Hakan Fidan’ın dünya üzerinde çok büyük etkisi var
Sayın Bakanımız Hakan Fidan, Türkiye’nin Dışişleri Bakanı olarak uluslararası diplomasi sahnesinde oldukça etkili bir figür olarak kabul ediliyor. Fidan’ın önceden Milli İstihbarat Teşkilatı (MIT) Başkanı olarak yaptığı çalışmalar ve stratejik hamleler, Türkiye’nin bölgesel ve küresel politikalarını şekillendirmek için önemli bir rol oynamıştır.
Hakan Fidan’ın liderliğinde, MIT, sadece savunma amaçları için değil, aynı zamanda Türkiye’nin dış politikasını şekillendirmek için aktif bir araç haline gelmiştir. Özellikle Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Doğu Avrupa gibi bölgelerde, MIT’in istihbarat faaliyetleri çeşitli çatışma çözümü ve barış süreçlerinde Türkiye’yi ortaklama konumuna getirmiştir.
Ayrıca, Fidan’ın yakın ilişkisi ve güçlü liderlik yetenekleri, Türkiye’nin bölgesel gücü ve küresel politikada daha aktif bir rol oynamasını sağlamıştır. Örneğin, Libya, Nagorno-Karabakh ve Suriye gibi konularda Türkiye’nin etkili bir aktör olarak görülmesi, Fidan’ın stratejik hamlelerinin sonucudur.
Sonuç olarak, Hakan Fidan‘ın uluslararası diplomasi sahnesindeki etkisi, Türkiye’nin bölgesel ve küresel politikalarını şekillendirmek için önemli bir rol oynayan ve Türkiye’nin uluslararası arenada daha güçlü bir konumda olmasını sağlayan bir lider olarak değerlendirilebilir.
Hakan Fidan, Türkiye’nin Dışişleri Bakanı olarak dünya gündeminde önemli bir yer tutuyor. Son dönemde yaptığı açıklamalar ve katıldığı etkinlikler, uluslararası arenada dikkat çekiyor. Örneğin, Fidan, Suriye’deki barış sürecine yönelik umut verici açıklamalarda bulundu. Ayrıca, Doha Forum 2024’te yaptığı konuşmada, Suriye’nin yeniden inşası ve uluslararası toplumun desteği konularına değindi. Fidan, Türkiye’nin bölgesel ve küresel barış için yürüttüğü diplomatik çabaları vurgularken, Türkiye’nin insani yardımlar ve kamu diplomasisi alanında öne çıkan bir ülke olduğunu belirtti.
Bu gelişmeler, Hakan Fidan’ın uluslararası diplomasi sahnesinde ne kadar etkili bir rol oynadığını gösteriyor. Dünya, Fidan’ın açıklamalarını ve Türkiye’nin dış politika stratejilerini yakından takip ediyor. Bu bağlamda, Fidan’ın açıklamaları ve Türkiye’nin diplomatik hamleleri, bölgesel ve küresel barışa katkı sağlama potansiyeli taşıyor.
Dünya ülkelerinden Türkiye’nin etkisini, katkısını kabul etmeyen yok. Esad rejimine bağlı olanlar, sahada ve diplomaside Türkiye’nin etkinliğini hazmedemeyenler bile bu gerçekliği kabul etmek zorunda kaldılar.
Türkiye ilk andan itibaren Suriye halkının yanında oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm dünyayı karşısına alma pahasına, Suriye’de muhalefete sahip çıktı. Suriye’nin içinde güvenli bölgeler oluşturarak, daha fazla halkın Suriye’den zorla çıkarılmasını engelledi. Suriye Milli Ordusu‘nun eğitilmesinde, teçhiz edilmesinde ve direnecek kapasiteyi oluşturmasında kararlılık gösterdi.
