Site Rengi

Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C
Smiley facehttps://cesurtv.com/
Smiley face

ÖLÜM TOHUMLAR;Bölüm 4

14.03.2021
107
A+
A-
ÖLÜM TOHUMLAR;Bölüm 4

Kısırlaştır ya da Açlıktan Öl!

“Dünya çapında nüfus artışı, ABD’nin güvenliği ve deniz aşırı menfaatlerimiz” başlıklı bu notta, nüfus kontrolü, stratejik hammadde ve gıda politikasından bahsediliyordu. Bu gizli proje, Nixon tarafından Jhon Rockefeller‘ın tavsiyesiyle başlatılmış, NSSM 200 olarak adlandırılmıştı.

ABD‘nin durumu, daha çok Rockefeller’lar tarafından belirlenmekteydi. Planın ana konusu, nüfusun azaltılması politikalarıydı. Bu acımasız politikaya karşı Katolik Kilisesi, Romanya hariç tüm komünist ülkeler, Latin Amerika ve Asya ulusları tepki gösterdiler. Bu durumda ABD bu projeyi gizli yürütmeliydi. Tabii ki, projenin başında Kissinger bulunmaktaydı.

Doğal olarak Kissinger biliyordu ki; bu kaynak zengini ülkelerde nüfusun azaltılması konusunda bir çalışma başlatılması halinde, emperyalist ve hatta soykırımcı olarak suçlanacaktı. O da NSSM’in bu amaçlarını saklayabilmek için hilekâr bir propaganda kampanyasına başladı.

Kissinger, ABD politikasını yürüten elitin öngördüğü zorlayıcı tedbirleri ileri sürmeye devam etti. Açıkça gıda yardımının ulusal gücün bir aracı olduğunu söyledi. Yalın bir yorumla, ABD yardımının “nüfusunu kontrol etmeyen ve edemeyenler” arasında pay edilmesini önerdi. Bu belgenin “çok gizli” olarak saklanmasının sebebi de buydu: Kısırlaştır ya da açlıktan öl.

Nelson Rockefeller’in Planı: ABD’nin Resmi Politikası

Kissinger iktidardaydı ancak başkan tarafından değil Rockefeller tarafından o mevkiye atanmıştı. 1955’te Nelson Rockefeller, onu Dış İlişkiler Konseyi’nde çalışma direktörü olarak işe almış, bundan bir yıl sonra Rockefeller Kardeşler Vakfı‘nın, Özel Çalışma Projeleri Direktörü olmuştu. Sonra da Rockefeller’ların bir çalışanı olan Nancy Maginnes ile evlenerek bağlantılarını iyice kuvvetlendirmişti.
Kasım 1975’te Nixon‘ın gizemli Watergate ilişkisi ortaya çıktığında bazıları bunun Kissinger ve Alexander Haig ile beraber çalışan Nelson Rockefeller’ın siyasi hırslarının bir entrikası olabileceğinden şüphelendi. Nixon‘ın halefi Gerald FordNelson Rockefeller‘ı yardımcısı olarak atadı. Rockefeller artık hayalini kurduğu ABD başkanlığının bir kalp atışı uzağındaydı. Nelson‘ın eski dostu Kissinger‘de, Dışişleri Bakanı‘ydı.

Kasım 1975’de Başkan Ford, Kissinger’ın NSSM 200 planını ABD’nin resmi dış politikası olduğunu beyan etti. Sonraları Kissinger’ın yerine ulusal güvenlik danışmanı olarak iş ortağı da olan Brent Scowcroft atandı. ScowcroftKissinger‘ın NSSM 200 taslağını, vazifeşinas bir şekilde imzalaması için yeni başkana götürüyordu. Kissinger, dışişleri bakanlığına; Nelson Rockefeller’de, başkan yardımcılığına devam etti. ABD artık nüfus azaltımı işine giriyordu ve gıda bu işte büyük rol oynayacaktı.

