Site Rengi

Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C
Smiley facehttps://cesurtv.com/
''Janvak ''Smiley facehttps://www.jandarmavakfi.com.tr/

HIZIRBEK GAYRETULLAH’IN HAYAT HİKAYESİ

Değerli Büyüğüm Rahmetli Hızırbeg Gayretullah ile 2019 yılında Ropörtaj yaparken tanıştım ve sonrasında devamlı olark Telefonla haftada 3 veya 4 kez beni arayıp Hasta iken Tarihe not düşmek için sesli olarak Doğu Türkistan gerçeklerini bana güvendiği için anlatırdı. Ben ona büyük bir saygı duyuyordum oda bunu bildiği için bana şimdiye kadar kimselerin bilmediği tarihi gerçekleri bir bir Telefonda anlatmaktaydı.Aslında yaşam zamanının çok az kaldığını bildiği için benimde araştırmacı gazeteciliğimi takdir ettiğini daima söylediği ve güvendiği içi Uygur diasporası hakkında çok bilgiler verdi.Hızırbeğ Büyüğüm çok değerli bir Türk Devlet adamıydı.Gerçek bir Türk beyiydi ve Gerçek bir AKsakallı veya Aksaçlıydı. Rahmetle anıyorum Yüce Allahımız İnşallah Mekanınıı Cennet eylesin . Amin

24.06.2024
527.207
A+
A-
HIZIRBEK GAYRETULLAH’IN HAYAT HİKAYESİ

Aslında bu yazıyı Hızırbeg’in Ölüm haberini alınca hemen hazırladım ama yayınlamam bir türlü nasip olmamıştı.Bu gün siteyi düzenlerken Taslak olarak görünce geçte olsa Değerli Büyüğümün unutulmaması için hemen yayınladım.Rahmetli Hızırbeğ ile daha hiç bir yerde yayınlanmamış Çok sayıda ropörtaj bulunmaktadır. Bu değerli ropörtajlarlada Doğu Türkistan Gerçeklerinin Türk Milleti ve Dünyanın öğrenmesi için Bölümler halinde ilerleyen günlerde yayınlıyacağım.

Değerli Büyüğüm Rahmetli Hızırbeg Gayretullah ile 2019 yılında Ropörtaj yaparken tanıştım ve sonrasında devamlı olark Telefonla haftada 3 veya 4 kez beni arayıp Hasta iken Tarihe not düşmek için sesli olarak Doğu Türkistan gerçeklerini bana güvendiği için anlatırdı. Ben ona büyük bir saygı duyuyordum oda bunu bildiği için bana şimdiye kadar kimselerin bilmediği tarihi gerçekleri bir bir Telefonda anlatmaktaydı.Aslında yaşam zamanının çok az kaldığını bildiği için benimde araştırmacı gazeteciliğimi takdir ettiğini daima söylediği ve güvendiği içi Uygur diasporası hakkında çok bilgiler verdi.Hızırbeğ Büyüğüm çok değerli bir Türk Devlet adamıydı.Gerçek bir Türk beyiydi ve Gerçek bir AKsakallı veya Aksaçlıydı. Rahmetle anıyorum Yüce Allahımız İnşallah Mekanınıı Cennet eylesin . Amin    Gökhan Gülmez…

Hızırbek Gayretullah 1940 yılında Doğu Türkistan’ın Manas ilçesinin Alankı yaylasında dünyaya geldi. Büyük dedesi Baytik Semey Bolısı’dır. Dedesi alim ve Molla’dır. Babası Kaynaş Gayretullah Manas emniyet müdürü olup 1949 yılının sonlarında Çin’in Doğu Türkistan’ı işgal etmesi üzerine Türkiye’ye göç etmiştir.
Aşağıda ki tabloda da Hızırbek Gayretullah’ın kendisinin yapmış olduğu aile şeceresiverilmiştir.
Hızırbek Gayretullah’ın aile şeceresi Muhammed Can Molla89 (1879-1950):
Muhammed Can Molla iyi bir medrese eğitimi görmüş ve Rusça
öğrenmiştir. Babası Baytik Semey Bolısıdır90. Babasının ölümünden sonra Sibirya’ya
sürülmüştür. Bir fırsatını bularak sürgünden kaçmış ve Altay’a ulaşmıştır. Altay’da
Mamırbek Töre’ye sığınmış ve burada yaşamaya başlamıştır. 1940 yılında Orazbay
ile tutuklanıp mahkum edilmiştir. 1947 yılında serbest bırakılan Molla 1951 yılında
71 yaşında Gasköl’de vefat etmiştir.
Kaynaş Gayretullah91 (1918-1972):
Kaynaş Gayretullah 1918 yılında Targabatay’da dünyaya gelmiştir.
Muhammed Can Molla’nın ikinci oğludur. Babasının 1940’ta müebbet hapse
atılmasıyla Kaynaş Gayretullah’ta Çinlileştirme politikası gereği 2 yıl eğitimden geçirilmiştir. 1944’te Şarki Türkistan Cumhuriyeti’nin ilanıyla Alibek “Hakim” unvanıyla Manas-Savan’a atanır. Emniyet Müdürlüğüne de Kaynaş Gayretullah
getirilir. Şarki Türkistan Cumhuriyeti’nin yerine Sincan Eyalet Hükümeti’nin kurulmasıyla Kazakların bağımsızlık mücadelesine başlaması için pankart dağıtmaya başlamıştır. Bu faaliyeti sırasında yakalanıp 2-3 gün nezarette tutulmuştur. Daha sonra serbest kalmıştır. Göç sırasında Gasköl’e gelindiğinde Osman Batur’un göç güzargahının durumunu öğrenmek için Alibek Hakim tarafından Kanambal Kayız’a gönderilmiştir. 1953 yılında Türkiye’ye gelmiş ve Şubat 1972’de vefat etmiştir.
Külaş Hanım92 (1917-1999): Külaş Hanım Orta Düz Abak Kerey Çerivçi Boyundan Uzun Mıltık Kolundan Akimbay’ın kızıdır.

Külsara Hanım :
Külsara Hanım Kaynaş Gayretullah’ın ikinci eşidir. Manas Emniyet Müdürü iken evlenmiştir. Abak Kerey Cantekey uruğu, Süyinbay kolu, Bökes nesli, Koygeldi oymağından Rayhan’ın kızıdır. Külsara Hanımdan Asya, Şemsiya kardeşleri olmuştur.
Hızırbek Gayretullah’ın doğduğu yıllarda Doğu Türkistan’da Çin’in soykırım ve jenosidinin en üst safhaya geldiği dönemdir. Bu zamanda D.Türkistan’daki idare Gomindang yani Milliyetçi Çin idarecisi olan General Şın-Si-Sey hakimiyeti vardı.
D. Türkistan’daki görevi Urumçi’de garnizon komutanlığıdır. Fakat D. Türkistan’ın başında genel vali olan Jin-Şu-Rin ile arası açılır. Doğu Türkistan halkı da bu yıllarda isyan etmiştir. Şın-Şı-Sey, Jin-Şu-Rin’i isyanı bastıramamakla suçladı.
Kendisi de Jin-Şu-Rin’e isyan etti. Eyalet merkezini basıp Jin-Şu-Rin’i alaşağı eder.Kendisini general ilan ederek D. Türkistan’da yönetimi ele geçirdi. Şın-Şı-Sey’in iktidarı 1940-1948 yılları arasında 8 yıllık süreyi kapsar. Onun döneminde Doğu Türkistan’da şiddetli baskılar arttı.
Aynı yıllarda D. Türkistan’da Çinlilerle Türkler arasında büyük bir istiklal mücadelesi vardı. 1940 yılında istiklal mücadeleleri hızlandı ve kuvvetlenmişti.
Hızırbek Gayretullah  Çocukluğu
Hızırbek Gayretullah çocukluk döneminin en büyük eğlencesi, Doğu Türkistan’daki diğer Kazak çocuklarının olduğu gibi, arkadaşlarıyla beraber Taşbulak’ta oynamaktır. Çocukluğunu tam yaşayamadan göç hazırlıkları başlamış ve doğduğu toprakları bir daha dönmemek üzere ailesiyle birlikte yola koyulmuştur. O dönemi Hızırbek Gayretullah bize şu sözlerle anlatmaktadır.
“Beşik devrini, ana sütü emdiğim dönemi bilemem. Fakat 5-6 yaştan sonrasını biraz hatırlıyorum. 2-3 yılım mutlu bir hayat içerisinde geçti. 1933 yılından sonra Çin mezalimine karşı Kazaklar bir yer altı teşkilatı kurmuşlar. Adı da “Uluttu Korgav Uyumu ” yani “Milleti Kurtarma Cemiyeti ”. Bu cemiyetin üyeleri çok gizli tutulmuş. Kurucularından biri de benim Molla Dedem imiş. Orazbay, bazı kaynaklarda geçen Yunus Hacı da bu cemiyetin kurucularındanmış. Bu teşkilatın ulaşım merkezi bizim evimizin de bulunduğu Taşbulak’tı. Çünkü Taşbulak Şarki Türkistan Hükümeti ile Çin hudutları olan Manas-Savan’a bağlı merkezi bir yerdi.
Burası oldukça geniş bir ova, düz bir yerde akan bir suya sahip, her taraftan gelen yol güzergahları üzerindedir. Ulaşımı kolay merkezi bir yerdir. Bu merkezdeki bütün toplantılar bizim evde yapılıyordu. İnsanlar gelir giderdi. Yeraltı ve yerüstü faaliyetler bizim evimizde organize edilirdi. O zamanlarda gelen gidenleri izler,atları ve gelen şahısları takip ederdik. Biz çocuklar Taşbulak’ta yazın suyun kenarında kışın donduğu için buz üzerinde oyunlar oynardık. Fakat daha sonraki devrim benim göç göçle, soğuk havayla, karla, çöllerle, fakirlikle mücadeleyle geçti.
Çocukluk hayatımı ben tam yaşadım diyemem. Yokluk, fakirlik, göç ve her türlü yoklukla yani yok kelimesini nasıl izah ederseniz hepsini çocukluğumda yaşadım.

 Göç
Hızırbek Gayretullah küçük yaşta bilmediği bir nedenden dolayı ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır. 1948 yılının son aylarında Çin’e karşı savaşın kazanılmasının zor olduğu kanaatine varılması üzerine büyükleri göç etme kararı almıştır. Gayretullah tam hatırlamasa da göç için yapılan hazırlıklardan şöyle bahsetmektedir. “Çocuk olduğum için tam hatırlamıyorum. Her taraf bembeyaz kar çarşafı ile kaplı, 1948 yılı Ekim ayının sonuydu. Tanrı dağlarında kış tam
kıvamındaydı. Yayladan kışlağa göçeli tam üç ay kadar olmuştu. Her aile kışlık ihtiyaçlarını temin etmek ve kışı sıhhatli ve esenlik içinde geçirmenin telaşındaydı.
Büyükler hazırlığı yapmışlardı. Bugün gibi gemi, uçak veya tren gibi vasıtalar yoktu.Göç, at ve deve sırtında hayvanlarla yapılacak ve devamlı olarak dağ yolu takip edilecekti. Bunun nedeni savunma yapabilmekti. Bu sırada hazırlık amaçlı
atlarımızın nallandığını da hatırlıyorum. Deve, koyun gibi hayvanlara iyi bakılıyordu. Toplayıp sayım yapılıyordu. Yola çıktığımızda göçe başladığımızı anlamıştım. Biz çocuklar donmuş Taşbulak’ta buz üzerinde oynardık. Eve dönme
zamanımız güneşin tepeleri aşmasıydı. Eve dönmemize daha vakit vardı. Boz atlı biri, yıldırım hızıyla yanımıza geldi. Atı durmadan şaha kalkıyor ağzından beyaz köpükler akıtmış hızlı hızlı soluyordu. Bize “çocuklar çocuklar ” diye ürkmüş bir ses
tonuyla bağırdı. “Çabuk evlerinize dönün” dedi. Evlere doğru var kuvvetimizle koşmaya başladık. Ne olmuştu acaba? Çok geçmeden ne olduğunu anladık. Türkleri imha için bir alay Çin askeri hücum etmiş fakat karşısına çıkan mücahitlerin imanlı direnişi karşısında geri püskürtülüp, durdurulmuştu. Artık burayı terk etmek,
komünizmden, Çin mezaliminden, demir perdeden aşmak, hürriyete ve özgürlüğe kavuşmak gerekiyordu. Bir akşamüstü Taşbulak’ı terk etmiş ve bir daha dönememiştik.95 ” Kafilenin göç macerası bu suretle başlamıştır. Kafile ilk olarak Tasbulak’tan göçtükten sonra Sancı nehrinin kıyısına yakın Kızılcartas mevkiinde kışı geçirmek için konaklamıştır. Sancı’da da Abak Kerey Kazakları yaşıyordu. Yörenin saygın ve zengin kimseleri olan ve birkaç aileden ibaret Cadikler burada bulunuyordu.
Hızırbek ve ailesinin Sancı’ya kadar göç ettiğini duyunca, bahar ile birlikte ziyarete gelmişler ve kendi yaylalarına götürüp konuk etmek istemişlerdi. Bunun üzerine aile Çılımburku’ya göç etmiştir. Çılımburku’da bir süre kaldıktan sonra sonbahar ve kışı geçirmek üzere Köktal Tolu’ya doğru hareket etmişler ve Urumçi’ye 30-40 km olan Köktal Tolu’ya gelmişlerdir. Burada bir sene kadar vakit geçiren kafileye bölge halkı da onlara katılmıştır. Yoluna devam eden kafile Köktal Tolu’dan sonra Ustu’ya
Lansen dağının Karatav-Köklü yaylasına varmıştır96. Ustu’ya gelen kafile burada konuşlanmıştır. Ustu yaylası tabiat yeşilinin son sınırıdır. Bundan sonra artık Taklamakan çölü başlamaktadır. Lopnor gölüne kadar kıraç bir ova mevcuttur.
Kafile liderleri son bir defa daha gideceklerle kalacakları uyarmıştır. Gideceklerle kalacakların son ayrılık noktası burası olmuştur. Hızırbek Gayetullah’ın akrabalarından da burada kalanlar olmuştur. Dedesinin kardeşi Kurban Galip ve ailesi, yine dedesinin kardeşi İslam’ın büyük oğlu Zaki ve ailesi, Kamila ve Merya halaları, dünürleri burada kalmıştır. Devam edecekler yola koyulmuş, Ustu’yu terk ederek Lopnor’a doğru yola çıkmıştır. Kafile 1948 yılının son günlerinde Urumçi yakınlarındaki Karatalı (Karadağ) eteğini mekân tutmuş ve bir yıl kadar kalmıştır. Kafile 1.000 hanenin üzerinde ve 250 kişilik silahlı kuvvete sahipti97. Karaşehre (Köklük dağına) doğru yola çıkan kafile 500 hane ve 200 kişilik silahlı kuvvetle kalmıştır. Aynı yılın Aralık Ustu, Köklük dağının zirvesinde uzanan bir platodur.
97Hızırbek Gayretullah ile yapılan röportajda bu sayıyı vermiştir.20 ayında 70 aile ve 300 kişi Taklamakan’a doğru yola çıkmıştır98.Lopnor gölü, Taklamakan havzasında 2.000 km2 alanı ile Taklamakan çölünün başlangıcında yer almaktadır. Tanrı dağlarından beslenen 2.090 km uzunluğundaki Tarım ırmağı ve kumları arasında yol bularak akan sularının birikmesi ile oluşmuştur. Etrafı tamamen kumlarla çevrili akan suların son bulduğu bir tatlı su gölüdür. Taklamakan çölünü geçmek için en verimli mevsim kış aylarıdır.
Çünkü kışın akan sular ve göl donmaktadır. Kafile Köklük Dağı’nı geçerek ovaya doğru inmiştir. Kafilenin geldiği yerde Çinlilerin Poşunzu, Doğu Türkistanlıların Kamışlı dere dediği vadiye Çinliler denetimi için bir kontrol noktası koymuşlardı. İlk çatışma Poşunzu’da başlamıştır. Kafile de bulunan silahlı mücahitler karakolu basmış ve askerleri etkisiz hale getirmiştir. Göle ulaşan kafile hem iklime alışmak hem de arkada kalanların yetişmesi için bir hafta kadar göl kıyısında dinlenmiştir.
Bu sırada ayrıca karşıya geçmek için geçiş yolları aranmıştır. Geçiş yolu tespit edilince sabahın ilk ışıklarıyla bu noktadan karşıya geçilmiştir. Öğleye doğru Hızırbek ve bulunduğu grup geçit noktasına gelmiştir. Ancak buz çatlamış ve grup karşıya geçememiştir. Olayı Hızırbek Gayretullah şöyle anlatmaktadır. “1949 yılının Aralık ayı ortalarında kafilemiz Lopnor gölü kenarına ulaşmıştı. Göle ulaşınca bir hafta kadar göl kıyısında dinlendik. Bizler dinlenirken, büyüklerimiz karşıya geçmek
için var güçleri ile çaba sarf ediyorlardı. Kalmamızın bir nedeni de arkadan gelenleri toplamak ve biraz da oranın iklimine alışmaktı. Bir akşamüzeri, gölün dar yerini bulduklarını babam arkadaşlarıyla konuşurken duymuştum. Ertesi gün
sabahın ilk ışıklarıyla bu noktadan karşıya geçilecekti. Öğleye doğru, bizim kafilemiz de, geçit noktasına varmıştı. Fakat bir şansızlık oldu. Bizim önümüzdeki kafile acele ve süratle geçerken buz büyük bir gürültü ile çatladı. Kafileden korkunç vaveyla ve çığlıklar yükseldi. Bir iki yük hayvanı yükleriyle birlikte göle düşüp, helak olmuştu.
Bu nedenle bizim kafileyle beraber bir iki kafile daha karşıya geçemedi. O gün geçidin başında konakladık. Geride kalanlar 40 kişi civarında idi. Geçit başında bir gece konakladıktan sonra gerisin geri göçtük. Üç beş göçten sonra daha evvel konakladığımız yere geldik. Bir iki günün sonunda aranılan geçit yeri bulunduğu 98 V. İ. Petrov, (Asya’nın Asi Yüreği, Moskova 2003, s. 502) eserinde bu sayıyı 50 hane 234 kişi olarak eserinde vermiştir.

