DOLAR
EURO
ALTIN
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C
Smiley facehttps://cesurtv.com/
Smiley face

Ak Partili İstanbul Bahçelievler Belediyesini Sayıştay 5 Senedir Denetlememiş !… Neden acaba?

21.01.2025
A+
A-
Ak Partili İstanbul Bahçelievler Belediyesini Sayıştay 5 Senedir Denetlememiş !… Neden acaba?

Son zamanlarda Savcılık ve Güvenlik güçlerimizin CHP’li Belediyelere yaptığı operayonları her basın kuruluşunun yaptığı gibi bizde haberlerini yapıp yayınladık.Beni tanıyan lar bilirler Ben bilerek veya bilmeyerek yolsuzluk her kim yaparsa yapsın ben bunu haber yaparım.Yolsuzluğun siyaseti veya siyasi partisi yoktur.

Haberimize gelince CHP’li Belediyelere yapılan operasyonlardan sonra Sayıştayın Wep sayfasına girerek Sayıştay Başkanlığının 2019-20-21-22-23 yıllarına ait bütün denetim raporlarını inceledim. Yapmış olduğum İncelemede İstanbul’un Ak Partili  Bahçelievler Belediye Başkanlığını her nedense 2019 ile 2023 yılları arası hiç denetim yapılmamış. Buda aslında hiç hoş olmayan bir durum.Sayıştay Kadrosu veya bütçesi azsa yeni müfettişler işe alarak kadrosunu artırabilir. Neden derseniz Bin Dörtyüze yakın belediye var ancak bu Belediyelerin yarıdan fazlası hiç Denetlenmediğinin farkına vardır.

Beşiktaş Belediyesi yapılan operasyonda CHP’li siyasetçiler Çete Örgüt Suçlamasıyla tutuklanan İş İnsanının Bahçelievler Belediyesindende ihale aldığını söylediler. Bu durumu araştırmak için Sayıştay wep sayfasına girdiğim de Ak Partili Hakan Bahadırın Başkanı olduğu Bahçelievler Belediyesinin Sayıştay Denetim raporlarının olmadığını gördüm. Bu durum aynı şakilde CHP’li Adalar Belediyeside 5 yıldır hiç Sayıştay tarafından denetlenmemiş.Bizim yaptığımız çalışmalardan sonra 2024 Yılında CHP’li Adalar Belediyesine Sayıştay Müfettişleri gelerek 2019 ile 2023 Yılları arasında denetim yaptığını biliyoruz.Umarız Adalar Belediyesi Sayıştay Denetim raporuda yakında yayınlanır.Çünkü Adalarda 2010 yılından sonra belediyeler resmen yandaşlara peşkeş çekilmiş.Sahiller ormanlar hangi birisini anlatayımki zaten bu konuda belki yüzden fazla haber yapmışızdır.KAMU ZARARI hakkında.

SAYIŞTAYIN 2018 YILINDA DENETLEDİĞİ BAHÇELİEVLER DENETİM RAPORU AŞAĞIDADIR

BULGU LİSTESİ
A. Denetim Görüşünün Dayanakları
1. Tahsis Edilen ve Tahsisli Kullanılan Taşınmazların Muhasebe Kayıtlarında İzlenmemesi
2. Belediye Tarafından Ödenen ve İndirim Konusu Olmayan Katma Değer Vergilerinin İndirim Konusu Yapılması
3. Hibe Edilen Taşınmazların Muhasebe Kayıtlarına Alınmaması
4. Kamu İdarelerine Ait Taşınmazların Kaydına İlişkin Yönetmelik Hükümlerine Aykırı Uygulamalara Yer Verilmesi
5. Sermaye Taahhütlerine İlişkin Muhasebe Kayıtlarının Yapılmaması
6. Yapılandırılan Alacakların Muhasebe Kayıtlarında Vade Ayrımı Yapılmaksızın İzlenmesi
7. Yapılandırılan Kültür Varlıkları Katkı Payı Borcunun İlgili Hesaplarla Takip Edilmemesi
B. Denetim Görüşünü Etkilemeyen Tespit ve Değerlendirmeler
1. Kabahatler Kanunu Uyarınca Tahakkuku ve Tahsili Yapılan Cezaların Hatalı Muhasebeleştirilmesi
2. Alınan Depozito ve Teminatlar Hesabının Kullanılmaması
3. Tahsil Edilen Çevre Temizlik Vergilerinden Büyükşehir Belediyesine Ayrılan Payların Hatalı Muhasebeleştirilmesi
4. Vadeli Mevduat Hesabından Elde Edilen Faiz Gelirlerinin Net Olarak Muhasebeleştirilmesi
5. Hurdaya Ayrılan ve Satışı Yapılan Bazı Araçların Devir ve Tescil İşlemlerinin Yapılmaması
6. Mevduat Faiz Gelirlerinin Hatalı Muhasebeleştirilmesi
7. Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporunun Hazırlanmaması
8. Belediye Sınırları İçerisinde Yer Alan Konutlara İlişkin Tahsil Edilen Çevre Temizlik Vergilerinin Tamamının Gelir Kaydedilmesi
9. İndirimli Emlak Vergisinden Yararlanan Mükelleflere İlişkin Verilerin Sağlıklı Tutulmaması ve Listeye İlişkin Kontrollerin Yapılmaması

10. Belediye Taşınmazlarının İhale Yapılmaksızın Ecrisimil Karşılığında Kullandırılması
11. Bazı İşyerlerine İlişkin Çevre Temizlik Vergisi Tahakkuk Ve Tahsilatının Yapılmaması
12. Belediye Sınırları İçerisinde Faaliyet Gösteren Bazı İşyerlerine İlişkin İlan ve Reklam Vergisi Tahakkuk ve Tahsilatının Yapılmaması
13. Kurum Tarafından Tahsil Edilen Vekalet Ücretlerinin Tahsil ve Dağıtım Kayıtlarının Hatalı Yapılması
14. Stoklarda Takip Edilmesi Gereken İlk Madde ve Malzeme Niteliğindeki Bazı Malların Taşınır İşlem Fişi Düzenlenmeden Doğrudan Giderleştirilmesi
15. Belediye Sınırları İçerisinde Eğlence Vergisine Tabi Faaliyet Gösteren İşyerlerine İlişkin Tahakkuk ve Tahsilatların Yapılmaması
16. İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı ile İlgili Mevzuata Aykırı Hususların Bulunması
17. Yevmiye Kayıtlarında Mevzuata Aykırı Uygulamaların Bulunması
18. Yemek Alımına İlişkin Hakediş Ödemelerinin Hatalı Muhasebeleştirilmesi
19. Bazı İşyerleri İçin Emlak Vergisi Tahakkuklarının Mesken Üzerinden Hesaplanması
20. Çevre Temizlik Vergilerinin Tahakkuk-Tahsilat Oranının Düşük Olması
21. Elektronik Haberleşme Hizmeti Sunan Firmalardan Geçiş Hakkına İlişkin Bedel Alınmaması
22. Otopark İşletilmesine İlişkin Tespitle

DENETİM GÖRÜŞÜ
İstanbul Bahçelievler Belediyesi 2018 yılına ilişkin yukarıda belirtilen ve ekte yer alan; geçerli finansal raporlama çerçevesi kapsamındaki mali rapor ve tablolarının, “Denetim Görüşünün Dayanakları” bölümünde belirtilen hesap alanları hariç tüm önemli yönleriyle doğru ve güvenilir bilgi içerdiği kanaatine varılmıştır.
7. DENETİM GÖRÜŞÜNÜN DAYANAKLARI
BULGU 1: Tahsis Edilen ve Tahsisli Kullanılan Taşınmazların Muhasebe Kayıtlarında İzlenmemesi
Bahçelievler Belediyesi tarafından tahsis edilen ve tahsisli kullanılan taşınmazların muhasebe kayıtlarında takip edilmediği görülmüştür.
Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nin Maddi Duran Varlıklar hesap grubuna ait işlemleri açıklayan 187’nci maddesinde;
“…
5) Kamu idaresinin mülkiyetinde olan taşınmazlar, bunlardan diğer kamu idarelerine tahsis edilenler ve kamu idarelerince tahsisli olarak kullanılanlar yardımcı hesaplar itibarıyla izlenir.
6) Taşınmazların tahsisinin kaldırılmasına karar verilmesi halinde taşınmazı tahsis eden idare ile taşınmazın tahsis edildiği idarenin muhasebe hizmetlerini yürüten muhasebe birimleri tarafından tahsise ilişkin muhasebe kayıtları kapatılır.  hükümlerine yer verilmiş, tahsisli taşınmazlara ilişkin muhasebe kayıtlarının ne şekilde yapılması gerektiği ilgili varlık hesaplarının işleyişini açıklayan maddelerde belirtilmiştir.
Buna göre tahsis edilen ve tahsisli kullanılan taşınmazların muhasebe kayıtlarına alınarak takibinin yapılması gerekmektedir. Ancak yapılan incelemelerde Belediye tarafından diğer kamu kurum ve kuruluşlarına tahsis edilen 9 adet taşınmazın ve diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından Belediyeye tahsis edilen 5 adet taşınmazın muhasebe kayıtlarında takibinin yapılmadığı tespit edilmiştir.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ve yapılan açıklamalar uyarınca BahçelievlerBelediyesi tarafından tahsis edilen ve tahsisli kullanılan taşınmazlara ilişkin muhasebe kayıtlarının yapılarak mali tablolarda takibinin yapılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Bir önceki denetim döneminde de Sayıştay Raporu’nda yer alan bu hususların düzeltilmesine ilişkin çalışmalar yapılacağı Belediye tarafından belirtilmesine rağmen gerekli düzeltmelerin yapılmadığı anlaşılmıştır.
Kamu idaresi cevabında; “Emlak İstimlak Müdürlüğü ile Mali Hizmetler Müdürlüğü arasında koordinasyon kurulmuş olup çalışmalar devam etmektedir.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda çalışmaların devam ettiğini belirtmiş olup bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden denetimlerde izlenecektir.
BULGU 2: Belediye Tarafından Ödenen ve İndirim Konusu Olmayan Katma Değer Vergilerinin İndirim Konusu Yapılması Belediye tarafından ödenen ve indirim konusu olmayan katma değer vergilerinin 191- İndirilecek KDV Hesabına kaydedilerek indirim konusu yapıldığı görülmüştür.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nda belediyelere ait yahut belediye tarafından  kurulan veya işletilen müesseselerin ticari, sınai, zirai ve mesleki nitelikteki faaliyetlerinin verginin konusuna girdiği, vergiye tabi olmayan veya istisna edilmiş bulunan malların teslimi ve hizmetlerin ifasına ilişkin ödenen katma değer vergilerinin, hesaplanan katma değer vergisinden indirilemeyeceği ifade edilmektedir.
Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği’nde ise, belediyelerin ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyet niteliğinde olmayan ve kuruluş amaçlarına uygun teslim ve hizmetlerinin katma değer vergisine tabi olmadığı belirtilmiştir.
Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nin 191-İndirilecek KDV Hesabının niteliğini açıklayan 153’üncü maddesinde;
“…
(2) Mahalli idareler, bir bedel karşılığı satmak üzere ürettikleri mal veya hizmetin üretim girdisi olarak satın aldıkları mal veya hizmetlere ilişkin olarak ödemiş oldukları Katma Değer Vergisini indirim konusu yaparlar. Bunun dışında kurumun satışa konu olmayan kamu hizmeti üretiminde nihai tüketici olarak kullanmak veya tüketmek üzere satın alınmış mal veya hizmet için ödenen Katma Değer Vergisi indirim konusu yapılmaz ve bu tutarlar ilgili gider hesabı veya varlık hesabına yapılacak muhasebe kaydında maliyet bedeline ilave edilir.” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükmü değerlendirildiğinde, belediyelerin yalnızca satışa
konu olan mal veya hizmetlerin üretim girdisi olarak satın aldıkları mal veya hizmetlere ilişkin olarak ödedikleri katma değer vergisini indirim konusu yapabilecekleri, doğrudan tüketmek veya kullanmak üzere satın aldıkları mal veya hizmetlere ilişkin ödedikleri katma değer vergisini ise mal veya hizmetin maliyetine ya da varlık alımlarında ilgili varlığın maliyetine eklemeleri gerektiği anlaşılmaktadır.
Yapılan incelemede Belediye tarafından nihai tüketici olarak kullanmak veya tüketmek üzere satın alınan ve satışa konu olmayan hizmetlere ilişkin ödenen katma değer vergisinin hizmetin maliyetine eklenmek yerine 191-İndirilecek KDV Hesabında muhasebeleştirildiği görülmüştür.
2018 yılı sonu itibariyle, geçmişten gelen 191-İndirilecek KDV Hesabının hatalı kullanımı sonucunda 190-Devreden KDV Hesabı 202.814.728,53 TL’lik tutarla kapanmış olup, bu hesabın çok büyük rakamlara ulaştığı anlaşılmaktadır.
2018 yılı içinde aylar itibariyle Belediyenin katma değer vergilerine ilişkin bilgileri şu şekildedir:

Sonuç olarak Belediye tarafından ödenen ve indirime konu olmayan katma değer vergilerinin indirime konu edilmesi neticesinde, 2018 yılı sonu itibariyle mali tablolarında 190- Devreden KDV Hesabının olduğundan 19.369.683,19 TL fazla, 630-Giderler Hesabının olduğundan 19.578.369,35 TL eksik görünmesine ve 2018 yılı içinde vergi dairesine olan 208.686,16 TL’lik katma değer vergisi borcunun ödenmemesine neden olunduğu düşünülmektedir.
Bir önceki denetim döneminde de Sayıştay Raporunda yer alan bu hususa ilişkin, Kamu İdaresi tarafından düzeltme veya çalışmaların yapılacağı belirtilmesine rağmen gerekli düzeltmelerin yapılmadığı anlaşılmıştır.
Kamu idaresi cevabında; “2019 yılı itibariyle belediyemiz tarafından nihai tüketici olarak kullanıma veya tüketmek üzere satın alınan ve satışa konu olmayan hizmetlere ilişkin ödenen kdv, hizmetin maliyetine eklenerek 191 İndirilecek KDV hesabı kullanılmamaktadır.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem tesis edilmeye başlandığı ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden denetimlerde izlenecektir. Ancak söz konusu işlemlere ilişkin muhasebe kayıtları 2019 yılında yapıldığından 2018 yılı Mali Tablolarındaki hatayı etkilememektedir. Dolayısıyla İdarenin 2018 yılı Mali Tablolarında yer alan 190 ve 630 Hesaplarının hatalı olduğu değerlendirilmektedir. Ayrıca 191-İndirilecek KDV Hesabının hatalı kullanımı sonucunda 190- Devreden KDV Hesabında görünen tutarın İdarenin vergi borcuna mahsup edilmesi sonucu vergi borcunun ödenmemesine neden olacak olması nedeniyle bu hesapta biriken tutarların kapatılarak hesabın bakiyesinin doğru olmasının sağlanması gerektiği değerlendirilmektedir.

BULGU 3: Hibe Edilen Taşınmazların Muhasebe Kayıtlarına Alınmaması Yapılan incelemelerde Bahçelievler Belediyesine hibe edilen taşınmazların muhasebe kayıtlarına alınmadığı görülmüştür.
Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nin 250-Arazi ve Arsalar Hesabı “Hesabın niteliği” başlıklı 188’inci maddesinde;
“Arazi ve arsalar hesabı, kamu idarelerinin her türlü arazi ve arsaları ile bunlardan tahsise konu edilenlerin izlenmesi için kullanılır.” hükmü yer almaktadır.
Aynı Yönetmelik’in “Hesabın işleyişi” başlıklı 189’uncu maddesinde; Bedelsiz olarak kuruma intikal eden arsa ve araziler tespit edilen değerleri üzerinden
bu hesaba borç, 600-Gelirler Hesabına alacak kaydedilir. …” denilmektedir.
Yukarıda yer alan mevzuat hükümlerine göre, İdare bedelsiz olarak edindiği arsa ve arazileri 250-Arazi ve Arsalar Hesabına borç, 600-Gelirler Hesabına alacak kaydı yaparak muhasebe kayıtlarına alması gerekmektedir. Bahçelievler Belediyesine 2018 yılı içerisinde 37 adet taşınmaz bağışlanmış olup, bu taşınmazlar İdare adına tapuda tescil edilmesine rağmen muhasebe kayıtlarına alınmamıştır.
Bu itibarla, İdarenin bağış yoluyla edindiği taşınmazları muhasebe kayıtlarına almaması nedeniyle 250-Arsa ve Araziler Hesabı ile 600-Gelirler Hesabının gerçeği yansıtmadığı düşünülmektedir.
Bir önceki denetim döneminde de Sayıştay Raporu’nda yer alan bu hususun düzeltilmesine ilişkin çalışmalar yapılacağı İdare tarafından belirtilmesine rağmen gerekli düzeltmelerin yapılmadığı anlaşılmıştır.
Kamu idaresi cevabında; “Söz konusu işlemler ile ilgili olarak Mali Hizmetler Müdürlüğümüz tarafından program ihalesi yapılmıştır. Gerekli çalışmalar koordineli bir şekilde yapılmaktadır.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem tesis edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden denetimlerde izlenecektir. Bununla birlikte söz konusu işlemlere ilişkin muhasebe kayıtları yapılmadığından kaydı yapılmayan tutar kadar İdarenin 2018 yılı Mali Tablolarında yer alan 250 ve 600 Hesaplarının hatalı olduğu değerlendirilmektedir.
BULGU 4: Kamu İdarelerine Ait Taşınmazların Kaydına İlişkin Yönetmelik Hükümlerine Aykırı Uygulamalara Yer Verilmesi A) Belediye Adına Tapuda Kayıtlı Bazı Taşınmazların Cins Tashihinin Yapılmaması Yapılan incelemeler neticesinde Bahçelievler Belediyesinin mülkiyetinde bulunan bazı taşınmazların cins tashihlerinin yapılmadığı görülmüştür.
Kamu İdarelerine Ait Taşınmazların Kaydına İlişkin Yönetmelik’in “Cins tashihlerinin yapılması” başlıklı 10’uncu maddesinde; “Kamu idarelerince; mülkiyetlerinde, yönetimlerinde veya kullanımlarında bulunan taşınmazların mevcut kullanım şekli ile tapu kaydının birbirine uygun olmaması durumunda,
taşınmazlar mevcut kullanım şekli ile kayıtlara alınır. Kamu idareleri taşınmazların cins tashihinin yapılması için gerekli işlemleri yaparlar.” hükmü yer almaktadır.
Bahçelievler Belediyesinin taşınmaz kayıtları incelendiğinde tapu kayıtlarında tarla,beton kargir ev, dere vb. niteliğinde görünen birçok taşınmazı olduğu, ancak bu taşınmazların bir kısmının yol, bir kısmının arsa, bina vb. olduğu, dolayısıyla söz konusu taşınmazların tapudaki kayıtlarıyla fiili durumlarının örtüşmediği tespit edilmiştir. Tapu kayıtları ile fiili durumları farklı olan taşınmazlarla ilgili Belediye tarafından gerekli tespitlerin yapılmasının ve tapu kayıtlarının fiili duruma uygun bir şekilde düzeltilmesi için Belediye tarafından tapu idaresine başvurulmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
B) Kamu İdarelerine Ait Taşınmazların Kaydına İlişkin Yönetmelik Gereği Düzenlenmesi Gereken Bazı Form ve Cetvellerin Düzenlenmemesi Belediye tarafından Kamu İdarelerine Ait Taşınmazların Kaydına İlişkin Yönetmelik gereği düzenlenmesi gereken bazı formların ve taşınmaz icmal cetvelinin düzenlenmediği görülmüştür.
Kamu İdarelerine Ait Taşınmazların Kaydına İlişkin Yönetmelik’in “Kayıt şekli” başlıklı 7’nci maddesinde; “(1) Kamu idareleri;
a) Tapu kütüğünde adlarına tescilli olan ve Ek 1’deki Kayıt Planının “Tapuda Kayıtlı
Olan Taşınmazlar ” başlığı altında yer alan taşınmazların kaydını Ek 2’deki ‘Tapuda Kayıtlı
Olan Taşınmazlar Formu’nda,
b) Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan ve Ek 1’deki Kayıt Planının “Tapuda Kayıtlı
Olmayan Taşınmazlar” başlığı altında yer alan taşınmazların kaydını Ek 3’teki ‘Tapuda Kayıtlı
Olmayan Taşınmazlar Formu’nda,
c) Ek 1’deki Kayıt Planının “Orta Malları” başlığı altında yer alan taşınmazların
kaydını Ek 4’teki ‘Orta Malları Formu’nda,
ç) Ek 1’deki Kayıt Planının “Genel Hizmet Alanları” başlığı altında yer alan
taşınmazların kaydını Ek 5’teki ‘Genel Hizmet Alanları Formu’nda,
d) Tapu kütüğünde üçüncü kişiler adına tescilli veya diğer kamu idarelerinin
yönetiminde olmakla birlikte irtifak hakkı tesisi, tahsis, kiralama, kullanma izni verilmesi gibi
yollarla kullanım hakkı kendilerine verilen taşınmazların kaydını Ek 6’daki “Sınırlı Aynî
Haklar ile Kişisel Haklar ve Tahsis Formu’nda” yer alan bilgileri içerecek şekilde bilgisayarda
veya deftere yazarak kaydını tutarlar.
(2) Kamu idarelerinin taşınmaz kayıt ve kontrol işlemleriyle görevli birimlerince
hazırlanan bu formlar taşınmaz icmal cetvelleri hazırlanmak üzere mali hizmetler birimine
gönderilir. Mali hizmetler birimince bu formlar konsolide edilerek bu Yönetmeliğin ekinde (Ek
7) bulunan örneğe uygun şekilde taşınmaz icmal cetvelleri oluşturulur.
(3) İcmal cetvellerinde, kayıt planında belirtilen unsurların her biri için bir satır ayrılır
ve bu taşınmazlara ilişkin adet ve yüzölçüm toplamları belirtilir.” hükmü yer almaktadır.
Bahçelievler Belediyesinin envanter kayıtları incelendiğinde, Yönetmelik hükümlerine
göre düzenlenmesi gereken Tapuda Kayıtlı Olan Taşınmazlar Formu, Tapuda Kayıtlı Olmayan
Taşınmazlar Formu, Orta Malları Formu ve Genel Hizmet Alanları Formunun düzenlenmediği,
Yönetmelik eki formlar konsolide edilerek mali hizmetler birimince oluşturulması gereken
Taşınmaz İcmal Cetvelinin oluşturulmadığı tespit edilmiştir. Bu form ve cetvellerin
düzenlenmemiş olmasının taşınmazlara ilişkin envanter ve muhasebe kayıtlarının takibatının
sağlıklı yapılmasını ve iki kayıt arasında uyumun sağlanmasını zorlaştırdığı düşünülmektedir

