Macron, Avrupa liderlerini Ukrayna zirvesi için bir araya getirdi

Ukrayna konusunda ortaya çıkan ani transatlantik uçurum, ABD yetkililerinin Rus mevkidaşlarıyla Riyad’da ateşkes konusunda ön görüşmelere başlamasıyla pazartesi günü açıkça ortaya çıkacak. Aynı gün Emmanuel Macron, ABD’nin Avrupa ve Kiev’e uyguladığı süreçten men cezasını kaldırmasını talep etmek üzere Paris’te Avrupa savunma güçleri zirvesine ev sahipliği yapacak.

ABD ve Rusya görüşmeleri, bu hafta Rusya dışişleri bakanı Sergei Lavrov ile ABD dışişleri bakanı Marco Rubio arasında planlanan ve iki ülke arasında iki yıldan uzun bir süredir gerçekleşen ilk görüşme öncesinde gerçekleşti. Avrupa’da, Rusya’nın ABD görüşmeleri aracılığıyla dayatılan Ukrayna tarafsızlığı ve mutabık kalınan etki alanlarıyla ortak bir ABD-Rusya paylaşımı planını yeniden başlatacağından endişe ediliyor.

Paris toplantısı, Trump yönetiminin günlerce süren kaotik brifinginin ardından bir Avrupa eylem planı taslağı hazırlamayı hedefleyecek. Zirvenin ayrıca, liderlerin ateşkes durumunda bir istikrar gücüne asker göndermeye hazır olup olmadıklarını açıklama talebine nasıl yanıt verileceğine karar vermesi gerekecek.

Keir Starmer, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Polonya Başbakanı Donald Tusk da katılacak. Fransa, İngiltere’nin Ukrayna ile ilgili tüm gelecekteki tartışmalara yakından dahil olması konusunda kararlı .

Downing Street, Starmer’ın, gelecek hafta başbakanın Washington DC’yi ziyaret etmesiyle birlikte Avrupa’nın ülkenin ABD-Rusya arasında olası bir şekilde bölünmesine karşı uyarılarını doğrudan Trump’a ileterek Ukrayna’nın geleceğini güvence altına almada merkezi bir rol oynayabileceğine inandığını söyledi. Daha sonra diğer Avrupa liderlerine rapor verecek. Bir kaynak, “Bu, mutlaka aradığımız bir rol değil, ancak başbakanın üstlenmek istediği bir rol,” dedi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskyy, Münih Güvenlik Konferansı’nda verdiği bir röportajda, Vladimir Putin’in taviz vermeye hazır olduğundan şüphe duyduğunu söyledi ve Rusya’nın gelecek yıl NATO ülkelerine saldırı planladığı iddiasını tekrarladı . Ukrayna ve en yakın Avrupa müttefiklerinin çoğu, Putin’in ateşkes için ön koşul olarak savaş sonrası düzenin yeniden düzenlenmesini istediğine inanıyor.

Paris toplantısını doğrulayan Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot, Pazar günü France Inter radyosuna yaptığı açıklamada, “Cumhurbaşkanı yarın Avrupa güvenliğini görüşmek üzere önde gelen Avrupa ülkelerini bir araya getirecek.” dedi. Barrot, birlik rüzgarının estiğini söyledi.

Avrupa diplomatik kaynakları, pazartesi öğleden sonra yapılacak zirveye Baltık ve İskandinav ülkelerini temsilen İtalya ve Danimarka’nın yanı sıra NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in de katılacağını bildirdi.

Avrupa’nın Ukrayna’ya güvenilir güvenlik garantileri sağlamak için sağlayabileceği savunma kabiliyetlerini, Rusya’nın açık bir ateşkes ihlali durumunda Ukrayna’ya otomatik NATO üyeliği verilmesi planı da dahil olmak üzere tartışacak. ABD, ateşkes anlaşmasını ihlal eden herhangi bir taraf için yıkıcı sonuçlar olması gerektiğini söyledi; bu, 2014’ten bu yana Ukrayna’daki önceki ateşkeslerde eksik olan bir unsurdur.

Barrot, “Sadece Ukraynalılar savaşmayı bırakmaya karar verebilir,” dedi. Ukraynalılar “kendilerine önerilen barışın uzun ömürlü olacağından emin olmadıkları sürece asla durmayacaklar”.

NATO üyeliğinin, Rusya’nın ateşkesi ihlal etmesi koşuluyla teklif edilmesi – muhtemelen ABD’nin Ukrayna için bir yedek garantör olarak kalmasını gerektiriyor – bazı ABD senatörleri tarafından desteklendi ve şimdi Finlandiya cumhurbaşkanı Alexander Stubb da dahil olmak üzere üst düzey Avrupa liderlerinin desteğine sahip. O, nüfuz alanları hakkında bir Rus fantezisine kapının açık olmaması gerektiğinde ısrar etti.

ABD’nin Ukrayna Özel Temsilcisi Keith Kellogg, Münih’te Avrupalı ​​liderlere ABD’nin müzakere stratejisi hakkında bilgi verirken, Polonya Dışişleri Bakanı Radosław Sikorski, bu stratejiyi alışılmadık olarak nitelendirdi.

Ne Ukrayna ne de Avrupa ülkeleri Riyad’daki görüşmelere davet edilmedi. Kellogg, onların görüşlerinin dikkate alınacağını savundu ve daha önceki barış görüşmelerinin büyük müzakere masası nedeniyle başarısızlığa uğradığını iddia etti.

