Adalılar E.İmamoğlu ve İETT Genel Müdürü hakkında Savcılığa suç duyurusunda bulundular
Şüpheli Ekrem İmamoğlu açıklamalarında, Adalarda yasadışı, elektrik motorlu araçlarla yürütülen korsan taşımacılıktan şikayet etmektedir.Bu şikayet aslında görevinin gereklerini yerine getirmediğinin itirafıdır. Koruma alanı olan adalarda korsan taşımacılığı önleme buna ilişkin tedbirler alma, şüphelinin asli görevidir. Bu görev sadece mülki amirlerin değildir. Bu konuda mülki amirlerle işbirliği içinde olmalıdır. TCK’da yer alan trafik suçlarının işlenmesi sonucunu doğuran, Adalarda yaşayanların huzur ve güvenliğini bozan korsan taşımacılık faaliyetlerini önlemekle yükümlü olduğu halde, bu durumu İETT tarafından adaya sokulan otobüs ve minibüslere meşruiyet zemini oluşturmak, bu yolda algı yönetimi yapabilmek için kullanmaktadır.
Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde suç duyurusunda bulunan Ada sakinleri, savcılığa sundukları dilekçede,;
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
ŞÜPHELİLER : 1- EKREM İMAMOĞLU
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı- Fatih -İstanbul
2-İRFAN DEMET
İETT Genel Müdürü –Beyoğlu –İstanbul
ve soruşturma aşamasında tespit edilecek şüpheler.
SUÇ : Görevin gereklerini yerine getirmede ihmal ve görevi kötüye kullanma
2863 sayılı yasaya muhalefet, kıyı kanuna muhalefet
SUÇ TARİHİ : 2019’dan bugüne
AÇIKLAMALAR :
- 11.2021 tarihli ve 4578 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla Özel Çevre Koruma bölgesi ilan edilen ve bu kararda “İstanbul İli, Adalar ilçesi (Prens Adaları)” olarak adlandırılan Adaların tamamı, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu Başkanlığı’nın 31.03.1984 tarih ve 234 kararı ile SİT alanı bütünü olarak ilan edilmiştir. Adalar ekosistemi özgün ve diğer sistemler açısından çok değerli yaşamsal önemde, bu anlamda başka bir örneği bulunmayan bir koridor oluşturmaktadır. Biyolojik çeşitlilik yanında, sosyal ve kültürel çeşitliliği ile bilinir. Adalarda kültürel miras, doğal mirasla birlikte korunmaya değer bulunmuştur. Motorlu kara taşıtlarının kullanılmadığı, ulaşımın ve taşımanın sadece atlı taşıtlarla yapıldığı bir alan olması nedeniyle, bu özelliğinin de korunması amaçlanarak ilçenin bütünü birinci derece SİT alanı ilan edilmiştir. Dokuz adadan oluşan koruma alanı, UNESCO dünya mirası listesine aday gösterilmiştir
Koruma kurullarının yerleşik kararlarına göre, Adalarda yollarının tamamı prensipte yaya yoludur. Motorlu araçlar, istisnai olarak, zorunlu hallerde, sınırlı sayıda sadece kamu hizmetlerinde kullanılabilir. (ek-Koruma Kurulu Kararları )
Adaların bütünü SİT alanı olduğundan, her türlü uygulama öncesinde Koruma Kurullarının görüşü alınmalıdır. 2863 sayılı kanunun 57/g maddesine göre, Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve koruma alanları ile SİT alanlarına ilişkin uygulamaya yönelik kararlar almak, Koruma Kurullarının görevi arasındadır. Aynı kanunun 61. maddesine göre, Kamu kurum ve kuruluşları ve belediyeler ile gerçek ve tüzel kişiler, Koruma Yüksek Kurulu ve Koruma Bölge Kurullarının kararlarına uymak zorundadır.
Anayasa’nın 63. maddesinde devletin, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlama ve bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alma ödevlerine yer verilmiştir. Bu nedenle Kurumlar her hangi bir “hizmet” ve uygulamada koruma ve kullanma dengesini gözetmelidir.
2-Adaların yukarıda belirtilen doğal kültürel ve tarihi değerleri son yıllarda şüphelilerin de içinde olduğu kamu görevlilerinin görevin gereklerine aykırı hareket etmeleri ve görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstermeleri nedeniyle yok olmanın eşiğine gelmiştir. Şüphelilerin aşağıda sayılacak eylemlerinin bir kısmı ise TCK 257 maddesinde yer alan görev suçları niteliğinde değildir. Bunlardan ayrı şahsi suçlar olarak nitelenmelidir.