Belediye tarafından Kamu İdarelerine Ait Taşınmazların Kaydına İlişkin Yönetmelik
hükümlerine uygun olarak eksik olan formların düzenlenmesinin ve bu formlar konsolide
edilerek taşınmaz icmal cetveli oluşturulmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
C) Belediyeye Ait Taşınmazların Değer Tespitinin Yapılmaması ve Muhasebe
Kayıtlarına Alınmaması
Belediye adına tapuda kayıtlı olan taşınmazların, değer tespitinin yapılmadığı ve ilgili
muhasebe hesaplarına kaydedilmediği görülmüştür.
Kamu İdarelerine Ait Taşınmazların Kaydına İlişkin Yönetmelik’in “Kayıt ve Kontrol
İşlemleri” başlıklı 5’inci maddesinde;
“(1) Taşınmaz kayıt ve kontrol işlemleri, kamu idarelerine ait taşınmazların mevcutlarla
birlikte içinde bulunulan yılda çeşitli yollarla edinilenlerin ve elden çıkarılanların miktar ve
değer olarak takip edilmesi amacıyla kayıt altına alınmasıdır. Kayıtların belgeye dayanması
esastır.
(2) (Ek: 3/6/2014-2014/6455 K.)
Ek 1’deki Kayıt Planının “Tapuda Kayıtlı Olan Taşınmazlar” başlığı altında yer alan
taşınmazlar maliyet bedeli üzerinden, bu taşınmazlardan maliyet bedeli belirlenemeyenler ise
rayiç değerleri üzerinden kayıtlara alınır. Ancak;
a) Ek 1’deki Kayıt Planının “Tapuda Kayıtlı Olan Taşınmazlar” başlığı altında yer alan
taşınmazlardan maliyet ve rayiç bedeli belirlenemeyen taşınmazlar,
b) Ek 1’deki Kayıt Planının “Tapuda Kayıtlı Olmayan Taşınmazlar” başlığı altında yer
alan taşınmazlardan sadece ekonomik olarak değerlendirmeye konu olanlar ile kamusal
ihtiyaçlarda kullanılan taşınmazlar,
c) Ek 1’deki Kayıt Planının “Orta Malları” başlığı altında yer alan taşınmazlar,
ç) Ek 1’deki Kayıt Planının “Genel Hizmet Alanları” başlığı altında yer alan
taşınmazlar,
d) Bakanlık tarafından iz bedeli ile takip edilmesine karar verilen taşınmazlar, iz bedeli üzerinden kayıtlara alınır.
(3) (Ek: 3/6/2014-2014/6455 K.) Taşınmazların rayiç değeri; maliki kamu idaresince, başka bir kamu idaresinin yönetiminde veya kullanımında olanlar ise bu idarelerce tespit edilir.
(4) (Ek: 3/6/2014-2014/6455 K.) Taşınmazların kayıtlara alınan değeri, 3/5/2005 tarihli
ve 2005/8844 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Genel Yönetim Muhasebe
Yönetmeliği hükümlerine göre güncellenir.
…” hükmü yer almaktadır.
Aynı Yönetmelik’in “Mevcut taşınmazların kaydına ilişkin işlemler” başlıklı Geçici
1’inci maddesine göre;
“(1)Yönetmeliğin 5 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre maliyet bedeli veya rayiç
değerleri üzerinden muhasebe kayıtlarına alınması gereken taşınmazlar bu değerler üzerinden
kayıtlara alınıncaya kadar emlak vergi değerleri üzerinden ve aşağıdaki şekilde kayıtlara
alınır:
a) Taşınmazların fiili envanteri emlak vergi değerleri üzerinden kayıt ve kontrol
işlemleriyle görevli birimlerince, mevcut kullanım şekilleri esas alınarak en geç 30/9/2014
tarihine kadar tamamlanır ve bu Yönetmelik ekinde yer alan formlara ve icmal cetvellerine
kaydedilir.
b) Fiili envanteri yapılan taşınmazlara ait bilgiler muhasebe kayıtları yapılmak üzere
ilgili muhasebe birimlerine verilir. Muhasebe birimleri, kayıtlı taşınmazları ilgili hesaplardan
1/10/2014 tarihi itibarıyla çıkarır ve aynı tarihte fiili envanter bilgileri üzerinden muhasebe
kayıtlarını yapar.
(2) Yönetmeliğin 5 inci maddesine göre yapılması gereken işlemler 31/12/2017 tarihine
kadar tamamlanır.” denilmektedir.
Yukarıda yer alan mevzuat hükümlerine göre tapuda kayıtlı olan taşınmazların maliyet
bedeli üzerinden, maliyet bedeli belirlenemiyorsa rayiç bedel üzerinde kayıtlara alınacağı
belirtilmiştir. Maliyet veya rayiç bedeli üzerinden muhasebe kayıtlarına alınması gereken
taşınmazların bu tutarlar tespit edilinceye kadar emlak vergi değeri üzerinden kayıtlara alınması
ve bu işlemlerin 31.12.2017 tarihine kadar tamamlanması gerekmekteydi. Belediye adına
tapuda kayıtlı 1380 taşınmaz ile ilgili değer tespitinin yapılmadığı ve bu taşınmazlardan 1129
adedinin Belediyenin muhasebe kayıtlarında yer almadığı tespit edilmiştir. 1380 adet
taşınmazın Yönetmelik hükümlerine göre değerlerinin belirlenmesinin ve muhasebe
kayıtlarında yer almayan 1129 adet taşınmazın Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği hükümlerine göre de muhasebe kayıtlarına alınarak Belediyenin mali tablolarında
gösterilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
Bir önceki denetim döneminde de Sayıştay Raporu’nda yer alan bu hususların
düzeltilmesine ilişkin çalışmalar yapılacağı Belediye tarafından belirtilmesine rağmen gerekli
düzeltmelerin yapılmadığı anlaşılmıştır.
Kamu idaresi cevabında; “A) Bahçelievler Belediyesi adına tapuda kayıtlı bulunan
taşınmazlar ile ilgili meri plana uygun yapılan işlemler sırasında gerekli cins değişiklikleri
yapılmaktadır. Ayrıca üzerinde bina bulunan gayrimenkullerin imar barışı kapsamında cins
tashihi işlemleri devam etmektedir.
B) Emlak İstimlak Müdürlüğü ile Mali Hizmetler Müdürlüğü arasında koordineli olarak
çalışmalar devam etmektedir.
C) Emlak İstimlak Müdürlüğü ile Mali Hizmetler Müdürlüğü koordineli olarak
çalışmalara başlamış olup, süreç devam etmektedir.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir.
BULGU 5: Sermaye Taahhütlerine İlişkin Muhasebe Kayıtlarının Yapılmaması
Bahçelievler Belediyesi tarafından sahip olduğu şirket için sermaye artırımı kararı
alınmasına rağmen yapılan sermaye taahhüdüne ilişkin muhasebe kayıtlarının yapılmadığı
görülmüştür.
Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nin 247-Sermaye Taahhütleri
Hesabına ilişkin “Hesabın niteliği” başlıklı 184’üncü maddesinde mahalli idarelerin mali
kuruluşlar, mal ve hizmet üreten kuruluşlar ve döner sermayeli kuruluşlarla ilgili sermaye
taahhütlerinin izlenmesi için 247-Sermaye Taahhütleri hesabının kullanılacağı belirtilmiş;
“Hesabın işleyişi” başlıklı 185’inci maddesinde;
“(1) Sermaye taahhütleri hesabına ilişkin alacak ve borç kayıtları aşağıda
gösterilmiştir:
a) Alacak 1) Sermaye taahhüt tutarları bu hesaba alacak, ilgili malî duran varlık hesabına borç
kaydedilir.
b) Borç
1) Yerine getirilen sermaye taahhüt tutarları bir taraftan bu hesaba borç, taahhüdün
yerine getirilme şekline göre ilgili hesaplara alacak; diğer taraftan 830-Bütçe Giderleri
Hesabına borç, 835-Gider Yansıtma Hesabına alacak kaydedilir.
…” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre Belediye tarafından sahip olduğu şirkete sermaye taahhüdünde bulunulduğu
takdirde taahhütte bulunulan tutar kadar 247-Sermaye Taahhütleri Hesabına alacak, 241-Mal
ve Hizmet Üreten Kuruluşlara Yatırılan Sermayeler Hesabına borç kaydı yapılarak taahhüt
edilen sermaye muhasebe kayıtlarına alınacak, taahhüt yerine getirildiğinde yerine getirilen
tutar kadar 247-Sermaye Taahhütleri Hesabına borç, taahhüdün yerine getirilme şekline göre
ilgili hesaplara alacak kaydı yapılarak, sermaye taahhütleri hesabından çıkış yapılacaktır.
Bahçelievler Belediyesi tarafından sahip olduğu Personel A.Ş. adlı şirkete 09.04.2018
tarih 2018/30 No.lu meclis kararıyla 10.000.000 TL sermaye artırımında bulunma kararı
verilmiş, bu karara istinaden ilgili Şirkete 1.975.000 TL’lik ödeme yapılmıştır. Ancak yapılan
incelemelerde sermaye artırımı kararı alındığında kullanılması gereken 247-Sermaye
Taahhütleri Hesabının hiç kullanılmadığı, ödeme yapıldıkça 241-Mal ve Hizmet Üreten
Kuruluşlara Yatırılan Sermayeler Hesabına borç, ödeme şekline göre ilgili hesaba alacak kaydı
yapılarak ödenen tutarın muhasebe kayıtlarına alındığı görülmüştür.
Sonuç olarak Bahçelievler Belediyesi tarafından sermaye taahhütleri hesabının
kullanılmamasının Belediyenin 2018 yılı mali tablolarında yer alan 241-Mal ve Hizmet Üreten
Kuruluşlara Yatırılan Sermayeler Hesabı ile 247-Sermaye Taahhütleri Hesabının 8.025.000 TL
eksik görünmesine sebep olduğu değerlendirilmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “2018 yılında kullanılması gereken 247-Sermaye Taahhütleri
hesabı yapılan denetim sonucunda tespit edilmiş olup gerekli hesabın kullanımı 2019 yılı
itibariyle sağlanmıştır.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edildiği ifade edilmiştir. Ancak söz konusu işlemlere ilişkin muhasebe kayıtları 2019
yılında yapıldığından 2018 yılı Mali Tablolarındaki hatayı etkilememektedir. Dolayısıyla 2018 yılı Mali Tablolarında yer alan 241 ve 247 Hesaplarının gerçeği yansıtmadığı
değerlendirilmektedir.
BULGU 6: Yapılandırılan Alacakların Muhasebe Kayıtlarında Vade Ayrımı
Yapılmaksızın İzlenmesi
Belediyenin çeşitli kanunlarla yapılandırılmış alacaklarının vadesine göre
sınıflandırılmaksızın 122-Gelirlerden Tecilli ve Tehirli Alacaklar Hesabında izlendiği
görülmüştür.
Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nin 222-Gelirlerden Tecilli ve Tehirli
Alacaklar Hesabının niteliğini açıklayan 166’ncı maddesinde;
“1) Bu hesap, mevzuatı gereğince gelirlerden alacaklar hesabı veya gelirlerden takipli
alacaklar hesabında kayıtlı tutarlardan bir yılı aşan bir süreyle tecil veya tehir edilen tutarların
izlenmesi için kullanılır.”
Hesabın işleyişini açıklayan 167’nci maddesinde ise;
“(1) Gelirlerden tecilli ve tehirli alacaklar hesabına ilişkin borç ve alacak kayıtları
aşağıda gösterilmiştir.
a) Borç
1) Gelirlerden alacaklar hesabı veya gelirlerden takipli alacaklar hesabında kayıtlı
tutarlardan bir yılı aşan süreyle tecil ve tehir edilenler bu hesaba borç, ilgisine göre 120-
Gelirlerden Alacaklar Hesabı veya 121-Gelirlerden Takipli Alacaklar Hesabına alacak
kaydedilir.

b) Alacak
2) Bu hesapta kayıtlı tutarlardan dönem sonunda tecil süresi bir yılın altına inenler bu
hesaba alacak, dönen varlıklar ana hesap grubu içindeki 122-Gelirlerden Tecilli ve Tehirli
Alacaklar Hesabına borç kaydedilir.” hükümleri yer almaktadır.
Yukarıda verilen mevzuat hükümleri değerlendirildiğinde, Belediyenin yapılandırılmış
alacaklarının tecil süresi bir yılı aşan kısmının 222-Gelirlerden Tecilli ve Tehirli Alacaklar
Hesabında, tecil süresi bir yıla kadar olan kısmının ise 122-Gelirlerden Tecilli ve Tehirli Alacaklar Hesabında izlenmesi ve dönem sonunda bu iki hesap arasında vadelerine göre ilgili
aktarımların yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.
Yapılan incelemede Belediyenin yapılandırılmış alacaklarının tamamının 122-
Gelirlerden Tecilli ve Tehirli Alacaklar Hesabında izlendiği, vadesi 1 yılı aşan alacaklar
bulunmasına rağmen 222-Gelirlerden Tecilli ve Tehirli Alacakları Hesabının kullanılmadığı
görülmüştür.
2018 yılı sonu itibariyle Belediyenin çeşitli kanunlarla yapılandırılan alacaklarına ilişkin
bilgiler şu şekildedir:
Tablo 7: Belediyenin Yıllar İtibariyle Çeşitli Kanunlarla Yapılandırılmış Kalan Alacakları

Sonuç olarak Belediyenin kalan yapılandırma alacaklarından tecil süresi bir yılı aşan
kısımların ilgili mevzuatı uyarınca 222-Gelirlerden Tecilli ve Tehirli Alacaklar Hesabında
izlenmesi ve dönem sonunda tecil süresi bir yılın altına inenlerin ise 122-Gelirlerden Tecilli ve
Tehirli Alacaklar Hesabına aktarılması gerektiği düşünülmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “Belediyenin kalan yapılandırma alacaklarından tescil süresi
bir yılı aşan kısımların ilgili mevzuatı uyarınca 222-Gelirlerden Tecilli ve Tehirli Alacaklar
Hesabında izlenmesi ve dönem sonunda tecil süresi bir yılın altına inenlerin ise 122-Gelirlerden
Tecilli ve Tehirli Alacaklar Hesabında izlenmeyi sağlayacak yazılım mevcut olmadığından
mevzuata uygun olarak takip edilemiyor. Bu konuda, 222-Gelirlerden Tecilli ve Tehirli
Alacaklar Hesabı ile 122-Gelirlerden Tecilli ve Tehirli Alacaklar Hesabını mevzuata uygun
olarak takip etmek için Bilgi İşlem Müdürlüğüne iletilmiş olup gerekli alt yapı çalışması
yapılmaktadır.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir.