haberi kafilemizde büyük bir sevinç yaratmıştı. Geçme maceramız kuşluktan öğleye kadar devam etmiş ve kafilemiz sağ salim karşıya geçmişti99. ” ederek daha önce geriye dönmüş ve buzun çatladığı geçit noktasına kadar varmıştır.
Bu noktadan karşıya geçenlerin izleri bulunmaya çalışılmıştır. Hızırbek ve içinde bulunduğu grup iki-üç göçten sonra çatlayan noktaya ulaşmış ve 1-2 gün burada konaklamıştır. Çölü geçmek için tulum ve torsuklara100, gubilere101 su doldurulup hazırlıklar yapılmıştır. Herkesin hazır olduğu anlaşılınca ertesi günü kuşluk vaktinde yola koyulmaya karar verilmiştir. Grup Lopnor gölünü bir sabah kuşluk vaktinde terk ederek öndeki kafilenin izlerini takiple yola devam etmiş, fakat kum izleri kaybetmişlerdir. Gelinen yeri ve içinde bulunulan durumu Hızırbek Gayretullah’tan dinleyelim: “Biraz yol aldıktan sonra, kum yığınları yerlerini kıraç düz bir ovaya terk etmişti. Kum yığınlarından kıraç alanda tuz, kum, çakıl vs. karışımı sert bir zemin olan bölgeye gelindi. Kafile 2-3 gün sonra bir vahaya ulaşmıştır. Gruptakiler bu bölgeye “kak” diyorlardı. Tuzlu toprak ve keskin taş haline gelmiş ve insanın ayağını kesebilen bir hal almıştı. Bu vahada toprak kurumuş ve çatlamıştı. Vahada
kimse bulanamadı. Vaha 100-200 m2lik bir alandı. Ortasında ufak bir su kaynağı bulunup tuzlu olduğu için içilememişti. Burada atlarımız kaçtığı için vahayı terk edeceğimiz gün bazı ağırlıklarımızı bırakmak zorunda kalmıştık. Yaşlılar ve çocuklar yüklü develere, yükün üzerine bindirilmiş, babam ve amcamlar yaya olarak yola koyulmuştu. Vahayı terk ettikten iki gün sonra yürüme sırası bana gelmişti. Sert zemine sürtüne sürtüne örselenen, aşınan ve yırtılan çarığı delinmiş ve çarığın içinde keçeden yapılmış ve soğuğa karşı oldukça koruyucu olan keçe çorabım da yavaş yavaş bu durumdan etkilenmeye başlamıştı. Sol ayağımın ökçesi yaralanmış ve ökçe kemiği görünmüştü. Ben göçe bundan sonra hayvan sırtında devam etmiştim102. ”
Bir gün sonra grup Altın dağının eteğinde konaklayan kafileye ulaşmıştır.
Kafile, Altın dağının çöle bakan eteğinde, akarsuyunun kenarına konaklamıştır. Kafile buradan sonra Tibet sınırında olan Akdam denilen yerde konaklamıştır. Burası 99 Hızırbek Gayretullah ile 21.06.2013 tarihinde yapılan röportaj.
100 Deriden yapılmış matara.101 Deriden yapılmış küp.
Gasköl’e yakın bir yerdi. Daha önce bahsettiğimiz ve 1937’de Kansu’ya doğru çıkan Hüseyin Teyci ve kafilesi Gasköl’e yerleşmişti103. Kafile Gasköl’ün Sarıgal denilen bölgesine konuşlanmıştır. Kafileye Gasköl’de bulunan Kazaklar kabile esasına göre yardımcı olmuştur. Kazaklar üç cüze ayrılırdı. Gasköl’de ki Kazaklar Naymanlara mensuptur. Hüseyin Teyci’de Nayman-Bayjigit-Manbet oymağına mensuptur104. Burada her kabileden insan vardı.
Kafile geldiğini bildirmek için Hüseyin Teyci’ye elçi göndermiştir. Kafileye Hüseyin Teyci erzak toplayarak yardımcı olmaya çalışmış, Fakat bu yardımlar yetersiz kalmıştır. Hızırbek ve ailesi Cadik soyuna mensup olduğu için Cadiklerden yardım görmüştür. Hızırbek’in ailesine bir tay ve 3-5 Tibet koyunu verilmiştir. Kafile geri kalan ihtiyaçlarını karşılamak üzere ticaret yapmaya başladı. Mesela bir silah verip at, bir tabanca verip koyun alma şeklinde takas ticareti yapılmıştır. Kafile ayrıca avlanarak gıda ihtiyacını karşılama yolunu da denemiştir. Bu sayede kafile iki yıl Gasköl’de kalabilmiştir. Kışı Sarıgal’da avcılıkla geçiren kafile Kızıltaş yaylasına göç etmiştir. Bu süre içerisinde Alibek Hakim’in isteğiyle Hızırbek Gayretullah’ın babası Kaynaş Gayretullah Kanambal Kayız’da ki Osman Batur’un yanına gitmiştir.
Kaynaş Gayretullah’ın görevi Kanambal Kayız’ın durumunu, yol güzergahını,Osman Batur geldiğinde halk tarafından nasıl karşılanacağını öğrenmekti. Bir ay sonra Kaynaş Gayretullah Kanambal Kayız’dan dönmüştür.
Gasköl halkı bir süre sonra gelenlerden rahatsız olmaya başlamıştır.
Rahatsızlıklar artınca Tac-nor denilen bir yere göç edilmiştir. Sarıgal’da Hızırbek’in Molla dedesi rahatsızlanarak ve vefat etmiştir. Üç ay kadar sonra da babaannesi rahatsızlanıp vefat etmiştir. Babaannesinin vefat ettiği gün hem düşman gelmiş hem de kış bastırmıştı. Kafile 1950 yılının Şubat ayında Gasköl’e doğru dağdan uzanan Buka Davan denilen yere sığınmıştır. Gasköl’ün güney tarafında Hızırbek’in kafilesi bulunmaktaydı. Gölün hem güney hem de batı ucuna gözcüler yerleştirilmiştir.
Gözcülerden gelen haberde bir tabur askerin geldiği ve bu taburun yerli halktan kılavuz aldığı öğrenilmiştir. Bu bilgi daha sonra kaçıp kafileye katılan kılavuzdan alınmıştır. Kılavuz taburu kafile üzerine değil de karşı kıyıya götürmüştür. Ertesi gün Çin elçileri Alibek’e gelmiş ve Alibek gereken cevabı verip elçileri göndermiştir.

Kafile 1951 Şubat ayında Buka Davan’da iken Osman Batur ve Canımhan Hacı’nın esir edildiği haberi alınmıştır. Hüseyin Teyci ise Tac-Nor’u terk etmişti.Kızıl ordunun Gasköl’e dayanması üzerine Alibek Hâkim, Hüseyin Teyci’ye haber salarak düşmana beraber karşı koyma teklifinde bulunmuş ancak Hüseyin Teyci kabul etmemiştir.
Kafile Gasköl’den Minbulak’a ulaşmıştır. Hızırbek Gayretullah karlar arasında Minbulak’ta kaybolmuştur. Hızırbek Gayretullah bulunup ve kafileye yetiştirilmiştir. Ancak Hızırbek yüksek yerlerde oksijen azlığı nedeniyle görülen “is”hastalığına yakalanmıştır. Kaybolma olayını Gayretullah şu sözleriyle aktarmaktadır: “Minbulak’ta tipide kayboldum. Beni, kafilemizi yol boyunca kontrol eden, Alibek Hakim buldu. Atıma binmemi söyledi. Ancak ben ata binemedim. Ayağa bile kalkamıyordum. Alibek beni biraz süzdükten sonra “is ” e yakalandığımı söyledi. Bu hastalığın nedeni yüksek yerlerde oksijen azlığından kaynaklanıyordu. İnsanlar balon gibi şişiyordu. Bu hastalıktan dolayı ailemden dört kişiyi kaybettim. Bu hastalığın tek çaresi Tibet’in yerli hayvanlarının etinden yemek ya da insan idrarı içmekti. Hastalığım geçene kadar amcalarımın idrarını içmek zorunda kalmıştım.
Hasta olduğum içinde beni bir Tibet öküzüne bindirip bağladılar. Bir yandan da göçe devam ediyorduk105. ”Kafile Minbulak’tan sonra Tibet’e hareket etmiştir. Tibet’te sürüleri önden gönderen kafile Çinli askerlerin açtığı ateşten kurtulmuştur. Bu olayı Hızırbek Gayretullah şu şekilde anlatmaktadır: “Tibet’e bir bahar gelmişti. Sürüleri önden
gönderirlerdi. Aksi takdirde kafileye yetişemezdi. Ben hastalıktan iyileştim ve sürünün başına geçtim. Gece sürüyü yola çıkarmıştık. Tan yeri ağarırken birden üzerimize kurşun yağmaya başladı. Koyunlar tırpan değmiş ekin misali biçiliyordu.
Kızıl ordu, her halde bu koyun sürülerini alacakaranlıkta üzerlerine gelen Kazak silahlı kuvvetleri sanmış olmalıydı. Atım akıl edipte gerisin geriye dönmeseydi, belki bugün de hayatta olmayacaktım. Ramazan amcam da kendisini atı ile bir dere
akarına atarak saklandığını ve kurtulduğunu söyler. Bu olay arkamızdan gelen kafilenin kurtulmasını sağlamıştı. Dağın eteğine ulaştığımda sağ taraftan 4-5 atlının tepeye doğru tırmandığını gördüm. Biraz dikkatlice baktıktan sonra tepeye çıkanların Alibek, babam ve 3-5 arkadaşları olduğunu gördüm. Babamlar düşman atlarının tepenin arka tarafında olduğunu ve harekatın oradaki komuta merkezinden 105 Hızırbek Gayretullah ile 21.06.2013 tarihinde yapılan röportaj.24
idare edildiğini görmüşlerdi. İşte bu 5-6 yiğit, 500’e yakın atları zapt eder, eğer paniğe kaptırırsa, düşman şüphesiz neye uğradığını bilemeyecek ve bozguna uğrayacaktı. Yiğitler atlara iyice yaklaştıktan sonra yaylım ateşi açtılar. Atlar çil yavrusu gibi vadiye dağıldı. Otuza yakın atı da eyer kuşamları, mühimmat ve diğer malzemeleri ile bizimkiler yakaladılar. Çinliler orada dağıldılar106. ”Yoluna devam eden kafile Himalaya’yı aşmış ve Hint hududuna yaklaşmıştır. Kafile bir nehir kenarında hareket ederken Çinli askerlerin makineli tüfek atışlarına maruz kalmıştır. Tek kurtuluşu bataklığı geçmek olan kafile birkaç yaralı ve ağırlıklarını bataklıkta bırakarak karşıya geçmeyi başarmıştır.
Kafile Tibet’te Çüylü denilen bir nehir ve Lungır adında bir göl kenarında konaklamıştır. Hint hududuna yakın bu yerde o dönemde hudut karakolu mevcuttur.
Naransin isimli karakol komutanı Delhi’den merkezi hükümetten izin gelmesi gerektiğini söyleyerek kafileyi içeriye almamıştır. Çüylü Nehri tam bir tampon bölgedir. Bir tarafı Hint diğer tarafı Çin toprağıydı. Çinli askerler ile son çatışma bu noktada olmuştur. Hızırbek Gayretullah’ın burası ile ilgili dinlediğimiz anısı şöyledir: “Burada şöyle bir hatıram var. 2-3 ay kadar orada kaldık. Çocuklar hayvanları otlatıp getirirlerdi. O gün de kafilenin develerinin göle götürüp getirme mevzuu oldu. Beni de develerin başına aldılar. Tabii benim o kadar deveye hükmedecek gücüm yok. 15-20 yaşlarında 20 kadar genç vardı. Develeri gölün kenarında otlaktık. Suya götürdükten sonra geri dönmeye başladık. Develeri saydık bizim develerden 1 tanesi eksik. Aradık bulamadık. Bir çocuk deveyi çalıları arasında gördüğünü söyledi. “Gidip alalım” dedim. “Olmaz” dedi. Korkarak deveyi aramaya gittim. Derede çalıların arasında 500-600 m ilerledim. Baktım ki bir at sürüsü var. Derenin içine bağlamışlar. Biraz ileride birkaç adam yatıyordu. O
esnada da deveyi gördüm. Devenin başında ki yular çalıya dolanmış, orada kalmış.
Çözdüm deveyi çöğertip, bindim. Benim binmemle deve hızlandı. Deve atlardan ürkmüştü. Tam dereyi çıktım, gölü geçtim. Kafilenin konakladığı yola girdim. Amcam çıktı karşıma “sen oyuna kaldın, bak deve aç kaldı” dedi. Amcam atlı ve yere yatmış kişiler gördüğümü söyledim. Amcam da çalılardan korktuğumu ve böyle konuştuğumu söyledi. Oyuna daldığımı bu yüzden yalan söylediğimi söyledi. Çadıra geldiğimde babamda i nanmadı. O da amcam gibi oyuna dalıp yalan söylüyorsun dedi. Vakitte baya ilerlemişti. Herkesle birlikte bende yattım. Ama kıyafetlerimi
106 Hızırbek Gayretullah ile 21.06.2013 tarihinde yapılan röportaj.

üstümden çıkarmadım. Göç ederken büyüklerimiz bize her hangi bir baskında silah ve at kaçırmamızı söylerdi. Ümit Hoca sabah ezanını okurken birden top patladı.
İnsanlar çığlık ve vaveylayla koşturmaya başladı. Top atışları arka arkaya devam ediyordu. Ben yatarken yanıma tabanca almıştım. Koşa koşa dar bir kanyona girdim.
Koşarak kanyondan çıktım. Aşağıya baktığım ortalık toz duman idi. Benim derede gördüğüm askerler peşimizde ki taburun yerleşmiş askerleriymiş. Beni yakalamama ya da vurmama nedenleri sanırsam açığa çıkmamaktı. Birden yanımda Ömeroğlu Ahmet, İshakoğlu Delilhan belirdi. Bunlar benden birkaç yaş büyük çocuklardı.
Ahmet’in elinde bir tüfek, Delilhan’ınyedeğinde bir at vardı. Derken tepeye Ahmet’in babası Omar (Ömer) ulaştı. Nayman Köksegen de tepeye ulaştı. Tam o sırada bir top mermisi bizim bulunduğumuz tepeye isabet etti. Yanımızdaki kaya çok şiddetli sallandı. Meğerse tepenin diğer tarafında da Çin askeri varmış. Bizi arkadan da
kuşatacaklarmış. Tepeyi ele geçirip önümüzü kesmek istiyorlarmış. Dolayısıyla o tepeye çıkmamız bizim kafileyi kurtardı. Kayaların dibine saklandık. Silah kullanabilen Ömer ve Köksegen amcalar var güçleriyle ateşle karşılık veriyordu. Bir ara top ve silah sesleri sustu. Çinliler bu tepeden vazgeçmiş. Geri ricat etmişler ve geri taraflarda muhtelif siperlerde çatışmakta olan kendi güçlerine destek için terk etmişlerdi. Bulunduğumuz tepe gerçekten de stratejik bir konumda imiş. Daha sonraları anlaşıldı ki, Çinliler bu tepede Kazak güçleri var deyip geri çekilmişler.
Biz çatışırken tepenin 300-400 m aşağısında bir takım Hint askeri hareket ediyordu.
Meğerse bizi kameraya alıyorlarmış. O zaman ki teknoloji nedir? Nasıl kaydediyorlardı bilmiyorum. Hindistan askeri arşivlerinde o görüntüler olabilir.
Fakat biz ulaşamadık. Bizimkilere karakol komutanı Naransin söylemiş kayıt altına aldık diye . ”
Hintli sınır komutanı kendi yetkisine dayanarak kafileyi sorumluluğu altında bölgede konakl atarak emniyete alacağını söyleyince Naransin durumu anında merkezlerine iletmiştir. Kafile son çatışmadan sonra Hindistan sınırına geçmiştir.
Yarbay Naransin, kafileyi kendi bölgesinde emniyete aldıktan sonra,silahlarla, mühimmatları teslim etmelerini istemiştir. Silahları teslim aldıktan sonra Alibek Hakimlerle görüşmek üzere kafilenin kurduğu kampa gelmiştir. Görüşmeler sonunda Hacı Canımhan’ın oğlu Delilhan Canaltay’ın Ladak şehrindeki Ladak merkezi üs komutanlığına gönderilmesi kararlaştırılmıştır. Delilhan Ladak’ta gerekli  görüşmeleri yaptıktan sonra komutanın izni ile Keşmir Başbakanı Şeyh Muhammed Abdullah ve Hindistan Başbakanı Nehru’ya birer telgraf gönderir. Şeyh Muhammed
Ladak komutanına talimat vererek kafilenin Keşmir’e gönderilmesini sağlamıştır.
Beş günlük yolculuk sonunda kafile Ladak’a ulaşmış ve bütün hayvan ve silahlarını satmıştır. Buradan uçakla kafile Keşmir’e gönderilmiştir. Keşmir’de kafile Saraysafakadıl ve Kaksaray isimli misafirhanelere yerleştirilmiştir. Burada bir yıl kalan kafile 1952 yılında Türkiye tarafından iskanlı göçmen olarak kabul edilmiştir.
Türkiye’ye kabul edilen Hızırbek ve kafilesi Ağustos 1952’de Keşmir’den Türkiye’ye gitmek üzere yola çıkmıştır. Hızırbek Gayretullah Keşmir’de yaşadıklarını ve Türkiye yolculuğunu şu şekilde aktarmaktadır: “Keşmir acayip bir
memleketti. İlk defa sarıklı, sakallı insanlarla karşılaştım. Dillerini bilmiyorduk. Bizi Keşmir’de misafirhanelere yerleştirdiler. Burada Doğu Türkistan’dan gelen hacıların, misafirlerin kaldığı hacıhane dedikleri iki misafirhane varmış. Birinin adı Saraysafakadıl, diğerinin Kaksaray’dı. Biz Saraysafakadıl’da kaldık. Bir sene kadar orada kaldık. Bizim için Hint dil kursu açıldı. Ben aileme destek olmak için Hintlilerin nan-ı kebap dedikleri simitlerden sattım. Daha sonra amcamın çalıştığı buğday ofisinde çuvalları saydım. Büyüklerimiz ufak tefek işlerle uğraştı. Kimisi
elbise falan sattı. Kimisi leğen sattı. Kimisi bileği işinde çalıştı. Böyle bir hayat geçirdik Keşmir ’de. Bu defa nereye gideceğiz diye düşünmeye başladık. Bazılarımız Suudi Arabistan’a, bazılarımız Formoza’ya (Tayvan), bazılarımız Amerika’ya,bazılarımız Türkiye’ye gitmek istiyordu. Burada kalalım, bekleyelim diyenlerde vardı. Beklemek isteyenler içinde Alibek Hakim ’de vardı. Misyonerler gelip bizi ülkelerine götürmeyi teklif ediyorlardı. Hatta bir gün meşhur Amerikalı diplomat Adlai Stevensen geldi. Bizim kampları dolaştı. Bizi Amerika’ya götürüp Virginya’ya, Dakota’ya yani Altay’a benzeyen yerlere yerleştirmek istediğini tercümanlar vasıtasıyla söyledi. Bir sürü misyoner gelip gitti. Bu arada Formoza devreye girdi. Hindistan’da o zamanlarda elçiliği vardı. Gelen elçiler “Siz bizim vatandaşımızsınız. Size biz sahibiz. Hükümetimiz Tayvan’da” dediler. Bir kısmımız buraya gitti. Delilhan Canaltayda bu gidenler içindedir. Biz Türkiye’ye gidelim diyenler içerisinde yer alıyorduk ve bu grup çoğunlukta idi.
108AdlaiEwingStevenson, ABD’li siyaset adamı ve diplomat. Birleşmiş Milletlerin kuruluşunda görev almış ve 1961-65 arasında BM’de ABD baştemsilcisi olarak görev yapmıştır.