Hafta sonu Trump yönetimi içinde Ukrayna konusunda gelecekteki görüşmelere yönelik zıt yaklaşımlar olduğu ortaya çıktı. Rubio Pazar günü Ukrayna’daki herhangi bir barış anlaşmasının kalıcı, adil olması ve Ukrayna egemenliğine saygı duyması gerektiği konusunda ısrar etti. Ayrıca Ukrayna ve Avrupa’nın anlamlı görüşmelere dahil olması gerektiğini söyledi.

Rubio, İsrail ziyareti sırasında CBS programı Face the Nation’a verdiği demeçte, “Başkan, bu çatışmanın kalıcı bir şekilde sona ermesini ve Ukrayna egemenliğini korumasını istediğini ve bunun kalıcı bir barış olacağını, üç veya dört yıl içinde başka bir işgalle karşılaşmayacağımızı söyledi.” dedi.

Trump geçen hafta Ukrayna’yı ve Amerika’nın müttefiklerini şaşırtarak Çarşamba günü Putin ile yaptığı telefon görüşmesinde Ukrayna’nın geleceğini görüştüğünü duyurdu. Başkan Ukrayna egemenliği hakkında hiçbir şey söylemedi ve hatta Ukraynalıların “bir gün Rus olabileceğini” ima etti.

Macron, Trump’ın ateşkes pazarlığı yapmak için bu kadar hızlı hareket etmesinin kendisini şaşırtmadığını veya şok etmediğini söyledi; ancak Avrupalı ​​yetkililer, Rusya’nın yalnızca Ukrayna’nın tarafsızlığını sağlamak için ordusunu sınırlandırma ve Zelenskiy’i devirme çabasında olmadığından değil, aynı zamanda 1945’te ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği tarafından birçok ülkenin onayı olmadan imzalanan Yalta Anlaşması’na benzer bir nüfuz alanı anlaşması peşinde olduğundan endişe ediyor.

Yetkililerden biri, bunun bazı Batılı ülkeleri “ulusların korku içinde yaşadığı bir baskı alanı” içine sokacağını söyledi.

Avrupalı ​​liderler Trump’ın girişimlerine verdikleri yanıtta ikiye bölünmüş durumda. Bazıları Washington ile Avrupa arasında köklü bir kopuşun başlayacağını öngörürken, diğerleri ise Avrupa’nın ABD’nin güvenlik teklifini iyileştirme talebini yerine getirmesi durumunda transatlantik ilişkilerin onarılabileceğini ve Avrupa’nın Ukrayna’nın geleceği konusunda masada yer alabileceğini savunuyor.

Downing Street, Starmer’ın Avrupa liderleri ve Trump ile ardışık haftalardaki görüşmelerinin kısmen bir zamanlama kazası olduğunu, ancak aynı zamanda hükümetin ABD’ye bir köprü olma arzusunu da yansıttığını söyledi. Starmer’ın sıcaklığı düşürmeye çalışmasının beklendiğini söyledi.

“Bizim tüm yaklaşımımız hiçbir şeyden endişe etmemek, bunun yerine ABD için sakin bir ortak olmaya çalışmak ve bir köprü olmak gibi elimizden gelen rolü oynamaktır,” dedi 10 numaralı kaynak. “Bu yüzden JD Vance’in konuşması gibi şeylerle dikkatimiz dağılamaz . Bu konudaki görüşünüz ne olursa olsun, odaklanılacak çok daha büyük şeyler var.”

AB liderlerinin ayrıca bütçe artışlarıyla tetiklenen savunma harcamalarında önemli bir artışın ana hatlarını ve savunma yatırımlarına uygulanan AB borç kurallarının gevşetilmesini görüşmeleri bekleniyor.

Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, “Daha önce bu boyutta görülmemiş büyük bir paket başlatacağız” dedi. “Avro veya korona krizine benzer şekilde, artık Avrupa’da güvenlik için bir mali paket var. Bu yakın gelecekte gelecek.”

Önümüzdeki hafta sonu Almanya’da yapılacak seçimlerden sonra piyasaya sürülmesi bekleniyor.Zelenskyy’nin Cumartesi günü Münih’te Avrupa’ya yaptığı silahlanma çağrısının ifadesi, birçok seçmen için lanetli olan birleşik bir Avrupa ordusu terimleriyle ifade ettiği için yararsız olarak görüldü, ancak Macron uzun zamandır belirgin bir Avrupa gücünün gerekli olduğunu savunuyor. Ayrıca, yaklaşık bir yıl önce Avrupa güçlerinin ilk eğitim görevi için Ukrayna’ya girmesini öneren ilk kişiydi.

Polonya Dışişleri Bakanı Sikorski, “ABD savunmada ilerlememizi istiyorsa, ulusal bir bileşene, bir NATO bileşenine sahip olmalı, ama aynı zamanda bir Avrupa-AB bileşenine, üretim kapasitemizi artırmak için savunma sanayimize yönelik AB sübvansiyonlarına ve ayrıca adına yakışır bir AB gücüne sahip olmalı” dedi.

Polonya’nın Ukrayna’da asker bulundurmasının bir değerlendirme olmadığını, çünkü Polonya’nın NATO’ya karşı görevinin doğu kanadını, yani kendi topraklarını korumak olduğunu yineledi.