Site Rengi

Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C
Smiley facehttps://cesurtv.com/
Smiley face

Erdoğan: Bölgedeki krizlerin çözümü için kilit ülke Türkiye

12.11.2023
164
A+
A-
Erdoğan: Bölgedeki krizlerin çözümü için kilit ülke Türkiye

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bu coğrafyada Türkiye’ye rağmen bir girişimde bulunmak, plan yapmak mümkün değil. Bölgedeki krizlerin, sorunların çözümü için kilit ülke Türkiye. Coğrafyamızdaki tüm ülkelerle görüşebilen, çatışan, savaşan tarafları aynı masada toplayabilen tek ülke Türkiye” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün “İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi” için Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’a gitti.

Günübirlik ziyaret gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu.

“Batı ülkeleri, yaşanan tüm vahşeti sadece tribünden seyrediyor”

Erdoğan, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarının ele alındığı zirveyle ilgili şunları söyledi:

“Bildiğiniz üzere on yıllardır işgal ve baskı altında var olma mücadelesi veren Filistin’de tam 36 gündür tarifi imkansız bir zulüm yaşanıyor. Gazze’de masum siviller, ayrım göz etmeyen ağır bombardıman altında hayatlarını kaybediyor, kendi topraklarında ayrıca göçe zorlanıyor. İsrail, hastaneleri, okulları, ibadethaneleri, cami, kilise ayırt ekmeksizin hatta hasta, ölü taşıyan ambulanslara varıncaya kadar, mülteci kamplarını hedef almak suretiyle bütün dünyanın gözleri önünde savaş suçu işliyor. Batı ülkeleri, yaşanan tüm vahşeti sadece tribünden seyrediyor. Bütün bunlar karşısında vicdan sahibi olanların, sessiz kalması mümkün değil. Bu anlayışla ilk günden beri Gazze’deki katliamı dünyaya duyurma, Filistin davasının sesi olma gayretinde oldum. Bunları gerek ziyaretler vasıtasıyla gerek telefon diplomasisiyle yürütme gayreti içindeyim. Bunu yaparken sivilleri hedef alan saldırıları hiçbir şekilde tasvip etmediğimizi ve bütün bunları gerek yazılı gerek görsel medya çalışmalarıyla da ifade ettik. 7 Ekim’den bu yana diplomasi ve diyalog kulvarlarını kullanarak insani ateşkesin tesisi için yoğun çaba sarf ettik. Temaslarımızda, ateşkes sağlanmasının, çatışmaların sona erdirilmesinin ve insani yardımların Gazze’ye kesintisiz şekilde ulaştırılmasının önemine vurgu yaptım.”

“İslam dünyasının tek vücut, tek ses olması şarttır”

27 Ekim’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ateşkes ve engelsiz insani yardım çağrısı yapan kararın kabul edilmesinin umut verici olduğunu belirten Erdoğan şu ifadeleri kullandı:

“Şimdiye kadar 10 uçak dolusu, yaklaşık 230 ton insani yardım malzemesini, Gazze’ye ulaştırılmak üzere Mısır’a gönderdik. Sahra hastaneleri, tıbbi ve diğer yardım malzemeleriyle dolu 50 konteyner taşıyan büyük bir gemimiz dün sabah Mısır’a hareket etti ve büyük ihtimalle de yarın sabah bunlar El Ariş’e ulaşmış olacak. Gemimizin El Ariş Limanı’na ulaşması şu anda bütün gayretlerimizin neticesiyle 660 ton, malzeme yüklü. Uluslararası toplumun yaşanan katliamlar karşısında artık icraat üretmesi gerekiyor. Ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bir kez daha işlevsiz kaldığını görüyoruz. 27 Ekim’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ateşkes ve engelsiz insani yardım çağrısı yapan kararın, 121 üye ülkenin “evet” oyuyla kabul edilmesi umut vericidir. Uluslararası camianın geniş çoğunluğunun yaklaşımını yansıtan bu kararı önemli buluyorum, değerli buluyorum. Kararın hayata geçirilmesi sürecinde, İslam dünyasının tek vücut, tek ses olması şarttır. Bugünkü zirvemizde buna dikkat çektim.”