1952 yılının başında Delhi Türk Büyükelçiliğine Türkiye ’ye gitmek için müracaat yapıldı. İskanlı göçmen olarak müracaatımız kabul edildi. İskanlı göçmen olarak kabul edilmemizde ki gerekçe bizde pasaport yoktu. Türkiye hududuna kadar olan masrafları kendimiz karşılayacaktık. Hududa girdikten sonrasını Türk Hükümeti
karşılayacaktı. Keşmir ’den ilk kafile Ağustos 1952’de yola çıktı. Aynı yılın Aralık ayında da biz yola çıktık.
Bu arada devreye Mr. Ru isimli biri girdi. Bu adam Dünya Kiliseler Birliği’nin misyonerlerinden biridir. Mr. Clark isimli başka biri daha vardı. Türkiye sınırına kadar olan masrafları Dünya Kiliseler Birliği ve Kızılhaç Teşkilatı karşıladı.
Keşmir’den otobüsle Jummu’ya geldik. Jummu’dan trenle Delhi’ye, Delhi’den aktarma trenle Bombay’a, oradan da gemiyle Basra’ya geldik. Basra’dan tekrar trenle Türk hududuna, Nusaybin’e, geldik. üç gün burada kaldık. Nusaybin’de Kızılhaç’ın verdiği yardım bitti. Nusaynin halkı bizi çok iyi karşıladı. Üç gün sonunda bizim için özel bir tren geldi. Bu özel trenle Haydar Paşa’ya geldik. Sirkeci Göçmen Evine yerleştirildik. Daha sonra buradan Zeytinburnu’na nakledildik.
Buradan da devlet bizi Türkiye ’nin muhtelif yerlerine dağıtıp iskan ettiler
İKİNCİ BÖLÜM
HIZIRBEK GAYRETULLAH’IN EĞİTİM VE İŞ HAYATI
Hızırbek Gayretullah  Eğitim Hayatı
Doğu Türkistan’da çocuklar 3-5 yaşlarına mahalle mektebine gönderilir ve din eğitimi alırlardı. Hızırbek Gayretullah Kuran-ı Kerim’e geçtiğinde göç başlamıştır. Gayretullah’ın Keşmir’e gelene kadar herhangi bir eğitim hayatı
olmamıştır. Ancak Keşmir Hükümeti gelen göçmenlere yerli halka uyum sağlamaları için dil kursu açmıştır. Açılan bu kursa yaklaşık 1 yıl devam etmiştir. Gayretullah Türkiye’ye gelmeden önceki eğitimi hakkında şu bilgileri verdi. “Mahalli mektepte din eğitimi alıyorduk. Arap harflerinden başlayarak dini eğitim aldım. Kuran-ı Kerim’e geçeceğim zamanda göç başladı ve Doğu Türkistan’da ki eğitimim bu suretle bitti. Keşmir ’e gelene kadar herhangi bir eğitim hayatım olmadı. Keşmir ’de de okul hayatım olmadı. Ancak Keşmir Hükümeti gelen göçmenlere yerli halka uyum
sağlamaları için dil kursu açmıştı. O kursa 1 yıl kadar devam ettim. Bu eğitimle Urduca öğrendim. Şu an %50’sini unuttum diyebilirim. Çünkü uzun zamandır Urduca konuşmuyorum. Zaman zaman turistlere denk geliyorum onlarla konuşuyorum. Bazı samimi dostlarım var. Onlarla telefonda konuşuyorum. Onun  dışında konuşmuyorum
Hızırbek Gayretullah 1952 yılında Türkiye’ye geldiğinde yaşı 1. Sınıfa başlamak için büyüktü. 1940 doğumlu ve 13 yaşında idi. Dolayısıyla ilkokula başlaması da mümkün olmamıştır. Sirkeci Göçmenevi’ne ilk geldiği yıllarda 2-3
öğretmen görevlendirilmişti. Günde 3-4 saat yaş gruplarına göre Doğu Türkistan’dan
gelenlere Latin harfleriyle Türkçe okuma-yazma eğitimi veriyordu. Gayretullah’ta o derslere devam etmiş, Latin harflerini öğrenip, okuma yazmayı öğrenmiştir. Okur -yazar olanlara belge verilmiştir. Bu belgelerle ehliyet alanlar olmuştur. Bu kurslarda Gayretullah’a ilkokul ikinci sınıf öğrencisi olabilir şeklinde bir belge verilmiştir.
1953 yılında Gayretullah ailesi iskânlı göçmen olarak Kayseri’nin Yeşilhisar kazasına bağlı Musahacılı köyünü yerleştirilmiştir. Gayretullah köyde ilkokul olmadığından o günlerde Develi’de ticaretle uğraşan amcazadesi Baymolla’nın evinde  Sıddıkkan Uluçay’la beraber kalarak üçüncü sınıfa kadar okudu. Daha sonraları Salihli’ye iskân edilen ablasının yanına gitti. Burada Salihli Namık Kemal ilkokulundan mezun olunca Kayseri’de ki köyüne geri döndü. Orta eğitimine de çevresinde okul olmadığı için devam edememiştir. Evlerini ziyarete gelen Kayserili
iş adamı Mehmet Nuri Ulueren vasıtasıyla ile Kayseri merkezde bir okulda eğitimine devam etmiştir. Kendi ifadesiyle ortaokula başlamasını şu şekilde ifade etmektedir: “Bir gün bizi ziyarete geldi. Kayseri’li bir iş adamı olan Mehmet Nuri Bey’in Sultansazlığı denilen yerde mandırası vardı. Doğu Türkistanlı göçmen olduğumuzu duyunca merak etmiş ve bize gelmişti. Babamla tanıştı. Beni görüp okuyup okumadığımı sordu. Kendisine: “Okumak istiyorum ama yakınımızda okul yok” demiştim. Babamla görüştü. Babamın izniyle beni Kayseri’ye götürdü.
Kayseri’de şimdi ki Cumhuriyet Meydanı’nda büyük bir marketi, marketin üstünde de lokantası vardı. Lokantanın yanında da birkaç tane boş oda varmış. Bana bir oda gösterdiler. Yatak koydular. Lokantadan yememi ve markete yardım etmemi söylediler. Okullar açıldığı zamanda okula kayıt olacaktım. Market sahiplerinden Hacı Şükrü Kılıç Bey in büyük oğlu Ahmet Şükrü Bey de Ticaret Lisesi’nde öğretmen idi. Onun yardımları ile leyli111 imtihanlara girdim. Ahmet Bey benim velim olarak Ortaokula kaydettirmişti. Ortaokulu bitirdikten sonra babam lise tahsilim için beni İstanbul’a yolladı112. ” Hızırbek Gayretullah’ın lise eğitimi için babası Ord. Prof. Zeki Velidi Togan’a, Mehmet Emin Buğra’ya, İsa Yusuf Alptekin’e ve Türkistan dergisi yazı işleri müdürü Ziyaeddin Babakurban’a birer mektup yazarak yardımcı olmalarını istemişti. Mektuplarla İstanbul’a gelen Gayretullah o dönemde Aksaray/Laleli
Azimkar Sokak, Azimkar Apartmanı giriş katında oturan İsa Yusuf Alptekin’e mektubu verdikten sonra Zeki Velidi Togan’ı görmek için üniversiteye gitmiştir.
Togan Hoca’yı bulan Gayretullah babasının mektubunu kendisine vermiştir. İstanbul’da Zeki Velidi Togan Hoca’nın evinde bir ay kadar kalan Hızırbek Gayretullah bu esnada Hüseyin Nihal Atsız’la tanışmıştır. Togan Hoca’nın
çocuklarıyla arkadaş olan Gayretullah yine bu dönemde Özbek asıllı Ziyaeddin Babakurban’la da tanışmıştır. Togan Hoca Türkistan dergisi yazı işleri müdürü olan Ziyaeddin Babakurban’a görev vererek Gayretullah’ı bir yere yerleştirmesini ve 111 Leyli: Parasız yatılı okul sınavlar .
kendisine sahip çıkmasını istemiştir. Gayretullah kısa zamanda Beyazıt Şeker Ahmet Paşa Caddesi, Ebnül Emin Mahmut Kemal Paşa Yurdu müdürü Dr. Asaf Ataseven Bey’in delaleti ile yurda yerleştirilmiştir. Togan Hoca, İstanbul Üniversitesi yemekhanesinden parasız yemek işini hukuk fakültesi dekanı Prof. Hıfzı Topuz Bey’den sağlamıştır. Gayretullah kaldığı yurtta meşhur fizik profesörü Ahmet Nuri Yüksel, Yücel Hocalıoğlu, Mümin Çevik, Mehmet Çavuşoğlu ile tanışmıştır. Yurda en yakın lise İstanbul Erkek Lisesiydi. Lisede idarecilerden biri Dr. Nurettin Topçu idi. Nurettin Topçu ile görüşülmek üzere liseye gidilmiş fakat Hızırbek’in diplomada
yabancı dili İngilizce ve İstanbul Erkek Lisesi’nde yabancı dilin Almanca olması hasebiyle bu liseye kaydı yapılamamıştır. Bunun üzerine yabancı dili İngilizce olan Pertevniyal Lisesi’ne kaydı yaptırılmıştır. Burada yaşadıklarını Hızırbek Gayretullah şöyle anlatmaktadır: “O devirde liseler 8 ’de başlar, öğlen 12’de biterdi. Liseye
devam ederken yaz tatillerinde Kayseri’ye ailemin yanına gidemiyordum. Durumum uygum değildi. Bu sebepten yazları yurtta kalmak zorundaydım. Bir gün Zeki Velidi Hoca’nın yanına gittim. Orada kalın gözlüklü, pehlivan yapılı birisi oturuyordu.
Hoca bizi tanıştırdı. Meşhur şair Fazıl Hüznü Dağlarca idi. Onun Aksaray ’da benim okuduğum Pertevniyal Lisesi’nin tam karşısında tam köşede Kitap isimli bir kırtasiyesi vardı. Ben Hoca’ya derdimi anlattım. Fazıl Hüsnü Dağlarca beni kolumdan tuttu. Cağaloğlu Yokuşu’ndan yürüye yürüye Vatan Gazetesine getirdi.
Vatan Gazetesi’nin başyazarı bugün hayatta olan Orhan Karaveli ile tanıştırdı.Durumumu Orhan Bey ’e anlattı. Karaveli Bey, gazetenin idare müdürü Reşat Umur Bey’i çağırdı. Durumumu bir daha dile getirdiler. Ertesi sabah, kendimi günde iki saat mesai vermem şartı ile abone servisinde şef Vahit Suiçmez Bey’in yanında buldum. Ertesi gün işe başlamamı söylediler. Yapacağım iş, abonelerin adreslerini yazmak ve posta pullarını yapıştırmak olacaktı. Böylece hayatımda yeni bir dönem başlamıştı. İşe başladım 2 sene kadar çalıştım. 2 sene sonunda gazete ekonomik
sıkıntıya girdi. Gazete dağılınca bende oradan ayrılmak zorunda kaldım113. ”Hızırbek Gayretullah lise üçe geçerken ailesi Zeytinburnu’na taşınmıştır.
Gayretullah yurttan çıkıp Zeytinburnu’na ailesinin yanına gitmiştir.Zeytinburnu’ndan Aksaray’a taşıt problemi yaşaması üzerine o zamanda Yeni Mahallede Bakırköy Lisesi açılmasıyla Gayretullah bu okula nakledilmiştir. 1966-67 yılına gelindiğinde ülke genelinde sağ-sol çatışması alevlenmiştir. Üniversiteye kayıt olmak zordur. Bu zamanda üniversiteye giriş sınavı yapılmaya başlanmış sınava giren Gayretullah yeterli puanı alamamıştı. Aynı zamanda ailesinin geçim sıkıntısı da bulunmaktaydı. Bu sebeplerle üniversiteye gidemeyen Gayretullah’ın eğitim hayatı
da son bulmuştur. Üniversiteye gitmese de Gayretullah’ın kendini yetiştirmeye çalıştığını söylemek mümkündür. Onun bu gayretleri kendisini bugün araştırmacıgazeteci ve bir yazar haline getirmiştir.
Hızırbek Gayretullah  iş Hayatı
Hızırbek Gayretullah daha çok yazı işleriyle uğraştı. 1968-69 yıllarında Modaşi firmasında satış müdürlüğü yaptı.1970-72 arası vatani görevi nedeniyle bu işi bıraktı. Askerden dönünce Transtürk Holding’e girdi. 1970’li yıllarda plastik ve deri sanayi Kazakların elindeydi. Bir teşvikle 1973-1975 yılları arasında Planex deri atölyesini kurdu. İşletme şefi de eşi Fahriye Hanımdı. 30 kişilik çalışanı vardı.Avrupa’ya ve dünyanın çeşitli yerlerine ihracat yaptı. 1-2 sene bu işle uğraştı. Daha sonra 1975-78 yılları arasında Form Çelik isimli bir firmada satış müdürlüğü yaptı.
1978- 1986 yıllarında Türkistan Kauçuk ve Plastik Sanayi’nin satış müdürlüğünü yaptı. Sonrasında 1986’dan 1992 yılına kadar UKOM Holding’de çalışmaya başladı. UKOM Holding’in murahhas azasıydı. Yönetim kurulunda başkandan sonra en etkili kişiydi. Holdingin yaklaşık 700-800 araçlık BUDGED oto kiralama birimi vardı.
UKOM’un ticaret kolu olan OTOMA’da çalıştı. Özellikle OTOMA, Türk Cumhuriyetleriyle iş yapmak için kurulan bir şirketti. Kazakistan havayollarını OTOMA olarak Türkiye’ye uçmasını sağlayan ilk kişilerdendi. Metro, Deltaray,
Süpürme Turizm gibi şirketlerde UKOM bünyesinde kurulan şirketlerdi. Tekfen Holding’in sahibi Nihat Gökyiğit, Tarık Şora gibi kişilerle birlikte devletin dış ekonomik ilişkilerini korumak için 1986’da kurulan DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER KURUMU isimli kuruluşta yer aldı. Daha sonra bu şirketler kapandı ve 1992-1997
yılları arasında Kazakistan’a gitti. 5 sene kadar Kazakistan’da kaldı.
Yusuf Bozkurt Özal, Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan, eski MEB Bakanı Avni Akyol, Faruk Kılınç gibi iş adamlarının oluşturduğu Türk 2000 Vakfı’nda görev aldı.
2001’den 2005 yılına kadar Emlak Konut Genel Pazarlama Müdürlüğü’nde (TOKİ) çalıştı. Hızırbek Gayretullah Emlak Konut günlerine dair şunları ifade etmektedir.
“2001 yılında Samsun’da Türk Dünyası Kurultayı’na gitmiştim. Koalisyon hükümeti dönemiydi. Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli ’ydi. Kongrede konuşma sırası bana gelmişti. Divan başkanı dedi ki: “Sayın Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli’nin randevusu var. Gayretullah müsaade ederseniz Sayın Bahçeliyi uğurlayalım ”. Devlet Bahçeli çıktı gitti salondan. Ben konuşmamı bitirdim imdim kürsüden. Sadi Somuncuoğlu Devlet Bakanı, Prof. Dr.Enis Öksüz Ulaştırma Bakanı, yine Devlet Bakanı Prof. Dr. Haluk Çay yan yana
oturuyordu. Sadi Somuncuoğlu’nun elini sıktım. Çünkü benim arkadaşımdı. Sadi Bey “gel otur” dedi. Bende “başbakan yardımcısının yeri nasıl oturayım” dedim. Ne yaptığımı sordu. Telefonumu aldı ve bana ihtiyacı olduğunu söyledi. “Üçünüzü de tanıyorum. Uzun zamandır arkadaşız. Hiçbir zaman biriniz çıkıp da bu Hızırbek ne yiyor ne içiyor demediniz. Benim telefonumu alıp siz ne yapacaksınız ” dedim. Ama yine de telefonumu istedi. Cumartesi ayrılıp Pazar günü eve geldim. Pazartesi günü akşam eşim Fahriye Hanım benim Emlakçı İbrahim diye birinin aradığını söyledi.
Bende o günlerde biraz sıkışmıştım. Evi ve arsayı satıp daire almayı düşünüyordum. Eşim “evi satacak mısın? Neden emlakçı arıyor?” dedi. Bende Emlakçı İbrahim diye birini tanımadığımı söyledim. Eşime bıraktıkları telefon numarasından aradım. Geç saat olduğu için açan olmadı. Sabah tekrar aradım. Bir hanım çıktı. “Buyurun
efendim” dedi. Bende ismimi söyledim. Beni aradıklarını ve bu numaradan aramamı belirttiklerini söyledim. “Evet, doğru. Sayın genel müdür sizi arıyor” dedi. Telefonu bağladı. Telefonda ki sesin bana “ya Hızırbek nerelerdesin?” dediği anda bizim İbrahim Metin’in olduğunu anladım. “Sadi bana telefon etti çabuk buraya gel” dedi.
Avukat Celal Atalar’ın arabasıyla gittik. Durumu anlattı. Kabul edip etmeyeceğimi sordu. “İbrahim’i tanıyorum neden kabul etmeyeyim” dedim. Beni İbrahim Metin ’in yanına götürdü. İhale ve Satın Alma Müdürlüğü’nde boşluk varmış. Oraya beni vekaleten tayin edecek oldu. “Ben yapamam ” dedim. İşi anlattı. “Burası para akan bir musluk, bu muslukta sağlam birisinin oturması gerekiyor. Onun için seni buraya almak istiyorum” dedi. Ben hala yapamam edemem derken İbrahim Metin “belediye başkanı olsan nasıl yapacaktın gel otur buraya” dedi. Böylece 1,5 yıldan fazla İbrahim Metin görevden alınana kadar, 2 yılda görevden alındıktan sonra orada çalıştım. ”
2005’ten 2014’e kadar AK Parti Zeytinburnu Belediyesi’nde meclis üyeliği yaptı. Mart 2014’te bu görevinden ayrıldı.
3 Siyasi hayatı Hızırbek Gayretullah siyasi hayata ilk olarak Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nde İstanbul şubesinde sekreterlik yaparak başladı. Partide o dönemde Alparslan Türkeş, Kamil Turan, Selime Serkök, Ahmet Baharoğlu, Enver Yakupoğlu, Talat Taşkın bulunuyordu. 1967 yılında parti kongreye gider ismi ve amblemi değişir. Yeni partinin kurucuları içinde Alparslan Türkeş’te bulunmaktadır.Partinin ismi Milliyetçi Hareket Partisi olarak değişir. Hızırbek Gayretullah yeni partide de görevini sürdürür. 1973’te Almanya’ya gitmesiyle partide olan görevini bırakır.
Almanya’dan dönünce Milliyetçi Hareket Partisi’nde yeniden çalışmaya başlar. Milliyetçi Hareket Partisi Zeytinburnu İlçe Teşkilatı’nı kurdu. Trakya Parti Müfettişi oldu. 1980 yılına kadar bu teşkilatın faaliyetleri devam etti. 1980 İhtilali’nde parti kapatıldı. Alparslan Türkeş tutuklandı. Alparslan Türkeş serbest kaldıktan sonra Milliyetçi Çalışma Partisini kurdu. Hızırbek Gayretullah’ta Zeytinburnu’nda parti için faaliyetlerde bulundu. Önlerinde ki ilk seçimde Milliyetçi Çalışma Partisi’nden İstanbul Milletvekili adayı oldu.Deri işiyle uğraştığı sıralarda Deri İş Sendikası Başkanı Cezmi Bey’in önerisiyle Doğru Yol Partisi Zeytinburnu İlçe Teşkilatı’nı kurdu. İlçe sekreteri oldu.İlçe Başkanı da Hüsamettin Cindoruk’tu.
1999 seçimleri öncesi Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun Milliyetçi Hareket Partisi’nden ayrılarak kurduğu Büyük birlik Partisi’nden Zeytinburnu Belediye Başkan Adayı oldu.2007 seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Zeytinburnu meclis üyesi  oldu. 2014 yılına kadar bu görevimi yaptı. 2014 Mart seçimlerinden sonra meclis üyeliği görevinden ayrıldı.