BULGU 7: Yapılandırılan Kültür Varlıkları Katkı Payı Borcunun İlgili
Hesaplarla Takip Edilmemesi
Belediye tarafından Taşınmaz Kültür Varlıkları Koruma Katkı Payı borcunun
yapılandırılmasına rağmen 368-Vadesi Geçmiş, Ertelenmiş Veya Taksitlendirilmiş Vergi Ve
Diğer Yükümlülükler Hesabı ile 438-Kamuya Olan Ertelenmiş veya Taksitlendirilmiş Borçlar
Hesabında izlenmediği görülmüştür.
Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nin 368-Vadesi Geçmiş, Ertelenmiş
Veya Taksitlendirilmiş Vergi Ve Diğer Yükümlülükler Hesabının işleyişini açıklayan 279’uncu
maddesinde;
“ (1) Vadesi geçmiş ertelenmiş veya taksitlendirilmiş vergi ve diğer yükümlülükler
hesabı hesabına ilişkin alacak ve borç kayıtları aşağıda gösterilmiştir.
a) Alacak
1) Vadesi geçmiş ertelenmiş veya taksitlendirilmiş vergi ve diğer yükümlülükler bu
hesaba alacak, 360- Ödenecek Vergi ve Fonlar Hesabı, 361-Ödenecek Sosyal Güvenlik
Kesintileri Hesabı veya ilgili diğer hesaplara borç kaydedilir.
b) Borç
1) Bu hesapta kayıtlı tutarlardan ilgili kurumlara yapılan ödemeler bu hesaba borç,
103- Verilen Çekler ve Gönderme Emirleri Hesabına alacak kaydedilir.” hükmü yer
almaktadır.
Aynı Yönetmeliğin 438-Kamuya Olan Ertelenmiş veya Taksitlendirilmiş Borçlar
Hesabının işleyişini açıklayan 323’üncü maddesinde ise;
“(1) Kamuya olan ertelenmiş veya taksitlendirilmiş borçlar hesabının alacak ve borç
kayıtları aşağıda gösterilmiştir.
a) Alacak
1) Kamuya olan vergi ve benzeri borçlardan vadesinde ödenmeyip ertelenmiş veya
takside bağlanmış olup bir yıldan daha uzun sürede ödenecek olan kısmı bu hesaba alacak, 36-
Ödenecek Vergi ve Diğer Yükümlülükler hesap grubunda yer alan ilgili hesaplara borç
kaydedilir.

b) Borç
1) Bu hesapta kayıtlı tutarlardan vadesi bir yılın altına inenler bu hesaba borç, 368-
Vadesi Geçmiş Ertelenmiş veya Taksitlendirilmiş Vergi ve Diğer Yükümlülükler Hesabına
alacak kaydedilir.” denilmektedir.
Yukarıda verilen mevzuat hükümleri değerlendirildiğinde, yapılandırılmış borçların
vadesi bir yılı aşmayan kısmının 368-Vadesi Geçmiş, Ertelenmiş Veya Taksitlendirilmiş Vergi
Ve Diğer Yükümlülükler Hesabında, bir yılı aşan kısmının ise 438-Kamuya Olan Ertelenmiş
veya Taksitlendirilmiş Borçlar Hesabında izlenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Yapılan incelemede Belediyenin taşınmaz kültür varlıkları koruma katkı payına ilişkin
Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığına olan ve 6736 sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılmasına İlişkin Kanun kapsamında yapılandırılan borçlarının 362-Fonlar veya Diğer
Kamu İdareleri Adına Yapılan Tahsilat Hesabında izlenmeye devam edildiği ve bu borcun
vadesine göre 368-Vadesi Geçmiş, Ertelenmiş Veya Taksitlendirilmiş Vergi Ve Diğer
Yükümlülükler Hesabı ile 438-Kamuya Olan Ertelenmiş veya Taksitlendirilmiş Borçlar
Hesabına aktarılmadığı görülmüştür.
Belediyenin 2018 yılı sonu itibariyle 6736 sayılı Kanun kapsamında Taşınmaz Kültür
Varlıkları Koruma Katkı Payı kalan yapılandırılma borçlarına ilişkin bilgiler şu şekildedir:
Tablo 8: Belediyenin Yapılandırılmış Kültür Varlıkları Koruma Katkı Payı Borçları

Sonuç olarak ilgili mevzuatı uyarınca Belediyenin Taşınmaz Kültür Varlıkları Koruma
Katkı Payına İlişkin yapılandırılmış kalan borçlarından vadesi bir yılın altında olanların 368-
Vadesi Geçmiş, Ertelenmiş Veya Taksitlendirilmiş Vergi Ve Diğer Yükümlülükler Hesabında,
vadesi bir yılı aşan kısımlarının 438-Kamuya Olan Ertelenmiş veya Taksitlendirilmiş Borçlar
Hesabında izlenmesine ilişkin çalışmaların yapılması gerektiği düşünülmektedir.

Bir önceki denetim döneminde de Sayıştay Raporunda yer alan bu hususa ilişkin, Kamu
İdaresi tarafından düzeltme veya çalışmaların yapılacağı belirtilmesine rağmen gerekli
düzeltmelerin yapılmadığı anlaşılmıştır.
Kamu idaresi cevabında; “2019 yılı itibariyle kültür katkı payı borcu mevzuata uygun
şekilde tarafımızdan takip edilmektedir.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edildiği ifade edilmiş olup, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir. Bununla birlikte işlemin 2019 yılında yapıldığı belirtildiğinden, 2018
yılı mali tablolarındaki hatayı etkilememektedir. Dolayısıyla İdarenin 2018 yılı Mali
Tablolarında yer alan 362, 368 ve 438 Hesaplarının hatalı olduğu değerlendirilmektedir.
8. DENETİM GÖRÜŞÜNÜ ETKİLEMEYEN TESPİT VE
DEĞERLENDİRMELER
BULGU 1: Kabahatler Kanunu Uyarınca Tahakkuku ve Tahsili Yapılan
Cezaların Hatalı Muhasebeleştirilmesi
Yapılan incelemeler neticesinde Kabahatler Kanunu uyarınca takdir edilen cezaların
tahakkuk ve tahsil işlemlerinin hatalı muhasebeleştirildiği görülmüştür.
Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nin 600 Gelirler Hesabı “Hesabın
niteliği” başlıklı 368’inci maddesinde;
“Bu hesap, bütçe ile ilgili olsun veya olmasın Devlet Muhasebesi Standartları Kurulu
tarafından belirlenen uluslararası genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine göre tahakkuk eden
her türlü gelirin izlenmesi için kullanılır.” denilmektedir.
Aynı Yönetmelik’in “Hesabın işleyişi” başlıklı 369’uncu maddesinde;
“(1) Gelirler hesabına ilişkin alacak ve borç kayıtları aşağıda gösterilmiştir.
a) Alacak
1) Tahakkuk bölümünden verilen tahakkuk bordrolarının toplamından gelir yazılması
gereken tutarlar bu hesaba alacak, 120-Gelirlerden Alacaklar Hesabına borç kaydedilir.

2) Tahakkuku tahsiline bağlı bütçe geliri olarak nakden veya mahsuben tahsil edilen
tutarlardan bu hesaba kaydı gereken gelir tutarları bir taraftan bu hesaba alacak, ilgili
hesaplara borç; diğer taraftan 800- Bütçe Gelirleri Hesabına alacak, 805-Gelir Yansıtma
Hesabına borç kaydedilir.
…” hükmü yer almaktadır.
Zabıta Müdürlüğü tarafından Kabahatler Kanunu uyarınca takdir edilen cezalar İdare
açısından bir tür gelir kalemi sayıldığından, bu cezalarla ilgili tahakkuk eden tutarların 120-
Gelirlerden Alacaklar Hesabına borç, 600-Gelirler Hesabına alacak kaydı yapılarak kayıtlara
alınması gerekmektedir. Ancak İdare, cezalarla ilgili herhangi bir tahakkuk kaydı yapmayıp
ceza tahsil edildiğinde 100-Kasa veya 102-Bankalar Hesabına borç, 362-Fonlar veya Diğer
Kamu İdareleri Adına Yapılan Tahsilat Hesabına alacak kaydı yapmıştır.
Bu itibarla, yıl içinde Kabahatler Kanunu uyarınca takdir edilen 139.860,32 TL’lik
cezanın tahakkuk kaydının yapılmaması nedeniyle İdarenin mali tablolarında yer alan 600-
Gelirler Hesabının bu tutar kadar eksik görünmesine, geçmiş dönemden tahsili yapılan cezalar
ile yıl içinde tahsil edilen cezaların 362-Fonlar veya Diğer Kamu İdareleri Adına Yapılan
Tahsilat Hesabına kaydedilmesi nedeniyle bu hesabın 782.885,53 TL fazla görünmesine yol
açacağı düşünülmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “2019 yılı itibari ile mevzuata uygun olarak muhasebe kaydı
yapılacaktır.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir. Bununla birlikte söz konusu işlemlere ilişkin muhasebe kayıtları
yapılmadığından İdarenin 2018 yılı Mali Tablolarında yer alan 362 ve 600 Hesaplarının kaydı
yapılmayan tutar kadar hatalı olduğu değerlendirilmektedir.
BULGU 2: Alınan Depozito ve Teminatlar Hesabının Kullanılmaması
Yapılan incelemeler neticesinde nakden veya mahsuben alınan depozito ve
teminatlardan uzun vadeli olanları için 430-Alınan Depozito ve Teminatlar Hesabının
kullanılmadığı görülmüştür.
Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nin 430-Alınan Depozito ve
Teminatlar Hesabı “Hesabın niteliği” başlıklı 320’nci maddesinde;“Bu hesap, mevzuatları gereği nakden veya mahsuben tahsil edilen ve bir yıldan uzun
vadede iade edilecek olan depozito ve teminatların izlenmesi için kullanılır.” denilmektedir.
Aynı Yönetmelik’in “Hesabın İşleyişi” başlıklı 321’inci maddesinde;
“a) Alacak
1) Depozito ve teminat olarak tahsil edilen tutarlar bu hesaba alacak, 100-Kasa Hesabı,
102-Banka Hesabı veya ilgili diğer hesaplara borç kaydedilir.
b) Borç
1) Bu hesapta kayıtlı tutarlardan vadesi bir yılın altına inenler bu hesaba borç, 330-
Alınan Depozito ve Teminatlar Hesabına alacak kaydedilir.
…” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer alan mevzuat hükümlerine göre, İdare tarafından mevzuatı gereği nakden
veya mahsuben alınan depozito ve teminatların bir yıl içinde ödenmesi öngörülüyorsa 100-Kasa
veya 102-Bankalar Hesabına borç, 330-Alınan Depozito ve Teminatlar Hesabına alacak, bir
yıldan daha uzun sürede ödenmesi öngörülüyorsa 430-Alınan Depozito ve Teminatlar Hesabına
alacak kaydedilmesi gerekmektedir. Ancak İdarenin yüklenicilerden aldığı kesin teminat ile ek
kesin teminatları vade gözetmeksizin 330-Alınan Depozito ve Teminatlar Hesabına kaydettiği
görülmüştür.
Bu itibarla, İdare tarafından nakden veya mahsuben alınan depozito ve teminatların bir
yıldan daha uzun sürede ödenecek olan kısmının 430-Alınan Depozito ve Teminatlar Hesabına
kaydedilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “2019 yılı itibari ile mevzuata uygun olarak muhasebe kaydı
yapılacaktır.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir.
BULGU 3: Tahsil Edilen Çevre Temizlik Vergilerinden Büyükşehir Belediyesine
Ayrılan Payların Hatalı Muhasebeleştirilmesi
Belediye tarafından tahsil edilen çevre temizlik vergilerinden büyükşehir belediyesi için ayrılan payların mevzuata uygun şekilde muhasebeleştirilmediği görülmüştür.
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun mükerrer 44’üncü maddesinde, işyeri ve
diğer şekillerde kullanılan binalara ilişkin çevre temizlik vergilerinin ilçe belediyelerince tahsil
edileceği ve tahsil edilen çevre temizlik verisi ve gecikme zamlarından büyükşehir belediyesine
%20 pay ayrılacağı ve aktarılacağı düzenlenmiştir.
Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nin 363-Kamu İdareleri Payları
Hesabının niteliğini düzenleyen 276’ncı maddesinde;
“(1) Bu hesap, bütçe geliri olarak nakden veya mahsuben tahsil edilip, özel kanunları
gereğince diğer kurumlara aktarılmak üzere hesaplanan tutarların izlenmesi için kullanılır.”
“Hesabın işleyişi” başlıklı 277’nci maddesinde ise;
“(1) Kamu idareleri payları hesabına ilişkin alacak ve borç kayıtları aşağıda
gösterilmiştir:
a) Alacak
1) Bütçe geliri olarak tahsil edilip, özel kanunları gereğince diğer kurumlara aktarılmak
üzere hesaplanan tutarlar bir taraftan bu hesaba alacak, 630-Giderler Hesabına borç; diğer
taraftan 835- Gider Yansıtma Hesabına alacak, 830-Bütçe Giderleri Hesabına borç kaydedilir.
b) Borç
1) Bu hesapta kayıtlı tutarlardan nakden veya mahsuben ödenen tutarlar bu hesaba
borç, 103-Verilen Çekler ve Gönderme Emirleri Hesabı veya ilgili diğer hesaplara alacak
kaydedilir.” hükümleri yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri değerlendirildiğinde, belediyeler tarafından
tahsil edilen çevre temizlik vergilerinden büyükşehir belediyelerine ayrılan payların 363-Kamu
İdareleri Payları Hesabında izleneceği ve ayrılan bu payların ayrıca 630-Giderler, 830-Bütçe
Giderleri Hesabı ve 835-Gider Yansıtma Hesabına kaydedilmesinin gerektiği anlaşılmaktadır.
Yapılan incelemede Belediye tarafından tahsil edilen çevre temizlik vergileri ve
gecikme zamlarına ilişkin olarak büyükşehir belediyesine ayrılan payların 630-Giderler
Hesabına kaydedilmek yerine 600-Gelirler Hesabına ters kayıt yapılarak, 830-Bütçe Giderleri
Hesabı yerine ise 810-Bütçe Gelirlerinden Ret ve İadeler Hesabı kullanılarak muhasebeleştirilmesi söz konusu olmuştur.
2018 yılı içinde Belediye tarafından tahsil edilen ve büyükşehir belediyesi payı olarak
ayrılan çevre temizlik vergisi ve gecikme zamlarının aylar itibariyle dağılımı şu şekildedir:

Sonuç olarak Belediye tarafından tahsil edilen çevre temizlik vergisi ve gecikme
zamlarından büyükşehir belediyesi olarak ayrılan payların mevzuata uygun
muhasebeleştirilmemesi neticesinde 2018 yılı mali tablolarında 600-Gelirler Hesabı, 630-
Giderler Hesabı ve 830-Bütçe Giderleri Hesabının olduğundan 1.004.926,23 TL eksik, 810-
Bütçe Gelirlerinden Ret ve İadeler Hesabının ise bu tutar kadar fazla görünmesine sebep
olunduğu düşünülmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “2018 yılı Kasım ayı itibariyle gerekli düzeltmeler yapılmış
olup , muhasebe kayıtları mevzuata uygun şekilde gerçekleştirilmektedir.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edildiği anlaşılmıştır. Ancak söz konusu işlemlere ilişkin muhasebe kayıtları 2018 yılı
Kasım ayı itibariyle yapılmaya başlandığından 2018 yılı Mali Tablolarında geçmiş aylardan
gelen hata devam etmektedir. Dolayısıyla İdarenin 2018 yılı Mali Tablolarında yer alan 600,
630, 830 ve 810 Hesaplarının hatalı olduğu değerlendirilmektedir.
BULGU 4: Vadeli Mevduat Hesabından Elde Edilen Faiz Gelirlerinin Net Olarak
Muhasebeleştirilmesi
Belediyenin vadeli mevduat hesabından elde ettiği faiz gelirlerinin net olarak muhasebeleştirildiği görülmüştür.
Genel Yönetim Muhasebe Yönetmeliği’nin “Faaliyet Sonuçları Tablosu İlkeleri”
başlıklı 6’ncı maddesinde;
“(1) Genel yönetim muhasebesinde faaliyet sonuçları tablosu ilkelerinin uygulaması
aşağıda açıklanmıştır:
a) Kamu idarelerinin faaliyetlerine ilişkin gelir ve gider işlemleri, tahakkuk esasına
dayalı olarak gelir ve gider hesaplarında izlenir. Gelir ve gider hesapları, bütçe ile ilgili olsun
veya olmasın, genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri gereği tahakkuk eden her türlü gelir ve
giderin kaydına mahsustur.
…” hükmü yer almaktadır.
Aynı Yönetmelik’in “Gayri safilik ilkesi” başlıklı 39’uncu maddesinde;
“Gelir ve giderler, herhangi bir düzenleme veya standart ile aksi kararlaştırılmadıkça
netleştirilmeden kaydedilir.” hükmü yer almaktadır.
Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nin 102-Bankalar Hesabının işleyişini
açıklayan 57’nci maddesinde ise;
“…
6) Muhasebe birimlerinin hesaplarının bulunduğu bankalarca tahakkuk ettirilerek
banka hesabına aktarılan faiz tutarları bu hesaba, tevkifat tutarları 630- Giderler Hesabına
borç, faiz tutarının içinde bulunulan aya ait kısmı 600- Gelirler Hesabına, geçmiş aylara ait
kısmı 181- Gelir Tahakkukları Hesabına alacak kaydedilir. Banka hesabına aktarılan tutarın
tamamı aynı zamanda 805- Gelir Yansıtma Hesabına borç, 800- Bütçe Gelirleri Hesabına
alacak kaydedilir.
…” denilmektedir.
Yukarıda verilen mevzuat hükümleri değerlendirildiğinde, vadeli mevduatlara ilişkin
tahakkuk eden faiz gelirlerinin brüt tutarının 600-Gelirler Hesabına kaydedilmesi, yapılan
stopajların 630-Giderler Hesabında izlenmesi ve yapılan stopajlardan sonra hesaba aktarılan net
tutarın ise 800-Bütçe Gelirleri Hesabına kaydedilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Yapılan incelemede Belediyenin elde ettiği faiz gelirlerinin brüt tutarı olan 6.989.350,76 TL yerine net tutar olan 6.115.268,49 TL üzerinden 600-Gelirler Hesabına kaydedildiği ve
bankalarca yapılan 874.082,27 TL stopajın 630-Giderler Hesabında izlenmediği görülmüştür.
Sonuç olarak Belediyenin mevduat faiz gelirlerinin mevzuata aykırı şekilde
muhasebeleştirilmesi neticesinde 2018 yılı mali tablolarında hem 600-Gelirler Hesabı hem de
630-Giderler Hesabının 874.082,27 TL tutarında eksik görünmesine sebep olunduğu
düşünülmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “2019 yılı itibariyle mevzuata uygun muhasebe kaydı
yapılacaktır.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir. Ancak söz konusu işlemlere ilişkin muhasebe kayıtları 2019 yılında
yapıldığından 2018 yılı Mali Tablolarındaki hatayı etkilememektedir. Dolayısıyla İdarenin
2018 yılı Mali Tablolarında yer alan 600 ve 630 Hesaplarının hatalı olduğu
değerlendirilmektedir.
BULGU 5: Hurdaya Ayrılan ve Satışı Yapılan Bazı Araçların Devir ve Tescil
İşlemlerinin Yapılmaması
Bahçelievler Belediyesi tarafından diğer kamu kurumlarına satışı yapılan ve hurdaya
ayrılan bazı araçların devir ve tescil işlemlerinin yapılmadığı görülmüştür.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Hesap verme sorumluluğu”
başlıklı 8’inci maddesinde; her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli
ve yetkili olanların kamu kaynağının etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasından,
muhasebeleştirilmesinden, raporlanmasından ve kötüye kullanılmaması için gerekli önlemlerin
alınmasından sorumlu oldukları hüküm altına alınmıştır.
Bahçelievler İlçe Emniyet Müdürlüğünden alınan liste ile Belediyenin envanter kayıtları
karşılaştırıldığında 6 adet aracın emniyet kayıtlarında görünmesine rağmen Belediyenin
envanter kayıtlarında yer almadığı görülmüş, yapılan araştırmalar neticesinde bu araçların 3
adedinin hurdaya ayrıldığı, 3 adedinin ise diğer belediyelere satıldığı, ancak söz konusu
araçların devir ve tescil işlemlerinin yapılmadığı tespit edilmiştir

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ve yapılan açıklamalar uyarınca Belediye
tarafından hurdaya ayrılan ve satışı yapılan araçların devir ve tescil işlemlerinin tamamlanarak
kayıtlardan düşürülmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “Belediyemiz tarafından kamu kurum ve kuruluşlarına satışı
yapılan ve hurdaya ayrılan bazı araçların devir ve tescil işlemlerinin yapılmaması konusu
sorulmuş olup, söz konusu araçların, hurda ve satış işlemlerinin yapıldığı gibi ilgili evraklarında
idaremiz kayıtlarında bulunduğu görülmüştür. Ancak hurda ve satış işlemleri olan araçların
Emniyet kayıtlarından düşmediği idaremizce Emniyet Tescil Bürosu ve Gayrettepe Emniyet
Müdürlüğü ile yapılan görüşmelerde kendi sistemlerinden kaynaklı olan sorunun
düzeltilmediğinden çıkış işlemlerinin yapılmadığını bu işlemlerin yapılabilmesi için Emniyet
Genel Müdürlüğüne bildirildiğini ve Genel Müdürlük tarafından sorun çözüldüğünde gerekli
işlemin yapılarak idaremize gerekli bilgi verileceğini bildirmişlerdir. Sonuç olarak idaremiz tarafından ilgili araçların tescil ve devir işlemleri yapılmış olup Emniyet Müdürlüğünden
kaynaklı sistemsel sorunun çözülmesi beklenilmektedir.” denilmektedir.

Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından verilen cevapta bulgu konusu hususa iştirak
edilmiş olup, sorunun Emniyet Müdürlüğü sistemlerinden kaynaklandığı ve düzeltildiğinde
kendilerine bildirileceği ifade edilmiştir. Bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir.
BULGU 6: Mevduat Faiz Gelirlerinin Hatalı Muhasebeleştirilmesi
Bahçelievler Belediyesi tarafından elde edilen faiz gelirlerinin banka hesapları arasında
aktarılmasına, kasa hesabına herhangi bir giriş yapılmamasına rağmen muhasebe kayıtlarında
100-Kasa Hesabının kullanıldığı görülmüştür.
Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nin 100-Kasa Hesabına ilişkin
“Hesabın niteliği” başlıklı 49’uncu maddesinin birinci fıkrasında;
“(1) Bu hesap, muhasebe birimleri veznelerince kanuni dolaşım niteliğine sahip ulusal
paraların alınması, verilmesi ve saklanmasına ilişkin işlemlerin izlenmesi için kullanılır.”
hükmü ile “Hesabın işleyişi” başlıklı 51’inci maddesinde;
“(1) Kasa hesabına ilişkin borç ve alacak kayıtları aşağıda gösterilmiştir.
a) Borç
1) Kasaya yatırılan tutarlar bu hesaba borç, ilgili hesaplara alacak kaydedilir.

b) Alacak
1) Kasadan yapılan ödemeler bu hesaba alacak, ilgili hesaplara borç kaydedilir.
…” hükümleri yer almaktadır.
Aynı Yönetmelik’in 102-Bankalar Hesabının işleyişini açıklayan 57’nci maddesinde
ise;
“…
6) Muhasebe birimlerinin hesaplarının bulunduğu bankalarca tahakkuk ettirilerek
banka hesabına aktarılan faiz tutarları bu hesaba, tevkifat tutarları 630- Giderler Hesabına
borç, faiz tutarının içinde bulunulan aya ait kısmı 600- Gelirler Hesabına, geçmiş aylara ait
kısmı 181- Gelir Tahakkukları Hesabına alacak kaydedilir. Banka hesabına aktarılan tutarın tamamı aynı zamanda 805- Gelir Yansıtma Hesabına borç, 800- Bütçe Gelirleri Hesabına
alacak kaydedilir.
…” denilmektedir.
Yukarıdaki mevzuat hükümlerine göre 100-Kasa Hesabına kayıt yapılabilmesi için
Belediyenin muhasebe birimince bir tahsilat yapılması ya da kasaya bir tutar yatırılması
gerekmektedir. Ancak Belediyenin tahakkuk eden faiz gelirleri vade sonunda banka
hesabındaki anaparaya eklenmekte, Belediye kasasına herhangi bir giriş olmamaktadır.
Dolayısıyla kasaya bir para girişi olmadan 100-Kasa Hesabının kullanılması mevzuata aykırılık
teşkil etmekte, ayrıca 100-Kasa Hesabında gereksiz bir şişkinliğe yol açmaktadır.
Sonuç olarak Belediye tarafından mevduat faiz gelirlerine ilişkin işlemlerin yukarıda
yer verilen mevzuat hükümleri ve yapılan açıklamalar uyarınca muhasebe kayıtlarına
alınmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “2019 yılı itibariyle belediyemiz tarafından mevduat faiz
gelirleri mevzuat hükümlerine göre muhasebeleştirilecektir.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir.
BULGU 7: Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporunun Hazırlanmaması
Belediye tarafından Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporunun hazırlanmadığı
görülmüştür.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Bütçe politikası, gelir ve
giderlerin izlenmesi” başlıklı 30’uncu maddesinde;
“…
(Değişik son fıkra: 22/12/2005-5463/10 md.) Genel yönetim kapsamındaki idareler
bütçelerinin ilk altı aylık uygulama sonuçları, ikinci altı aya ilişkin beklentiler ve hedefler ile
faaliyetlerini; Cumhurbaşkanlığı ise merkezî yönetim bütçe kanununun ilk altı aylık uygulama
sonuçları, finansman durumu, ikinci altı aya ilişkin beklentiler ve hedefler ile faaliyetleri
kapsayan malî durumu temmuz ayı içinde kamuoyuna açıklar.” hükmü yer almaktadır.

Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü 30.06.2017 tarih ve
Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporu konulu genel yazısında, 5018 sayılı Kanun
çerçevesinde genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin 2007 yılından başlayarak her yıl
temmuz ayında bütçenin ilk altı ay uygulama sonuçları ile ikinci altı aya ilişkin beklenti, hedef
ve faaliyetler konusunda kamuoyuna bilgi vermelerinin gerektiğini belirtmiştir. Aynı genel
yazıda bu düzenlemenin amacının kamu hizmetlerinin yürütülmesinde ve bütçe
uygulamalarında saydamlık ve hesap verilebilirliğin artırılması ile kamuoyunun kamu idareleri
üzerindeki genel denetim ve gözetim fonksiyonunun gereği olduğu belirtilmiştir.
Belediye tarafından mali durum ve beklentilere ilişkin yayınlanacak raporun ayrıca
belediye hizmetlerinden yararlanan vatandaşların belediyenin mali durumu hakkında bilgi
edinmesi ve belediyenin geleceğe yönelik gerçekleştirmeyi düşündüğü proje ve hizmetlerinin
kamuoyu nezdinde öngörülebilirliğini artırabileceği değerlendirilmektedir.
Yukarıda verilen mevzuat ve yapılan açıklamalar uyarınca Kurumsal Mali Durum ve
Beklentiler Raporunun hazırlanmamasının ilgili mevzuat hükümleriyle çeliştiği ve raporun
yayınlanmasına yönelik çalışmaların yapılması gerektiği düşünülmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporu’nun
hazırlanması ve yayınlamasına yönelik çalışmalar belediyemiz tarafından
gerçekleştirilecektir.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir.
BULGU 8: Belediye Sınırları İçerisinde Yer Alan Konutlara İlişkin Tahsil Edilen
Çevre Temizlik Vergilerinin Tamamının Gelir Kaydedilmesi
Bahçelievler sınırları içerisinde yer alan konutlara ilişkin tahsil edilen çevre temizlik
vergilerinden Büyükşehir Belediyesine ayrılan payların Bahçelievler Belediyesi tarafından
gelir kaydedildiği görülmüştür.
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun “Çevre Temizlik Vergisi” başlıklı mükerrer
44’üncü maddesinde;Su ve kanalizasyon idareleri büyük şehir dahilindeki her ilçe veya ilk kademe
belediyesinin belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunan konutlara ilişkin olarak tahsil
ettiği çevre temizlik vergisi ile bu verginin süresinde ödenmemesi nedeniyle tahsil ettiği gecikme
zammının yüzde seksenini tahsilatı takip eden ayın yirminci günü akşamına kadar bir bildirim
ile ilgili belediyeye bildirerek aynı süre içinde öder. Tahsil edilen vergi ve gecikme zammının
yüzde yirmisini ise münhasıran çöp imha tesislerinin kuruluş ve işletmelerinde kullanılmak
üzere büyük şehir belediyesinin hesabına tahsilatı takip eden ayın yirminci günü akşamına
kadar aktarır. Büyük şehir belediye sınırları içinde bulunan belediyelerin kendileri tarafından
tahsil edilen çevre temizlik vergisinin yüzde yirmisi aynı esaslar çerçevesinde büyük şehir
belediyelerine aktarılır.
…” hükmü yer almaktadır.
Yukarıdaki mevzuat hükmü değerlendirildiğinde, konutlara ilişkin çevre temizlik
vergisinin tahsil yetkisi su ve kanalizasyon idarelerinde olup, bu idareler tarafından tahsil edilen
çevre temizlik vergisinin %80’inin ilçe belediyelerine, %20’sinin ise büyükşehir belediyesine
aktarılacağı anlaşılmaktadır. Su ve kanalizasyon idareleri tarafından konutlara ilişkin tahsil
edilen çevre temizlik vergisinden büyükşehir belediyesine ayrılan payın bu idarelerce
büyükşehir belediyesine gönderilmesi ve kayıt altına alınması söz konusu olduğundan, bu payla
ilgili olarak ilçe belediyeleri tarafından herhangi bir kayıt yapılmaması gerektiği
değerlendirilmektedir.
Yapılan incelemede Su ve Kanalizasyon İdaresi tarafından tahsil edilen ve Büyükşehir
Belediyesi payı olarak ayrılan çevre temizlik vergisi gelirlerinin Bahçelievler Belediyesi
tarafından 120-Gelirlerden Alacaklar, 600-Gelirler, 800-Bütçe Gelirleri ve 363-Kamu İdareleri
Payları Hesaplarına kaydedildiği anlaşılmıştır. Büyükşehir Belediyesi payının gönderilmesine
ilişkin kayıtta ise 120-Gelirlerden Alacaklar ve 600-Gelirler Hesabı ters kayıtla kapatılmakta
ve 810-Bütçe Gelirlerinden Ret ve İadeler Hesabı kullanılmaktadır.
Su ve Kanalizasyon İdaresince çevre temizlik vergilerinden Büyükşehir Belediyesi payı
olarak ayrılan ve Bahçelievler Belediyesi tarafından gelir olarak kaydedilen tutarların aylar
itibariyle dağılımı şu şekildedir:

Sonuç olarak Bahçelievler sınırları içerisinde yer alan konutlardan su ve kanalizasyon
idaresince tahsil edilerek Büyükşehir Belediyesine gönderilen payların Bahçelievler Belediyesi
tarafından alacak ve gelir olarak kaydedilmesi neticesinde 2018 yılı mali tablolarında 800-
Bütçe Gelirleri Hesabı ve 810-Bütçe Gelirlerinden Ret ve İadeler Hesabının olması gerekenden
906.370,67 TL fazla görünmesine sebep olunduğu düşünülmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “2019 yılı Ocak ayı itibariyle sınırlarımız içerisinden tahsil edilen
ÇTV’den büyükşehir belediyesine ayrılan pay muhasebemiz tarafından kayıt altına alınmamaktadır.”
denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir.

BULGU 9: İndirimli Emlak Vergisinden Yararlanan Mükelleflere İlişkin Verilerin Sağlıklı Tutulmaması ve Listeye İlişkin Kontrollerin Yapılmaması Belediye tarafından indirimli emlak vergisinden yararlanan mükelleflere ilişkin tutulan listelerin sağlıklı veriler sunmadığı ve listeye ilişkin gerekli kontrollerin yapılmadığı görülmüştür.
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun “Nispet” başlıklı 8’inci maddesinde; “… Cumhurbaşkanı, kendisine bakmakla mükellef kimsesi olup onsekiz yaşını doldurmamış olanlar hariç olmak üzere hiçbir geliri olmadığını belgeleyenlerin, gelirleri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların, gazilerin, engellilerin, şehitlerin dul ve yetimlerinin Türkiye sınırları içinde brüt 200 m²’yi geçmeyen tek meskeni olması (intifa hakkına sahip olunması hali dahil) halinde, bu meskenlerine ait vergi oranlarını sıfıra kadar indirmeye yetkilidir. Bu hüküm, yukarıda belirtilenlerin tek meskene hisse ile sahip olmaları halinde hisselerine ait kısım hakkında da uygulanır. Muayyen zamanda dinlenme amacıyla kullanılan meskenler hakkında bu hüküm uygulanmaz. Geliri olmadığını belgelemenin usul ve esaslarını belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.
İndirimli emlak vergisi uygulamasına ilişkin oranları belirleme yetkisi önceden Bakanlar Kurulu’nda iken, bu yetki 02.07.2018 tarih ve 700 sayılı KHK’nin 59’uncu maddesiyle Cumhurbaşkanı’na devredilmiştir. Yukarıda verilen yetkiye dayanılarak çıkartılan 20.12.2006 tarih ve 2006/11450 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı’nda; “1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğince kendisine bakmakla mükellef kimsesi olup onsekiz yaşını doldurmamış olanlar hariç olmak üzere hiçbir geliri olmadığını belgeleyenlerin, gelirleri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların, gazilerin, özürlülerin, şehitlerin dul ve yetimlerinin Türkiye sınırları içinde brüt 200 m2’yi geçmeyen tek meskene sahip olmaları halinde (intifa hakkına sahip olunması hali dahil), söz konusu meskene ait bina vergisi oranı, 2007 ve müteakip yıllar için sıfıra indirilmiştir.” düzenlemesi yapılmıştır.
Dolayısıyla hiçbir geliri olmayanlar ile emekli aylığından başka gelire sahip olmayanların brüt 200 m2 ’yi geçmeyen tek meskene sahip olanlar için indirimli vergi oranları sıfır olarak belirlenmiş bulunmaktadır.
38 sıra No.lu Emlak Vergisi Genel Tebliği’nde; “… Sosyal güvenlik kurumlarından emekli, dul, yetim, ölüm ve malûliyet aylığı alanların, bu aylıkları dışında başka gelirlerinin bulunması halinde, bunların meskenine indirimli vergi oranı uygulanmayacaktır…” açıklaması yer almaktadır.
Gelir İdaresi Başkanlığının 44 seri No.lu Emlak Vergisi Genel Tebliği’nde ise hiçbir geliri bulunmayan ve brüt 200 m2 ’yi geçmeyen tek meskene sahip olanların indirimli emlak vergisinden yararlanmaları için tebliğ ekinde yer alan taahhüt belgesini belediyelere vermeleri yeterli olup vergi mükellefi bulunmadığına ve sosyal güvenlik kurumlarında aktif sigortalı olmadıklarına dair belge almalarına gerek bulunmadığı ifade edilmiştir. Aynı Tebliğ’de taahhütte bulunan mükellefin indirimli vergi oranlarından yararlanmak için gelir vergisine tabi bir gelirinin olmaması gerektiği belirtilmiştir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri değerlendirildiğinde, ülke sınırları içerisinde brüt 200 m2 ’yi geçmeyen tek meskene sahip olanlardan hiçbir geliri olmayanlar ile gelirleri sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıklardan ibaret bulunanlara, Bakanlar Kurulu Kararıyla sıfır olarak belirlenen indirimli emlak vergisi uygulanacağı, hiçbir geliri olmadığını belgelemek için ilgili belediyeye taahhütte bulunmanın yeterli olduğu anlaşılmaktadır.
Belediyeden indirimli emlak vergisinden yararlanan mükelleflerin listesi istenmiş olup, bu listenin incelemeye imkan verecek şekilde gruplar halinde ayrı ayrı düzenlenmediği görülmüştür. Örneğin, şehitlerin dul ve yetimleri ile gaziler her zaman indirimli vergi oranlarından yararlanabilse de hiçbir geliri olmayan veya geliri sosyal güvenlik kurumlarından aldığı aylıktan ibaret bulunanların başka gelirlerinin ortaya çıkması durumunda bu kişilere indirimli emlak vergisi uygulaması sona erdirilmelidir. Bu nedenle indirimli emlak vergisinden yararlanan mükelleflerin ayrı ayrı incelenebilecek şekilde gruplandırılması gerekmektedir.
Yine yapılan incelemelerde T.C kimlik numaraları olmayan ve bu indirimden yararlanan birçok mükellefe de rastlanmıştır.
Sonuç olarak ilgili mevzuatta hiçbir geliri olmayan vatandaşların indirimli emlak vergisinden yararlanabilmek için her ne kadar taahhütte bulunması yeterli sayılsa da Belediye  tarafından vergi daireleri ve sosyal güvenlik kurumlarından, bu kişiler ile geliri sosyal güvenlik
kurumlarından aldığı aylıktan ibaret olanlara ilişkin sorgulamaların yapılarak gerekli şartların
kaybedilip kaybedilmediğinin belirli dönemlerde incelenmesi gerekmektedir. Bu incelemenin
sağlıklı yapılabilmesi için sistematik hale gelmiş hatalı kayıt sisteminin düzeltilmesinin uygun
olacağı düşünülmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “İndirimli Emlak Vergisi kontrollerinin SGK ile yapılan
yazışma ve takbis taraması ile yoğun bir şekilde kontroller yapılarak şartları uymayanların
muafiyeti kaldırılarak Emlak Vergisi Kanununun 8. maddesindeki taahhüt belgesine göre işlem
yapılmaktadır.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edilmeye başlandığı ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip
eden denetimlerde izlenecektir.
BULGU 10: Belediye Taşınmazlarının İhale Yapılmaksızın Ecrisimil Karşılığında
Kullandırılması
Belediyenin mülkiyetinde bulunan birçok taşınmazın ihale yapılmaksızın ecrimisil
karşılığında kullandırıldığı ve tahliye sürecinin başlatılmayarak ecrimisilin kira yöntemine
dönüştürüldüğü görülmüştür.
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun “Kapsam” başlıklı 1’inci maddesinde;
“Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin, özel idare ve belediyelerin
alım, satım, hizmet, yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri ayni hak tesisi ve taşıma işleri bu
Kanunda yazılı hükümlere göre yürütülür.
…”
Aynı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 4’üncü maddesinde;
“Bu Kanunun uygulanmasında:

Kira: Taşınır ve taşınmaz malların ve hakların kiralanmasını veya kiraya verilmesini Yine aynı Kanun’un “Ecrimisil ve Tahliye” başlıklı 75’inci maddesinde;
“Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malları,
özel bütçeli idarelerin mülkiyetinde bulunan taşınmaz mallar ve Vakıflar Genel Müdürlüğü ile
idare ve temsil ettiği mazbut vakıflara ait taşınmaz malların, gerçek ve tüzelkişilerce işgali
üzerine, fuzuli şagilden, bu Kanunun 9 uncu maddesindeki yerlerden sorulmak suretiyle,
idareden taşınmaz ve değerleme konusunda işin ehli veya uzmanı üç kişiden oluşan komisyonca
tespit tarihinden geriye doğru beş yılı geçmemek üzere tespit ve takdir edilecek ecrimisil istenir.
Ecrimisil talep edilebilmesi için, idarelerin işgalden dolayı bir zarara uğramış olması gerekmez
ve fuzuli şagilin kusuru aranmaz.