“Garantör sıfatıyla sorumluluk almaya hazırız”

Daha fazla kanın akmaması için Türkiye olarak üzerlerine düşeni yapmayı sürdüreceklerini vurgulayan Erdoğan şöyle konuştu:

“Kuruluş nedeni Filistin davası olan İslam İşbirliği Teşkilatı’na büyük sorumluluklar düştüğünün de altını çizdim. Gerek zirve toplantısında gerek mevkidaşlarımla yaptığım ikili görüşmelerde, Filistin meselesi çözülmeden normalleşme adımlarının akim kalacağını ifade ettim. Bölgemiz ancak 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız ve egemen Filistin devletinin vücut bulmasıyla kalıcı barışa kavuşabilir. Bu konuda herkesin elini taşın altına koyması gerektiğine işaret ettim. Gerek Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’la yaptığım görüşmede ki düşüncelerimiz mutabık, gerek Endonezya Cumhurbaşkanı Joko Widodo ile yaptığım görüşmede bunları ele aldık gerekse Mısır Devlet Başkanı Sayın Sisi’yle yaptığım görüşmede yine bunları görüştük. Tabii Mısır Devlet Başkanı’nın özellikle Refah Kapısı’nı bütün olumsuzluklara rağmen işletmesi, burayı devreye sokması çok büyük önem arz ediyor. Bu konuda da şu ana kadar yaptığı gayretler takdire şayandır. Kendileriyle de irtibatlarımızı gerek dışişleri bakanlarımız gerek istihbarat başkanımız, onlar sürdürüyorlar ve biz de sürekli irtibat halinde kalacağımızın teyidini yaptık. Türkiye olarak varılacak bir çözümün uygulanması aşamasında, garantör sıfatıyla sorumluluk almaya hazır olduğumuzu tekrar dile getirdik. İslam İşbirliği Teşkilatı’ndaki dostlarımızla koordinasyon halinde, daha fazla kanın akmaması için üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz. Türkiye olarak bu sürecin takipçisi olacağız.”

Erdoğan açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

“İşgalci yerleşimcilerin terörist olarak ilan edilmesi çok çok önemli”

Erdoğan, “Türkiye’nin İslam İşbirliği Teşkilatı’nın sonuç bildirisinin ortaya çıkmasındaki tavrı ne oldu? Diğer ülkeler, bu bildirideki bütün maddelere rahatlıkla ikna oldular mı? Yoksa bir ikna süreci yaşandı mı? Nasıl bir süreç, bu bildirinin ortaya çıkmasını sağladı?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Öncelikle bizler Riyad’a, Filistin’de yaşanan katliama karşı ortak ses verip, ortak çözümler üretmek için geldik. Bir gün önce de Dışişleri Bakanım Hakan Fidan buradaydı ve İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği’nin Dışişleri Bakanları ile orada bir toplantı yaptılar. Bu toplantılarda, sonuç bildirgesinin bütün çerçevesini çizdiler. Evet, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın geleneğinde genelde kınamak vardır. Devletler, çeşitli nedenlerle çok fazla aksiyona girmezler. Ama geçen Olağanüstü İcra Komitesi Toplantısı’ndan itibaren bizim kafamız ne yapılması gerektiği konusunda netti ve son gelişmelerin detaylı bir biçimde sonuç bildirgesine eklenmesini talep ettik ve kabul ettirdik.

Ülkelerin sonuç bildirgesi için hazırlıkları vardı. Yaptığımız toplantılarda herkes bu metinlerini tekrar gözden geçirdi. Hemen hemen icra ile ilgili bütün teklifler bizden geldi. Böylelikle zirveye gitmeden önce planladığımız konuların hepsinin nihai metne konulması sağlandı. Gerçekten çok fazla eylem noktası içeren, bugüne kadar hiç söylenmemiş, yerleşimcileri terörist olarak tanımlayan, hatta jeostrateji üreten bir metin var burada. İlk defa İsrail’in nükleer silahlarından hareketle bölgede “Nükleer Silahlardan Arındırılma Konferansı”nı teklif ediyoruz. Yani olayın hem taktik kısmı var hem stratejik kısmı var. İkisi iyi bağlandı birbirine. Özellikle yardım nasıl götürülecek konusunda daha da ileriye gidildi, “ablukayı kırma” diye bir ifade konuldu mesela. Diplomatik tanımlamanın önüne çok giderek eyleme yönelik bir tanımlanma getirildi. Üye ülkeler ilk önce bize, “Ya bunların bir kısmı yapılmazsa niye yazıyoruz biz” dediler. Biz de hep şunu söyledik, “Ortaya söylemin çıkması lazım ki arkasından eylem gelsin. Bir şey yapmak isteyen bir ülke olursa, bu metnin referans noktası olması lazım. Daha da önemlisi, Batı şunu görsün, Filistin’den dolayı onlarla bizim aramızdaki mesafe giderek açılıyor ve bu da onun göstergesi. Bu argümanlar üzerine bu ağır maddeleri kabul ettiler.