3-2019 yılında şüphelilerden Ekrem İmamoğlu’nun başkanı olduğu İBB tarafından düzenlenen Ulaşım Çalıştayı sonucunda ulaşım ve taşımanın atlı taşıtlarla sürdürülmesinin devamına dair ortak görüş oluşmasına rağmen, şüphelinin demokratik katılımcı yönetim ilkelerine aykırı görev yapma tarzı nedeniyle, atlı taşıtların tescilli plakaları, atları ve diğer tüm malzemeleri sahiplerinden İBB tarafından satın alındı. 2020 de İBB’ye bağlı Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) nin 06 şubat 2020 tarihli 202/1-5 sayılı kararına istinaden Adalarda İETT araçlarıyla toplu taşıma yapılacağı açıklanarak, elektrik motorlu L sınıfı trafiğe tescili mümkün olmayan araçlar kullanıma alındı. Ancak, Adalar Kaymakamlığı tescilsiz araçların trafiğe çıkışını engelledi. Trafiğe çıkması bir süre engellenen araçlar daha sonra “özel izin” alındığı söylenerek toplu taşımada kullanılmaktadır. 15 Haziran 2024 gününden itibaren bunlara M sınıfı elektrik motorlu minibüsler eklenmiştir.
4- Tescilsiz motorlu araçlara, M sınıfı minibüslerin ekleneceğini, böylece üzerinde yaşadıkları koruma alanının zarar göreceğini ve yaşanamaz hale geleceğini öğrenen Adalılar bu araçların Adalarda kullanılmasını istemediklerini çeşitli yollarla şüphelilere bildirmişlerdir. Yaklaşık 5000 imza toplanmış, bizzat şüphelilerden İETT Genel Müdürü İrfan Demet’e verilmiştir. Büyükada’da yapılan bir toplantı sonucunda şüpheli İrfan Demet itirazların yerinde olduğunu ve dikkate alınacağını, öncelikle bir ulaşım çalıştayı düzenleneceğini, Adalıların isteği doğrultusunda, çalıştay sonucu mutabakat oluşmadıkça bu araçların kesinlikle kullanılmayacağını beyan etmiştir. Bu toplantı Adalar Belediye Başkanı Ali Ercan Akpolat tarafından düzenlenmiştir. Adalar Belediye Başkanı da bu araçları istemediğini açıklamıştır. M tipi motorlu araçların 15 haziran 2024 günü verilen sözlere aykırı olarak toplu taşımada kullanılmaya başlanması Adalıların tepkisine yol açmıştır.
Adalıların haklı tepkilerinin basında yer alması, ülke genelinde desteklenmesi üzerine, şüpheliler tarafından halkı yanıltma, toplumun bir kesimini kendilerine tepki gösterenlere karşı kışkırtma, yönlendirme amacıyla aşağıda ayrıntılarına değinilecek açıklamalar yapılmıştır.
5- Tepkiler üzerine, Şüphelilerden İrfan Demet’in Genel Müdürü olduğu İETT tarafından ve Ekrem İmamoğlu’nun başkamı olduğu İBB tarafından, 18 Haziran 2024 tarihinde Adalarda elektrik motorlu araçlarla toplu ulaşım yapılmasının 06.02.2020 tarihli 2020/1-5 sayılı UKOME kararına dayandığına dair ortak açıklama yapılmıştır
“Adalar için toplu ulaşım olmazsa olmaz” ana başlıklı açıklamanın, “İETT hangi araçlarla hizmet veriyordu?” ara başlıklı bölümünde, “UKOME’nin 6 Şubat 2020 tarihli kararına istinaden İETT, Adalar ilçesinde tüm ada halkının toplu ulaşım hizmetinin sağlanması amacıyla 40 adet 13 kişilik, elektrikli, L sınıfı tescilsiz araç ile toplu taşıma faaliyetlerini sürdürdü” ifadesi yer almaktadır. (Ek-İETT açıklaması )
Oysa, 06.02.2020 tarihli 2020/1-5 sayılı toplu ulaşımın İBB/İETT tarafından elektrik motorlu araçlarla sağlanmasına dair UKOME kararı, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
6.İdari Dava Dairesinin 2021/1209 esas 2022/25 karar sayılı 04.01.2022 tarihli kararına göre yürütülmesi gerekli idari işlem niteliğinde değildir (Ek- Bölge İdare Mahkemesi kararı) Yargı Kararına göre, 06.02.2020 tarihli UKOME kararı dayanak gösterilerek Adalarda toplu taşıma yapılamaz.Bu karar şüphelilerin yöneticisi olduğu kurumların arşivlerindedir ve bundan haberdar olmamaları mümkün değildir. Buna rağmen toplumu yanıltma amacıyla, anılan UKOME kararını geçerli ve yürürlükte bir işlem olmadığı halde, yasa dışı uygulamalarına dayanak olarak göstermektedirler.
Anayasanın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olarak nitelenmiştir. 138. maddesine göre; Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
Şüpheliler, Anayasal yükümlülüklerine aykırı davranarak yargı kararlarını dikkate almamışlar, topluma yanıltıcı bilgi vermişler, bu şekilde açıkça ve kasten görevin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, Adalarda yaşayanların mağduriyetine ve kamunun zararına neden olarak TCK 257. maddesinde yazılı görevi kötüye kullanma suçunu işlemişlerdir.
6- Şüpheliler suç işleme kastıyla hareket etmektedir. Koruma alanına artan sayıda ve çeşitli tiplerde motorlu araç sokulmasının ve bu araçlarla yüksek kâr hedefiyle yolcu taşınmasının, yasal olarak mümkün olmadığının farkındadırlar. Bu nedenle geçersizliği yargı kararıyla sabit olan bir işlemi/kararı eylemlerine dayanak olarak göstermişlerdir. Bu eylemleriyle toplumu yanıltmak, yasa dışı uygulamalara tepki gösterenleri itibarsızlaştırmak amaçlanmıştır.