HIZIRBEK GAYRETULLAH’IN DOĞU TÜRKİSTAN DAVASINDA Kİ YERİ
Doğu Türkistan Davası İle İlgili Gazete Ve Dergi Yazıları Bu bölümde Hızırbek Gayretullah’ın gazete ve dergilerde neşretmiş olduğu yazılar derlenerek özet bir şekilde verilmiştir.
1Adalet Gazetesi
Bu gazetede 1962-64 yılları arasında üç yazı kaleme almıştır.
“Zorla”
Bu yazısında Hızırbek Gayretullah çocukluk arkadaşı Erbekle beraber oynarken başından geçen bir olayı anlatmıştır. Erbek’in Çinli askerler tarafından zorla alıkonulduktan sonra onun İslamiyete, Türklüğe ve vatanına düşman biri olarak yetiştirilip Çinlileştirilmeye çalışılmasından bahsetmiştir115.
“Köprü”
Makalede dünyada insanların artık savaştan çekindiğini, huzur ve sükuneti istediklerini yazmaktadır. Barışın bozulup savaşlar başladığında dünya düzeninin bozulup ekonomik hayatında bundan zarar göreceği belirtilmektedir. Hürriyet ile esaret arasında barışın bir köprü olduğu ve bu köprünün sağlam inşa edilmesi
gerektiği hususları da yer vermiştir116.
“Komünizm Mikrobu Nasıl Bulaşır”
Bu yazı ilk olarak Toprak Dergisi, Ocak 1962, sayı 1 de “Mikrop” adı altında yayınlanmıştır. Dergilerde yayınlanan yazıları kısmında bu yazısından bahsettik117.

 İzmir Adalet Gazetesi, 19 Şubat 1962
Adalet Gazetesi, 04 Nisan 1963
Adalet Gazetesi, 21 Aralık 1964.
Ayyıldız G azetesi
“Baksı Geleneği”
Hızırbek Gayretullah bu makalesinde “Baksı” kavramının tanımını yaptıktan sonra diğer isminin Şamanizm olduğunu ve genellikle Kırgızlar ve Kazaklar arasında kullanıldığını ifade etmiştir. Baskı geleneği Orta Asya’nın birçok bölgesinde olduğu gibi Kazakistan’da da yaşadığından, halen bu geleneğin devam ettiğinden söz
etmiştir. Yazının devamında baksı olmanın ne gibi şartlar gerektirdiğinden,İslamiyet’te baksılığın olmadığını ancak büyüklerin baskılığı İslam’a uyarladığını belirtmiştir. Bunları da verdikten sonra baksılığın nasıl yapıldığı hakkında bilgiler vermiştir.
“Kırım Neresi”
Yazının giriş kısmında Kırım’ın günümüzdeki konumu ve nerede bulunduğunu nüfusu ve kısa bir tarihçesini vermiştir. Yazının devamında Ruslara karşı yıllarca yapılan direnişlere rağmen 18 Ekim 1921 tarihinde SSCB’ye
bağlandığını belirtmiştir. II. Dünya Savaşı’nda Alman işgaline uğradığını savaştan sonra tekrar Rus egemenliğine geçtiğini yazmaktadır. Yazının sonlarına doğru Kırım’ın bundan Rus egemenliğinden sonraki gelişmelerine ışık tutulmaya çalışılmıştır18 19.
“Kerkük Neresi”
Kerkük’ün coğrafi konumunu verdikten sonra tarihi sürecine değinmiştir.
Osmanlı Devleti egemenliğine 1515’te geçtiğini Lozan’da herhangi bir anlaşmaya varılamadığını, ancak 1926’da Milletler Cemiyeti tarafından İngilizlere bırakıldığını ifade etmektedir. 1927’den sonra petrolle birlikte bölgenin öneminin artığını Irak yönetiminin tutumu sonucu günümüzde de devam eden katliamlardan bu
makalesinde bahsetmiştir120.
Ayıldız Gazetesi, 13 Haziran 1999.