Hep söylerim, İranlıların bir atasözü vardır “Oturdular, konuştular, dağıldılar” diye. Şimdi bu bildiri, yani oturulup, konuşulup, dağılınan bir zeminde oluşan bir bir bildiri olmadı. Tam aksine, eyleme geçirilmesi gereken başlıklar var. Hele hele o işgalci yerleşimcilerle ilgili, onları terörist olarak ilan etmek ki, o çok çok önemli. Bir de tabii o ablukayı kırma, yarma hareketi burada büyük bir önem arz ediyor. Nükleer silahlardan arındırma meselesi de çok çok önemli ve bu orada gerek İsrail gerekse İsrail’in arkasında olanları da bir yerde deşifre ediyor. Mesela, Macron şu anda değişik açıklamalar yapmaya başladı. Ama sen baştan hemen gittin, ziyaret ettin ve her türlü desteği verecek havasında gözüktün. Ama bu defa buralardaki ölümlerin, katliamın boyutunun çok çok ileri olduğunu söylemek suretiyle, ona karşı o da bir eylem politikası geliştirmenin havasına girdi. Şimdi burada özellikle gerek İslam İşbirliği Teşkilatı ile Arap Ligi’nin bir araya gelerek bu adımı atmış olması büyük önem arz ediyor çünkü iki teşkilatın tarihinde ilk kez böyle bir toplantı gerçekleşti.”

Erdoğan 17 Kasım’da Almanya’ya, 21 Kasım’da da Cezayir’e gidecek

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin bundan sonra barışı sağlamaya yönelik Türkiye’nin yol haritası ne olacak?” sorusunu da şöyle yanıtladı:

“Şu anda Birleşmiş Milletlerde yapılan oylamada Filistin’in yanında duran 121 ülke bizim için önemli. Burada 40 ülkenin malum çekimser oyu, 14 de karşı oy var. Karşı olanların başını da ABD çekiyor. Fakat biz “Bu 121 ülkeye acaba 40 çekimser ülkeden ne kadar daha ilave edebiliriz?” meselesine odaklandık. Onlarla bir telefon diplomasisi veyahut da görüşme söz konusu olabilir. Örneğin, şimdi biz bu akşam Endonezya’yla görüştük ama Endonezya’yla ilgili zaten sıkıntı yok. Örneğin çekimser ülkeler arasında Macaristan bulunuyor. Onlarla görüşsek, olumsuz davranmasına rağmen, acaba yanımıza çekebilir miyiz? Ayrıca çekimser olanlardan yanımıza çekebilecek olduklarımız var mı yok mu? Bunun arayışı içindeyiz, şöyle bir gözden geçirelim istiyorum. Bu telefon diplomasisine de Riyad zirvesinden sonra başlayalım istiyorum. Yoğun bir şekilde inşallah buna da başlayacağız. Ayrıca ayın 28’inde de İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi bize geliyor. Yani bunları sağlayabilirsek, bunlar da tabii çok daha farklı bir ses inşallah çıkaracaktır. Türk Devletleri’nde zaten fire yok, orada sıkıntı olmadı. Rusya-Ukrayna meselesinde Ukrayna’nın yanında duran bugün çekimser olanlarla konuşup “Bak siz orada Ukrayna’nın yanında yer aldınız, şimdi Filistin’de de binlerce insan öldürülüyor, burada da siz sessiz kalamazsınız. Biz ne Ukrayna ne Rusya’da ayrım yapmadık ve tahıl naklini tüm Afrika’ya, Avrupa’ya biz sağladık. Şimdi sesinizi çıkarın” deme imkanımız olacağını düşünüyorum. Ve tabii bu adımları attığımızda Afrika ülkelerinden ciddi bir fire vereceğimizi zannetmiyorum. Çünkü Afrika ülkelerinin bize bakışı çok daha iyi. Kaldı ki Mısır’la ilişkileri gayet iyi. Burada inanıyorum ki Katar’ın devreye girmesi de Afrika ülkelerinin bu sürece destek vermesini ciddi manada sağlayacaktır.

15 Kasım’da, eşimin, lider eşleri ile toplantısı var. Kaç lider eşi gelecek bilemiyorum. Şu anda görüşmeler devam ediyor. Bundan sonra 17 Kasım’da bizim bir Almanya ziyaretimiz var. Bu Almanya ziyaretimizde de tabii Batı’ya yönelik bazı mesajlarımız olacak. Veyahut da Batı’nın en güçlü ülkesi Avrupa’nın Almanya olması hasebiyle de tabii oradan Avrupa’ya bir ses olur. Ama 21 Kasım’da da inşallah bizim bir Cezayir ziyaretimiz olacak. Cezayir ziyaretini çok önemsiyorum. Çünkü bu ülkeler arasında gerçekten Cezayir, duruşunu her zaman net ortaya koyabilen bir ülke. Afrika’da tesir alanı geniş bir ülke. Onun için Sayın Tebbun’la da bu görüşmeyi çok çok önemsiyorum. İnşallah bu takvimi de başarılı bir şekilde sürdüreceğiz.”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.