ABD’nin) YPG’ye olan desteği bizim için bir milli güvenlik tehdidir
Bakan Fidan, “(ABD’nin) YPG’ye olan desteği bizim için bir numaralı güvenlik sorunlarından biri. Yani bu bizim için bir milli güvenlik tehdidi.” ifadelerine yer verdi.
“Sen benim düşmanımı beslersen ben buna sessiz kalamam”
PKK/YPG ile sınır ötesinde mücadele ederken daha büyük problemlerin ve denklemleri içerisine girmek istemediklerini vurgulayan Fidan, Türkiye’nin ABD’ye bu konuyu her fırsatta gündeme getirdiğini aktardı.
Fidan, “Şu ana kadar (ABD ile) yaptığımız diyaloglarda, geçen Amerikan ziyaretinde de açıkçası ortaya çıkan tablo; biraz daha bu konuda artık bizim endişelerimizin makes bulduğu, bunu biraz daha artık beraber konuşup yönetmemiz gerektiği konusunda bir anlayış birlikteliği var.” değerlendirmesini yaptı.
DAEŞ’le mücadele stratejisinin giderek önemini yitiren bir strateji olduğunu kaydeden Fidan, Türkiye’nin bu konuları olgunlukla konuşmaya her zamana açık olduğunu dile getirdi.
Fidan, “Biz burada Irak’ın topraklarını işgal etme peşinde, Suriye’de işgal peşinde olan bir ülke değiliz. Biz meşru hakkımızı, meşru güvenlik endişelerimizi izale etmek için askeri operasyon yapmak zorunda olan bir ülkeyiz.” diye konuştu.
ABD’nin YPG’ye desteğine dikkati çeken Fidan, “Sen benim düşmanımı beslersen bu başka bir problem. Ben buna sessiz kalamam. Senin de sessiz kalmadığın gibi. Ciddi ülkeler birbirlerine anlarlar.” ifadelerine yer verdi.
Fidan, bu konuyu daha ciddi ve koyu bir tonda vurgulamalarının ve arazide de eylemlerle göstermelerinin artık konunun belli bir tartışma aşamasına geldiğini de gösterdiğini söyledi.
“Türkiye ve Amerika’nın sorunları çözme yönünde adım atması gerekiyor”
CAATSA konusuna ilişkin soruya da yanıt veren Fidan, CAATSA konusunun “zamanın ruhunu kaybetmiş durumda olduğunu” belirterek, “Şu anda zamanın ruhu daha farklı bir şeyi dikte ettiriyor. Türkiye ve Amerika’nın bir araya gelerek, kendi potansiyellerini ve müttefik olurlarsa neler beraber başarabileceklerini hatırlayarak özellikle karşılıklı çıkar ve saygı çerçevesinde sorunları çözme yönünde adım atması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Fidan, F-35 ve S-400 konusunda ise “NATO müttefiki iki ülkenin birbirine yaptırma uyguluyor olması, birbirini belli konulardan dışlıyor olması, yani bir güvenlik paktı etrafında bir araya gelmişken, tam tersine güvensizliği kurumsallaştıran bir ilişki sarmalındasınız.” değerlendirmesini yaptı.
Müttefiklerin birbirine bu türden dışlayıcı tavır içerisinde olmamalarının önemine işaret eden Fidan, bu konudaki beklentileri, milli menfaatleri koruyarak usulüne uygun şekilde anlatmaya çalıştıklarını dile getirdi.
Fidan, ABD’li mevkidaşı Antony Blinken ile diyaloğunun nasıl olduğunun sorulması üzerine, diyaloğunun iyi olduğunu ifade etti.
Esed rejimi ve Suriye
Suriye’de Beşşar Esed rejimiyle görüşmenin gündemde olup olmadığına ilişkin soruya yanıt veren Fidan, “Biz, Şam yönetimiyle görüşmekten, sorunlarımızı veya ortada olan sorunları konuşmaktan hiçbir zaman için geri kaçmıyoruz.” dedi.
Fidan, ancak “Şam yönetiminin kendisini gözden geçirmesi gerektiğini” belirterek, “Bizim için bir numaralı öncelik, Suriye’yle ilgili konuda, Astana mutabakatının devam etmesi ve Suriye muhalefeti ile rejim arasındaki bir çatışmanın şu anda yinelenmemesi. Çünkü bu bir istikrarsızlığı, tetikleyici bir nokta olur.” değerlendirmesinde bulundu.
Suriye’de, İran ve Rusya ile 5-6 yıldır sağladıkları bir denge olduğunu kaydeden Fidan, bu dengeyi sürdürürken bu “savaşsızlık ortamının taraflara kalıcı siyasi çözümün de bulunması için bir fırsat olması” temennisine sahip olduklarını aktardı.
Fidan, “Mültecilerin geri dönüşü konusunda çok fazla sahici, samimi bir adım yok. Anayasal değişikliği konusunda da çok fazla yok. Bu konuda orada bir donmuşluk var. Kendi halinden memnunmuş gibi gözüken ama çok da fazla sıkıntıların içerisinde düçar bir yapı olduğunu da biliyoruz.” diye konuştu.