Türkiye, Suriye’nin farklı bölgelerinde rejimin saldırılarından kaçarak İdlib ve çevresine gelen insanların güvenliği için sahada oldu. Diplomasiyi sonuna kadar zorlayarak, İdlib çevresinde “çatışmasızlık bölgelerinin” oluşturulmasında öncü oldu. Sivil halkın buralarda yaşama imkanı için her türlü yardımı gönderdi. Rejime direnebilecek nüfusun Suriye’de kalması önemliydi. Bugün muhalefet başardıysa, Türkiye’nin buralarda sağladığı “çatışmasızlık alanlarında ve güvenli bölgelerde” yaşayan nüfus sayesindedir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, siyasi ve ekonomik maliyetine rağmen, Suriye’den gelen sığınmacılara açık kapı politikası izledi. Kritik seçim dönemlerinde bile -kendi tabanından bazı çevrelerin eleştirisine rağmen- Türkiye’de yaşayan sığınmacılardan yana bir duruş sergiledi. Suriye tarafında 5 milyondan fazla, Türkiye’de ise 3 milyon civarında Suriye vatandaşına bilfiil koruyuculuk yaparak sahip çıktı
Hem Türkiye’den dönecek olan ve Türkçe konuşan sığınmacıların, hem de Suriye içinde destek verilen muhalefetin Suriye’nin geleceğinde, Türkiye’nin elinin güçlü olması bakımından önemli bir potansiyel oluşturuyor. Daha ilk günden itibaren, sığınmacılar, güvenli, onurlu ve gönüllü olarak ülkelerine dönmeye başladı. Dönenler, teşekkür ederek, minnettarlıklarını ifade ederek, gelecekte Türkiye’nin yanında olacaklarını söyleyerek ve özellikle Erdoğan’a müteşekkir olduklarını belirterek gidiyorlar. Suriye iç savaşı süresince Türkiye bir çok güvenlik tehdidiyle yüzleşti. Güç boşluğundan yararlanarak, alan kazanmaya çalışan, batılı güçlerin desteğiyle demografiyi değişime zorlayan terör örgütleri ile mücadele etti. Dünyada, DEAŞ terör örgütü ile en fazla mücadele eden ülke oldu. PKK-YPK/ PYD terör örgütlerine karşı sınır ötesi harekatlar düzenledi. Sınırlarımızın yanı başında bir terör koridorunun ve teröristanın oluşturulmasını engelledi.
Şimdi bazı çevreler, Suriye yeni yönetiminde terör örgütlerinin güçleneceği kampanyasını yürütüyorlar. Esad teröre destek verdi. PYD/YPG terör örgütlerinin alan kazanmasına ses çıkarmadı. Onlarla anlaşma yaptı. Türkiye Esad rejimi döneminde terörle mücadele ettiyse, Suriye yeni yönetimi döneminde de daha kararlı ve tekili şekilde terörle mücadele edecektir. Türkiye’nin, kendisine tehdit oluşturan terör örgütlerine yeni yönetimin izin vermeyeceğini beklemesi en doğal hakkıdır.
Ortadoğu’da yeni bir dönem başlıyor. Bu yeni dönemde, bugüne kadar olduğu gibi, toprak bütünlüğü temelinde, kapsayıcı, adil, düzenli, sürdürülebilir bir Suriye’nin inşası için mücadele eden Türkiye, hem diplomaside hem de bizzat Suriye’nin yeniden yapılandırılması ve inşasında öncü olacaktır. Dışişleri Bakan Hakan Fidan ilk basın toplantısında, “Türkiye komşu ülkelerle birlikte Suriye’nin yeniden inşa edilmesinde elinden geleni yapacak. Yeni yönetim ile işbirliği yapacak” açıklamasını yaptı. Suriye’de kapsayıcı, adil, istikrarlı bir düzen kurulduktan sonra, yeniden yapılandırılan bir devlet yönetimi ile başarılı olursa, bu başarı bölgedeki diğer ülkeler için bir model oluşturacaktır.