Adalarda elektrik motorlu araçlarla toplu taşıma yapılmasının yasal dayanağı yoktur. Koruma alanına yasal dayanağı olmaksızın motorlu araç sokulmuştur. Trafik tescili, sigortası olmayan araçlarla yolcu güvenliği riske atılarak taşımacılık yapılmaktadır.Bu eylemler “hizmet” olarak adlandırılamaz. Anayasanın 63. maddesinde kendilerine yüklenen ödev ve sorumluluğa aykırı olarak, alanın özgünlüğüne, koruma alanının bütününe zarar verecek ve alanda yaşayanların yaşamını olumsuz etkileyecek şekilde motorlu araç kullanımıyla Anayasanın 63.maddesi ve 2863 sayılı yasa ihlaliyle TCK 257. maddesinde yazılı görevi kötüye kullanma suçu işlenmiştir.
7- Şüpheli İrfan Demet’in Genel Müdür sıfatıyla yönettiği İETT tarafından 18 Haziran 2024 günü “yeni araçlara neden geçildi?” ara başlığı altında yapılan açıklamada;
”Mevcut 13 kişilik, elektrikli, L sınıfı tescilsiz araçların UKOME tarafından verilen kullanım izin süresi 30 Nisan 2024 tarihinde sona erdi” ifadesiyle 30 nisan 2024 tarihine kadar yolcu güvenliği tehlikeye atılarak tescilsiz araçlarla toplu taşıma yapıldığı ikrar edilmiştir.
İBB başkanı olan şüpheli Ekrem İmamoğlu’nun 24 Haziran 2024 tarihli basına yaptığı açıklamada : “Değerli hemşerilerime buradan seslenmek istiyorum, toplu taşımada tanımlı araçlar var. Bu tanımlı araçların dışında bir aracı siz lisanslayamıyorsunuz ya da ruhsatlandıramıyorsunuz. Biz o dönemde, geçici bir ruhsatla, daha doğrusu geçici bir izinle, ki ben hatırlar hemşerilerimiz, ben ta o dönemin İç İşleri Bakanıyla gidip buluştum, saatlerce toplantı yaptım, hatta o dönem bu izinin çıkmasıyla ilgili Sayın Cumhurbaşkanı nın onayına bile ihtiyaç duyuldu masada ve sayın Cumhurbaşkanının da katılımıyla “peki buna geçici izin verelim” çünkü araç yok henüz ortada. Faytonu kaldırdık araç yok. Ve L tipi araçlarla orada hizmet etmeye başladık. Bakınız L tipi araçlar, şu anda ülkemizde ruhsatlanabilen araçlar değil. Geçici izinle bize hizmet eden araçlar” demiştir. Bu açıklamasıyla şüpheli taşınan yolcuların güvenliğini hiçe sayarak yasaların izin vermediği bir eylemi işlediğini ikrar etmiştir. Açıklamasının devamında “En nihayetinden bizim 30 nisan 2024 yani bundan iki ay önce, 30 Nisan 2024’te taşımayla ilgili o verilen geçici iznin süresi doldu. “ demiştir.
Şüphelinin açıklamasında geçen iznin hukuki niteliği aşağıda tartışılacaktır.Ancak, halen, kendileri tarafından izinsiz –ruhsatsız- lisanssız- tescilsiz- tanımsız olarak nitelenen L tipi araçlarla yolcu taşınmaktadır. Şüpheliler yoğun bir kasıtla suç işlemeye devam etmektedir.
8-Şüpheli Ekrem İmamoğlu Adalılara sesleniş olarak adlandırdığı açıklamada, halen kullanılan L tipi araçları kastederek : “diğer araçlarımız için ne yazık ki karayolları trafik kanununa göre farklı sebeplerden dolayı ruhsatlandırılma şansı yok. Yasa, yolcu taşımacılığında yolcu güvenliği için M tipi denen aracı zorunlu kılıyor. Güvenlik sebepleri de var, başka sebepler de var. Şu anda adalarda kullandığımız araçlar L tipi araçlar. Bu zamana kadar özel izinle çalışan araçlarımızın izin süresi de 30 Nisan 2024 itibariyle bitti. Bu zamana kadar özel izinle çalışan mevcut L tipi araçların izin süresi de 30 nisan 2024 günü bitti”
Şüphelilerin özel izinden neyi kastettikleri yürütülecek adli ve idari soruşturmalarda kendilerine sorulacaktır. Ancak çeşitli ortamlarda UKOME tarafından 30 Nisan 2024 e kadar tescilsiz araçlarla toplu taşımaya izin verildiği ve bu sürenin uzatılmadığı belirtilmektedir.
Şüphelilerden Ekrem İmamoğlu, yukarıda aktarılan açıklamalarında özel iznin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından verildiğini söylemektedir. Bu açıklaması bu güne kadar yalanlanmamıştır. Şüpheli toplum önünde açıkça Cumhurbaşkanı ve dönemin İçişleri Bakanının suça iştirak ettiklerini söylemektedir.Bu açıklama suç ihbarı niteliğindedir. C.Savcılarınca derhal soruşturma başlatılmalıdır.