Kira sözleşmesinin bitim tarihinden itibaren, işgalin devam etmesi halinde, sözleşmede
hüküm varsa ona göre hareket edilir. Aksi halde ecrimisil alınır. İşgal edilen taşınmaz mal,
idarenin talebi üzerine, bulunduğu yer mülkiye amirince en geç 15 gün içinde tahliye ettirilerek,
idareye teslim edilir.
…” hükümleri yer almaktadır.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 15’inci maddesinde ise, 2886 sayılı Kanun’un 75’inci
madde hükümlerinin belediye taşınmazları hakkında da uygulanacağı düzenlenmiştir.
Yukarıda verilen mevzuat hükümleri değerlendirildiğinde, belediye taşınmazlarının
2886 sayılı Kanun çerçevesinde ihale yapılarak kiraya verilmesinin esas olduğu ve bu
taşınmazların işgali durumunda işgal eden kişi veya kurumlardan geçmişe dönük olarak
ecrimisil alınması, idare tarafından işgalin sonlandırılması için mülki amire başvurulması,
mülki amirce taşınmazın tahliye ettirilerek idareye teslim edilmesi gerektiği ve ecrimisilin
olağan kira yöntemi gibi kullanılamayacağı anlaşılmaktadır.
Yapılan incelemede büfe, otopark, çay bahçesi, restoran, kafeterya, depo, spor
kompleksi gibi 129 adet belediye taşınmazının tamamının ihale yapılmaksızın ecrimisil
karşılığında kullandırıldığı ve ecrimisilin olağan kira yöntemine dönüştürüldüğü görülmüştür.
Ancak Kanun hükümlerinden anlaşılacağı üzere, ecrimisil taşınmazların işgali durumunda
işgalciden geçmişe dönük alınması gereken tazminat niteliğinde bir bedel olup, kişiye
kullanıma devam etme hakkı vermemektedir. Belediyenin ecrimisili işgal durumundan ziyade
ihalesiz kiralama yöntemi gibi kullanması anılan Kanun hükümleri ile bağdaşmamaktadır .Sonuç olarak Belediye taşınmazlarının ihale yapılmaksızın ecrimisil karşılığında
kullandırılmaması ve tahliye sürecinin başlatılması adına gerekli çalışmaların yapılması
gerektiği düşünülmektedir.
Bir önceki denetim döneminde de Sayıştay Raporunda yer alan bu hususa ilişkin, Kamu
İdaresi tarafından düzeltme veya çalışmaların yapılacağı belirtilmesine rağmen gerekli
düzeltmelerin yapılmadığı anlaşılmıştır.
Kamu idaresi cevabında; “Belediyemize ait ecrimisil karşılığı kullanılan yerlerin büyük
bir çoğunluğu ihale yapılmasına müsait olmayan yerlerdir. İhale yapılması gerekenler park içi
büfeler ile daha önce ihale yapılıp ve ihale süresi dolan yerlerdir. Belediyemiz tarafından
faaliyete geçirilen “ Bütçe içi İşletme” tarafından işletilmeleri düşünülmektedir. Ayrıca bazı
ecrimisil uygulamaları da İmar Planlarının uygulaması sonucu ortadan kalkmaktadır. Aynı
zamanda tahliye işlemlerine başlanan yerler olup çalışmalar devam etmektedir.” denilmektedir.
Sonuç olarak İdare cevabında bazı yerlerin ihale yapılmasına uygun olmayan yerler
olması nedeniyle ecrimisil yöntemiyle kullandırıldığı belirtilmiştir. Bulguda da ifade edildiği
üzere ecrimisil taşınmazın olağan kira yöntemi olmayıp idare taşınmazlarının işgali durumunda
işgalciden geçmişe dönük alınması gereken bir tazminattır. Dolayısıyla taşınmazın ihale
yapılmasına uygun olmaması ecrimisil yönetimiyle kullandırılacağı anlamına gelmemektedir.
Bu durum dışında İdare tarafından, işgal edilen bazı yerlerin tahliye edilmeye başlandığı ve
çalışmaların devam etmekte olduğu ifade edilmiştir. Bulgu konusu tespitin devam edip
etmeyeceği takip eden denetimlerde izlenecektir.
BULGU 11: Bazı İşyerlerine İlişkin Çevre Temizlik Vergisi Tahakkuk Ve
Tahsilatının Yapılmaması
Belediye tarafından bazı işyerlerine ilişkin çevre temizlik vergisi tahakkuk ve
tahsilatının yapılmadığı görülmüştür.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Belediye Başkanının görev ve yetkileri” başlıklı
38’inci maddesinde;
“Belediye başkanının görev ve yetkileri şunlardır:
a) Belediye teşkilâtının en üst amiri olarak belediye teşkilâtını sevk ve idare etmek,
belediyenin hak ve menfaatlerini korumak f) Belediyenin gelir ve alacaklarını takip ve tahsil etmek.
…” hükmü yer almaktadır.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda üst yönetici olarak belediye
başkanlarının kaynakların etkili şekilde elde edilmesi ve kullanımından sorumlu olduğu ve bu
sorumluluğunu mali hizmetler birimi, iç denetçi ve harcama yetkilileri aracılığıyla yerine
getireceği düzenlenmiş, aynı Kanun’da idare gelirlerinin tahakkuku ile gelir ve alacakların takip
ve tahsil işlemlerini yürütmek mali hizmetler biriminin görevleri arasında sayılmıştır.
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun “Çevre Temizlik Vergisi” başlıklı mükerrer
44’üncü maddesinde ise;
“Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde bulunan ve belediyelerin çevre temizlik
hizmetlerinden yararlanan konut, iş yeri ve diğer şekillerde kullanılan binalar çevre temizlik
vergisine tabidir.
…” hükmü yer almaktadır.
Anılan Kanun’da çevre temizlik vergisinden özel işletmelere ait herhangi bir muafiyet
ve istisnaya yer verilmemiştir.
Yine aynı Kanun, ilan ve reklamı kendi adına yapan veya yaptıran gerçek veya tüzel
kişilerin ilan ve reklam vergisi mükellefiyetine tabi olacağını düzenlemiş ve çeşitli işyerlerine
asılan levha, yazı, tabela aracılığıyla yapılan tüm sabit ilan ve reklamların ilan ve reklam
vergisine tabi olacağını belirtmiştir.
Belediyeden alınan bilgiler doğrultusunda 1.286 adet işyerinin ilan ve reklam vergisine
tabi olduğu görülmüş, bu işyerlerinin çevre temizlik vergisi mükellefiyetlerinin sorgulanması
sonucunda 157 adet işyerinin çevre temizlik vergisi mükellefiyetine tabi olmadığı anlaşılmıştır.
Çevre temizlik vergisinde özel işyerlerine ilişkin istisna veya muafiyetin olmadığı, dolayısıyla
bu işyerlerine ilişkin de çevre temizlik vergisi tahakkuk ve tahsilatının yapılması gerektiği
değerlendirilmektedir.
Belediye Zabıta Yönetmeliği’nin zabıtanın görevlerine ilişkin 10’uncu maddesinde;13) Kanunen belediyenin izni veya vergi ve harçlara tabi iken izin alınmaksızın veya
harç ve vergi yatırılmaksızın yapılan işleri tespit etmek, bunların yapılmasında, işletilmesinde,
kullanılmasında veya satılmasında sakınca varsa derhal men etmek ve kanuni işlem yapmak…”
düzenlemesi yer almaktadır.
Belediye Zabıta Yönetmeliği’nin yer verilen hükmünden de anlaşılacağı üzere, belediye
vergilerinin etkin toplanması ve gelir kaybının önlenmesi için zabıta personellerinin sahada
inceleme, tespit ve yaptırım uygulama gibi yetkileri söz konusudur.
Sonuç olarak Belediye tarafından bazı işyerlerine ilişkin çevre temizlik vergisi tahakkuk
ve tahsilatının yapılmadığı görülmüş olup, Mali Hizmetler Birimi tarafından ilgili mevzuatlarla
verilen gelirlerin takip ve tahsilatı görevinin etkin şekilde gerçekleştirilebilmesi için birim
bünyesinde yoklama servisinin kurularak, zabıta ve diğer ilgili birimlerle koordineli şekilde
çalışılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “Çevre Temizlik Vergileri Belediye Gelirleri Kanununun Ek
44. Maddesine göre işlem yapılmaktadır. İşyeri olarak kullanılan yerlerde iş yeri açılışını takip
eden 30 gün içinde mükellef tarafından beyan edilip, yılda 2 defa (iki eşit taksitle) ödemesi
yapılır. Tahsilatlar ise 6183 sayılı yasaya göre yapılmakta olup, Belediyenin diğer birimleriyle
koordineli bir şekilde gereği yapılacaktır.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir.
BULGU 12: Belediye Sınırları İçerisinde Faaliyet Gösteren Bazı İşyerlerine İlişkin
İlan ve Reklam Vergisi Tahakkuk ve Tahsilatının Yapılmaması
Belediye sınırları içerisinde faaliyet gösteren bazı işyerlerine ilişkin ilan ve reklam
vergisi mükellefiyetinin tesis edilmediği görülmüştür.
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun ilan ve reklam vergisinin konusunu
düzenleyen 12’nci maddesinde;
“Belediye sınırları ile mücavir alanları içinde yapılan her türlü İlan ve reklam, İlan ve
Reklam Vergisine tabidir.”

“Mükellef ve Sorumlu” başlıklı 13’üncü maddesinde ise;
“İlan ve Reklam Vergisinin mükellefi, yurt dışından gönderilen ilan ve reklamlar dahil
olmak üzere, ilan ve reklamı kendi adına yapan veya yaptıran gerçek veya tüzelkişilerdir.
İlan ve reklam işlerini mutat meslek olarak ifa edenler, başkaları adına yaptıkları ilan
ve reklamlara ait vergileri mükellefler adına ilgili belediyeye yatırmaktan sorumludurlar.”
hükümleri yer almaktadır.
Aynı Kanun’un 15’inci maddesinde, dükkan, ticari, sınai müesseseler ile serbest meslek
erbaplarınca çeşitli yerlere asılan ve takılan levha, yazı, resim gibi her çeşit sabit ilan ve
reklamlar ile ışıklı veya projeksiyonlu ilan ve reklamların metre karesinden yıllık olarak
alınabilecek taban ve tavan tutarlara ilişkin belirleme yapılmıştır.
Kanun’un 96’ncı maddesinde ise, 15’inci maddesinde belirtilen vergi harç ve
tarifelerinin Kanun’da belirtilen alt ve üst limitleri aşmamak üzere Bakanlar Kurulu tarafından
tayin ve tespit edileceği belirtilmiştir. Bakanlar Kurulu, Kanun’un 96’ncı maddesinden aldığı
yetkiye dayanarak 10.02.2014 tarih ve 2014/5896 sayılı Kararname ile ilan ve reklam vergisine
ilişkin tutarları belediye grupları itibariyle belirlemiştir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri değerlendirildiğinde, belediye sınırları
içerisinde faaliyet gösteren işyerleri tarafından asılan tabela, levha, ışıklı tabela vb. aracılığıyla
yapılan her çeşit ilan ve reklamlardan m2
başına Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen tutarda
ilan ve reklam vergisi alınması gerektiği anlaşılmaktadır.
Belediye Zabıta Yönetmeliği’nin zabıtanın görevlerine ilişkin 10’uncu maddesinde;
“…
13) Kanunen belediyenin izni veya vergi ve harçlara tabi iken izin alınmaksızın veya
harç ve vergi yatırılmaksızın yapılan işleri tespit etmek, bunların yapılmasında, işletilmesinde,
kullanılmasında veya satılmasında sakınca varsa derhal men etmek ve kanuni işlem yapmak,
…” hükmü yer almakta olup, ilan ve reklam vergisi ya da diğer vergi ve harçlara ilişkin
olarak zabıta personelinin yoklama ve tespit görevleri için kullanılabileceği hükümden
anlaşılmaktadır.
Belediye sınırları içerisinde örneklem olarak seçilen 16 adet işyerinin ilan ve reklam
vergisine tabi olup olmadığı Belediyeye sorgulatılmış ve sorgulama sonucunda bu işyerlerine ilişkin ilan ve reklam vergisi tahakkuk ve tahsilatının yapılmadığı öğrenilmiştir.
Vergi dairesinden alınan bilgilerde ise Bahçelievler Belediyesi sınırları içerisinde aktif
olarak faaliyet gösteren 31.015 adet işyerinin olmasına karşın Bahçelievler Belediyesi
tarafından ilan ve reklam vergisi mükellefiyeti tesis edilen 1.286 adet işyerinin olduğu
anlaşılmıştır. Büyükşehir Belediyesinin yetki ve sorumluluğu altında bulunan işyerleri
çıkarıldığında dahi Belediye tarafından mükellefiyet tesis edilen işyeri sayısının oldukça düşük
kalacağı değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak ilan ve reklam vergisi gelirlerinin olması gerekenden çok daha yüksek
tutarlarda olabileceği ve bu vergi kaynağının daha etkili şekilde kullanılması için Mali
Hizmetler Birimi bünyesinde yoklama servisinin kurularak zabıta ve diğer ilgili birimlerle
koordineli ve işbirliği içinde çalışılması durumunda gelir kaybının önlenebileceği
düşünülmektedir.
Bir önceki denetim döneminde de Sayıştay Raporunda yer alan bu hususa ilişkin, Kamu
İdaresi tarafından gerekli düzeltmelerin yapılmadığı anlaşılmıştır.
Kamu idaresi cevabında; “Bilindiği gibi 2464 sayılı Kanun’un 15. Maddesinde ilan ve
reklam vergileri usul ve esasları düzenlenmektedir. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Kanununda bazı yetkiler Büyükşehir Belediyesi uhdesinde bırakılmıştır. İlan Reklam Vergileri
ana arterler, caddeler, bulvarlar, meydanlar, alt ve üst geçitler bunlardan numara alan binaların
her yönündeki ilan reklamları ile AVM’lerin içindeki ilan ve reklamları büyükşehirler
sorumluluğunda bulunmaktadır. Buna rağmen yetki alanımızda tespiti için dış görevde bulunan
Zabıta ve Ruhsat Müdürlüğüyle bütünlük içinde gerekli çalışmalar yapılacaktır.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi cevabında bazı yerlerin ilan ve reklam vergisinin
Büyükşehir Belediyesi yetkisi dahilinde olduğu ifade edilmiş ise de, kontrolleri yapılan iş
yerlerinin ilçe belediyesinin yetkisinde olan yerlerden seçilmesi hususunda denetimler sırasında
gerekli özen gösterilmiştir. Ayrıca İdare tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda
işlem tesis edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir.
BULGU 13: Kurum Tarafından Tahsil Edilen Vekalet Ücretlerinin Tahsil ve
Dağıtım Kayıtlarının Hatalı Yapılması
Yapılan incelemeler neticesinde Bahçelievler Belediyesi tarafından tahsil edilen avukatlık vekalet ücretleri ile dağıtımı yapılan vekalet ücretlerinin hatalı muhasebeleştirildiği
görülmüştür.
659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk
Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin “Davalardaki temsilin
niteliği ve vekalet ücretine hükmedilmesi ve dağıtım” başlıklı 14’üncü maddesinde;
“(1) Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde
idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve
avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine
neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata
göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.
(2) İdareler lehine karara bağlanan ve tahsil olunan vekalet ücretleri, hukuk biriminin
bağlı olduğu idarenin merkez teşkilatında bir emanet hesabında toplanarak idare hukuk
biriminde fiilen görev yapan personele aşağıdaki usul ve sınırlar dahilinde ödenir.
a) Vekalet ücretinin; dava ve icra dosyasını takip eden hukuk birimi amiri, hukuk
müşaviri, muhakemat müdürü veya avukata %55’i, dağıtımın yapıldığı yıl içerisinde altı aydan
fazla süreyle hukuk biriminde fiilen görev yapmış olmak şartıyla, hukuk birimi amiri, hukuk
müşaviri, muhakemat müdürü ve avukatlara %40’ı (…)(1) eşit olarak ödenir.
b) Ödenecek vekalet ücretinin yıllık tutarı; hukuk birimi amiri, hukuk müşaviri,
muhakemat müdürü, avukatlar için (10.000) gösterge (…)(1) rakamının, memur aylıklarına
uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak aylık brüt tutarının oniki katını geçemez.
c) Yapılacak dağıtım sonunda arta kalan tutar, hukuk biriminde görev yapan ve (b)
bendindeki tutarları dolduramayan hukuk birimi amiri, hukuk müşaviri, muhakemat müdürü ve
avukatlara ödenir. Bu dağıtım sonunda arta kalan tutar üçüncü bütçe yılı sonunda ilgili
idarenin bütçesine gelir kaydedilir.
(3) Hizmet satın alınan avukatlara yapılacak ödemeler bu madde kapsamı dışındadır.”
hükmü yer almaktadır.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 82’nci maddesinde vekalet ücreti dağıtımında 1389
sayılı Kanun’un kıyasen uygulanacağı belirtilmiştir. 659 sayılı KHK ile 1389 sayılı Kanun
mülga olmuş ve 1389 sayılı Kanun’a yapılan atıfların 659 sayılı KHK’ya yapılmış sayılacağı
hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla belediyelerde vekalet ücretlerinin tahsili ve dağıtımında 659 sayılı KHK hükümleri uygulanacaktır.
Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nin 333 Emanetler Hesabı “Hesaba
ilişkin işlemler” başlıklı 261’inci maddesinde;
“Emanetler hesabında kayıtlı paralardan nakden yapılan ödeme ve başka hesaplara
aktarılan tutarlar için muhasebe işlem fişi düzenlenir. Emanete alınan para aynı kişiye geri
ödeniyorsa ve emanete alınma sırasında kendisine alındı veya muhasebeleştirme belgesinin
onaylı bir nüshası verilmişse, bu alındı veya muhasebeleştirme belgesinin onaylı nüshası geri
alınarak muhasebe işlem fişine bağlanır. Emanet olarak alınan paraların, gerek parayı teslim
edene, gerek istihkak sahibi sıfatıyla başkalarına verilmesi veya gelir kaydedilebilmesi için
(zamanaşımına uğramasından dolayı gelir kaydedilenlerle kanunen veya gönderilen haciz
kararlarına dayanılarak muhasebe birimlerince tevkif edilen ve ilgili daire ve kurumlara
ödenmesi gereken paralar hariç), parayı teslim ettiren daire veya kurumca usulüne göre
düzenlenmiş onaylı bordro, bildirim veya bu dairelerce paranın ilgililerine verilmesine ilişkin
bir yazının ya da alındı arkasına yazılmış onaylı bir açıklamanın bulunması gerekir.”
denilmektedir.
Aynı Yönetmelik’in 262’nci maddesinde;
“(1) Emanetler hesabına ilişkin alacak ve borç kayıtları aşağıda gösterilmiştir.
a) Alacak
1) Emanet olarak nakden tahsil edilen tutarlar bu hesaba alacak, 100-Kasa Hesabı,
102-Banka Hesabı veya ilgili diğer hesaplara borç kaydedilir.
2) Aylık, ücret veya diğer istihkaklardan mahsuben tahsil edilen tutarlar bu hesaba
alacak, ilgili hesap veya hesaplara borç kaydedilir.
3) Bütçe geliri olarak kaydedilenler dışında fazla veya yersiz olarak tahsil edilen
tutarlar ilgilisine iade edilmek üzere bu hesaba alacak, ilgili hesaba borç kaydedilir.
…” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer alan mevzuat ve açıklamalar çerçevesinde, İdare lehine sonuçlanan
davalar sonucu tahsil edilen vekalet ücretleri 333.02.05-Avukatlık Ücretleri Hesabına
kaydedilecek ve bu hesapta biriken paralar 659 sayılı KHK hükümlerine göre dağıtılacaktır.
Ancak İdare tahsil ettiği vekalet ücretlerini 333.02.05-Avukatlık Ücretleri hesabına almadan gelir kaydetmiş, vekalet ücretinin dağıtımında ise 333.02.99 Kişilere Ait Diğer Emanetler
Hesabından çıkış yapmıştır. Tahsil olunan avukat vekalet ücretlerinin emanet hesaplara
alınmaması bu hesapta ne kadar tutar olduğunun ve bu tutardan ne kadarlık kısmın dağıtıma
esas olacağının tespit edilememesine yol açmaktadır. İdarenin 333.02.99 Kişilere Ait Diğer
Emanetler Hesabında muhasebeleştirdiği emanetlerin vekalet ücreti olarak dağıtılması
nedeniyle de bu emanetlerin sahipleri tarafından talep edilmesi durumunda İdarenin muhasebe
kayıtlarında yer almaması riski ortaya çıkabilmektedir.
Sonuç olarak, İdare tarafından tahsil edilen vekalet ücretlerinin 333-Emanetler
Hesabında izlenmesinin ve dağıtımı yapılacak olan kısmın bu hesaptan yapılmasının uygun
olacağı düşünülmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “2019 yılı itibariyle idare lehine sonuçlanan davalar
neticesinde tahsil edilen vekalet ücretleri 333.02.05 Avukatlık Ücretleri hesabında takip
edilmektedir.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir.
BULGU 14: Stoklarda Takip Edilmesi Gereken İlk Madde ve Malzeme
Niteliğindeki Bazı Malların Taşınır İşlem Fişi Düzenlenmeden Doğrudan
Giderleştirilmesi
Bahçelievler Belediyesi taşınır hesaplarına ilişkin yapılan denetim ve incelemelerde Fen
İşleri Müdürlüğü tarafından alımı yapılan ve taşınır işlem fişi düzenlenerek stoklarda takip
edilmesi gereken bazı inşaat mal ve malzemelerinin muhasebe kayıtlarında doğrudan
giderleştirildiği görülmüştür.
Taşınır Mal Yönetmeliği’nin “Belge ve cetveller” başlıklı 10’uncu maddesinde;
“(1) Taşınır işlemlerinde, işlem türüne göre aşağıda belirtilen belge ve cetveller
kullanılır.
a) Taşınır İşlem Fişi (Örnek: 5; 5/A): İlgili mevzuatı çerçevesinde kabul edilerek teslim
alınan taşınırların girişleri ile taşınırların çıkış ve ambarlar arasında devir işlemlerinde,
dayanıklı taşınırların niteliklerini değiştiren esaslı onarım ve ilaveler sonucu değer
artışlarında, kayıtlara esas olmak üzere 5 örnek numaralı Taşınır İşlem Fişi düzenlenir,…” denilmektedir.
Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nin 150-İlk Madde ve Malzeme
Hesabına ilişkin “Hesabın işleyişi” başlıklı 116’ncı maddesinde;
“(1) İlk madde ve malzeme hesabına ilişkin borç ve alacak kayıtları aşağıda
gösterilmiştir.
a) Borç
1) Satın alınan veya üretilen ilk madde ve malzemeler bir taraftan maliyet bedelleri ile
bu hesaba borç, 103-Verilen Çekler ve Gönderme Emirleri Hesabı veya ilgili diğer hesaplara
alacak; diğer taraftan 830-Bütçe Giderleri Hesabına borç, 835-Gider Yansıtma Hesabına
alacak kaydedilir.