Ayyıldız Gazetesi, 20 Haziran 1999.
120 Ayyıldız Gazetesi, 21.06.1999

Bizim A nadolu G azetesi
“Kızıl Çin’i Tanıyalım Ama”
Bu yazısında geçmişten günümüze Çinlilerle Türklerin ilişkilerine yer vermiştir. Doğu Türkistan’ın durumunu, jeopolitik konumu, yer altı ve yerüstü zenginliklerini anlattıktan sonra Çin ve dünya için önemli bir konumda yer aldığını belirtmiştir. Bu durum itibariyle Türkiye ve diğer dünya devletlerinin Çin Halk Cumhuriyetini tanırken Doğu Türkistan’ın milli çıkarlarını ve menfaatlerini göz önünde bulundurması gerektiğinden bahsetmiştir. Aynı zamanda Türkiye’nin Doğu Türkistan’da yaşayan ırkdaşlarının hak ve hukukunu da gözetmesi gerektiğini
belirtir121.
“Rusya Ekonomisi Krizde”
Sovyet Rus gazetesi olan Pravda’nın 09 Nisan 1973 tarihinde yayınlanan bir yazıdan yola çıkarak bu makaleyi yazıya almıştır. Sovyet Rusya ekonomisinin bozulmaya başladığını ve bunun dışarıya sızmasının önlenmeye çalışıldığından
bahseder. Sovyet Rusya’nın ekonomisinin bozulmaya başladığını istatistiksel verilerde vererek ekonominin o anda nasıl bir durumda olduğu hakkında bilgi vermiştir122.
“Rusya Ekonomisinin Temel Kaynakları”
Sovyetlerin Batı Türkistan diye tabir ettiğimiz Türk Coğrafyasını hakimiyeti altına aldığını, bunu yaparken de nasıl bir yol izlediğini açıkladıktan sonra Sovyet Rusya ekonomisinin içinde barındırdığı Türk Cumhuriyetlerine dayandığını iddiasında bulunmuştur. Buna rağmen Türk Cumhuriyetlerine yatırımı az yaptığını belirtmiştir. Pamuk ihtiyacının %92’sini Türkistan’a (Kazakistan, Kırgızistan,Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan) tekstil kuruluşunun %5’ini, Slav komünist yanlılarının bulunduğu İvanova bölgesine de %95’ini kurduğunu anlatmıştır. Bunun diğer sanayi kuruluşları içinde bu şekilde olduğundan bahsetmiştir123.
Bizim Anadolu Gazetesi, 31.05.1971
Bizim Anadolu Gazetesi, 09.08.1973
Bizim Anadolu Gazetesi, 14.08.1974
Büyük Türkeli Dergisi
Aylık fikir dergisi olan Büyük Türkeli Dergisi 25 Mart 1962 yılında İzmir’de çıkarılmaya başlanmıştır. Sahibi ve kurucusu Hasan Oraltay’dır. Yazı işleri müdürü Burkay Kaynak’tır.
Bu dergide Hızırbek Gayretullah’ın Balıkesir Manyas havalisinde ki Rusların Rusya’ya geri dönmesi dolayısıyla basında Kazakların Rusya’ya döndüğü şeklinde yayınlanan haberlere karşılık kaleme aldığı “KAZAK” isimli şiirine yer verilmiştir124.
“KAZAK”
Irk’ım Türk Boyum Kazak Bozkurduma kurmasın Kızıllar Tuzak.
Yanlış anlamasın,Irk’ımdan olanlar uzak Irk’ım Türk, Boyum Kazak.
Dili Türk, Dini İslam,Ey! Gafil, biraz ırkınla ol ram.
Aç tarihi oku, bilmiyorsan,Varsa biraz öğrenme arzun.
Ve “Kazak’’ı sor Moskof’a Çin’e Türk Boyunun adıdır Kazak
Öğreneceksin Moskof’tur kossak!
Karıştırma, Irk’ımı, Boyumu onunla Boğarım seni sonra kanımla, imanımla…
124Büyük Türkeli Dergisi, sayı:9, Kasım 1962, s. 16.
Doğu Türkistan Dergisi
“Doğu Türkistan İçin”
Doğu Türkistan için yazarken başkalarına yaranmak için değil gerçekleri yazarak Doğu Türkistan’ın sesini dünyaya duyurmak için yazılması gerektiğini vurgulamıştır. Makalede Doğu Türkistan davasının kimlere karşı savunulması ve mücadele edilmesini açıklamıştır125.
“Doğu Türkistan Dergisi”
Bu yazıda derginin İsmail Cengiz tarafından çıkarılmakta olduğunu ve bundan sonra Doğu Türkistan Göçmenler Derneği tarafından yayına hazırlanacağından söz etmiştir. Dergiye yeni katılan yazarlarla Orta Asya,Afganistan, Azerbaycan, Kerkük, Kıbrıs, Batı Trakya ve Balkanlarda yaşayan Türklerin sorunları üzerine yazılarında dergide yer alacağını belirtmiştir126.
“1982 Yılında Doğu Türkistan”
Doğu Türkistan’ın ilk defa 1760’da Çin işgaline uğradığını ve bu işgalin Çinlilerle yapılan mücadeleler neticesinde kesintili olarak devam ettiğini, 1949’da Doğu Türkistan’ı Çin’in tamamen işgal ettiğini belirtmiştir. Önümüzdeki yıllarda  Doğu Türkistan’ın Dünya devletleri tarafından daha da önem arz edeceğini söylemiştir. Çin’in Rusya’ya karşı bir tampon bölge olarak düşündüğünü ve bunun için Doğu Türkistan’da yapılan nükleer çalışmaların yapıldığını aktarmıştır.
Türkiye’nin Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanırken Doğu Türkistan’ı ve bütün bu gelişmeleri göz önünde tutması gerektiğinden bahsetmiştir. Makalenin devamında yurt içinde ve yurt dışından gelen tebriklere ve yakın alakaya teşekkürlerini iletmiştir127.
“Şehitlerimiz”
Vatan’ın tanımını yaparak Türkistan Coğrafyasında canlarını bağımsızlık için vermiş şehitleri anmıştır. Yazının devamında Suudi Arabistan’da Doğu Türkistan’a 125 Doğu Türkistan Dergisi, Doğu Türkistan Göçmenler Derneği, İstanbul, S:20, 30 Haziran 1981, s.
yönelik kurulan radyodan bahsetmiş ve bu radyonun sadece Uygurca yayın yapmasından dolayı duyduğu sıkıntıyı dile getirmiştir128. 1.5.5 “Bir Nadan Mollaya Cevap”
Bu yazıyı Hızırbek ayretullah Altaylarda Kanlı Günler isimli kitabına ve yazılarına eleştirilerde bulunan ismini vermediği bir kişiye cevap olarak kaleme almıştır129.
“Rabıta Teşkilatı Ve Bir Teklif”
Bu yazı uzun adı Rabıta’tül Al-Alam Al-İslam (Dünya İslam Birliği) olan ve merkezi Suudi Arabistan’da bulunan teşkilatın Türkistan davasına olan ilgisine teşekkür için yazılmıştır. Ancak şahıslardan ziyade Türkistan davasına hizmet eden kuruluşlara yeteri kadar yardımda bulunmadığını belirtmiştir1.
“Tayvan(Formoza) Da Doğu Türkistan Derneği” Tayvan’da Doğu Türkistan adı altında bir dernek kurulduğunu ve her yılın Ekim ayında Tayvan’ın başkenti Taipei’de toplanan Çin Milli Günü etkinliklerine temsilci olarak iştirak ettiklerini belirtmiştir. Ancak bunun bir göz boyama olduğunu ve bu etkinliğe katılanların milli davaya hıyanetle suçlamıştır131.
“Neden Doğu Türkistan”
Bu yazıda çıkarılan derginin isminin neden Doğu Türkistan olduğu sorusuna cevap vermiştir. Cevap olarak Rusya ve Çin’in arasında pay edilen Türkistan’ın Çin’in elinde kalan kısmına Doğu Türkistan, Rusya’nın elinde kalan kısmına da Batı Türkistan ismi verildiğini söylemiştir. Yazının devamında Temmuz-Ekim 1981 yılında Doğu Türkistan’ı ziyaret eden ilk Doğu Türkistanlı gazeteci olduğunu belirtmiş ve Doğu Türkistan’da ki seyahatinde nereleri dolaştığını ve nereleri ziyaret ettiğini kısa bir şekilde anlatmıştır1.
DTD, Sayı:21, Nisan 1982, s. 3-4.DTD, sayı:21, Nisan 1982, s. 33-34.
DTD, Sayı:22-23, Eylül 1982, s. 22-23.
DTD, Sayı:23, Eylül 1982, s. 31.
DTD, Sayı:30, Ocak 1983, s. 1-2.
“Dergimiz İçin Ne Dediler”
Türkiye’de bugüne kadar Rus ve Çin esareti altında yaşayan Türkler  konusunda pek çok dergi yayınlanıp, bunların ilgisizlik nedeniyle uzun ömürlüolamadığını; Doğu Türkistan Dergisi olarak kendilerinin yeterince ilgi ve alaka
gördüklerinden bahsetmiştir. Yazının geri kalan kısmında dergi ile ilgili neler söylendiğini, dergiye verilen desteğin ikinci yılından sonra arttığını ve bu artışa bağlı olarak yurtdışında da aranan bir yayın olduğunu belirtmiştir. Dergi ile ilgili yazılmış bir yazıya ve dergi ile ilişki kuran üniversite, Enstitü, teşkilat, basın kuruluşu ve
şahıslara yer vermiştir133.
“Büyük Türkistan Seyahatnamesi”
Hızırbek Gayretullah’ın Rusya üzerinden Doğu Türkistan’da Çin’in izin verdiği yerlere kadar yapmış olduğu seyahatini anlatır. Doğu Türkistan’da gezerken gördüğü yerler hakkında bilgi vermiştir. Akrabaların bir kaçı ile buluşmuş ve hasret gidermiştir134.
“Dalay Lama Aramızda”
Tibet’in ruhani lideri Dalay Lama’nın da ülkesinin bağımsızlığı için mücadele verdiğini belirtmiş ve 64. Lama’nın ülkesi dışına ilk çıkan Dalay Lama olduğunu aktarmıştır. Dalay Lama’nın girişimleriyle Çin Halk Cumhuriyeti’nin Tibet’te daha yumuşak davranmaya başladığını, Tibet’e iskan edilen Çinlilerin geri Çin’e gönderildiğini anlatmıştır. 1949’ta başlayan göçlerin Tibet üzerinden yapıldığını ve vizesiz oldukları için ara ara çatıştıklarını söylemiştir. Dalay Lama’nın Doğu Türkistanlılarla görüştüğünü ve bunun neticesinde Doğu Türkistan’da da Çin’in
yumuşamaya başladığından söz etmiştir135.
“Yeni Yayın Hayatına Başlarken”
Makalenin giriş kısmında Çin’in Doğu Türkistan’ı işgal ettiğini ve Doğu Türkistan’a yerleştirdiği göçmenlerle burasının adını “Sincan Göçmen Çinliler Özerk Bölgesi” olarak adını değiştirebileceğinden söz etmiştir. Hal böyle iken Doğu Türkistan davasını savunan ve dünyaya duyuran Doğu Türkistan Göçmenler Derneği olduğunu söylemiştir. Bu derneğin temellerinin 1937’de Doğu Türkistan’dan göç 133 DTD, Sayı:37, Temmuz 1983, s. 3-5.
, Sayı:19-20, Şubat-Mart 1982, s. 13-36.
DTD, Sayı:39, Eylül1983, s. 2-3.
Hacı Osman Taştan ve arkadaşları tarafından Pakistan’da kurulduğunu;
Türkiye’ye gelince yine aynı kişilerin katılımı ve İsa Yusuf Alptekin’in iştiraki ile 1960’da Doğu Türkistan Göçmenler Derneği’nin kurulduğunu belirtmiştir. İ sa Yusuf Alptekin’in çabalarına rağmen bir birliğin kurulamadığını ve farklı yayın, farklı şekillerle Uygurculuk, Kazakçılık yapıldığını aktarmıştır. Yazının son kısmında Doğu Türkistan Dergisi’nin çıkarılmasında güçlükler yaşandığını ve derginin maddi desteğe ihtiyacı olduğunu bildirmiştir136.
1.5.13 “Gelişen Türk-Çin İlişkileri Ve Doğu Türkistan” 1980’li yıllarda gelişen Türk-Çin ilişkilerinde Doğu Türkistan’ın bir köprü oluşturduğundan, Çin’in Doğu Türkistan’a karşı tutumunu yumuşattığından bahseder. TRT’nin yapmış olduğu belgeselde Doğu Türkistan isminin kullanılmasına Çinli yetkililerin sustuğunu söylemiştir. Doğu Türkistan’da yaşayanların insani haklarına dokunulmadığı sürece iyi ilişkilerin devam edebileceğinden söz etmiştir137 1.5.14 “Zifiri Karanlığın Ötesindeki Işık”
Bu yazısında Doğu Türkistan Dergisi’nin 1979’da ilk sayısının yayınlandığını ve Doğu Türkistan’ın hür dünyadaki sesi olduğundan bahsetmiştir. Doğu Türkistan Dergisi’nin hangi amaçlarla kaleme alınıp çıkarıldığını  anlatmıştır1.
“Atom Külleri”
Rusya ve Çin’in Türkistan sahasında yapmış olduğu nükleer denemelerden ve bu denemelerin tabiata vermiş olduğu zarardan bahsetmiştir. Rusya’nın Kazakistan’da Semey sahasında, Çin Halk Cumhuriyetinin de Doğu Türkistan’da
Taklamakan çölünde ve Lopnor Havzasında nükleer çalışmalar yaptığını söylemiştir.
Kazak yazar ve politikacı Olcas Süleyman’ın nükleer karşıtı çalışmalarından da söz etmiştir. Olcas Süleyman’ın 5 Mayıs 1990’da Türkiye’de nükleer konusunda toplantı gerçekle ştirdiğini aktarmı ştır139.
“1995 Yılına Merhaba Derken” Dünya’nın 1995 yılına savaş, kan, işgal ve problemlerle girdiğini belirtmiştir.
Doğu Türkistan için bağımsızlık mücadelesinin devam edeceğini söylemiştir. 1995 yılının Kazak yazar ve filozof Abay Kumanbayoğlu yılı olması nedeniyle yapılan hazırlık ve etkinliklerden bahsetmiştir140.
“Türkistan Nükleer Bulutların Altında”
Bu makale Atom Külleri ismiyle DTD, S:58, Mayıs 1990, s. 2’de
yayınlanmıştır1.
“Amerika’da Doğu Türkistan”
Amerika’da Hoca Ahmet Yesevi Kültür Birliği Derneğinin gecesine Doğu Türkistan Göçmenler Derneği adına konuşmacı olarak katıldığını söylemiştir. Amerika’daki Doğu Türkistan teşkilatlarından, Amerika’da gördüğü birkaç
tanıdığından, Newyork ve New Jersey’deki temaslarından, Washington’daki Doğu Türkistan İstiklal Merkezi derneğinden ve Dünya Ticaret Merkezi’ndeki izlenimlerinden bahseder.
“Dernekte Geçen Ay”
Derneğin 38. yılı olması nedeniyle olağan genel kurul toplantısı yapıldığını,derneğin kurucuları ve Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için yapmış oldukları mücadelelerden bahsetmiştir. Devamında derneğin yeni yönetiminin kimlerden
oluştuğunu söylemiştir. Makalenin devamında Türkçülük haftası olması hasebiyle Türk Edebiyatı Vakfı tarafından 6 Mayıs 1998 Çarşamba günü düzenlenen “Doğu Türkistan ve Türklük” konulu panelle ilgili bilgiler vermiştir143.
1.5.20 “Aydınlar Ocağı Türk Dünyası Şurası”1998 yılında Giresun’da düzenlenmiş olan “On Beşinci Türk Dünyası
Şurası”na kendisinin de katılımcı olduğunu, Şura süresince Ordu, Trabzon ve Riz e illerinde toplantılara katıldığını söylemiştir. Şurada tartışılan konuların DoğuTürkistan ile ilgili kısımlarına yer vermiştir144.

Petrol V e Çin
Çin’in genişleme ve gelişme faaliyetine ekonomik ve politik yollarla devam ettiğinden bahsetmiştir. Makalenin devamında jeo-ekonomi uzmanı olan Coll Galoway’in yazısını özet olarak vermiştir145 1.5.22 “Anlamsız Bir Girişim”
Çinlilerin Doğu Türkistan için entrikalarına devam ettiğini ve bunun için Doğu Türkistanlı Uygurlarla görüştüğünden söz etmiştir. İsa Yusuf Alptekin ve Hacı Osman Taştan’ın vefatından sonra Doğu Türkistan’dan göç edenler arasında birlik ve beraberliğin sağlanamadığını M. Rıza Bekin Paşa’nın bu birliği sağlayamadığını,
Paşa’nın Uygurculuk yaptığından bahsetmiştir. Rıza Paşa ve ekibinin Çinlilerle protokol imzaladığını söylemiştir. Almanya’da bu protokole imza koyan Çinli KuVey(Xue-Wei)in Doğu Türkistan Uygur Kurultayı düzenlediğini, bu kurultaya Türkiye’den Mehmet Saray, Abdülkadir Donuk, Muzaffer Özdağ gibi tanınmış kişilerinde katıldığını belirtmiştir146.
“Türk Lehçelerinden Yanlış Çeviriler”
Türk lehçelerinde yapılan yanlışlıklardan söz etmiş ve konuyla ilgili örnekler vermiştir147.
“Hüseyin Teyci Türkiye’ye Nasıl Geldi?”
Bu makalesinde Hüseyin Teyci’nin Gasköl’e ne zaman geldiğinden bahsetmiş ve kendisinin bulunduğu göç kafilesinin Gasköl’e geldiğinde Hüseyin Teyci ile Alibek Hakim arasında neler yaşandığını anlatmıştır. Makalenin devamında Hüseyin Teyci’nin Türkiye’ye nasıl geldiğini söylemiştir148.
“28 Yıl Önce, 28 Yıl Sonra Değişen Ne”Hızırbek Gayretullah, Türk Göçmen ve Mülteci Dernekleri Federasyonu’nda görevli iken Federasyon’un meselelerini Türk devlet adamları ve siyasi kişilere arz etmek için bir heyetle 1975 yılında Ankara’ya gitmiştir. 28 yıl sonra tekrarAnkara’ya giden Hızırbek Gayretullah Devlet adamları ve siyasilerden 28 yıl önceki cevapları aldığını üzülerek bu yazısında değerlendirmiştir1.
Hayat Mecmuası
Sahibi Şevket Rado, yazı işleri müdürü Orhan Ş. Yüksel, neşriyat müdürü Yılmaz Öztuna olan derginin ilk sayısı Şubat 1965’te İstanbul’da yayımlanmıştır.
216. Sayının ardından Aralık 1982’de kapanmıştır.1.6.1 “Komünist Zulmünden Kaçan Bir Avuç Türk’ün inanılmaz
Macerası” Bu makalesi Uzaklara Balam adlı eserinde olduğu için burada sadece yayınlandığı dergiyi not olarak düştük.
Hergün Gazetesi
“Komünizm Çöküyor”
Bu yazısı ilk olarak Toprak Dergisi, sayı 63, Haziran 1968’de yayınlanmıştır.
Yazının tanıtımı Toprak Dergisi’nde yapılmıştır151.
istiklal Gazetesi
“Bir Asır Geçiken istila”
Sovyetlerin dağılmasıyla istiklallerine kavuşan Türk Cumhuriyetlerinde yeni yazılı belgelerin ortay çıktığını söylemiştir. Kazakistan’da yayınlanan “Astana Köşederi-Astana Yolları” adlı eserde yer alan Bögenbay Batur ile ilgili bilginin yanlış olduğunu belirtmiş ve bilginin doğrusunu vermiştir. Bögenbay’ın üstün bir diplomasiyle Ablay Han adına Çinlilerle anlaşma imzaladığını, savaşan kişinin Ablay Han olduğunu aktarmıştır152.
DTD, Sayı:193, Yıl 2003, s.14-15
Hayat Mecmuası, 1 Şubat 1967, yıl:3 cilt: 1, Sayı:1, s. 13-20.
Hergün Gazetesi, 28.12.1975
İstiklal Gazetesi, sayı:39,yıl 2008, s.4
“Doğu Türkistan Tarihinde Kumul Vakası Ve Alp Batur’un Şahadeti” Dönemin genel valisi Jin Şu-rin’in Kumul ve çevresine Çinli göçmen getirerek yerleştirdiğini, vergileri arttırdığını, yerli amir ve memurları işten atarak yerine Çinlileri atamaya başladığını, Kumul’un beldesi olan Kadın Damı’na (Hotuntama) Çinli bir belde başkanı atamış olduğunu belirtmiştir. Bu belde başkanının yörenin önemli isimlerinden birinin kızına talip olduğunu vermediği
takdirde güç kullanmakla tehdit ettiğini anlatmıştır. Belde başkanı ve adamlarının öldürülmesiyle sonuçlanan olayı bahane eden Urumçi idaresinin Kumul’a asker sevk ettiğini, halkında Hoca Niyaz Hacı önderliğinde ayaklandığını yazmıştır. 1931’den başlayarak 1933’e kadar süren bu ayaklanmanın Kumul Vakası olarak bilindiğini söylemiştir. Eylül 1932’de 298. Çinli Süvari Alayı’nın Alp Batur ve beraberindeki adamlarının çatışma sonucu şehit edildiği bilgisini vermiştir. Makalenin devamında Kumul Vakasının bir takım sonuçlar doğurduğunu belirtmiş ve 7 madde şeklinde bu sonuçları vermiştir153.
“Lopnor’ Da İki Uygur”
Hızırbek Gayretullah kafilesiyle göç yolunda Lopnor’a geldiklerini ve burada başlarına gelen olayı anlatmıştır. Donmuş olan gölden geçerlerken buzun kırıldığını ileriye gidemeden geri döndüklerinin anlatmıştır. Yeni geçit ararlarken iki Uygur’un kafilelerine geldiğini bu Uygurlardan birinin adının Muhammed Emin, diğerinin adı
Turdi Kari Molla olduğunu belirtmiştir. Bu iki Uygurdan aldıkları bilgileri yazısında paylaşmıştır154.
1.8.4 “Doğu Türkistan Davasında Yanlışlar”
Doğu Türkistan davasında kalem tutanların Uygur tabirini yanlış kullandıklarını, bu konuda yanlış yolda olduklarını iddia etmiştir. Bunun Çinlilerin işine geldiğini, böyle devam ederlerse Doğu Türkistan’ın bağımsızlığından söz
edilemeyeceğini de belirtmiştir.  Uygurların bir Türk boyu olduğunu ancak Türk kelimesi yerine Uygur kelimesinin kullanılmaya başlandığını, ileride bu kullanımın kötü sonuçlar doğuracağından bahsetmiştir.
153 İstiklal Gazetesi, sayı: 42, yıl 2008, s. 5
154 İstiklal Gazetesi, Sayı: 44, yıl 2008, s. 5
155 İstiklal Gazetesi, Sayı:46, Mayıs 2008, s. 5
“O Topraklar Bizimdi”
Türkiye’ye geldikten sonra Kayseri’de lise de tahsilini yaparken okumuş olduğu bir kitap ve bu kitabın kendisinde uyandırdığı duygulara yer vermiştir. Yazının devamında okuduğu birkaç kitabı daha belirtmiştir156.
1.8.6 “Doğu Türkistan’ı İstiyorum”
Gasköl’de göç kafilesi dinlenirken gölün karşı tarafına konuşlanmış olan 8.Kızıl Alaya bağlı Çin taburundan bir heyet teslim olmaları için Alibek Hakim’le görüştüğünü ve Alibek Hakim’e heyetin başkanı teslim olup geri dönmelerini
söylediğini belirtmiştir. Alibek Hakim’in heyete Doğu Türkistan bağımsız olmadan geri dönmeyeceğini söylediğini aktarmıştır. Bundan sonra kafilenin Tibet’e doğru yol aldığını söylemiştir157.
“Doğu Türkistan’ın İşgali”Hızırbek Gayretullah yazısında Doğu Türkistan’ın işgalinin 1949 yılı olarak
bilinmesinin yanlış olduğundan, asıl işgalin 1878’de başladığını ve günümüze kadar devam ettiğinden bahsetmiştir. Doğu Türkistan Milli Kurultayı’nın isminin Dünya Uygur Kurultayı olarak değiştirildiğini söylemiştir. Dünya Uygur Kurultayı’nın da bağımsızlık yerine Ali Muhtariyet istediğini aktarmıştır158.
“İstiklal Işığı”
Bu yazısında İstiklal Gazetesi’nin hizmet amacından, bu amaç için herkesin elinden gelenin fazlasını yaparak desteklemesi gerektiğinden ve bunun nasıl yapılabileceğinden söz etmiştir159.
“Doğu Türkistan Üzerine” Burada Çin’de başa gelenin ister milliyetçi isterse komünist olsun, Doğu Türkistan için aynı tutumu sergilediğinden söz etmektedir. İstiklal Gazetesi dış politika yazarı Kamil Turan’ın birkaç röportajından bilgiler vererek bu söylediklerini desteklemiştir160.
156 İstiklal Gazetesi, Sayı:48, Temmuz 2008, s. 4
157 İstiklal Gazetesi, Sayı, 51, Ekim 2008, s. 4
158 İstiklal Gazetesi, Sayı 52, Kasım 2008, s.5
159 İstiklal Gazetesi, Sayı:53, Aralık 2008, s. 4
160 İstiklal Gazetesi, Sayı:54, Ocak 2009, s. 6
Bu yazısında Doğu Türkistan’da ilk matbaanın 1930 yılında faaliyet gösterdiğini belirtmiştir. Kurulan matbaanın neden Doğu Türkistan’ın genelinde kullanılamadığım açıklamıştır. 1934 yılında Altay’da ilk matbaanın kurulduğunu ve kazakça bir gazete bastığını belirtmiştir. Yazının devamında matbaada basılan diğer eserleri vermiş ve Altay’daki bu matbaanın Altay ve Doğu Türkistan için önemini anlatmıştır161.
“A ltay’da İlk M atbaa”
Kalgay Dergisi
“Çin Mezaliminde Doğu Türkistan”
Makalede Doğu Türkistan’ın ekonomik, coğrafi, fiziki ve iklim özellikleri verildikten sonra siyasi tarihinden bahsedilmiştir. Yazısının devamında Doğu Türkistan’ın kültürel hayatını geçmişten günümüze alt başlıklar halinde okuyucuya aktarılmıştır162.
Millet Gazetesi
“Büyük Türkistan İçin”
Bu yazısında Türkistan için yazmasında etkili olan isimlerden bahsetmiştir. Yazdıklarını anlamayanların Doğu Türkistanlı olmasından dolayı üzüntü duyduğundan ve bu kişilerin birbirlerine zıt düşüncede hareket ettiklerinden söz etmiştir. Hür Türkistan ve Büyük Türkistan isimli iki derginin çıkarılmaya başlandığını ancak bu iki derginin birlikte hareket edemediğini belirtmiştir163.1.10.2 “Olayların İç Yüzü” Bu makalede Gayretullah kendisine yazdıklarıyla atıfta bulunan bir kişiye cevap vermiştir164.
İstiklal Gazetesi, Sayı:56, Mart 2009, s. 5
Kalgay Dergisi, Sayı:23-24, Haziran 2002, s. 23-27.
Millet Gazetesi, 24-25.07.1975.
Millet Gazetesi, 22-23-24.10.1975