Toplu ulaşım sisteminde trafik tescilli araçların çalıştırılması, Karayolları Trafik Kanunu, Kara Yolları Taşıma Kanunu gereğince yasal zorunluluktur ve UKOME nin aksi yönde karar vermesi mümkün değildir. Şayet böyle bir izin kararı varsa yasaya aykırıdır ve kararın altında imzası olanlar görev suçu işlemiştir. UKOME nin yasaya aykırı fiili affetme yetkisi olmadığı gibi yasa yapma yetkisi de yoktur. Bu yetki sadece TBMM nindir. Kamu görevlileri yasalara uygun davranmakla yükümlüdür. Bu güne kadar tescilsiz araçlarla toplu taşıma yapılmasını yöneten şüpheli kamu görevlileri, yasaya aykırı uygulamalarıyla görevin gereklerine aykırı hareket etmiştir.
Bu araçlar şüpheli İmamoğlu’nun söylediği gibi Cumhurbaşkanı ve dönemin İçişleri Bakanının “özel izni” ile kullanılıyorsa “Özel izin” verenler suça iştirak etmiştir. Bu çerçevede, hukuk devletinde bu güne kadar bu araçlarla SİT alanında doğaya çevreye ve kişilere verilen zararlar araştırılmalı ve hesabı şüphelilerden sorulmalıdır.
9-Şüpheliler, açıklamalarında toplu taşıma yapmak zorunda olduklarını bunun bir kamu hizmeti olduğunu belirtmişlerdir. 18 Haziran 2024 günü İETT tarafından yapılan açıklama “Adalarda toplu taşıma olmazsa olmaz” başlığı ile yayınlanmıştır. Şüpheli Ekrem İmamoğlu’nun açıklamalarında aynı bu söylem tekrarlanmıştır. Şüpheliler “kamu yararı” “toplu taşıma hizmeti” vurgusu yaparak yasa dışı eylemlerini meşrulaştırma çabası içindedir. Motorlu taşıtların olmadığı bir alan olarak,bu özgün niteliği ile tanınan Adaların, motorlu araçlarla doldurulmasında kamu yararı olamaz.
Adalarda 2020 yılına kadar toplu taşıma yapılmamış aslında böyle bir “hizmete” ihtiyaç duyulmamıştır. Adalarda yerleşim yerlerin ve kamu kurumlarının merkezlere uzaklığı en fazla bir km dir. Açıklamalarında geçen altmış bin kişi sürekli yaşayanlar değil adaları ziyaret eden turistlerdir. Şüphelilerin eylemi hizmet değil yüksek ücret karşılığı kâr amaçlı turist taşımacılığıdır. Bunun yanında “yaş almış vatandaşlarımızı düşünmek zorundayız” demelerine rağmen İETT’nin toplu taşıma tarifesinde uygulanan 65 yaş üstü, öğretmen ve öğrenci indirimleri adalarda uygulanmamaktadır. Araçtan araca geçişlerde kent içinde uygulanan aktarma indirimi de Adalarda geçerli değildir. Bu konuda eşitliğin sağlanması için İETT’ye yapılan yazılı başvuruya, Adalarda taşımanın rekreatif ve talep bazlı olduğu bu nedenle eşitlik talebinin uygun görülmediğine ilişkin cevap verilmiştir. “talep tarafımızca uygun görülmemiştir” şeklindeki gerekçe içermeyen dört kelimeden ibaret cevap yazısı kamu görevlisi olan şüpheliler İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ve İETT Genel Müdürünün yönetici sıfatları nedeniyle, görevlerinin gereklerine uygun davranmayarak TCK 257 maddesinde yazılı fiili işlediklerini kanıtlamaktadır. (Ek.12.06.2024 tarihli İBB yazısı) Anayasaya uygun görev yapma yükümlülüğünü yerine getirmeyerek, eşitlik ilkesine aykırı uygulamalar yapmak suretiyle de görevin gereklerine aykırı hareket etmişlerdir.
10- Koruma ilke ve kurallarına, koruma kurulları kararlarına aykırı olarak toplu ulaşım gerekçesiyle Özel Çevre Koruma Bölgesi olan SİT alanının tescilli olsun olmasın motorlu araçlarla, minibüslerle, otobüslerle doldurması, Koruma alanının silüetinde yıkıcı değişikliğe yol açmıştır.
Şüpheliler Sadece TCK 257 maddesinde yazılı suçları işlememiş, 2863 sayılı kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanununu da ihlal etmiştir.
Koruma alanındaki uygulamalar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve İETT Genel Müdürünün kişisel tercihlerine göre belirlenemez. Her türlü uygulamanın yasal zemini olması gerekir. Sadece UKOME kararlarına dayanarak da uygulama yapılamaz. Öyle ki çoğu zaman UKOME kararlarının birbiriyle çeliştiği, bileşenlerinin Yasa Koyucunun yetki alanına giren kararlara imza attığı görülmektedir. İBB yöneticilerinin yasalara aykırı uygulamalarını meşrulaştırma işlevi gördüğü iddia edilmektedir. Bu nedenle koruma alanını ve üzerinde yaşayanları etkileyecek uygulamalarda, Demokratik katılımcı yönetim gereği öncelikle Adalarda yaşayanların ve Adalar Belediyesinin, sonrasında koruma kurullarının onayını almak Anayasa ve T.C. Devletinin katıldığı uluslar arası anlaşmalar gereği zorunludur.