b) Alacak
1) Tüketilmek amacıyla kamu idaresinin ilgili birimlerine verilen veya kullanılan ilk
madde ve malzemeler bu hesaba alacak, 630- Giderler hesabına borç kaydedilir.
…” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine göre Belediye tarafından satın alınan
taşınırların teslim alındığında taşınır işlem fişi düzenlenmesi, ilgili malın muhasebe kayıtlarında
150-İlk Madde ve Malzeme Hesabına kaydedilmesi, tüketim yapıldıkça taşınır işlem fişi
düzenlenerek ve 150-İlk Madde ve Malzeme Hesabına alacak 630-Giderler Hesabına borç
kaydı yapılarak kayıtlardan çıkılması gerekmektedir.
Ancak Bahçelievler Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü “Beton Yol Elemanları Alım
İşi”nde alımı yapılan mal ve malzemelerin Belediye stoklarına girişi yapılıp, belli bir süre
stoklarda bekletildikten sonra “İdare Malı Beton, Parke, Bordür Yol Onarım İşi” ihalesi
çerçevesinde kullanıma veriliyor olmasına rağmen ilgili malzemelere ilişkin taşınır işlem fişi
düzenlenmediği ve 150-İlk Madde ve Malzeme Hesabı kullanılmadan alınan malzemelerin
doğrudan giderleştirildiği tespit edilmiştir. Bu şekilde 2018 yılı içerisinde toplam değeri
2.391.057,42 TL olan beton mal ve malzemenin 150-İlk Madde ve Malzeme Hesabı
kullanılmadan doğrudan giderleştirilmesi nedeniyle söz konusu mal ve malzemelerin muhasebe
kayıtlarında takibi yapılamamakta, ayrıca bu durum 630-Giderler Hesabı ve 150-İlk Madde ve Malzeme Hesabının hatalı bakiye vermesine yol açmaktadır.
Bahçelievler Belediyesi tarafından alımı yapılan taşınırların yukarıda yer verilen
mevzuat hükümleri ve yapılan açıklamalar uyarınca kayıt altına alınmasının uygun olacağı
değerlendirilmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “Stoklardan takip edilmesi gerekenler ilk madde ve malzeme
niteliğindeki bazı malların taşınır işlem fişi düzenlenmeden doğrudan giderilmesi başlığı
altında taşınır mal yönetmeliğinin “ Belge ve Cetveller” başlıklı 10. maddesinde yer alan
hükümlere göre müdürlüğümüzce “Beton Yol Elemanları Alımı” işinde alımı yapılan mal ve
malzemelerin belediye stoklarına girişi yapılıp belli bi süre stoklarda bekletildikten sonra “
İdare Malı Beton Parken, Bordür, Yol Onarım işi” ihalesi çerçevesinde kullanıma veriliyor
olmasına rağmen ilgili malzemelere taşınır işlem fişi düzenlenmediği ve ilk madde ve malzeme
hesabı kullanılmadan alınan malzemelerin doğrudan giderleştirildiği tespit edilmiştir. Bu
şekilde yapılan alımlarda söz konusu mal ve malzeme hesabının hatalı bakiye vermesine yol
açmaktadır denmektedir.
Bu durum 2018 Sayıştay Denetimi sırasında denetim görevlisi ile yapılan görüşmede
gündeme gelmiş ve müdürlüğümüze yapılan şifai uyarılar neticesinde 2019 yılı içerisinde mal
ve malzeme alım ihalelerinde taşınır mal yönetmeliği hükümlerine göre işlemler başlatılmış
olup bu yıla ait “ Beton Yol Elemanları Alımı” işini ait hakediş miktarına göre düzenlenen
taşınır işlem fişi sunulmuştur. Bundan sonraki çalışmalarımızda bu doğrultuda olacaktır.”
denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edildiği anlaşılmıştır. Ancak söz konusu işlemlere ilişkin muhasebe kayıtları 2019 yılında
yapıldığından 2018 yılı Mali Tablolarındaki hatayı etkilememektedir. Dolayısıyla 2018 yılı
Mali Tablolarında yer alan 150 ve 630 Hesaplarının gerçeği yansıtmadığı
değerlendirilmektedir.
BULGU 15: Belediye Sınırları İçerisinde Eğlence Vergisine Tabi Faaliyet Gösteren
İşyerlerine İlişkin Tahakkuk ve Tahsilatların Yapılmaması
Belediye tarafından, sınırları içerisinde eğlence vergisine tabi faaliyet gösteren
işyerlerine ilişkin herhangi bir eğlence vergisi tahakkuk ve tahsilatının yapılmadığı
görülmüştür.5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Belediye Başkanının görev ve yetkileri” başlıklı
38’inci maddesinde;
“Belediye başkanının görev ve yetkileri şunlardır:
a) Belediye teşkilâtının en üst amiri olarak belediye teşkilâtını sevk ve idare etmek,
belediyenin hak ve menfaatlerini korumak.

f) Belediyenin gelir ve alacaklarını takip ve tahsil etmek.
…” hükmü yer almaktadır.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda üst yönetici olarak belediye
başkanlarının kaynakların etkili şekilde elde edilmesi ve kullanımından sorumlu olduğu ve bu
sorumluluğunu mali hizmetler birimi, iç denetçi ve harcama yetkilileri aracılığıyla yerine
getireceği düzenlenmiş, aynı Kanun’da idare gelirlerinin tahakkuku ile gelir ve alacakların takip
ve tahsil işlemlerini yürütmek mali hizmetler biriminin görevleri arasında sayılmıştır.
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun eğlence vergisinin matrahını açıklayan
20’nci maddesinde;
“…
Biletle girilmesi zorunlu olmayan bar, pavyon, gazino, gece kulübü, taverna, diskotek,
kabare, dansing, bilardo ve masa futbolu salonları gibi eğlence yerlerinde işin mahiyetine göre
çalışılan her gün için bu Kanunun 96 ncı maddesine göre tespit edilen miktardır.” hükmü yer
almakta olup, aynı Kanun’un 18’inci maddesinde, verginin mükellefinin eğlence yerlerini
işleten gerçek veya tüzel kişiler olduğu belirtilmiştir.
Ruhsat ve Denetim Müdürlüğünden alınan bilgiler doğrultusunda belediye sınırları
içerisinde faaliyette bulunan 12 adet bilardo salonu, 4 adet oyun salonu ve 7 adet müzikli içkili
lokanta olduğu, bu işletmelerin eğlence vergisine tabi faaliyette bulunmalarına rağmen eğlence
vergisi tahakkuk ve tahsilatı yapılmadığı görülmüştür. Ayrıca eğlence vergisi gelirlerinin
müşterek bahisler ve sinema salonlarından gelen paylardan ibaret olduğu ve belediye tarafından
herhangi bir eğlence vergisi tahakkuk ve tahsilatının yapılmadığı anlaşılmıştır.

Sonuç olarak Belediye tarafından gelir kaybına yol açan bu durumun düzeltilebilmesi,
Mali Hizmetler Birimine verilmiş olan gelirlerin takip ve tahsili görevinin etkin bir şekilde
gerçekleştirilebilmesi için birim bünyesinde yoklama servisinin kurularak diğer ilgili birimlerle
koordineli ve işbirliği içerisinde çalışılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Bir önceki denetim döneminde de Sayıştay Raporunda yer alan bu hususa ilişkin, Kamu
İdaresi tarafından düzeltme veya çalışmaların yapılacağı belirtilmesine rağmen gerekli
düzeltmelerin yapılmadığı anlaşılmıştır.
Kamu idaresi cevabında; “Eğlence Vergileri 2464 sayılı Kanunun 20. Maddesinde
düzenlenmiş olup, zaman içinde bazı değişikliklere uğramıştır. Sinemalar Mal Müdürlüğüne,
Ganyan gelirleri Büyükşehir Belediyelerine ve bu yerlerden yasanın belirlediği şekilde
Belediyemize paylar aktarılmaktadır. Ayrıca Belediyemiz tarafından gerekli yazışmalar
yapılarak işlem başlatılmıştır. Sorguda bulunan Bilardo salonları ise Eğlence Vergisinden
çıkarılarak federasyon tarafından spor müsabakasına dönüştürülmüştür.” denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi cevabında bilardo salonlarının federasyona bağlı hale
getirildiği ve dolayısıyla eğlence vergisine tabi olmadığı belirtilmekte ise de yapılan savunmada
bir adet bilardo salonuyla ilgili yazı gönderildiği ve yazıya konu bilardo salonunun bulguda
belirtilen 12 adet bilardo salonu içinde yer almadığı görülmüştür. Ayrıca eğlence vergisi ile
ilgili olarak İdare tarafından çalışma başlatıldığı ifade edilmiş olup, bulgu konusu tespitin
devam edip etmeyeceği takip eden denetimlerde izlenecektir.
BULGU 16: İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı ile İlgili Mevzuata Aykırı Hususların
Bulunması
A-Bazı İşyerlerinin İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı Olmadan Faaliyette
Bulunmaları
Belediye sınırları içerisinde yer alan bazı işletmelerin işyeri açma ve çalışma ruhsatı
olmadan faaliyette bulundukları görülmüştür.
İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik’in “İşyeri açılması” başlıklı
6’ncı maddesinde;
“Yetkili idarelerden usulüne uygun olarak işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan
işyeri açılamaz ve çalıştırılamaz. İşyerlerine bu Yönetmelikte belirtilen yetkili idareler dışında
diğer kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili meslek kuruluşları tarafından özel mevzuatına göre verilen izinler ile tescil ve benzeri işlemler bu Yönetmelik hükümlerine göre ruhsat alma
mükellefiyetini ortadan kaldırmaz. İşyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan açılan işyerleri
yetkili idareler tarafından kapatılır.
…” hükmü yer almaktadır.
Anılan Yönetmelik, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde yetkili idareyi belediye
olarak tanımlamaktadır. Dolayısıyla belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde iş yeri açma
ve çalışma ruhsatlarının ilgili belediye tarafından verilmesi, ruhsatsız faaliyette bulunan
işyerlerinin ise kapatılması gerekmektedir.
Vergi dairesinden 2017 yılı itibariyle Belediye tarafından alınan bilgilere göre, belediye
sınırları içerisinde vergi mükellefi olarak faaliyette bulunan 31.015 adet işyerinin olduğu, bu
işyerlerinden 25.008 adedine Belediye tarafından ruhsat verilmesi gerektiği kalan 6.007
adedinin ise Belediye dışındaki yetkili idareler tarafından ruhsatlandırılması gereken
işyerlerinden olduğu anlaşılmıştır. Belediye bu listeden yola çıkarak sayılara ilişkin
güncellemeleri yapmaktadır.
Ruhsat ve Denetim Müdürlüğünden vergi dairesinin listesinin güncellenmesi
neticesinde alınan verilere göre ise belediye sınırları içerisinde 22.165 aktif işyeri olduğu ve bu
işyerlerinden 12.986 adedinin ruhsatlı olduğu, 9.179 adet işyerinin ise ruhsatsız şekilde
faaliyette bulunduğu anlaşılmıştır.
Sonuç olarak Belediye tarafından ruhsatsız faaliyette bulunan işyerlerinin ilgili
mevzuatı uyarınca kapatılmasına yönelik çalışmaların başlatılmasının gerektiği
değerlendirilmektedir.
Bir önceki denetim döneminde de Sayıştay Raporunda yer alan bu hususa ilişkin, Kamu
İdaresi tarafından gerekli düzeltmelerin yapılmadığı anlaşılmıştır.
B- İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı Olmadan Faaliyette Bulunan İşyerlerinden
Tespiti Yapılanlara Kapatma Yaptırımının Uygulanmaması
Belediye tarafından ruhsatsız çalıştığı tespit edilen işyerlerine süre verildiği, gerekli
takibin yapılmadığı ve kapatma yaptırımının uygulanmadığı görülmüştür.
İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin “İşyeri Açılması” başlıklı
6’ncı maddesinde;“Yetkili idarelerden usulüne uygun olarak işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan
işyeri açılamaz ve çalıştırılamaz. İşyerlerine bu Yönetmelikte belirtilen yetkili idareler dışında
diğer kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili meslek kuruluşları tarafından özel mevzuatına göre
verilen izinler ile tescil ve benzeri işlemler bu Yönetmelik hükümlerine göre ruhsat alma
mükellefiyetini ortadan kaldırmaz. İşyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan açılan işyerleri
yetkili idareler tarafından kapatılır.
…” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükmü değerlendirildiğinde, ruhsatı olmadan açılan ve
çalıştırılan işyerlerine ilişkin yetkili idareler tarafından kapatma yaptırımının uygulanması
gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla belediye tarafından ruhsat verilmesi gereken
işyerlerinden ruhsatsız çalıştırılanlara ilişkin doğrudan kapatma cezasının uygulanması
gerekmektedir.
Yapılan incelemede Belediye tarafından yapılan denetimlerde 1.859 adet işyerinin
ruhsatsız çalıştığına ilişkin tespit yapıldığı, ancak bu işyerlerine ruhsat için süre verildiği ve
kapatma cezasının uygulanmadığı görülmüştür. Ayrıca yapılan tespitlerin devamında etkili bir
takibin olmadığı öğrenilmiştir.
Sonuç olarak Belediye tarafından ruhsatsız çalıştığı tespit edilen işyerlerine ilişkin
kapatma cezasının uygulanmamasının mevzuata aykırı olduğu ve gerekli çalışmaların
yapılması gerektiği düşünülmektedir.
Bir önceki denetim döneminde de Sayıştay Raporunda yer alan bu hususa ilişkin, Kamu
İdaresi tarafından düzeltme veya çalışmaların yapılacağı belirtilmesine rağmen gerekli
düzeltmelerin yapılmadığı anlaşılmıştır.
Kamu idaresi cevabında; “Bulgu 21-a maddesinde belirtilen; 2017 yılında vergi dairesi
listesinin güncellenmesi neticesinde alınan verilere göre gerekli düzeltmelerin yapılmadığı; B
maddesinde ise ruhsat verilmesi gereken işyerlerinden ruhsatsız çalışanları hakkında doğrudan
kapama cezası verilmesi ve tespitlerin devamında etkili bir takibin yapılmadığı belirtilmekte
ise de, ilçemize yapı stokunun %50 sinin imara aykırı olması sebebiyle işyeri açma ve çalışma
ruhsatının düzenlenemediği, 31.05.1985 tarih ve 3194 sayılı imar kanuna eklenen geçici 6.
maddede belirtilen imar barışından (yapı kayıt belgesi) yararlanan işyerlerine açma ve çalışma
ruhsatlarının düzenlendiği denetimlerimizin devam edip ve gerekli yasal işlemler
yapılmaktadır.” denilmektedir.