“İslam Konferansı Ve Dış Türkler” İstanbul’da gerçekleştirilen Yedinci İslam Konferansı’nın gündeminde
Türkistan’da yaşayan Müslümanların alınmamasına sitemde bulunmuştur. Dış Türkler meselesinin Birleşmiş Milletlere taşınması gerektiğini ve bunun dindaşlık ve ırkdaşlık borcu olduğunu belirtmiştir165.
“Türk Birliği”
Bu makalesinde Ülkü’nün tanımını yaparak nasıl ortaya konulabileceğini belirtmiştir. Türklerde ülkünün geçmişte ve günümüzde nasıl olduğunu anlatarak bu ülkü etrafında Türk-İslam sentezini taşıyan Türk birliğinden bahsetmiştir.
“İt Ve Kervan”
Yazısında Dünya’da Türk devletleri dışındaki ülkelerde yaşayan Türklerin esir hayatı yaşadığını yazmıştır. Bazı unvanlara sahip kişilerin Dış Türklerin özgür yaşadığını belirttiğini, bunun gerçekle bağdaşmadığını söylemiştir. Bu kişilerin Rus  ve Çin yanlısı olduklarını buna rağmen Türkistan sevdası olanların vatanı kurtaracaklarını anlatmıştır167.
Milli Yol Dergisi
26.01.1962 – 28.12.1962 tarihleri arasında 48 sayı yayımlanan derginin imtiyaz sahibi Necati Bozkır, yazı işleri müdürü İsmet Tümtürk’tür.
“Esir Milletler”
Dünya üzerinde yaşayan insanların hür ve esir olmak üzere iki blok halinde yaşadığını söylemiştir. Esir yaşayan milletlerin kimler olduğunu, nerede yaşadıklarını anlatmıştır. Birleşmiş Milletlerin esir milletler arasında teraziyi
dengelemek için uğraşırken her bölgeye eşit davranmadığından ve çabalarının yetersiz olduğundan söz etmiştir168.
Millet Gazetesi, 13.06.1976, s. 7
Millet Gazetesi, 14.06.1976
Millet Gazetesi, 07.06.1976
Milli yol Dergisi, Sayı:12, 1962, s. 8-9-10.
“O sm an B a tu r
Osman Batur’un şehit edilmesinin 11. Yılı olması nedeniyle Osman Batur ile ilgili yazısına yer verilmiştir169.
“Bir Gece” Bu yazısında izlediği bir tiyatro oyununda hissettiklerine yer vermiştir. Oyun hakkında bilgi verdikten sonra oyundan çıkardığı sonucu belirtmiştir170. 1.11.4 “Veli Kayyum Han’ın Dedikleri”
Makalede II. Dünya Savaşı’nda Hitler’in yakınında bulunan Veli Kayyum Han’la yapmış olduğu söyleşiyi aktarmıştır. Söyleşide Veli Kayyum Han, Rusların Türkleri Türkistan’ı parçalamak için neler yaptığı ve yaptırdıkları hakkında bilgiler vermiştir171.
“Esirler Cenneti”
Hızırbek Gayretullah bu yazısında 1962 yılında Temmuz ayının üçüncü haftasının Amerika’da “Esir Milletler Haftası” ilan edildiğini, fakat esir olan milletlere herhangi bir faydasının olmadığını belirtmiştir. Birleşmiş Milletlerin esir milletler için söylemlerinin sadece oyalama olduğunu aktarmıştır172.
Orkun Dergisi
“Kazaklarda Yılkı Kültürü”
Bu makalede Türklerde atın önemini anlattıktan sonra yaşlarına göre atların nasıl isimlendirildiğini vermiştir173.
“Tarihin Akışında”
Bu yazısında Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in neşrettiği “Tarihin Akışında” isimli kitabının tanıtımını yapmıştır.
169 Milli Yol Dergisi, Sayı 14, 27 Nisan 1962, İstanbul, s.8-10
170 Milli Yol dergisi, Sayı:18, 1 Haziran 1962, s.12.
171 Milli Yol Dergisi, Yıl:1, Sayı: 19, 8 Haziran 1962, s. 6-7.
172 Milli Yol Dergisi, Sayı:25, 20 Temmuz 1962, s. 6.
173 Orkun Dergisi, Sayı:69, s. 11-12.
1.12.3 “Doğu Türkistan’dan “Göç” Hatıraları”
Burada Doğu Türkistan’da başladıkları göç hareketini Hindistan sınırına kadar olan kısmını hatırladığı kadarıyla özet bir şekilde vermiştir174 75.
“Doğu Türkistan Dünya Gündeminde”
Makalede Çin’in Doğu Türkistan meselesini kendi iç sorunu gibi göstermeye çalıştığını belirtmiştir. Doğu Türkistan’ın bağımsızlık hareketini dünya komu  oyuna terörizm olarak lanse etmeye çalıştığını, bunu yaparken ABD’ye yapılan 11 Eylül saldırısını örnek olarak gösterdiğini yazmıştır. Çin’in teröristlere karşı batıyla işbirliği yapmak niyetinde olduğundan bahsetmiştir. Makalenin devamında Çin’in bunları yapmaktaki amacının Doğu Türkistan’da yaptığı işkence ve zulmü haklı duruma getirmek olduğunu söylemiştir.
Doğu Türkistan’ı milletlerarası arenada temsil etmek için Sürgünde Doğu Türkistan Cumhuriyet Hükümeti’nin kurulduğundan, 14 bölüm 70 maddeden oluşan anayasa ile göreve başladığından söz etmiştir176.
Ortadoğu Gazetesi
“Türkistan Davasında Alaş’ın Yeri”
Burada Hasan Oraltay’ın “Alaş Türkistan Türklerinin Milli Parolası” isimli kitabının kritiğini yapmış ve kitabın eksik yanları olduğunu belirterek bu eksik yanlarını açıklamaya çalışmıştır. Hasan Oraltay’ın iddialarına yer vererek bu
iddialara cevap vermiştir177.
“Açıklama”
Bu yazısında Hasan Oraltay’ın kendisi için yazdıklarına cevap vermiştir.
“Kuruluşunun 50. Yılında Türkistan Alaş Orda Milli Hükümeti”
Makalede 26 Haziran 1905 tarihinde Alaş Orda ismiyle kurulan teşkilatın
faaliyetlerinden bahsetmiştir. 13 Aralık 1917’de Türkistan Alaş Orda Hükümeti
Milli Yol Dergisi, Sayı:71, Ocak 2004, s. 41-42.
Orkun Dergisi, Sayı:96.
Orkun Dergisi, Sayı 88, Haziran 2005, s. 26-27.
Ortadoğu Gazetesi, 23-27.02.1975.
Ortadoğu Gazetesi, Mart 1975.

ismiyle milli bir hükümet kurulduğundan söz etmiştir. 12 Şubat 1918’de hükümetin
Rusya tarafından dağıtıldığı bilgilerine yer vermiştir179 180.
Göç’ün Hatırlattıkları
Bu yazısında göç esnasında Tibet’te yaşadıklarından nakletmiştir. Yazının devamında Godfray Lias’ın “Büyük Kazak Göçü” isimli kitabın kritiğini ironi yapmıştır .
Ötüken Dergisi
Atsız Mecmua, Orkun ve Orhun dergilerinin devamı sayılan aylık Türkçü dergi Ocak 1964-Kasım 1975 yılları arasında 143 sayı olarak çıkarılmıştır. Sahibi Hüseyin Nihal Atsız’dır. Yazı işleri müdürü Mustafa Kayabek son sayılara doğru ise Erdoğan Saruhanoğlu yaptı.
Şahadetinin 23. Yıl Dönümünde Osman Batur Gayretullah makaleyi Osman Batur’un 23. Ölüm yıldönümü dolayısıyla kaleme almıştır. Osman Batur hakkında bilgi verdikten sonra onun göç hareketini anlatmış ve yakalanıp idam edildiğini söylemiştir1.
Pertevniyal Lisesi Dergisi
Anadolu’da Yolculuk
Bu yazı lise yıllarında okulun sınıflar arası kompozisyon yarışması için
yazdığı Anadolu’daki bir anısıdır. Başarılı olan kompozisyon okulun dergisinde
yayınlanmıştır182.
Ortadoğu Gazetesi, Aralık 1975
Ortadoğu Gazetesi, 1998
Ötüken Dergisi, sayı:126, s. 21
182Bu hikâye Pertevniyal Lisesi sınıflar arası kompozisyon yarışması için yazılmıştır. Başarılı olan
kompozisyon Pertevniyal Lisesi öğrenci dergisinde Mart 1963, sayı 8, s. 13’te yayınlanmıştır. Ayrıca
bu yazı HızırbekGayretulla’ın ilk yazısıdır.
Sürgünde Ki Doğu Türkistan Hükümeti
“Terörizmi Lanetliyoruz”
Sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti isimli kitapta yayınlanan bir yazıdır.Yazıda güçlü devletlerinde Doğu Türkistan’a ilgi duymaya başladığını, Çin’in ise bundan rahatsız olduğunu belirtmiştir. Bu sebeple Doğu Türkistan’da yaşayanların  hak ve hukuk savaşını dünyaya terörist hareket olarak tanıtmaya çalıştığını söylemiştir1.
TOPRAK DERGİSİ
Derginin ilk çıktığı dönem olan Temmuz 1945- Mart 1946 yılları arasında sahibi ve yazı işleri müdürü Sakıp Önal’dır.
İkinci kez çıkarılmaya başladığı Mart 1954 yılında sahibi ve yazı işleri müdürü İlhan Egemen’dir.
Ocak 1962-Nisan 1967 yılında arasında yeniden yayınlanan derginin sahibi İlhan Egemen’dir.54-55. Sayıdan sonra yayını sona ermiştir.
Dördüncü kez Ocak 1978-Nisan 1979 yılları arasında yeniden yayınlanan derginin sahibi ve yazı işleri müdürü İlhan Egemen’dir.
Dünya Kiliseler Birliği (National Crıstıan Councıl Comıtte) Yazıda Dünya Kiliseler Birliği’nden bahsetmiş ve Doğu Türkistan’dan göç edenlere Hindistan’dan Türkiye sınırına kadar yardımda bulunduklarını belirtmiştir.
Yardımlarından dolayı bu kuruma minnettar olduklarını ancak misyonerlik faaliyetlerinden dolayı da şikayetçi olduklarını söylemiştir.
“Ve Şimdi Atom Külleri”
Yazısında Dünyanın Doğu Türkistan denildiği zaman susmasını ve
görmezden gelmesini eleştirmiştir. Afrika’da halkların bağımsızlığı için önemli
adımlar atarlarken Türkistan’a gelince sessiz kalmalarını eleştirmiştir. Bunu fırsata
183 Yazı için bkz: İsmail Cengiz, Sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti, Temmuz 2005 İstanbul, s. 4
184 Toprak Dergisi, sayı:82, Eylül 1961,İstanbul, s. 15.
çevirmeye çalışan Çin’in radyo yayını vasıtasıyla Türkl ere evlerini ve vatanlarını terk etmelerini söylediğini, boşalan yerlere de Çinlilerin yerleştirildiğini belirtmiştir .
“Türkistan Ve Hürriyet”
Makalede Türkistan coğrafyasının sınırlarını belirtmiştir. 1926’da Sovyet Rusya’nın Türkistan’ı Batı ve Doğu olmak üzere ikiye böldüğünü; Batı Türkistan’ı Sovyet Rusya’nın, Doğu Türkistan’ı da Çin’in hakimiyetinde yok edilmeye
çalışıldığından söz etmiştir.