11- Türkiye C. Devleti, Anayasanın 90. maddesi gereği yasa hükmünde olan Avrupa Yerel yönetimler Özerklik Şartını; Vatandaşların kamu işlerinin sevk ve idaresine katılma hakkının, Avrupa Konseyine üye Devletlerin tümünün paylaştığı demokratik ilkelerden biri olduğunu düşünerek, Bu hakkın en doğrudan kullanım alanının yerel düzeyde olduğuna kani olarak, Gerçek yetkilerle donatılmış yerel makamların varlığının hem etkili hem de vatandaşlara yakın bir yönetimi sağlayacağına kani olarak imzalamıştır. 1993 ten bu yana yürürlükte olan anlaşma yasa hükmündedir. Şüpheliler dahil olmak üzere bütün yönetici sıfatlı kamu görevlileri buna uygun davranmakla yükümlüdür.
Şüpheliler yasaya aykırı olarak , Adalıların aralarında topladığı 5000 imzayı ve 15 Haziran gününden bu güne süren demokratik tepkileri hiçe saymakla kalmayıp, Adalar Belediyesinin bu konudaki görüş ve itirazlarını dikkate almamaktadır. Bu nedenle Adalılar tarafından “kayyım” olarak adlandırılsalar da kayyım atamayla yetki kazanabilmektedir. Şüpheli İmamoğlu ise Adalarda yerel yönetime el koymuştur. Adalar belediyesinin yetkilerini gasp etmiştir. Şüpheli Ekrem İmamaoğlu Anayasaya ve Anayasa gereği yasa hükmünde olan Vatandaşların kamu işlerinin sevk ve idaresine katılma hakkını güvence altına alan uluslararası anlaşmalara aykırı davranmak suretiyle TCK.257.maddesinde yazılı suçları işlemektedir.
12- Yönetici sıfatlı kamu görevlileri, hizmet adı altındaki uygulamalarda üstün yarar kavramını gözardı etmemelidir. “toplu taşıma bizim görevimiz” söylemiyle Adaların Doğal ve Kültürel değerlerinin zarar görmesine yol açan şüpheliler, Anayasanın 63. Maddesi gereğince Doğal, Kültürel ve tarihi değerleri korumak ve onları gelecek nesillere bozulmadan aktarmanın öncelikli görevleri olduğunu göz ardı etmektedir. Anayasa’nın 63.maddesinde devletin, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlama ve bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alma ödevlerine yer verilmiştir. Bu nedenle herhangi bir “hizmet” ve uygulamada koruma ve kullanma dengesi gözetmelidir. 2863 sayılı yasanın 65/1. maddesinde “Tescil edilen SİT alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile koruma alanlarının bu Kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler…. cezalandırılır.” denmiştir. 2020 yılına kadar motorlu araçlar olmadan da yaşamın sürebildiği koruma alanında Anayasanın 63. maddesi gereğince korunması gerekli doğal ve kültürel değerlere zarar veren uygulamaları yöneten şüpheliler 2863 sayılı yasanın 65/1. maddesinde tarif edilen suçu ve TCK 257. maddesinde yazılan suçları işlemiştir.
13- Anayasa’nın 56. maddesine göre “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir”. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek şüphelilerin öncelikli görevidir. Tarihleri boyunca motorlu araçla karşılaşmadan yaşam sürdüren, bir kısmı Adalarda yaşamayı sadece bu özelliği nedeniyle tercih eden Adalıların yaşamı, şüphelilerin uygulamalarından son derece olumsuz etkilenmiştir. Üstelik buna neden olan uygulamaların kurallara aykırı oluşu Adalarda yaşayanların sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının kasten ihlali anlamına gelmektedir. Koruma alanında yaşayanların sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının ihlaline yol açan kararlar alan ve uygulamaları yöneten şüphelilerin TCK.257.maddesi gereğince cezalandırılması gerekir.
14 – Şüpheli Ekrem İmamoğlu açıklamalarında, Adalarda yasadışı, elektrik motorlu araçlarla yürütülen korsan taşımacılıktan şikayet etmektedir.Bu şikayet aslında görevinin gereklerini yerine getirmediğinin itirafıdır. Koruma alanı olan adalarda korsan taşımacılığı önleme buna ilişkin tedbirler alma, şüphelinin asli görevidir. Bu görev sadece mülki amirlerin değildir. Bu konuda mülki amirlerle işbirliği içinde olmalıdır. TCK’da yer alan trafik suçlarının işlenmesi sonucunu doğuran, Adalarda yaşayanların huzur ve güvenliğini bozan korsan taşımacılık faaliyetlerini önlemekle yükümlü olduğu halde, bu durumu İETT tarafından adaya sokulan otobüs ve minibüslere meşruiyet zemini oluşturmak, bu yolda algı yönetimi yapabilmek için kullanmaktadır.