Sonuç olarak Kamu İdaresi cevabında ilçede yapı stoklarının yarısının imara aykırı
olması sebebiyle işyeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenemediği belirtilmekte ise de, bulguda
Belediye verilerinden yola çıkılarak 9.179 adet işyerinin ruhsatsız faaliyette bulunduğu
belirtilmiştir. Dolayısıyla bu sayıda işyerinin ruhsatsız olmasının yalnızca imara aykırı yapı
olmalarıyla açıklanamayacağı düşünülmektedir. Ayrıca bu işyerlerinin kaç adedinin imara
aykırı yapı olduğu gibi bir bilgi İdare cevabında yer almamaktadır. Açıklanan nedenlerle
cevabın bulguda belirtilen hususu karşılamadığı ve ruhsatsız faaliyet gösteren işyerlerine ilişkin
daha etkin bir çalışma ve takibin yapılması gerekmektedir.
BULGU 17: Yevmiye Kayıtlarında Mevzuata Aykırı Uygulamaların Bulunması
A- Bazı Yevmiye Kayıtlarında Geçmişe Dönük Düzeltmeler Yapılması
Belediye tarafından bazı yevmiye kayıtlarında yapılan hataların yeni bir yevmiye kaydı
ile düzeltilmek yerine geçmişe dönük işlem yapılmak suretiyle düzeltildiği görülmüştür.
Genel Yönetim Muhasebe Yönetmeliği’nin “Kayıt Düzeni ve Kayıt Düzeltmesi”
başlıklı 18’inci maddesinde;
“(1) Kamu idarelerinin muhasebe birimleri, muhasebe işlemlerini, gerçekleşme
sırasına göre düzenli bir şekilde hesap dönemi başında “1” den başlamak üzere hesap
döneminin sonuna kadar numaralandırarak kaydederler. Muhasebe kayıtları ancak yeni bir
muhasebe kaydı ile düzeltilir. Muhasebe belgesinde düzeltme işleminin gerekçesine yer
verilir.”
Yukarıda yer verilen mevzuat hükmü değerlendirildiğinde, muhasebe kayıtlarında bir
hata yapıldığı zaman bu kaydın yeni bir muhasebe kaydıyla gerekçesi belirtilmek suretiyle
düzeltilebileceği ve gerek geriye dönük işlem tesis etmek gerekse yevmiye kaydına eklemeler
yapmak suretiyle hataların düzeltilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Yapılan incelemede Belediye tarafından gerçekleştirilen işlemlere ilişkin yevmiye
kayıtlarında yapılan hataların geçmişe dönük işlem yapılmak suretiyle düzeltildiği görülmüştür.
Sonuç olarak Belediye tarafından yevmiye kayıtlarında yapılan hataların yeni bir
yevmiye kaydı ile düzeltilmek yerine geçmişe dönük işlem tesis etmek suretiyle düzeltilmesinin
mevzuata aykırı olduğu ve bu durumun belediyenin muhasebe kayıt sisteminde büyük sorunlara
sebebiyet verebileceği değerlendirilmektedir

B-Muhasebe Kayıtlarında Bazı Yevmiye Numaralarının Atlanması ve Müteselsil
Sıra Takip Edilmemesi
Belediyenin muhasebe sistemi incelendiğinde yevmiye kayıtlarında müteselsil sıra takip
edilmediği görülmüştür.
Genel Yönetim Muhasebe Yönetmeliği’nin “Kayıt Düzeni ve Kayıt Düzeltmesi”
başlıklı 18’inci maddesinde;
“(1) Kamu idarelerinin muhasebe birimleri, muhasebe işlemlerini, gerçekleşme
sırasına göre düzenli bir şekilde hesap dönemi başında “1” den başlamak üzere hesap
döneminin sonuna kadar numaralandırarak kaydederler. Muhasebe kayıtları ancak yeni bir
muhasebe kaydı ile düzeltilir. Muhasebe belgesinde düzeltme işleminin gerekçesine yer
verilir.”
Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nin “Yevmiye sistemi,
muhasebeleştirme belgeleri ve açılış kayıtları” başlıklı 43’üncü maddesinde ise;
“…
(4) Muhasebeleştirme belgelerinin yevmiye tarih ve numarası sütunlarına, gerçekleşen
işlemlerin kayda geçirildikleri tarih ile hesap döneminin başında (1)’den başlayıp, hesap
döneminin sonuna kadar devam eden birer numara verilir. Gerek yevmiye defteri ve gerekse
büyük defter ve yardımcı defter kayıtlarında bu yevmiye numaraları esastır.
…” hükümleri yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükmü değerlendirildiğinde, muhasebe işlemlerinin
dönem başında 1’den başlamak üzere numaralandırılarak dönem sonuna kadar gerçekleşme
sırasına göre müteselsil sıra takip edilmek suretiyle kaydedilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Yapılan incelemede Belediye tarafından gerçekleştirilen işlemlere ilişkin muhasebe
kayıtlarında bazı yevmiye numaralarının atlandığı dolayısıyla yevmiye kayıtlarında müteselsil
sıra takip edilmediği görülmüştür.
Sonuç olarak Belediyenin muhasebe kayıtlarında bazı yevmiye numaralarının atlanması
neticesinde boş yevmiyelerin bulunması ve yevmiyelerin müteselsil sıra takip etmemesinin
ilgili mevzuat hükümlerine uygun olmadığı düşünülmektedir.

Bir önceki denetim döneminde de Sayıştay Raporunda yer alan bu hususa ilişkin, Kamu
İdaresi tarafından düzeltmelerin yapıldığı belirtilmesine rağmen gerekli düzeltmelerin
yapılmadığı anlaşılmıştır.
Kamu idaresi cevabında; “A) Muhasebe kayıtlarında yapılan hatalar 2019 yılı itibariyle
geçmişe dönük yapılmamakta olup, hatalı kayıtlar düzeltme fişi ile güncel tarihte yapılacaktır
B) Tespit edilen hata muhasebe yazılımından kaynaklı olup tarafımızca ilgili birime
bilgilendirme yapılmış olup düzeltilmesi talep edilmiştir.” denilmektedir.
Sonuç olarak A-İdare tarafından bulguda tespit edilen hususla ilgili yanlış uygulamadan
vazgeçildiği ifade edilmiş olup, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir.
B-Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem tesis
edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir.
BULGU 18: Yemek Alımına İlişkin Hakediş Ödemelerinin Hatalı
Muhasebeleştirilmesi
Yapılan incelemeler neticesinde Bahçelievler Belediyesi tarafından yemek alımına
ilişkin hakediş ödemelerinin hatalı muhasebeleştirildiği görülmüştür.
Devlet Memurları Yiyecek Yardım Yönetmeliği’nin “Yardım Şekli” başlıklı 3’üncü
maddesinde;
“Yiyecek yardımı sadece yemek verme şeklinde yapılır. Bu yardım, nakten veya kupon,
kart, fiş, bilet ya da bu mahiyette bir ödeme aracı verilmek suretiyle yapılamaz.
Yiyecek yardımı haftalık çalışma süresi 40 saati aşmayan yerlerde öğle yemeği olarak
verilir. Günün 24 saatinde devamlılık gösteren hizmetlerde çalışan memurlara, görevlerinin
diğer yemek saatlerinde de devam etmesi şartıyla üç öğüne kadar yemek verilebilir.”
denilmektedir.
Aynı Yönetmelik’in “Yemek Servisi Giderleri” başlıklı 4’üncü maddesinde;
“Yiyecek yardımının gerektirdiği giderler, yemek maliyetlerinin Ankara, İstanbul ve
İzmir illeri için üçte ikisini, diğer iller için yarısını aşmamak üzere, bu Yönetmelik kapsamına dahil memur kadrosu adedine göre kurum bütçelerine konulacak ödeneklerle karşılanır.
Ödenek dağıtımı yemek servisi kurulacak kurumdaki memur sayısı dikkate alınmak
suretiyle yapılır.
Yemek bedelinin bütçeden karşılanamayan kısmı yemek yiyenlerden alınır. 2155 sayılı
Bazı Kamu Personeline Tayın Bedeli Verilmesi Hakkında Kanun’a göre tayın bedeli verilen
personel ile sözleşmeli olarak çalıştırılanların, bu Yönetmeliğe göre yiyecek yardımı yapılan
yemek servislerinde yemek yemeleri halinde, yemek bedelinin tamamı kendilerinden alınır.”
hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer alan mevzuat hükümlerine göre, belirli şartlar altında memurlara öğle
yemeği yardımı yapılabilmekte ve bu yardım yemek verme şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Yemek maliyetlerinin İstanbul ili için üçte ikisi İdare tarafından, kalan kısmı ise yemek
hizmetinden yararlanan memur tarafından karşılanmaktadır. İdare yemek yardımından
yararlanan memurlar tarafından ödenmesi gereken bedelleri maaştan kesinti yapmak suretiyle
tahsil etmiş ve bu bedelleri 333-Emanetler Hesabına alacak kaydetmiştir. Yemek alımına ilişkin
hakediş ödemeleri yapılırken yemek maliyetinin üçte ikisi İdare tarafından karşılandığı için bu
tutar 630-Giderler Hesabına borç kaydı yapılarak giderleştirilmesi, üçte birlik kısmı ise personel
maaşından kesilerek karşılandığı ve kesilen tutarlar emanet hesabında izlendiği için 333-
Emanetler Hesabına borç kaydı yapılarak bu hesaptan çıkış yapılması gerekmektedir. Ancak
İdare yemek hakediş ödemelerinde yemek maliyetinin tamamını 630-Giderler Hesabına borç
kaydı yaparak giderleştirmiş, 333-Emanet Hesabından ise herhangi bir çıkış kaydı yapmamıştır.
Bu itibarla, yemek maliyetinin tamamının giderleştirilmesinin ve emanet hesaplardan
çıkış yapılmamasının İdarenin mali tablolarında yer alan 630-Giderler Hesabı ile 333-
Emanetler Hesabının 1.251.918,15 TL fazla görünmesine yol açtığı düşünülmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “2019 yılı itibariyle personelden kesilen yemek ücretleri
emanete alınıp hakediş ödemesi zamanında emanetten çıkılarak ödemesi yapılacaktır.”
denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir. Bununla birlikte söz konusu işlemlere ilişkin muhasebe kayıtları
yapılmadığından İdarenin 2018 yılı Mali Tablolarında yer alan 333 ve 630 Hesaplarının kaydı
yapılmayan tutar kadar hatalı olduğu değerlendirilmektedir.

BULGU 19: Bazı İşyerleri İçin Emlak Vergisi Tahakkuklarının Mesken Üzerinden
Hesaplanması
Belediye tarafından bazı işyerleri için mesken üzerinden emlak vergisi tahakkuk ve
tahsilatının yapıldığı görülmüştür.
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’na tabi olarak bina ver arazi vergilerine ilişkin
düzenlenmeler yapılmış olup, bina vergisine ilişkin açıklamalar Kanun’un birinci kısmında yer
almaktadır. Kanun’un bina vergisiyle ilgili birinci kısmında;
“Mevzu:
Madde 1– Türkiye sınırları içinde bulunan binalar bu kanun hükümlerine göre Bina
Vergisine tabidir.”

Matrah:
Madde 7 – Bina Vergisinin matrahı, binanın bu kanun hükümlerine göre tesbit olunan
vergi değeridir.

Nispet:
Madde 8 – (Değişik : 22/7/1998 – 4369/65 md.) (1)(2)
(Değişik: 8/1/2002-4736/4 md.) Bina vergisinin oranı meskenlerde binde bir, diğer
binalarda ise binde ikidir. Bu oranlar, 5216 sayılı Kanunun uygulandığı büyük şehir belediye
sınırları ve mücavir alanlar içinde % 100 artırımlı uygulanır. Cumhurbaşkanı, vergi oranlarını
yarısına kadar indirmeye veya üç katına kadar artırmaya yetkilidir.” hükümleri yer almakta
olup, Aynı Kanun’da verginin belediyeler tarafından dört yılda bir yapılan takdir işlemlerini
takip eden Ocak ve Şubat aylarında tarh olunacağı ve tarh olunmakla tahakkuk da etmiş
sayılacağı belirtilmiştir.
Aynı Kanun’un “Mükellefiyetin Başlaması ve Bitmesi” başlıklı 9’uncu maddesinde;
“(Değişik birinci fıkra: 3/4/2002-4751/2 md.) Bina vergisi mükellefiyeti;
a) 33 üncü maddenin (1) ilâ (7) numaralı fıkralarında yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması halinde bu değişikliklerin vuku bulduğu, aynı maddenin (8) numaralı
fıkrasında yazılı halde ise bu duruma bağlı olarak takdir işleminin yapıldığı tarihi,

Takip eden bütçe yılından itibaren başlar.
…” denilmektedir.
Yine ilgili Kanun’un 23’üncü maddesinde, 33’üncü maddesinin sekizinci fıkrası hariç
bu maddede sayılan vergi değerini tadil eden sebeplerin bulunması halinde ilgili Belediyeye
bildirimde bulunulması zorunlu tutulmuş ve 33’üncü maddesinde, bir binanın kullanım tarzının
değiştirilmesi veya mesken olarak kullanılan kısımlarının dükkan, mağaza, depo gibi ticaret ve
sanat icrasına ayrılması vergi değerini tadil eden sebep olarak sayılmış ve bu hüküm için
apartmanda yer alan her bir dairenin bina olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Kanun’un 30’uncu maddesinde ise;
“…
(Değişik : 4/12/1985 – 3239/110 md.) Devir ve ferağı yapılan bina ve arazinin, devir ve
ferağın yapıldığı yıl ile geçmiş yıllara ait ödenmemiş Emlak Vergisinin ödenmesinden devreden
devralan müteselsilen sorumlu tutulurlar. Devralanın mükellefe rücu hakkı saklıdır. Tapu
daireleri devir ve ferağ işlemini, işlemin yapıldığı ayı takip eden ayın 15’inci günü akşamına
kadar ilgili belediyelere bildirir.” ifadesi yer almaktadır.
İzmir Vergi Dairesi Başkanlığının 14.08.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.35.17.02-
175.01[30-2012/1]-759 sayılı Özelgesi’nde ise;
“…
Bu hükümlere göre; bir meskenin kullanış tarzının işyeri olarak değiştirilmesi, vergi
değerini değiştiren sebep olduğundan mükelleflerin söz konusu değişiklik için ilgili belediyeye
bildirim vermesi gerekmekte olup bu gayrimenkulün satışa konu olması halinde ise
satışın yapıldığı yıl ile geçmiş yıllara ait ödenmemiş emlak vergisinin ödenmesinden alıcı ve
satıcılar müteselsilen (birlikte) sorumludurlar.” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri değerlendirildiğinde;
1-İşyeri olarak kullanılan binalar için emlak vergisi oranlarının, mesken olarak kullanılan binaların emlak vergisi oranlarının iki katı olduğu,
2-Mesken olarak kullanılan dairenin bir kısmı veya tamamının işyeri olarak
kullanılmaya başlanmasının vergi değerini tadil eden sebep olarak sayıldığı,
3-Vergiyi tadil eden sebeplerin doğması halinde mükelleflerce ilgili Belediyeye
bildirimde bulunulması ve verginin yeni duruma göre tarh ve tahakkukunun yapılmasının
gerektiği,
4-Vergiyi tadil eden sebep meydana gelen gayrimenkulün satışa konu olması halinde
geçmiş yıllara ait ödenmemiş emlak vergisinden devreden ve devralanın müteselsil olarak
sorumlu oldukları anlaşılmaktadır.
3572 sayılı İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun’a göre işyeri açma ve çalışma ruhsatı verme yetkisinin
belediyelerde olduğu ve hangi iş yerlerine bu Kanun hükümlerinin uygulanmayacağı
belirtilmiştir. Kanun hükümlerinin uygulanmayacağı alanlarda faaliyet gösteren işletmeler,
ilgili meslek odalarına veya belirli kurumlara başvurarak iş yeri açma ve çalışma ruhsatını
alacaklardır. Dolayısıyla bu işletmelere işyeri açma ve çalışma ruhsatı verilmesi belediyelerin
yetkisi dahilinde bulunmamaktadır.
Belediyece ruhsat verilmeyen meslek gruplarından olan diş hekimi, doktor, mali
müşavir ve avukatlar tarafından işyeri olarak kullanılan konutlardan her bir meslek grubu için
alınan 20 örneklemden oluşan toplam 80 konutun emlak vergisine ilişkin inceleme
yapıldığında, işyeri olarak kullanılan bu konutların 59 adedinin mesken üzerinden, 21 adedinin
ise işyeri üzerinden emlak vergisi ödediği anlaşılmış olup, örneklem sonucuna göre işyeri
olarak kullanılan konutların yalnızca %26’,25’i işyeri üzerinden emlak vergisi ödemektedir. Bu
durumun Belediye açısından ciddi bir emlak vergisi geliri kaybına yol açabileceği
değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak işyeri olarak kullanılan konutlara ilişkin tespit yapılarak emlak vergisinin
vergiyi tadil eden sebebe göre güncellenmesi ve bu yolla belediyenin emlak vergisinden gelir
kaybının önlenmesine ilişkin çalışmaların yapılması gerektiği düşünülmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “Belediye sınırlarının içinde bulunan bazı meskenlerin iş yeri
olarak kullanıldığı bununla ilgili gerekli çalışmalar etkin bir yoklama ekibiyle düzene girmesine
çalışıldığı Ruhsat ve Denetim Müdürlüğünden de bu türden kullanılan meskenlerin Müdürlüğümüze bildirilmesi talebinde bulunulacağı çalışmalarının başlatılarak vergi kaybının
en aza indirileceği düşünülmektedir. Bu konudaki düşünce ve tavsiyelerinize katılmaktayız.”
denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir.
BULGU 20: Çevre Temizlik Vergilerinin Tahakkuk-Tahsilat Oranının Düşük
Olması
Belediye tarafından tahsil edilmesi gereken çevre temizlik vergilerinde tahakkuktahsilat oranının düşük olduğu görülmüştür.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Üst Yöneticiler” başlıklı
11’inci maddesinde;
“Bakanlıklarda ve diğer kamu idarelerinde en üst yönetici, il özel idarelerinde vali ve
belediyelerde belediye başkanı üst yöneticidir…
Üst yöneticiler, … sorumlulukları altındaki kaynakların etkili, ekonomik ve verimli
şekilde elde edilmesi ve kullanımını sağlamaktan, kayıp ve kötüye kullanımının önlenmesinden,
malî yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesi, izlenmesi ve kanunlar ile
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde belirtilen görev ve sorumlulukların yerine
getirilmesinden Bakana; mahallî idarelerde ise meclislerine karşı sorumludurlar.
Üst yöneticiler, bu sorumluluğun gereklerini harcama yetkilileri, malî hizmetler birimi
ve iç denetçiler aracılığıyla yerine getirirler.”
Aynı Kanun’un “Mali Hizmetler Birimi” başlıklı 60’ıncı maddesinde ise;
“Kamu idarelerinde aşağıda sayılan görevler, malî hizmetler birimi tarafından
yürütülür:
e) İlgili mevzuatı çerçevesinde idare gelirlerini tahakkuk ettirmek, gelir ve alacaklarının
takip ve tahsil işlemlerini yürütmek.
…” hükümleri yer almaktadır.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Belediye Başkanının Görev ve Yetkileri” başlıklı 38’inci maddesinde ise;
“Belediye başkanının görev ve yetkileri şunlardır:

f) Belediyenin gelir ve alacaklarını takip ve tahsil etmek.
…” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda verilen mevzuat hükümleri değerlendirildiğinde, belediye başkanlarının
belediyenin üst yöneticisi olarak, kaynakların etkili, ekonomik ve verimli şekilde elde edilmesi
ve kullanılmasından sorumlu olduğu, gelirlerin takip ve tahsilinin görev ve yetkisi içinde
olduğu ve 5018 sayılı Kanun çerçevesinde bu görevin mali hizmetler birimi aracılığıyla yerine
getirilmesinin gerektiği anlaşılmaktadır.
Belediyenin yılı içinde çevre temizlik vergisine ilişkin tahakkuk ve tahsilatlarının
incelenmesi neticesinde 9.898.201,98 TL tutarında vergi tahakkukuna karşılık 5.692.124,18 TL
vergi tahsilatının olduğu ve yılı içindeki tahakkuk tahsilat oranının %57,50 düzeyinde kaldığı
anlaşılmıştır.
Ayrıca 2017 yılından devreden çevre temizlik vergisi alacağının 45.207.947,30 TL
olduğu ve 2018 yılı sonunda ise bu rakamın 50.372.731,48 TL’ye ulaştığı, geçmiş yıldan gelen
alacaklarla beraber değerlendirildiğinde toplam çevre temizlik vergisi alacaklarının yılı içinde
yalnızca %11,30’unun tahsil edildiği görülmektedir.
Yapılan açıklamalar uyarınca Belediyenin çevre temizlik vergisine ilişkin gerek yılı
içindeki tahakkuklarından gerekse geçmiş yıldan gelen tahakkuklardan tahsilatlarının etkin
gerçekleştirilmesi konusunda gerekli çalışmaların yapılması gerektiği düşünülmektedir.
Bir önceki denetim döneminde de Sayıştay Raporunda yer alan bu hususa ilişkin, Kamu
İdaresi tarafından gerekli düzeltmelerin yapılmadığı anlaşılmıştır.
Kamu idaresi cevabında; “Çevre Temizlik Vergisinin tahsilatının düşük olması
hakkındaki izahımız; iş yerinin açılışını yapan mükellefler, iş yerlerini kapatırken Belediyemize
gelip vergi kaydını kapatmaması yüzünden daha sonraki ve takip eden yıllarda Kanun gereği
Çevre Temizlik Vergileri mevzuatı gereği grup ve derecelerine göre her yılın ilk ayın ilk
gününde tahakkuk ettirildiğinden birçok olmayan ve faaliyeti sonlandırılmış iş yerlerine
mükerrer olarak vergi tarh ettirilerek tahakkuk ile tahsilat arasındaki fark büyük gözükmektedir.” denilmektedir.
Sonuç olarak İdare cevabında işyerini kapatan mükelleflerin vergi kaydını sildirmemesi
sonucu Çevre Temizlik Vergisi tahakkuklarının yapıldığı ve bunların tahsil edilememesi
nedeniyle tahakkuk tahsilat oranının düşük kaldığı belirtilmiş ise de, bu durumda olan
mükelleflerin Belediyenin diğer ilgili birimlerinden alınacak verilerle takibinin yapılabileceği
düşünülmektedir. Bu nedenle Belediye birimleri arasında koordinasyon ile bilgi ve belge
paylaşımının sağlanarak çevre temizlik vergisinin takip ve tahsili sağlıklı bir şekilde
gerçekleştirilebileceği değerlendirilmektedir. Ayrıca Çevre Temizlik Vergisi ile tahsilat
oranının düşüklüğü önceki dönemlerden gelen bir sorun olup, geçmişten gelen tutarla birlikte
tahsil edilmeyen miktarın 50.372.731,48 TL’ye ulaştığı göz önüne alındığında yalnızca
kapanan işyerlerinden vergi tahsilatı yapılamaması nedeniyle tahsilat oranının düşük kaldığı
cevabı yetersiz görülmektedir.
BULGU 21: Elektronik Haberleşme Hizmeti Sunan Firmalardan Geçiş Hakkına
İlişkin Bedel Alınmaması
Belediye tarafından Türk Telekomünikasyon Altyapı ve Şebekelerine İlişkin Geçiş
Hakkı Bedellerinin tahakkuk ve tahsilatının yapılmadığı görülmüştür.
5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun “Tanımlar ve kısaltmalar” başlıklı
3’üncü maddesinde;
“…
s) Geçiş hakkı: İşletmecilere, elektronik haberleşme hizmeti sunmak için gerekli şebeke
ve alt yapıyı kurmak, kaldırmak, bakım ve onarım yapmak gibi amaçlar ile kamu ve özel
mülkiyet alanlarının altından, üstünden, üzerinden geçmeleri için tanınan hakları,
ş) Geçiş hakkı sağlayıcısı: Geçiş hakkına konu olan kamuya ait ya da kamunun ortak
kullanımında olan taşınmazlar da dahil olmak üzere, taşınmaz sahipleri ve/veya taşınmaz
üzerindeki hak sahiplerini,

z) İşletmeci: Yetkilendirme çerçevesinde elektronik haberleşme hizmeti sunan ve/veya
elektronik haberleşme şebekesi sağlayan ve alt yapısını işleten şirketi,
…” hükmü yer almaktadır.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından çıkarılan Sabit Ve Mobil
Haberleşme Altyapısı Veya Şebekelerinde Kullanılan Her Türlü Kablo Ve Benzeri Gerecin
Taşınmazlardan Geçirilmesine İlişkin Yönetmelik’te ise geçiş hakkı ücretine ilişkin işletmeci
ile geçiş hakkı sağlayıcısı arasında geçiş hakkına ilişkin serbestçe anlaşma yapılabileceği
belirtilmiş olup, 9’uncu maddesinde; “Geçiş hakkı kullanımında gerçek ve özel hukuk tüzel
kişilerine ait mülkiyet alanları dışında kalan yerler için Geçiş Hakkı Sağlayıcısı tarafından,
geçiş hakkını kullanan işletmeciden talep edilen geçiş hakkı ücreti, Geçiş Hakkı Ücret
Tarifesinde belirtilen fiyatları aşamaz.” hükmü yer almaktadır. Anılan düzenleme uyarınca
Yönetmelik ekinde geçiş hakkına ilişkin üst sınırlar belirlenmiş, belirlenen tutarların her yıl
üretici fiyat endeksine göre güncelleneceği hüküm altına alınmıştır.
Yapılan açıklamalar uyarınca Belediyenin mülkiyet, tasarruf veya sorumluluğunda
bulunan yerler için işletmeci ile anlaşma yapılarak, Yönetmelik’te belirlenen üst sınırları
geçmemek üzere geçiş hakkı bedeli alınması gerekmektedir.
Bir önceki denetim döneminde de Sayıştay Raporunda yer alan bu hususa ilişkin Kamu
İdaresi tarafından çalışmaların başlatıldığı belirtilmesine rağmen gerekli düzeltmelerin
yapılmadığı anlaşılmıştır.
Kamu idaresi cevabında; “Elektronik haberleşme hizmeti sunan firmalarda geçiş
hakkına ilişkin bedel alınmaması başlığı altında Belediyemiz tarafından ‘ 5809 sayılı Elektronik
Haberleşme Kanunu’ ve 27 Aralık 2012 tarih ve 28510 sayılı resmi gazetede yayınlanan “ Sabit
ve Mobil Haberleşme Altyapısı veya Şebekelerinden kullanılan her türlü kablo ve benzeri
gerecin taşınmazlardan geçirilmesine ilişkin yönetmelik” gereği belediyemizin mülkiyet,
tasarruf veya sorumluluğunda bulunan yerler için işletmeciyle anlaşma yaparak yönetmelikte
belirlenen ve her yıl fiyat endeksine göre güncellenen üst sınırları geçmemek üzere geçiş hakkı
bedeli alınması gerekmektedir denmektedir.
Elektronik Haberleşme Hizmeti sunan firmalardan “Sabit ve Mobil Haberleşme
Altyapısı veya Şebekelerinden kullanılan her türlü kablo ve benzeri gerecin taşınmazlardan
geçirilmesine ilişkin yönetmelik” gereği geçiş ücreti alınabilmesi için belediye meclisimizin ilk
oturumunda görüşülerek uygulanmak üzere karar alınması için yazı yazılacaktır.”
denilmektedir.
Sonuç olarak Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem
tesis edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden denetimlerde izlenecektir.
BULGU 22: Otopark İşletilmesine İlişkin Tespitler
A- İlgili Bakanlık İzni Olmadan Belediye Otoparklarının İşletilmesi
Belediye tarafından kullanılan otoparklardan vatandaşların da abone olmak suretiyle
ücretli şekilde yararlandırıldığı ve otoparkların ilgili Bakanlık izni olmadan bütçe içi işletme
niteliğinde işletildiği görülmüştür.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “İşletme Tesisi” başlıklı 71’inci maddesinde;
“Belediye, özel gelir ve gideri bulunan hizmetlerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın
izniyle bütçe içinde işletme kurarak yapabilir.” hükmü yer almaktadır. Bu konuda daha önce
İçişleri Bakanlığı izni söz konusuyken 29.11.2018 tarihli ve 7153 sayılı Kanun’un 28 inci
maddesi ile İçişleri Bakanlığının izin yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredilmiştir.
Mahalli İdareler Bütçe İçi İşletme Yönetmeliği’nin “Tanımlar” başlıklı 3’üncü
maddesinde ise;
“…
ç) İşletme: Mahalli idarenin görev ve sorumluluk kapsamında bulunan özel gelir ve
giderleri olan hizmetleriyle ilgili olarak İçişleri Bakanlığı izni ile kurulan bütçe içi işletmeleri,
d) Mahalli idare: İl özel idaresi, büyükşehir belediyesi ve belediyeyi,
… İfade eder” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda verilen mevzuat hükmü değerlendirildiğinde, belediyeler tarafından özel gelir
ve giderleri olan hizmetleriyle ilgili bütçe içi işletme kurulabilmesi önceden İçişleri
Bakanlığı’ndan, mevcut değişiklikten sonra işe Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan izin alma
şartına bağlanmıştır.
İşletme ve İştirak Müdürlüğünden alınan bilgiler doğrultusunda, Belediye tarafından
dört adet katlı otoparkın vatandaşlara yıllık abonelik ücreti karşılığında kullandırıldığı ve
otoparkların bu Müdürlük bünyesinde bütçe içi işletme niteliğinde işletildiği görülmüştür.
Yapılan incelemede ayrıca katlı otoparkların belediye tarafından bütçe içi işletme kurularak
işletilmesine yönelik ilgili Bakanlık izni söz konusu olmadığı gibi işletme kurulmasına dair
Belediye tarafından alınmış yazılı bir kararın da söz konusu olmadığı anlaşılmıştır.

Sonuç olarak ilgili Bakanlık onayı olmadan Belediye tarafından otoparkların
vatandaşlara abonelik bedeli karşılığında bütçe içi işletme niteliğinde kullandırılmasının ilgili
mevzuata uygun olmadığı düşünülmektedir.
B-Otopark İşletilmesine Yönelik Herhangi Bir Kurumlar Vergisi Mükellefiyeti
Tesis Ettirilmemesi
Belediyenin dört adet otoparkın işletilmesine yönelik faaliyetleri nedeniyle herhangi bir
kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirilmediği görülmüştür.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesinde iktisadi kamu
kuruluşlarının kazançlarının da verginin konusu olduğu ifade edilmiştir.
Aynı Kanun’un “Mükellefler” başlıklı 2’nci maddesinde;
“(3) İktisadî kamu kuruluşları: Devlete, il özel idarelerine, belediyelere, diğer kamu
idarelerine ve kuruluşlarına ait veya bağlı olup, faaliyetleri devamlı bulunan ve birinci ve ikinci
fıkralar dışında kalan ticarî, sınaî ve ziraî işletmeler iktisadî kamu kuruluşudur.

(6) İktisadî kamu kuruluşları ile dernek veya vakıflara ait iktisadî işletmelerin kazanç
amacı gütmemeleri, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunması, tüzel
kişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya
iş yerlerinin bulunmaması mükellefiyetlerini etkilemez. Mal veya hizmet bedelinin sadece
maliyeti karşılayacak kadar olması, kâr edilmemesi veya kârın kuruluş amaçlarına tahsis
edilmesi bunların iktisadî niteliğini değiştirmez.” hükmü yer almaktadır.
03.04.2007 tarih ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 1 seri No.lu Kurumlar
Vergisi Genel Tebliği’nin mükellefler bölümünde yer alan “2.3.1. Devlete, il özel idarelerine,
belediyelere, diğer kamu idarelerine ve kuruluşlarına ait veya bağlı olan ticarî, sınaî ve ziraî
işletmeler” başlıklı maddesinde;
“…
Bir iktisadi kamu kuruluşunun varlığından söz edilebilmesi için kuruluşun;
-Kamu idareleri veya kamu kuruluşlarına ait veya bağlı olması (ait olma, sermaye
bakımından; bağlı olma ise idari bakımdan bağlılığı ifade eder),-Sermaye şirketi veya kooperatif şeklinde kurulmamış olması,
-Ticari, sınai veya zirai alanda devamlı olarak faaliyette bulunması gerekmektedir.
İktisadî kamu kuruluşlarının kazanç amacı gütmemeleri, faaliyetlerinin kanunla
verilmiş görevler arasında bulunması, tüzel kişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin
ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya iş yerlerinin bulunmaması mükellefiyetlerini
etkilemeyecektir. Mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olması, kâr
edilmemesi veya kârın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesi de bunların iktisadî niteliğini
değiştirmeyecektir.
İktisadi kamu kuruluşunun ticari, sınai veya zirai bir işletme oluşturup oluşturmadığı
hususunda, Tebliğin (2.4) bölümünde yapılan açıklamaların dikkate alınması gerekmektedir.”
şeklinde düzenleme yapılmıştır. İlgili Tebliğ’in 2.4 numaralı başlığında ise iktisadi işletmelerin
belirgin özelliklerinin devamlılık, bağlılık ve faaliyetin ticari, zirai veya sınai mahiyet arz
etmesi olduğu belirtilmiştir. Yine aynı başlık altında iktisadi işletmelerin kazanç amacı
gütmemesi, tüzel kişiliğinin olmaması ve ayrı bir işyerlerinin olmaması gibi durumların vergi
mükellefiyetini etkilemeyeceği ifade edilmiştir.
Yukarıda verilen mevzuat hükümleri ve yapılan açıklamalar uyarınca, belediyelerin
kendisi kurumlar vergisi mükellefi olmasa da belediyelere bağlı devamlı olarak ticari, zirai ve
sınai olarak faaliyette bulunan işletmelerin tüzel kişiliği olmasa bile bu işletmelere kurumlar
vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Gelir İdaresi Başkanlığı
da 25.10.2013 tarih ve 11395140-105[233-2012/VUK-1-…]–1699 sayılı Özelgesi’nde özetle,
belediye tarafından işletilmesi düşünülen katlı otoparkın bedel karşılığında vatandaşın
kullanımına açılması durumunda oluşacak iktisadi işletme için kurumlar vergisi mükellefiyeti
tesis edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Belediye tarafından dört adet katlı otoparkın vatandaşlara abonelik bedeli karşılığında
kullandırılması neticesinde İşletme ve İştirakler Müdürlüğü verilerine göre 2018 yılı içinde 248
aboneden 502.090,00 TL gelir elde edildiği fakat ticari nitelikte olan işletme faaliyetleri
neticesinde kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirilmediği öğrenilmiştir.
Sonuç olarak Belediyenin abone olunmak suretiyle vatandaşlara belli bir ücret karşılığı
kullandırılan otoparklarının işletilmesine yönelik faaliyetleri nedeniyle kurumlar vergisi
mükellefiyetinin tesis ettirilmesi gerektiği düşünülmektedir.

C- Otoparkların İşletilmesine Yönelik Faaliyetler Nedeniyle Katma Değer Vergisi
Mükellefiyeti Tesis Ettirilmemesi
Belediye tarafından bütçe içi işletme niteliğinde işletilen katlı otoparkların vatandaşlara
kullandırılması karşılığı elde edilen hasılatlarla ilgili katma değer vergisine ilişkin mükellefiyet
tesis ettirilmediği görülmüştür.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun “Verginin konusunu teşkil eden işlemler”
başlıklı 1’inci maddesinde;
“Türkiye’de yapılan aşağıdaki işlemler katma değer vergisine tabidir:

3. Diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler:

g) Genel ve katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine, belediyeler ve köyler ile bunların
teşkil ettikleri birliklere, üniversitelere, dernek ve vakıflara, her türlü mesleki kuruluşlara ait
veya tabi olan veyahut bunlar tarafından kurulan veya işletilen müesseseler ile döner sermayeli
kuruluşların veya bunlara ait veya tabi diğer müesseselerin ticari, sınai, zirai ve mesleki
nitelikteki teslim ve hizmetleri,
…”
Aynı Kanun’un “Mükellef” başlıklı 8’inci maddesinde;
“1. Katma Değer Vergisinin Mükellefi:
a) Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanlar,
…” hükümleri yer almaktadır.
Yukarıda verilen hükümler değerlendirildiğinde, belediyelere bağlı olarak ticari faaliyet
gösteren bütçe içi işletmelerin teslim ve hizmetlerine ilişkin Katma Değer Vergisi Kanunu’nun
1/3-g hükmü uyarınca katma değer vergisi mükellefiyeti tesis ettirilmesi gerektiği
anlaşılmaktadır.
Gelir İdaresi Başkanlığının 18.09.2013 tarih ve 27575268-105[229- 8823]-1038 sayılı
Özelgesi’nde özetle, Belediye Başkanlıklarına bağlı oluşacak bütçe içi işletmelerin satışına ilişkin faaliyetler dolayısıyla Kanun’un 1/3-g hükmü uyarınca katma değer vergisi
mükellefiyeti tesis ettirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’nin 391-Hesaplanan KDV Hesabının
niteliğini açıklayan 293’üncü maddesinde;
“(1) Bu hesap, teslim edilen mal veya ifa edilen hizmetler üzerinden hesaplanan katma
değer vergisi tutarları ile bu tutarlardan mahsup edilen ve ödenen tutarların izlenmesi için
kullanılır.” hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla otopark işletilmesinden elde edilen hasılatın
katma değer vergisi 391-Hesaplanan KDV Hesabında izlenmelidir.
Yapılan incelemede Belediye tarafından dört adet katlı otoparkın vatandaşlara ücretli
şekilde kullandırılması neticesinde elde edilen hasılattan katma değer vergisine ilişkin herhangi
bir mükellefiyet tesis ettirilmediği görülmüş ve katma değer vergilerine ilişkin 391-Hesaplanan
KDV Hesabında herhangi bir kayda rastlanılmamıştır.
Sonuç olarak Belediye tarafından bütçe içi işletme niteliğinde vatandaşlara ücret
karşılığında kullandırılan otoparklara ilişkin katma değer vergisi mükellefiyetinin tesis
ettirilmesi ve elde edilen katma değer vergilerinin 391-Hesaplanan KDV Hesabında izlenmesi
gerektiği değerlendirilmektedir.
Kamu idaresi cevabında; “a) Konu ile ilgili 15.04.2105 tarihinde 8694 sayılı onay ile
bakanlık izni alınmış olup ancak çeşitli sebeplerden dolayı işletme kurulamamıştır. İşletmemiz
13.05.2019 tarihi itibariyle ilgili vergi dairesi onayı alınarak faaliyete geçirilmiştir.
b) Yukarıda a bendinde belirtildiği üzere kuruluşuna karar verilen Bütçe içi işletmenin
ilgili vergi dairesinden alınan işletmemize ait Kocasinan vergi dairesi 1311368629 nolu vergi
numarasıyla işleme başlamıştır.
c) Gelir İdaresi Başkanlığının 18.09.2013 tarihle 27575268-105(229-8823) 1038 sayılı
özelgeye göre işletmemizden doğan gelirlerden KDV hesabı yürütülecektir. Bulgu
maddelerinde belirtilen hususlara riayet edilerek gerekli işlem tahsis edilecektir.”
denilmektedir.
Sonuç olarak A-İdare cevabında 2015 tarihinde bakanlık onayı alındığı belirtilmiştir.
Fakat denetimler sırasında bu husus sorulmuş olup, bakanlıktan herhangi bir onay alınmadığı
şeklinde cevap alınmış ve onay İdarece tarafımıza sunulmamıştır. Ayrıca otoparkların bütçe içi
işletilmesine yönelik idare yönetimi tarafından verilmiş resmi bir kararın olmadığı görülmüştür.

B-İdare tarafından bütçe içi işletmeyle ilgili Kurumlar Vergisi mükellefiyeti tesis
ettirildiği belirtilmiş olup, bulgu konusu hususun devam edip etmeyeceği takip eden
denetimlerde izlenecektir.
C- Kamu İdaresi tarafından bulguda belirtilen görüşler doğrultusunda işlem tesis
edileceği ifade edildiğinden, bulgu konusu tespitin devam edip etmediği takip eden
denetimlerde izlenecektir.

T.C. SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI
06520 Balgat / ANKARA
Tel: 0 312 295 30 00; Faks: 0 312 295 48 00

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.