Rockefeller: Soy Arıtımını Destekliyor

JDR III, Frederick Osborn, Henry Fairchild, Alan Gregg gibi soy arıtım ve ırk bilim teorisyenleri arasında büyümüştü. O ve sınıfındakiler için kimin hayatta kalıp kimin öleceğine, kimin nasıl yaşayacağına, karar vermek doğal bir şeydi. Onlar, insanları en iyi soyu elde edebilecekleri bir koyun sürüsü olarak görüyorlardı.

Rockefeller’ın Karanlık Sırları

Zengin bir Amerikalı olan Andrew Carnegie: “Servet, küçük miktarlarda halka dağıtmaktansa, ırkımız için daha büyük bir potansiyele dönüştürülebilir” demişti. Bir anlamda para, onu iyi kullanmayı bilen zenginlere aitti.

Yeni kurulan Rockefeller Vakfı hedefini; Dünya üzerinde insanlığın yararına katkıda bulunmak olarak belirlemişti. Neyin insanlık yararına olduğuna Rockefeller ailesinin karar vereceğini eklemeyi ihmal etmişlerdi. En başından beri aile, sürüden zayıfları seçip çıkarmak veya sistematik olarak kalitesiz türleri elemeye odaklanmıştı.

En İyi Tür: “Soy Arıtımı”

Rockefeller Vakfı‘nın yaptığı ilk hayır işi projesi New York Cold Spring Harbour’daki Soy Arıtım Kayıt Ofisi ve Amerikan Soy Arıtım Derneği‘ni maddi olarak desteklemek olmuştu. Harriman ailesinden sonra Rockefeller, en büyük bağışçı olmuştu. Soy arıtım sahte bir bilimdi. İsmi ilk kez İngiltere’de Charles Darwin‘in kuzeni olan Francis Galton tarafından kullanılmış ve Darwin‘in “Türlerin Kökeni” adlı kitabından alınmıştı. Rockefeller, Carnegie ve diğer bazı zenginler, 1920’de “Sosyal Darwinizm” adını verdikleri, servetlerin birikimini haklı gösteren, üstün ırkın hayatta kalıp güçsüzün ölmesinin ilahi kanıtı olan Malthusyan fikre inanmışlardı. Alman araştırmalarını, Rockefeller Vakfı idare ediyordu.

“Aile Planlaması” ve “Gizli Soy Arıtımı”

Soy arıtımı, JDR III‘ün nüfus fazlası takıntısı sayesinde kurulmuştu. JDR‘in muazzam etkisi ve Rockefeller Vakfı‘nın bilimsel araştırmaları desteklemek için kullandığı devasa mali gücü düşünüldüğünde bu takıntının, ölümünden sonra bile muazzam sonuçları olacaktı. JDR III, Malthus‘ın sözde bilimi ve nüfusun patlayacağı korkusuyla yetişmişti..

Kissinger‘ın NSSM 200 projesini de şekillendiren nüfus kontrol lobisi, Rockefeller Vakfı bağışlarının etrafında toplanarak, aile planlaması adıyla, halkı ikna edici politikalar üretiyordu.

Rockefeller’ın Teşvikiyle: “Yeşil Devrim

Artık aile yatırımlarını, petrolden tarıma döndürmeye başlamıştı.. 1941 Martında henüz ABD’nin savaşa girmesine 9 ay kala, Lourance Rockefeller, Latin Amerika’daki İngiliz finans baskısından faydalanarak Kolombiya’daki Magdelana Nehri kıyısında 1,5 milyon hektar arazi satın aldı. Nelson da, Venezuela’da bir zamanlar Simon Bolivar’a ait olan büyük bir çiftlik aldı. CIA‘in o dönemde raporlarında geçtiği üzere, İngiliz portföyünde bulunan bu topraklar çok değerliydi ve elde edilmeliydi.

Rockefeller ailesi ve Rockefeller Vakfı, nüfus ve küresel gıda konularının Dışişleri Bakanlığı’na anlatılmasında, bazı ufak sorunlarla karşılaşıyordu. Aile ve aileye yakın müttefikleri, New York’taki CFR’de önemli koltuklarda oturmaktaydılar. Rockefeller grubu, bakanlık üzerinde çok büyük bir nüfuz kullandı. 1952’den 1979 Başkan Jimmy Carter dönemi sonuna kadar burada görev alan herkes, Rockefeller Vakfı’nın önemli isimlerindendi. Rockefeller’ın teşvikiyle yeşil devrim, hızla petrol ve askeri malzeme kadar önemli bir ekonomi stratejisi haline geliyordu.