“Kımız Ve Faydaları”
Bu yazıda Türklerin milli içkisi kımızın faydalarını kaleme almıştır187
“Demokles’in Kılıcı”
Bu makalesinde Baltık Denizi’nden Çin Seddi’ne kadar olan coğrafyada milyon Türk ve Müslüman olduğunu belirtmiştir. Emperyalizmin bu alanda yaşayan Türklerin başında sallanan bir kılıç gibi durduğundan söz etmiştir. 13 Aralık gününün Türkistan istiklal günü olduğunu, ABD’de ve Türkiye’de yaşayan Türkistanlıların sembolik olarak kutladığını söylemiştir.
“Vatan Gayretli İnsanların Omuzlarında Yükselir”
Bu yazısında Hızırbek Gayretullah vatanın ve milletin yükselebilmesi için
sistematik bir şekilde çok çalışılması gerektiğini söylemiştir. Bunun içinde gayret
sarf edilmesi gerektiğini belirtmiştir189.
“Aydınlık Ruhlardan Aziz Berker’e Çirkin İftira”
Bu yazıyı 11 Ekim 1960 tarihli Milliyet Gazetesi’nde Aziz Berker’in yazmış
olduğu yazıya cevap olarak yazmıştır190.
Toprak Dergisi, sayı 85, Aralık 1961 İstanbul, s. 15.
Toprak Dergisinde, sayı:3, 5 Mart 1982 İstanbul , s. 13,20.
Toprak Dergisi, sayı:10, 10 Ekim 1962 İstanbul, s. 14-15.
Toprak Dergisi, sayı:13, Ocak 1963 İstanbul, s. 22.
Toprak Dergisi, Sayı:18 Haziran 1963 İstanbul, s. 15.
Toprak Dergisi, sayı:23, Kasım 1963 İstanbul, s. 14-15.
“Komünizm Çöküyor”
Bu makalede komünizmin yavaş yavaş çökmeye başladığını, Rusya ekonomisinin karma ekonomiye doğru gittiğini yazmıştır. Rus egemenliği altında ki insanların seslerini duyurmaya başladığını, insanların yapılanların karşısında
mücadele etmeye başladığını anlatmıştır. Yeni neslin her şeyi sorgulamaya başladığını, Kırgızistan’da bu hareketlenmelere bağlı olarak bir lügatın çıktığını söylemiştir. Hapsedilen iki yazar için Puşkin meydanında protesto yapıldığından bahsetmiştir. Tüm bu yapılanların komünizmin çöküşünü hazırladığından söz etmiştir1.
“Mikrop”
Bu yazısında gitmiş olduğu farklı mekan ve yerlerde komünizmin insanlar arasında nasıl yayıldığından bahsetmiştir. Komünistlerin ortama ayak uydurup fırsatını buldukları zaman ortaya çıktıklarından söz etmiştir. Komünizmden
kurtulmanın tek yolunun ulu önder Atatürk’ün izinden gidilmesi gerektiğini ve komünizmden uzak durulması gerektiğini Atatürk’ün bir sözüyle açıklamıştır.
“Karanlık Maksatlar”
Doğu Türkistan’dan Afganistan’a iltica edenlerin olduğunu, bu iltica edenlerin Çin’in karalamalarına maruz kaldığını söylemiştir.
“Önünde Lenin Gibi Bir Örnek Varken”
Makale de komünistlerin bir ülkeye sızarken neleri dikkate aldıklarından ve nerelere yerleştiklerinden söz etmiştir. Komünistlerin farklı ülkelerde farklı lehçelerle aynı dergiyi çıkardığını ve ülkede anarşi çıkarmak için propaganda aracı olarak kullandığını söylemiştir194.
“İki Eser İçin”
Bu yazı Z.İlhan Zaimoğlu, “Mevsim Yağmuru” ve Hayrani Ilgar “Sözde ve Gerçek Milliyetçilik” künyeli iki eser tanıtımı için yazılmıştır.
191Toprak Dergisi, sayı 63, Haziran 1968 İstanbul, s. 14.
192Toprak Dergisi, sayı:1, Ocak 1962 İstanbul, , s. 11.
193Toprak Dergisi, sayı:28, Nisan 1964 İstanbul, s.16.
194Toprak Dergisi, sayı:36, Aralık 1964 İstanbul, s, 12-13.
195Toprak Dergisi, sayı:38, Şubat 1965 İstanbul, s. 18-19.
55
1.17.13 “Zindabat Keşmir”
Makalede Keşmir’e Doğu Türkistan’dan göç eden kafilelerden ilk olarak Elishan Batur kafilesinin geldiğini, 1950 yılında da kendi göç kafilesinin buraya ulaştığından söz etmiştir. Keşmir’de yaşadıkları anlatmıştır. Bu yazı 1965’te Milli Türk Talebe Birliği’nin Hindistan’ı protesto mitingi üzerine kaleme alınmıştır196.
1.17. 14 “Türkistan’da Uyanış”
Gayretullah bu yazısında Dünya düzeninin bozulmaya başladığını, bunun neticesinde yeni bir savaşın başlayacağını belirtmiştir. İstiklal ve hürriyete kavuşmak için uğraş veren milletlerin bunu fırsata çevirme düşüncesinde olduğunu söylemiştir.
Bu durumdan en çok Rusya ve Çin’in rahatsız olduğundan söz etmiştir. Yeni yetişen neslin daha bilinçli ve daha ateşli olduğunu, bu durumunda bu iki devlet için tehlike arz ettiğini örnek vererek açıklamıştır197.
1.17.15 “Bir Türkistanlı Mücahidin Ziyareti Üzerine”
Almanya’da bulunan Türkistanlı Devlet Tagıberli’nin Türkiye ziyareti üzerine kaleme alınmış bir makaledir. Devlet Tagıberli’nin Türkiye ziyaretiyle ilgili bilgiler vermiştir198.
1.17.16 “İslam Konferansı Ve Dış Türkler”
Bu yazı 7. İslam Konferansı’nın İstanbul’da yapılması nedeniyle kaleme alınmıştır. İslamiyetin yıllarca bayraktarlığını yapan Türklerin şimdilerde olduğu gibi o dönemde de Avrupa’yı örnek aldığını, bunun da ilerisi için tehlike arz ettiğini belirtmiştir. Türk ve İslam aydınlarının geç de olsa bu tehlikenin farkına vardığını söylemiştir. Konferans gündeminde Dış Türklerle ilgili bir maddenin yer almadığını, konferans esnasında alınıp alınmayacağının bilinmediğini belirtmiştir.
1.17.17 “20 Mayıs 1966 Tarihli Gazetelerden Haber”
Hızırbek Gayretullah bu makaleyi yabancı basın ve radyolarda Doğu Türkistan’da Çin’e karşı ayaklanma başladığını bildiren haberlere bağlı olarak kaleme almıştır. Haberlerde Kurban namazını kılmak isteyen Kaşgarlıların kapalı
196Toprak Dergisi, sayı:46, Aralık 1965 İstanbul, s. 9.
197Toprak Dergisi, sayı:62, Nisan 1968 İstanbul, s. 6.
198Toprak Dergisi, Kasım 1967, s. 8.
199Toprak Dergisi, 1973
olan caminin açılmasını istemeleri üzerine çatışmaların başladığını, olayların Doğu Türkistan’a yayıldığı bildirilmiştir. Bu haberlerden yola çıkarak Hızırbek Gayretullah “Kaşgar Mücahitleri ve TRT” isimli makaleyi kaleme almıştır.
1.18 Türk Dünyası Dergisi
Derginin sahibi Altan Deliorman’ın babası Necmettin Deliorman’dır. Yazı işleri Müdürü Altan Deliorman’dır. Dergi Şubat -Mart 1955’te iki sayı olarak yayınlanmıştır.
1.18.1 Amerika, Rusya Ve Esir Türkler
Bu makale ABD başkanı Rusya’da yaşayan Yahudilerin hak ve hukukunun verilmesini istediğinin, bu isteği yaptıranların ABD’de yaşayan Yahudi lobisi olduğundan söz etmiştir. Rusya’da yaşayan Yahudilerin toprak sahibi dahi olmadığını, ayrıca tarih boyunca Türklerin o topraklarda yaşadığını anlatmıştır.
Birleşmiş Milletlerin de Türkler söz konusu olduğunda sessiz kaldığını söylemiştir.
Her dönemde Türklerin asimile ve sürgün gibi metotlarla yok edilmeye çalışıldığını belirtir. Batı Türkistan’ı Rusya’nın, Doğu Türkistan’ı Çin’in sömürdüğünü anlatmıştır201.
1.18.2 “Radyo Liberty’de Bir Konuşma”
24.11.1972’de Almanya’nın Münih kentinde yayın yapan Radyo Liberty’de Sovyet Rusya’da yaşayan Kazakları tanıtmak için yarım saatlik bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmayı da Türk Dünyası Dergisi’nde yayınlamıştır202.
1.18.3 “Ankara Notları- Türk Dünyasının Meseleleri” Türk Dünyasının sorunlarının neler olduğunu vermiştir. Bu sorunları dile getiren kuruluşun kendisinin de üye olduğu Türk Göçmen ve Mülteciler Federasyonu
olduğunu belirtmiştir. Federasyonun meseleleri çözerken Türkiye’den de yardım görmek için Hükümete başvurduğunu, hükümete giden üç kişilik heyette kendisinin 200Toprak Dergisi 1966 Haziran
201 Türk Dünyası Dergisi, Türk Göçmen ve Mültecileri Federasyonu, Sayı:25, Haziran 1972 İstanbul,
s. 27-28.
202Türk Dünyası Dergisi, sayı:27, Aralık 1972, s. 13-14 de bulunduğunu söylemiştir. Bu makalede de Ankara’da heyetle yaşadıklarını anlatmıştır.
1.18.4 Doğu Türkistan’da Neler Oluyor?
Bu makalede Türkistan’ın bir parçası olan Doğu Türkistan’dan herhangi bir haberin alınamadığını ve Çin haricinde kimsenin burada neler olup bittiğini bilmediğini söylemiştir. 06 Şubat 1978 tarihli Doğu Türkistan ile ilgili gazetede
yayınlanan bir haberle ilgili bilgi vermiş ve bu haberde gerçekleşen olayın nedenini açıklamıştır .
1.19 Türk Kültürü Dergisi
1.19.1 “Kazak Türklerinde Kişi Adları”
Bu makalesinde Hızırbek Gayretullah Kazak Türklerinin yaşadığı yerleri,nüfusunu, günlük hayatta neler yaptıklarını, örf adet ve gelenekleri ile dil özelliklerini vermiştir. Makalenin devamında Kazakça isimleri vermiş ve anlamlarını
açıklamıştır.
1.20 Türk Yurdu Dergisi
İlk sayısı 24 Teşrin-i Sani 1327/ Ekim 1911 ’de yayımlanmıştır. Kesintili bir şekilde 90 yıl yayınlanmıştır. Ocak 2001’de yayın hayatı sona ermiştir.
1.20.1 “Ankara Adına Dair”
Bu yazısında Ankara isminin nereden geldiğini ve nasıl türediğini anlatmıştır. Ankara isminin anlamının yanlış verildiğini belirtmiş, doğru anlamının ne olduğunu söylemiştir206.
203Türk Dünyası Dergisi, sayı:38, Eylül 1975 İstanbul, s. 45-48.
204Türk Dünyası Dergisi, sayı:48, Mart 1978 İstanbul, s. 21-23.
205 Türk Kültürü Dergisi, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü, Ağustos 1963, Sayı 10, s. 13-17.
206Türk Yurdu, cilt: 22, sayı: 178, Haziran 2002 Ankara
1.21 Türkçe D ergisi  “Çin İşgali Altındaki Doğu Türkistan”
Makalede Çin’in Doğu Türkistan’ı iki asrı geçen bir süredir işgal ettiğini ifade etmiştir. Doğu Türkistan’ın kısa bir tarihçesini vermiş ve Çin Halk Cumhuriyeti esareti altında yapılan işkence ve jenosidin arttığını belirtmiştir. Milletlerarası kuruluşların hepsinin Türkler söz konusu olduğunda sırtlarını döndüklerini Çin’in de
bundan cesaret alarak Doğu Türkistan’a Çinli göçmenleri yerleştiğini anlatmıştır.
Çin’in Doğu Türkistan’ı yok etmek için neler yaptığından da bahsetmiştir. Türkiye’nin Doğu Türkistan konusunda daha olmasını ve elindeki bütün imkanları kullanmasını istemiştir207.
1.22 Yaprak Dergisi
1.22.1 “Türkistan’ın Milli Şairi Magacan Cumabayoğlu”
Bu makale Türkistanlı Magacan Cumabayoğlu için yazılmıştır. Onun hayat hikayesini anlattıktan sonra bir şiirine yer vermiştir208.
1.23 Yarın Gazetesi
1.23.1 “Avrasya’nın Anlamı”
Bu yazısında Avrasya denilen coğrafyada yaşayan Türkler hakkında Yarın Gazetesi’nde yazı neşretmeye  başladıklarını ve gazetede kimlerin bu konuda yazacağını belirtmiştir209.
1.23.2 “Kosova Türkleri”
Makalede Kosova’nın 1375’te Osmanlı topraklarına katıldığını, Balkan Savaşı sonucu elden çıktığını belirtmiştir. Yugoslavya’nı dağılmasıyla özerk bölge statüsüne sahip olduğunu söylemiş ancak Sırplar tarafından baskı ve zulüm
207Türkçe Dergisi Haziran 2006 Adana, s.53-54.
208Yaprak Dergisi, sayı:8, Temmuz 1963 İzmir, s. 13.
209Yarın Gazetesi 3 Haziran 1999
başlamıştır. Üç kültür derneği (Doğruyol, Gerçek, Aşıkfen) ve bir siyasi partisi (Türk  Demokrat Birliği) ile siyasi yaşamlarını devam ettirdiklerini yazmıştır.
1.23.3 “Makedonya Türkleri”
Makedonya’ya Türklerin ne zaman gelmeye başladığını ifade etmiştir. Bölgenin Osmanlı döneminde iskan politikasıyla Türkleşmeye başladığını belirtmiştir. Makedonya’nın 1991 yılında bağımsızlığını kazandığını, ancak
Makedonların baskısı altında olduğunu aktarmıştır. Makalenin devamında Makedonya Türklerinin seslerini duyurabilmek için yaptıklarını anlatmıştır.
1.24 Yeni İstanbul Gazetesi
1.24.1 “Türk Gençliği Nasıl Olmalı”
Hızırbek Gayretullah bu yazısında Türk geçliğinin geçmişte ve günümüzde nasıl olduğunu karşılaştırmıştır. Günümüzde Türk gençliğinin nasıl olması gerektiğini anlatmıştır212.
1.25 Yeni İstiklal Gazetesi
1.25.1 “Esir Türkistan’a Dair Bir Eser” Bu makalesinde Doğu Türkistanlı ülküdaşı Hasan Oraltay’ın kitabını
o i o tanıtmıştır.
1.25.2 “Yutulmak İstenen Ülke Türkistan” Kısa bir anısını paylaştıktan sonra 15 Temmuz 1961’de sergilenen Türkist an oyunlarını izlerken hissettiklerini kaleme almıştır214
1.25.3 “Hür Dünyada Türkistan Günü” Makalede 13 Aralık 1964’te Türkiye’de ilki düzenlenen Türkistan Kurtuluş
Günü kutlamalarını anlatmıştır. Kutlamalara ABD’den gelenlerin teknik donamı
210Yarın Gazetesi 4 Haziran 1999
211 Yarın Gazetesi, 05.06.1999.
212 Yeni İstanbul Gazetesi, 15.09.1962
213Yeni İstiklal Gazetesi, sayı:27, 21.06.1961, s. 10.
214Yeni İstiklal Gazetesi, sayı:32, 26 Temmuz 1961,  karşısında hayrete düştüğünü belirtmiştir. Ertesi gün birkaç gazete dışında bu kutlamadan bahsetmeyen gazeteleri kınamıştır. Güne katılan önemli şahsiyetlerin konuşmalarından kısa notlar vermiştir.
1.26 Açıklamalar
1.26.1 “Servet Kabaklı’ya Tekzip”
Bu yazı Servet Kabaklı’nın Tercüman Gazetesi’nde yayınlamış olduğuyazısına tekzip olarak göndermiştir.
1.26.2 Hızırbek Gayretullah’ın Açıklaması Sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti Başbakan Birici Yardımcısı,
Hızırbek Gayretullah bu açıklamayı Seyit Tümtürk ile yapılan ve 4-7 Haziran 2009’da Vatan Gazetesi’nde yayınlanan röportaja karşılık olarak yayınlamıştır. 1.27 Çeviriler 1.27.1 “Milletler Mücadelesi Ve Türkistan” Gayretullah Almanya’da çıkan Milli Türkistan isimli dergide yazan Veli Zunun’un yazını çevirmiştir. Yazı esir milletler hakkındadır.
1.27.2 “Moğol Kaynaklarında Osman Batur”
2000 yılında Moğol Punsagin Şagdaesurın’ın eseri “Tanıdığım Maraşal H. Şoybalsan” isimli eserinde Osman Batur’u konu alan 25 sayfalık bölümü çevirmiştir218.
215Yeni İstiklal Gazetesi 12.02.1964
216 Bu açıklama 04.10.2004 tarihinde ABD Virginia vilayeti Fairfax noterinin 412 yevmiye sayısı ile Tercüman Gazetesi’ne gönderilmiştir.
217 Ortadoğu Gazetesi, 26.09.1974
218Hızırbek Gayretullah- Ahmet Türköz, Altay Kartalı Osman Batur, DTGD, İstanbul 2004, s. 7-14.61 1.28 Taziyeler
1.28.1 “M. Zihni Hizal’ı Kaybettik” Gayretullah makaleyi M. Zihni Hizal’ın vefatı üzerine taziye olarak
yayınlamıştır219.
1.28.2 “Vefatının 34. Yılında Büyük Türkçü Çokayoğlu Mustafa” Bu yazısını 27 Aralık 1941’de vefat eden Mustafa Çokayoğlu’nun, vefatının 34. yılı münasebetiyle kaleme almıştır. Mustafa Çokayoğlu hakkında bilgi vermiş ve
Türklük için önemli işler yaptığını belirtmiştir220 21. 1.28.3 “Uluğ Türkistan Bir Mücahidini Kaybetti”
Bu yazısında Hızırbek19 Mayıs 1976’da hayatını kaybeden Veli Zunnun’u  anmıştır .
1.28.4 “Hacı Kahraman Çakmak”
Bu yazısını Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için mücadele verenler arasında yer alan Hacı Kahraman Çakmak’ın vefatı üzerine yazmıştır222.
1.28.5 “Muzaffer Özdağ”
Hızırbek Gayretullah bu yazısını Muzaffer Özdağ’ın vefatı üzerine kaleme almıştır. Yazısında Muzaffer Özdağ ile tanışmalarını ve aralarında geçen hatıralara yer vermiştir223.
1.28.6 “Atsız”
Hızırbek Gayretullah’ın bu yazısı Refet Körüklü ve Cengiz Yavan tarafından yayınlanan “Türkçülerin Kaleminden Atsız” isimli kitap için yazmıştır
219 Toprak Dergisi, Sayı:27, Mart 1964 220 Millet Gazetesi, 27.12.1975 221 Millet Gazetesi, 31.05.1976. 222 Doğu Türkistan Dergisi, Sayı:160, Eylül 1993, s. 7. 223 Doğu Türkistan Dergisi, Sayı: 188, yıl 1999. Bu makale Refet KÖRÜKLÜ ve Cengiz YAVAN tarafından yayınlanan “ TÜRKÇÜLERİN KALEMİNDEN ATSIZ’’ adlı kitabın sayfa 67-68 sayfalarında yayınlanmıştır. İstanbul 2000, Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı 50 yılı aşkın yazın hayatında Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için yazan Hızırbek Gayretullah’ın yazıları daha çok Doğu Türkistan üzerinedir. Bu süreçte
yüzün üzerinde makale ve 8 kitap yayınlamıştır. Bütün bu yazılarında Doğu Türkistan da ki olayları tek tek kaleme alıp dünyaya duyurmaya çalışmıştır. Ancak dönemin olaylarını da anlatan yazıları da mevcuttur. Avrasya denilen sahada yaşayan Türklerin sıkıntılarını da dile getirmiştir. Bunları yaparken aynı zamanda Türki Cumhuriyetlerle Türkiye’nin ilişkilerinin geliştirmesi için çalışmıştır. Hızırbek Gayretullah’ın yazılarını dönemlere ayıracak olduğumuzda aşağıda ki g ibi bir tablo ortaya çıkmıştır.
1960-1970 arasında yazdığı yazılarında:
Bu dönem Hızırbek Gayretullah’ın daha araştırmalarını yeni yeni yapmaya ve yazmaya başladığı dönemdir. Komünist Çin’in Doğu Türkistan’da neler yaptığını ve göçe Doğu Türkistanlıları nasıl zorladığını bu dönemdeki yazılarında anlatmıştır. Bu dönemin sonunda “Komünizm Çöküyor” isimli makalesiyle Sovyet Rusya’dan da
bahsetmiştir.
1970-1980 arasında yazdığı yazılarında: Bu dönemde ki yazıları da yine doğu Türkistan ağırlıklı olmakla beraber
Sovyet Rusya’nın durumundan da bahseder. Özellikle Sovyetlerin ekonomisini Türki Cumhuriyetlerin oluşturan alanın karşıladığını belirtmiştir. Bunu yaparken nasıl bir yöntem izlediğini anlatmıştır.
1980-1990 arasında yazdığı yazılarında: Bu dönemde ki yazılarının daha çok yayınlandığı yer Doğu Türkistan
Dergisinde yayınlanmıştır. Yazılarında ağırlı Doğu Türkistan’a vermiştir. Doğu Türkistan davasına dış güçlerin etkileri ve davayı savunanların bu etkilerden dolayı ayrı düşüncelere sahip olduğundan bahsetmiştir. Sovyet Rusya üzerinden Çin’in İzin verdiği alan içerisinde Doğu Türkistan’a yaptığı seyahatini ve gördüklerini
anlatmıştır. Çin’in Tibet’e karşı gösterdiği tutumu Doğu Türkistan’a da göstermesi gerektiğini anlatan yazılar yazmıştır.
1990-2000 arasında yazdığı yazılarında: Bu dönem yazıları yine doğu Türkistan üzerine olup Kırım ve Kerkük’te bulunan Türklerin durumlarını da anlatmıştır. Yaptığı araştırmalarla Doğu Türkistan’ın yer altı zenginliklerini Çin’in çıkartmaya başladığından bahsetmiştir.
Yine bu döneminde Doğu Türkistan’dan merika, Almanya gibi ülkelerde daha çok söz edilmeye başlanmıştır. Hızırbek Gayretullah’ta yazılarını bu yönde yazmış ve Türkiye dışında da Doğu Türkistan’ın adının duyurulmaya başlandığından bahsetmiştir.
2000-2010 arasında yazdığı yazılarında: Hızırbek Gayretullah bu dönemde Doğu Türkistan’ın tarihçesi ve göçten
sonra Doğu Türkistan’da yaşananları konu alan yazılar yazmıştır. Çin’in bu dönemde Doğu Türkistan’da yaşanan olayları gibi göstermeye çalıştığını ve bunu yaparken dünyada ki terör olaylarını ön plana attığını anlatmıştır.
2010 yılından günümüze kadar olan süreçte Hızırbek Gayretullah yazılarını b ir kitapta toplayıp yayınlamıştır. Kitabın arşiv taraması ve düzeltmeleri bizim tarafımızdan yapılmıştır.
Hızırbek Gayretullah’ın Doğu Türkistan Davası ile İlgili Kitapları 

