Rabb’imiz’e aittir. Biz, Batı’nın veya Batılı’nın yaptığı gibi ölümü gözleyenlerden değiliz. Biz her an ölecekmiş gibi hazırız ama kalkıp bir hasta için de ‘Bu entübedir, dolayısıyla her an gidebilir.’ diye ağıtlar yakmayız. Rabb’in bize verdiği emaneti, en güzel şekliyle bizler kullanmaya mecburuz, memuruz.”