“Yeşil Devrim” Kapılarını Açıyor

Rockefeller‘ın, Meksika‘da başlattığı yeşil devrim, 1950 ile 1960 arasında tüm Latin Amerika‘ya yayılmıştı. Bundan kısa süre sonra Rockefeller’ın Asya’daki şebekelerinin desteğiyle, Hindistan ve başka yerlere de girdi. Devrim, gelişmekte olan ülkelerde gıda kontrolünü ele geçirmek için gizli yapılmalı ve bu hareket, serbest piyasa yanlısı, komünizm karşıtı faaliyetler olarak gösterilmeliydi. O günlerin en büyükleri ABD şirketleriydi. Bu noktada olmalarının nedeni de, 1960-70 arası yeşil devrim sayesinde melez tohumların yaygınlaşmasıydı. Tarım küreselleşirken, Rockefeller’da bu ilerlemeyi şekillendirmekteydi.

1950’lerde Rockefeller Vakfı’ndan Norman Borlaug, Meksika‘ya gelerek melez, pas tutmaz buğday ve melez mısır tohumları üzerinde çalışmalara başladı. GDO‘lar ise bu çalışmalardan birkaç on yıl sonra gelecekti. Tarım ve biyolojinin perde arkasında Rockefeller, yeşil devrimin 50’ler ve 60’lar boyunca hesaplanmış stratejilerinin peşinde koşuyordu.

Yeşil devrimle başlayan küresel gıda kontrol süreci, birkaç on yıl sonra “kalıtım devrimi“yle tamamlanacaktı. Ancak şaşırtıcı olmayan her iki devrimde de, başrolde Rockefeller ailesi ve onlara yakın çevrelerin bulunuyor olmasıydı.

1966 yılında geniş fonlara ait başka bir vakıf Ford Vakfı, Rockefeller‘a katıldı. Yine vergiden muaf Ford Vakfı da, Rockefeller gibi hükümetle içli dışlıydı. İstihbarat ve dış politika gibi önemli konularda hükümetle bağlantıları vardı. Ford kaynaklarıyla beraber Rockefeller‘ın yeşil devrimi, adeta vites artırarak yoluna devam edecekti..

Rockefeller: “Şirket Tarımcılığı”na Yöneliyor

Rockefeller kardeşler, bir yandan işlerini petrolden, tarıma kaydırırken, öte yandan Harvard Üniversitesi’nde gıda üretiminde merkezi kontrolün sağlanması üzerine çok az kimsenin farkında olduğu bir araştırma yürütüyorlardı. Yaratıcıları, geleneksel tarımdan ayırt edebilmek amacıyla ona “şirket tarımcılığı” adını vermişlerdi. Şirket tarımcılığı ve yeşil devrim el ele yürüyorlardı. Bir süre sonra devreye girecek olan genetik uygulamalar da planın bir parçasıydı.

Harvard projesi ve şirket tarımcılığı, büyük Amerikan gıda üretim devrimi planının bir parçasıydı. Gıda endüstrisini egemenliği altına alması 40 yıl sürecekti. Bir profesör olan Ray Golberd, “gen değişimli şirket tarımcılığı devrimi”yle ilgili olarak; “küresel ekonomi ve toplumu değiştirmek için insanlık tarihinin görmüş olduğu en dramatik olayıdır” demişti.

“Tüm Çiftçiler Nereye Kayboldu?”

Hükümet düzenlemeleri, gıda güvenlik standartları ve tekel yasaları gevşedikçe, özellikle “Reagan-Bush dönemi“nde geleneksel tarımın yaşadığı dönüşümü, sıradan bir tüketicinin anlaması zor hale gelmişti. Pek çok insan, hâlâ çiftlikten geldiğini sanarak, mahalle marketlerinden güzel ambalajlanmış sığır ya  da domuz eti almaya devam ediyordu.