 2.1 Altaylarda Kanlı Günler
Kitapta Doğu Türkistan’ın Çin Hanedanlar döneminden başlayarak Çinle olan ilişkilerine yer vermiştir. Kitabın devamında Doğu Türkistan’da 1930-1940 yılları arasında yapılan mücadelelerden ve kurulan devletten bahsetmiştir. Bu devletin yıkılmasıyla 1936 yılında Kazakların Çinli valilere karşı yapmış olduğu mücadeleden bahsetmiştir. Kazakların bu mücadeleleri kaybetmesi sonucu başlattıkları göçleri anlatmıştır. Bu göçlerin Kansu’da birleştiğini ve Hindistan’a kadar olan bölümünden söz etmiştir. Kitapta ayrıca Osman Batur ve Böke Batur’un milli mücadelelerini
anlatmış, Osman Batur’un kişiliği ve Urumçi ziyaretine değinmiştir. Manas, Savan ve Kutubi olaylarını aktarmış, İli inkilabı ve Tökeş Dönmez’in anısına yer vermiştir.
Hızırbek Gayretullah kitabında Doğu Türkistan’dan çıkış ve Türkiye’ye gelişlerine kadar olan süreçteki anılarını aktarmıştır. Türkiye’de Doğu Türkistanlıların nerelere yerleştikleri bilgisini vermiştir. Kitabın sonuna doğru Doğu
Türkistan’ın sosyal hayatı ve folklorunu anlatmış, kımızın225 faydalarından bahsetmiş ve Kazak aşiretlerinin yaşayış biçimlerini vermiştir. Kitabın sonunda Doğu Türkistan için yararlanılabilecek kitaplardan bahsetmiş ve Doğu Türkistan Göçmenler Derneğinin faaliyetleri hakkında bilgiler vermiştir.
At sütünden yapılan Türk içkisi.
 Çin’de İslamiyet Ve Türkler
Dört bölümden oluşan kitap Çin’de hem Müslüman hem Türk olmanın zor koşulları da beraberinde getirdiğinden bahsetmektedir. Kitabı damadı İsmail Cengiz ile birlikte yayınlamıştır.
Kitabın birinci bölümünde Çin’de hanedanlar döneminde İslamiyet ve Türklüğü konu almıştır. İslamiyet’in Çin’e ilk girişinden ve Çin’e etkilerinden söz etmiştir. Bölümün devamında Çin’in Doğu Türkistan’ı istila etmesi, bu istilaya karşı Müslümanların Çinlilere karşı mücadeleleri anlatılmıştır. Bölümün sonunda Doğu Türkistan’da Yakup Han’ın Çinlilere karşı mücadelesinden ve kurmuş olduğu Kaşgar Hükümeti’nden bahsetmektedir.
İkinci bölümde Çin’de Cumhuriyet döneminde İslamiyet ve Türklükten bahsetmiştir. Mançu hanedanlığının son bularak Dr. Sun Yat-Sen başkanlığında Cumhuriyetin kuruluşunu aktarmıştır. Bölümün devamında Cumhuriyetçi Çinli valilerin baskılarından ve Müslümanların bu baskılara karşı direnişlerinden söz etmiştir. Rusların Doğu Türkistan’ı istilası hakkında bilgiler vermiştir. Bölümün sonunda Çan Kay-şek döneminde Müslümanların durumlarından söz etmiştir.
Üçüncü bölümde Komünizm döneminde İslamiyet ve Türklükten söz etmiştir.
Doğu Türkistan’ı Komünist Çin’in istilasını bize aktarmıştır. Komünist Çin’in Müslümanlara uyguladığı işkence ve öldürme usullerinden söz etmiştir. Bu dönemde İslamiyete ve Türk kültürüne yapılan tecavüzler ve İslamiyet karşısında komünistlerin tutumlarını anlatmıştır. Bölümün sonunda Müslümanların komünizme karşı tutumlarını vermiştir. Dördüncü bölümde Çin’de bulunan İslam cemaati ve cemiyeti hakkında bilgiler verilmiştir. Doğu Türkistan’ın nüfusunu ve Doğu Türkistan’da yaşayan halklara göre bu nüfusun dağılımını aktarılmıştır. Bölümün sonunda Doğu Türkistan’ın ekonomik durumundan söz etmiştir.

Uzaklara Balam
Hızırbek Gayretullah’ın hatıratı olan kitap Doğu Türkistan’dan 1949 yılında
yola çıkışlarından sonra Sirkeci Göçmen Evi’ne gelişlerine kadar olan anılarını
anlatmaktadır.
Kitabın ilk sayfalarında Kazak soy şeceresinde olan Abak, Abak Kerey,
Abak-Kereyler, Cadik ve Kereyler hakkında bilgiler vermiştir. Bu bilgilerden sonra
kitapta aile şeceresini anlatmıştır.
Kitabın devamında Kazaklarda Töre, Dört Orun ve Dört Teyci
makamlarından söz etmiştir.
Ailesinden bahsettikten sonra Hızırbek Gayretullah kitap içerisinde
kendisinden ve Türkiye’de liseyi bitirinceye kadar olan eğitim hayatından
bahsetmiştir. Kitabın devamında Doğu Türkistan’dan başlayan ve Sirkeci göçmen
evine kadar olan göçünü vermiştir.
Kitabın son bölümünde Doğu Türkistan hakkında bilgiler vererek elinde
bulunan arşivinden eklere yer ayırmıştır.
67
2.4 Dumanlı Yıllar
Hızırbek Gayretullah’ın babasının İstanbul Sirkeci göçmen evinde Kazakça
olarak yazmış olduğu hatıratının Latin harfleriyle Anadolu Türkçesiyle yazmıştır.
Giriş sözü Türkçeye çevrilmiş ancak manzum kısın Latin harfiyle Kazakça olarak
bırakılmıştır. Hatıratın orijinali kitabın sonuna eklenmiştir.
Kitapta Kazakların göçü ve Böke Batur olayı, Altay olayları, Osman Batur ve
Şarki Türkistan Cumhuriyeti anlatılmıştır.
Gulca, Manas ve Savan olaylarına yer verilerek Doğu Türkistan’dan kendi
göçlerine yer vermiştir.
Kitaba Hızırbek Gayretullah İsa Yusuf Alptekin’in babasına yazmış olduğu
mektubu ve Kaşgarlı İsmail Cengiz’in babasını anlatan makalesini eklemiştir.
68
2.5 Sömürülen Vatan Türkistan
Bu kitap Hızırbek Gayretullah’ın yayınlanmayan bir kitap özeti ve
yayınlanmış olan gazete ve dergi yazılarını içermektedir. Bu kitabın arşiv taraması ve
düzenlenmesi tarafımdan yapılmıştır.
Kitapta Doğu Türkistan’ın 1949 öncesi tarihinden bahsetmiştir. Doğu
Türkistan’ın coğrafi ve ekonomik hayatını verdikten sonra komünist Çin tarafından
istila edilmesini anlatmıştır. Kitabın devamında gazete ve dergilerde yayınlanan
yazılarını vermiştir.
2.6 Osman Batur226
Osman Batur’u ve hayatını anlatan kitabın mevcudu yoktur.
2.7 Lop-Nor ve Nevada Semey’de Nükleer Facia
Çin’in Lop-Nor’da ki nükleer denemeleriyle ilgili yazmış olduğu kitabın
mevcudu yoktur227.
2.8 Erevil Atka Er Salgan (Zor Ata Eyer Vurmak)228
Kitap Kazakça yayınlanmış olup mevcudu yoktur.
226Osman Batur, 1966, İstanbul.
227Lop-Nor ve Nevada Semey’de Nükleer Facia, 1991, İstanbul
228ErevilAtka E r Salgan(Zor Ata Eyer Vurmak),1999, Almata
69
SONUÇ
Yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından zengin, yıllarca Türklere vatan olan Türkistan’ın bir parçası Doğu Türkistan 1949’dan beri Çin emperyalizmi altında yok edilmeye çalışılmaktadır. Çin bu amaçla önce Doğu Türkistan’a Xin-jiang (Sincan/yeni kazanılmış toprak) ismini vermiştir. Daha sonrada burada kendi lehine
asimile ve nüfus planlamasını uygulamaya koymuştur. Doğu Türkistan’da Çinli nüfusu işgalle beraber artmış ve nüfus oranı %50’ye yaklaşmıştır. Doğu Türkistan’ı işgalle başlayan bu hareket halende devam etmektedir. Doğu Türkistan’da Çin 1949­ 1960 yılları arasında bölgedeki bağımsızlık faaliyetlerini sindirme politikası uygulamıştır. Bunu yaparken Doğu Türkistan halkına eğitim ve dini baskılar uygulamıştır. Eğitim alanında Çince eğitim dili yapılmıştır. Türklerin kendi dillerinde eğitim engellenmiştir. Dini alanlar tahrip edilmiş ve ibadete kapatılmıştır.
Halk bunun için ayaklanmış ancak ayaklanmalar kanlı bir şekilde bastırılmıştır.
Çin toprak reformu adıyla 1951 yılından itibaren Doğu Türkistanlıların topraklarına da el koymaya başlamıştır. Doğu Türkistanlılardan aldığı verimli topraklara Çinli göçmenleri yerleştirmiştir. Doğu Türkistan halkını da verimsiz çorak
arazilere sürmüştür. Yüksek yaylalarda yaşayan Doğu Türkistanlılar hayvancılıkla uğraşıyorlardı. Onlar da Çin’in politikalarında paylarına düşeni almışlardır.
Hayvanlarından ürettikleri ürünleri bedelinden daha aşağı bir fiyata Çinli görevlilere vermek zorunda bırakılmışlardır. Vergi adıyla hayvanlarına el konulmuştur.
Çin, Lopnor’da 1960’ta nükleer santral inşasına, 1961’de nükleer denemeler yapmaya başlamıştır. Bu tarihten günümüze kadar bölgede 45 nükleer deneme gerçekleştirmiş ve yaşayan halklar radyasyona maruz bırakılmıştır.
Çin’in 1949 yılında Doğu Türkistan’ı işgali sonrası bağımsızlık mücadelesi veren liderler “vatan için vatandan ayrılma” kararını almışlardı. Gruplar halinde Doğu Türkistan’dan ayrıldılar. Amaç Hindistan’a ulaşıp oradan da Müslüman bir ülkeye geçip Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için mücadeleye devam etmekti.
1952’de Türkiye’ye gelen kafile Türkiye’de Doğu Türkistan’ın sesini Dünya’ya duyurma çalışmışlardır. Bunun için dernekler kurup, gazete ve dergiler çıkartmışlardır.
70
Çetin tabiat şartlarını altında Himalayaları aşan ve tezimizin konusu olan Hızırbek Gayretullah Çin’in Müslümanlar ve Türkler üzerinde ki baskısını yazdığı eserlerinde, verdiği konferanslarda Türkiye’den dünyaya duyurmak için uğraş vermiştir. Eserleri incelendiğinde Doğu Türkistan dışına çıkmayı başarabilmiş her ferdin yaptığı gibi Hızırbek Gayretullah’ta Doğu Türkistan için yazmış ve Doğu Türkistan davasını anlatmaya çalışmıştır.
Hızırbek Gayretullah daha çocukluk yıllarında göçü  yaşamış ve Türkiye’ye geldikten sonra lise çağından itibaren Doğu Türkistan için mücadele vermiştir.
100’ün üzerinde makale yazmış, kitaplar çıkartmış, konferanslar vermiş ve toplantılara katılmıştır. Liseden itibaren Zeki Velidi Togan, Nihal Atsız, Kamil Turan, Alparslan Türkeş, Muhsin Yazıcıoğlu, İsa Yusuf Alptekin, Mehmet Emin
Buğra, Altan Deliorman gibi önemli kişilerden ve onların sohbetlerinden etkilenip kendini geliştirmiştir. Üniversiteyi kazanamaması onu yıldırmamış, dahası Doğu Türkistan ve Türklük için canla başla mücadele etmeye sevk etmiştir.
Gayretullah, Aydınlar Ocağı, Türkiye Yazarlar Birliği, Kazakistan Yazarlar Birliği, Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu üyesidir. Doğu Türkistan Göçmenler Derneği Yönetim Kurulu üyesi olarak başkan vekilliği, başkan yardımcılığı, genel sekreterlik ve genel sekreter yardımcılığı yapmıştır. Üsküdar Türkistan Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği kurucusudur. Türk Göçmen Mülteci Dernekleri Federasyonu Doğu Türkistan temsilcisidir.
Doğu Türkistan’ı dünyada tanıtmak için Moskova, Taşkent, Almatı ve Bişkek’te düzenlenen milletler arası ekonomik, kültürel ve dış ticaret konferanslarına katılmış, DAEK’in faaliyetlerinde bizzat bulunmuştur. Almanya, ABD ve
Kazakistan’da yapılan sempozyum, panel ve konferanslara konuşmacı olarak katılmıştır.
Gayretullah Kazakistan’daki nükleer denemeler ve çevre kirliliğine dikkat çekmek için Nevada- Semey Anti Nükleer Hareketi mensuplarını ve hareketin öncülüğünü yapan Olcas Süleyman’ı İstanbul’a davet etmiştir. Mayıs 1990’da
düzenlenen basın toplantısıyla Türkiye’den dünyaya seslerini duyurmalarını sağlamıştır. Ayrıca Olcas Süleyman’ı ve eseri Azia’yı da Türk aydınlarına tanıtmıştır.
71
Dönemin devlet adamlarıyla iyi iişkiler geliştiren Hızırbek Gayretullah, bu ilişkileri Doğu Türkistan için değerlendirmiştir. Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde Sağlık Bakanı Halil Şıvgın ile dostluk ilişkisini değerlendiren ve o dönemde DTGD Genel Sekreteri olan Gayretullah, 1986 yılında Doğu Türkistan’dan
gelen 1300 hacı adyının, İstanbul’da konaklama, iaşe ve ulaşımının karşılanmasını sağlamıştır. Hızırbek Gayretullah Hotoma A.Ş vasıtasıyla Kazakistan Hava Yollarının İstanbul seferlerinin başlamasına vesile olmuştur. Sovyetlerin yıkılmasıyla Türki Cumhuriyetler ile Türk işadamlarının bağlantı kurmalarını sağlamıştır. Türk işadamlarının Türki cumhuriyetlere yatırım yapmalarına yardımcı olmuş ve ülke ekonomisine katkıda bulunmuştur.
1949göçünü yaşayan ve bize göç hakkında bilgi vermesi; o dönemde Türkiye’ye gelen Doğu Türkistanlılar içerisinde okuma yazma bilen sayılı kişilerden olması; Türkiye’de, Doğu Türkistanlı ve Türkiyeli önemli yazar ve kişilerin yanında bulunmuş olması; Doğu Türkistan üzerine pek çok yazılar neşretmesi Hızırbek Gayretullah’ı tez konusu olarak çalışmamızda etken olmuştur. Çalışmamızda Hızırbek Gayretullah’ın hayatına, ilmi ve edebi çalışmalarına
ışık tutulmaya çalışılmıştır.   Hızırbek Gayretullah’ın biyografisi ile Doğu Türkistan’ın kısa tarihi aktarılmıştır.

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.