Şüpheli İmamoğlu’nun 25 haziran 2024 günlü açıklaması şöyledir: “Mevcut L tipi adabüsleri günübirlikçi vatandaşlarımızın talebini karşılayamadığından dolayı adalar korkunç bir akülü araç istilasına da maruz kaldı. Akülü araçların izinsiz bir şekilde yolcu taşıması ve bunun bir sektör haline gelmesi bu sürecin getirmiş olduğu diğer sorunlardan da birisidir. Bu bağlamda çözüm bulmalıyız.” M tipi araçların Büyükada’da kullanılmaya başlandığı 15 Haziran gününden bu yana, sözünü ettiği korsan taşımacılık devam etmektedir ve şüpheli hiçbir şekilde buna engel olma girişiminde bulunmamıştır. Aynı zamanda İBB-İETT tarafından yasa dışı tescilsiz L tipi araçların artan yoğunlukta kullanılması da sürmektedir. Yavaş şehir özelliği taşıyan Adalar, şüphelerin yasalara aykırı uygulamaları nedeniyle trafik kaosuna sürüklenmiştir. Görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstermeleri nedeniyle iş bu suç ihbarında bulunmak zorunlu olmuştur.
15- Halkın azmanbüs adını taktığı motorlu araçların kullanılmaya başlanmasının ardından, Adalarda yaşayanlar bu uygulamaya Anayasal haklarını kullanarak tepki göstermiştir. Şüphelilerden Ekrem İmamoğlu 25 Haziran 2024 günü “ben adalar halkının ya da orada bir kısım vatandaşımızın tepkisini duyuyorum” “ İETT genel müdürümüz halka şeffaf bilgilendirme toplantılarını yapıyor, büyük oranda aslında halkla uyumlu bir şekilde bu süreci karşılıyorlar ama dizayn hassasiyeti efendime söyliyeyim, estetik hassasiyeti olan bir kısım vatandaşlarımızın tepkileri var,” diyerek ayrım gözetmeksizin hizmet etmekle yükümlü olduğu kişileri “halk” ve “bir kısım vatandaşlar” olarak ayırmış, bir kısım vatandaşlar olarak adlandırdıklarından söz ederken aşağılayıcı bir tarzda konuşmuştur. Şüpheli İmamaoğlu’nun konuşmasında geçen, Şüpheli İETT Genel Müdürünün katıldığı 27 Mayıs 2024 gün yapılan toplantıda, Ada Halkı net bir şekilde bu araçları adalarda istemediklerini, 5000 imzayla, yazılı olarak ve sözlü olarak bildirmiştir. Genel Müdür bu araçları kullanmayacaklarına dair halka söz vermiştir. Ancak sözünde durmamıştır. İmamoğlu gerçekleri bilinçli olarak çarpıtmaktadır. Toplumu yanıltma gayreti içindedir.Görevinin gereklerine aykırı hareket etmektedir. İmamaoğlu’nun konuşmasında “halk” değil de “bir kısım vatandaş” olarak tanımladığı kişiler, sadece estetik kaygılarla hareket etmemektedir. Adaların doğasını tarihini ve kültürel mirasını koruma yolunda yasal yükümlülüklerini yerine getirmeyen kamu görevlilerine görevlerini hatırlatmaktadır. Tepki gösterenler halktır ve gelecek nesillere olan sorumluluklarını yerine getirmektedir. İmamoğlu bu üslubuyla, halkın görüşlerini önemsemediğini ortaya koymuştur. Kendisi tatildeyken, günlerce, fedakarca, doğal, kültürel, tarihi değerlerin koruması için uyarıda bulunan halkın önemli bir kesimi “yaş almış vatandaşlar” olarak tanımladığı gruptandır. Kendisinin de doğal güzelliği nedeniyle SİT alanı ilan edilmiş Adaların, estetik görünümünü bozacak uygulamalardan kaçınma, koruma-kullanma-estetik dengesini gözetme yükümlülüğü vardır.Şüpheli görevin gereklerine aykırı davranmaktadır.
16- Şüpheliler toplu taşımaya ihtiyac duyulmayan Adalar ilçesinde toplu taşımayı dayatarak bu yolda yüzmiyonlarca TL harcanmasına, kaynak israfına yol açmıştır. Adaların korunması gereken değerleri, onarılması mümkün olmayacak bir şekilde zarar görmüş, adalarda yaşayanlar huzursuzluğa, mutsuzluğa mahkum edilmiş, kazançlı çıkanlar bu araçları üreten, satan, alım satımlarına aracılık edenler olmuştur. Adalar Belediyesinin olanaklarının kısıtlı olduğu, Adalar Belediyesi yöneticilerince dile getirilmektedir. Adalarda ciddi bir çöp sorun vardır ve çözülememektedir. İmamoğlu Adaları günlük altmış bin kişinin ziyaret ettiğini ve bu ziyaretçilere toplu taşıma hizmeti vermeleri gerektiğini söylemektedir.Bir kez daha öncelikli hizmetlerini görevinin gereklerine aykırı bir anlayışla belirlemiştir. Önceliği Adalarda sürekli yaşayanların sağlıklı bir çevrede yaşamasına, bu yolda çöp sorunun çözülmesine, çöplerin düzenli toplanmasına vermesi gerekirdi. Belediye kaynaklarını ziyaretçilerin arkalarında bıraktıkları çöplerin toplanabilmesi için değil, onlara ada turu yaptırmak üzere, çoğunluğu yasa dışı, geri kalanı adaların değerlerini yıpratan araçlara harcamayı tercih ederek suç işlemiştir.Soruşturma makamlarının araçların satın alınma süreçleri ve gerçek piyasa değerleri ile ilgili araştırma yapmaları gerekmektedir.