1980 ve 90’larda geleneksel çiftçiler, topraklarını ve sürülerini terk etmeye zorlandıklarında,   şirket tarımcılığı hemen bu boşluğu doldurdu. İşin dramatik boyutu, kurnazca hazırlanmış istatistik   raporlarında, geleneksel yapının, genişleyerek dev kurumlar haline dönüştüğü şeklinde saklanmıştı..

Bilim Üzerinde: İnanılmaz Etki

Rockefeller Vakfı’nın 1930’lardaki Başkanı olan Warren Weaver, bir fizikçiydi. O ve Max Mason, Vakfın yeni biyoloji programını yönettiler. Araştırma projelerine kaynak sağlamakta gösterdiği cömertlik, yalnızca şiddetli kıtlığın yaşandığı bir zamanda, lider konumdaki bilimsel araştırmacılara dağıtacak kaynakları olması gerçeği ile birlikte Vakf‘a, “Büyük Çöküş” sırasında bilim üzerinde inanılmaz bir etki kazandırdı.

II. Dünya Savaşı sırasında, Weaver ve Rockefeller Vakfımoleküler biyoloji alanında yapılan tüm uluslararası araştırmaların merkezindeydi. 3 Rockefeller Enstitüsü (bugün Rockefeller Üniversitesi) bilim adamı Avery, MacLeod ve McCarty, bir genin bir bakteri hücresinden diğerine iletimini tanımladılar. Onların meslektaşı ve daha sonraları ise Rockefeller Üniversitesinin önemli bir araştırmacısı olan genetikçi Theodore Dobzhansky, o dönem büyük bir heyecanla şunu ifade etti:

“Özel uygulamalarla, özel mutasyonlar yaratma vakalarıyla uğraşıyoruz. Geneticiklerin yüksek organizasyonlu organizmalarda sonuç alamadan çalıştıkları bir başarı bu.”

Yine 1941’de Rockefeller‘in bilim adamları, genetik olarak değiştirilmiş organizmalarla Gen Devrimi’nin gelecekteki gelişimi için gereken temelleri atıyorlardı.

“Yeni Atlantis” ve “Aydınlanma” Düşünceleri Altında: Proje

Rockefeller Vakfı, toplumun kendi sorunlarını çözmek için bilimsel keşifleri beklemesi gerektiği ekonomik ve politik sistemleri kurcalamanın gerekmeyeceği fikrini yaymak için, kaynaklarını ve kayda değer sosyal, politik ve ekonomik bağlantılarını kullandı.

Proje, Bacon’un doğanın yasalarının ve bilimsel teknolojik ilerlemenin üstünlüğüne dayalı sorunsuz bir topluma ait “Yeni Atlantis” ve “Aydınlanma” görüşlerinin genel ruhunun etkisi altındaydı.

Auckland Üniversitesi‘nin emekli kıdemli öğretim üyesi ve bir biyolog olan Dr. Robert Mann, Rockefeller‘in indirgemeci basitleştirmesinin olası sosyal tehlikeleri nasıl yadsıdığıyla ilgili olarak gerçekten bir sorun olduğunu vurguladı: “Açıkça görülmektedir ki genetik mühendisliği ile ilgili risk analizi çalışmaları çok yanıltıcıdır.” Mann, ayrıca şunları belirtti:

Canlı bir hücrenin sistemi, hiçbir virüs ya da yabancı plazmid (prionlar öyle dursun) yayılmamış olsa bile, bir nükleer reaktörden kıyas kabul etmez biçimde daha karmaşıktır. Kötü biçimde saplabilecek yan yolların çoğunun hayal edilme olasılığı yoktur.... Gen iliştirme çalışmalarının çoğu sonuç vermez; bazıları istenen sonucu verebilir, ancak tıpkı nükler güçte olduğu gibi yapılacak bazı büyük hatalar, bu yaklaşımın bilime ve yaşama uygulanmasını önleyecek şekilde değerlendirmemize nedene olabilir.”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.