17- Adalara ilk olarak 2020 yılının Haziran ayında toplu taşımada kullanılmak üzere trafiğe tescili olmayan araçlar getirilmiştir.Adalar Kaymakamlığı, trafik mevzuatı gereğince bu araçların trafiğe çıkmasına ve toplu taşımada kullanılmasına izin vermemiştir. Şüpheli İmamoğlu, Kaymakamlığın bu uygulamasını eleştirdiği, bir görüşmede “kaldı ki buranın Şubat ayında bütün yolları zaten araç trafiğine kapalı yollar olarak tescil edildi” “yani bizim araçlarımızda karayoluna uygun araç değil zaten yaya yoluna uygun araç” demiştir.(görüşme videosu ve çözümleri ektedir)Bugün yaptıkları o gün söylediklerine ters düşmektedir. Kamu görevi icra edilirken ciddi ve tutarlı olunmalıdır. Şüpheli bu günlerde “Ada yaya yolu” diyen Adalıların sadece estetik kaygılarla tepki gösterdiğini iddia etmektedir. Oysa kendisinin de belirttiği gibi Adalarda motorlu araç kullanmak kurallara aykırıdır. Ada halkı kendisine kuralları hatırlatmaktadır.
2023 yılının Ağustos ayında askı süreci tamamlanarak yürürlüğe giren ve halen davalı olan, Şüpheli İmamoğlu’nun sahip çıktığı Adalar Koruma Amaçlı 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Nazım İmar Planları raporunda şöyle denilmektedir : “6.2.9.2 Ulaşım “Adaların özgün sokak dokusu, sadece geleneksel olarak motorsuz kara taşıtları olan faytonlar ve yük arabaları ile ulaşıma imkân vermektedir. Koruma amaçlı uygulama imar planı kapsamında, Adalar’daki geleneksel ulaşım şeklinin korunması benimsenmiş ve ulaşım sisteminde bir değişiklik önerilmemiştir”.
Şüpheliler davalı imar planlarına, Adalarda bütün yolların yaya yolu olduğuna ve motorlu araçların istisnai olarak sadece kamu hizmetlerinde kullanılabileceğine dair koruma kurullarının yerleşik kararlarına, kendi söylemlerine aykırı olarak adalara çeşitli tip ve ebatta motorlu araç yığarak koruma alanının zarar görmesine yol açmış 2863 sayılı yasanın 65/1. maddesinde yer verilen fiili işlemişlerdir.
18- Yukarıda anılan, yürürlükteki Adalar Koruma Amaçlı Nazım İmar Planlarında otobüs duraklarının, garajlarının, tamir bakım yerlerinin ve peronların yerleri belirlenmemiştir.
27 Haziran 2024 günü şüphelilerin Başkanı ve Genel müdürü oldukları İBB/İETT tarafından Büyükada’da sabit otobüs durakları inşa edilmiştir. Adaların tamamı SİT alanı olduğundan 2863 sayılı yasanı 9.maddesine göre “SİT alanlarında koruma bölge kurullarınca alınan kararlara aykırı olarak inşai ve fiziki müdahalede bulunulamaz, inşaat tesisat kazı ve benzeri işler inşai ve fiziki müdahale sayılır” aynı yasanın 65/1.maddesine göre” izin almaksızın inşai ve fiziki müdahale yapanlar ve yaptıranlar” cezalandırılır.. Şüpheliler, İmar mevzuatına ve 2863 sayılı kanuna aykırı olarak izinsiz, imar planlarında öngörülmeyen bir alanda sabit tesis inşa edilmesinden dolayı TCK.257 ve 2863 sayılı kanun gereğince yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır.
19- Şüpheli İmamaoğlu’nun Başkan sıfatıyla yönettiği İBB ve bağlı şirketleri tarafından Adaların kıyıları işgal edilmiştir. Şüphelinin bilgisi dahilinde BELTUR isimli bağlı şirketle yasa dışı plaj işletmeciliği yapılmaktadır.
İBB tarafından Orman Bakanlığından kiralanan ve ilgili yönetmelik gereğince “mesire yeri” “orman parkı” olarak işletilmek üzere kiraya verilen, kıyıya sınırı olan alanın etrafı yüzlerce metre boyunca telle çevrilmiş, yürürlükteki imar planlarına aykırı olarak, ekosisteme zarar verilerek jiletli tellerle donatılmış, ormanlık alandaki canlıların yaşamı için gerekli olan hava sirkülasyonunu deniz alanının ve karşı kıyıların görülmesini engelleyecek şekilde perdelenmiş, yollar asfaltla kaplanmış, klima bozulmuştur. Mesire alanı olarak kiralanmasına rağmen plaj olarak işletilmektedir Hafta sonları 550 TL ücret ödeyemeyenlerin kıyıdan yararlanmasına, denize erişimine izin verilmemektedir.Adaların tüm kıyıları yasa dışı plaj işletmecilerinin, şezlong kiraya verenlerin,lokantaların, mafya gruplarının işgali altındadır.Bu işletmelerin tamamı ruhsatsızdır.Kazançları kayıt dışıdır. İşgal ettikleri alanlarda 2863 sayılı yasaya, Kıyı ve Orman yasalarına aykırı olarak sahil şeritlerini genişletmekte doğal kıyı ve orman dokusunu bozmaktadırlar. Şüpheli Ekrem İmamoğlu İBB Başkanı sıfatıyla işgallere göz yummaktadır. Böylece daha Adalara daha çok ziyaretçi gelecek, İBB/ İETT tarafından işletilen lisanslı lisansız motorlu araçlar BELTUR tarafından işletilen plaja ve diğer yasa dışı işletmelere daha çok “müşteri” taşıyacak, daha çok kar edecektir.Ancak unutulmamalıdır ki Adalar birinci derece deprem bölgesindedir. Kaçak işletmelerde, on binlerce kişi,İmamoğluna göre 60000 kişi, her gün bir araya gelmektedir. İBB tarafından yayınlanan Tsunami haritalarında bu alanlar su basma alanları olarak işaretlenmiştir.Tsunami tahliye yolları tel örgülerle jiletli tellerle kapatılmıştır. Yüzde altmışı ormanlık alan olan Adalarda yangın riski gözardı edilemez.Altmış bin ziyaretçi için toplu taşıma hizmeti planlayan İBB Başkanı İmamoğlu’ nun, ziyaretçilerin güvenliğine, afet durumlarında tahliyesine, turizm baskısıyla yıpranan Koruma Alanın rehabilitasyonuna dair bir planı yoktur.
İSTAÇ isimli bağlı kuruluş, Büyükada Aya Nikola mevkiinde, Arkeolojik SİT alanında, kıyıları işgal etmekte, ekolojik. arkeolojik ve tarihi değerlere zarar vermektedir. İETT tarafından Heybeliada ve Burgazada’da işgal edilen kıyılarda otobüs peronları inşa edilmiş tel ve çitle çevrilerek bu alanlar halkın kullanımına kapatılmıştır. Kıyıların İSTAÇ, İETT, İBB ye bağlı kuruluşlar tarafından halkın kullanımına kapatılmasının yasal dayanağı yoktur. Bu alanlar İBB ye tahsis edilmemiştir. Adaların kıyı imar planı bulunmamaktadır. Eylemler Anayasanın 43.maddesi, Kıyı Kanunu ve yönetmeliği çerçevesinde değerlendirilmelidir. Bu alanların tamamı kıyı kanunu hükmüne göre kesin yapılaşma yasağının olduğu alanlar olup, tümünde yasa ihlal edilmiştir. Ayrıca 2863 sayılı kanunun 9.maddesinde sayılan, topografyayı değiştiren, doğal kıyı ve orman dokusunun, deniz ve kara ekosisteminin olumsuz etkilenmesine yol açan inşai-fiziki müdahaleler yaşanmaktadır. Yönetici sıfatı nedeniyle Şüpheli İmamoğlu’nun Anayasanın 43.maddesini ihlal suretiyle görevi kötüye kullanma, görevin gereklerini yerine getirmede ihmal, Kıyı Kanunu ihlal ve 2863 sayılı yasaya muhalefet nedeniyle yargılanması gerekmektedir.
DELİLLER : Koruma Kurulu Kararı, 13 haziran tarihli İETT-İBB açıklaması Bölge İdare Mahkemesi 6.Dairesi kararı ,şüpheli İmamoğlu’nun açıklamalarının çözümleri, İBB Toplu Ulaşım Hizmetleri ŞbMd.nün 12.06.2024 tarihli cevabı,CD İÇERİSİNDE, İmamoğlu açıklamalarının videoları, minibüs, otobüs fotoğrafları, otobüs durağı inşaatını gösteren videolar, BELTUR plaj resim videoları, otobüs peronlarının resim videoları.
TALEP : Yukarıda açıklanan nedenlerle, şüpheliler hakkında soruşturma başlatılarak, delillerin toplanmasını, gerekli bilirkişi incelemelerinin yapılmasını, şüphelilerin statüleri nedeniyle delilleri yok etme olanakları bulunduğundan delillerin kaybolmaması için derhal gerekli tedbirlerin alınmasını, soruşturma sonucunda haklarında iddianame düzenlenerek kamu davası açılmasını isteriz.02.07.2024
Adalarda her gün CHP-Ekrem İmamoglu ve Ercan Akpolat Protesto eylemleri yapılıyor
Adalara gidenleri Adalar Taksilerde İBBB ve İETT Fena Kazıklıyor I Gökhan Gülmez
Adalar Kaymakamına,Adalar İlçe Emniyet Müdürüne,İBB ve Adalar Belediyesine çağrı
Adalar Belediyesi Hakkında, Vatandaş Çok Önemli Iddialarda Bulundu I Gökhan Gülmez
Heybeli adada Ehliyetsiz bayan sürücünün Çarptığı Bayan Hastahanelik oldu.